islamafakı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 29 Eki 2008
- Mesajlar
- 50
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 55
Derin düşün yolcuları, ilerliyor yavaş yavaş,engin bir vadinin kaypak yollarında.
Elleri ayakları çamur,yüzleri toz toprak.ilerliyorlar sağa sola yalpalayarak.Nice pınar başlarından geçiyor da
temizlenmiyor,yürekleri katran karası gözleri ışığı görmüyor.Kaç yalancı bahara değiştiler gerçeğini,kaç hazanı kabul ettiler bilerek.
Yüzlerine nur diye ellerinin çamurunu sürdüler,muratlarına ermek için gözlerinin nurunu söndürdüler.
Derin düşün yolcuları,ilerliyor yollarında,gönüllerinde nefret,hırstan nasır olmuş alınlarında.
Her kırışı bitmez emelleri anlatır,
emellerin altında nefretleri yaşatır.Yol almak için ilerlerken hayatta, en güzel duyguları batırdılar çamura.
Kibirden başları göğe değecek ,ayakları vurmaktan sanki yeri delecek.İlerliyorlar engin bir vadide,
yolları hep çamur, ayakları viran,evleri saray vari gönülleri hüsran.Hangi kapının kulu olsalar kupluda oluyorlar her zaman,menfaat zaafları olmuş,değerlerini satıyorlar ucuz paha demeden.Gönülleri bağlanmış hep fani olana,ebet lügatlerinde
yok yada,bırakmışlar bir tenhada.
Derin düşün yolcuları,ilerliyor yollarında,ne kadar uyaran olsa da…Kimse önem arz etmiyor katlarında,kimse muktedir değil dikilmeye yollarına.Sanki yeryüzünün tek hakimi gibiler,kahrolmuş nemrutlardan daha gafiller.
Ne gece var onlar için nede güneş manidar,ne sevgi var kalplerinde nede sevgiden bir eser.
Derin düşün yolcuları ilerliyor yavaş yavaş.Uyanacakları günü inkar edercesine,o güne doğru yol alıyorlar.
Her varlığın,var edeni haykırdığına bakmadan,varlığın mülkünde sultan olan,nefretlerinden dağları bile korkutan,
vadiler boyunca yol alan,derin düşün yolcuları.İlerlemek için yollarında zirveler yerine dehlizlerden geçen,Ahsen-i takvim yerine esfelis safilini seçen,güneşi yok sayan yıldızları görmezden gelen hüsran taifesi.
Gönüllerindeki buhran kayalarından hüsran konakları kuran,içinde sayısız hizmetçiler olan hayat tarzları,
kendine düşman eşleri ve çocukları ve görmezden geliyorlar ateş çukurlarını.
Hep kendilerinden bir ödünle kazanmaya alışmış,benliklerinin aslı sahtesiyle değişmiş,bahçelerinde süs diye zakkumlar yetişmiş.
Derin düşün yolcuları,gök kuşağını hiç görmemişler,renklerini bilmemişler,sahte ışık süzmeleriyle gözlerini kör etmişler.
Sahte dünya zengini,ebetle kesmişler ilişiğini,elleri ayakları çamur,yüzleri toz toprak.
İlerliyorlar engin vadinin dehlizlerinde,pınar başlarını görmezden gelerek.Nice Samimi mektupları okumadan
yürek sürgünlerini budayarak,kökü çürük gövdeleriyle,büyüyorlar dal budak salarak.Kaç sevgi neferiyle karşılaştılar,kaçının ellerini bıraktılar,kaçını isyanla ummana attılar.Bir efsunlu fani kokuyla başları döndü,kabus dolu gecelerde ruhları karabasan gördü.
Ne zaman esse rahmet rüzgarı,yada çiselese yağmur,gönülleri isyanla kavi,halleri daha mağrur.
Kalpleri mühürlenmişçesine,sağır ve dilsizcesine duymazdan gelerek ilerliyorlar.
Derin düşün yolcuları, çıkmışlar yola, sahte gülüşlerle, el ele kol kola.Uyanacakları güne kadar yürümek için azmetmişler,
kendinden bildikleriyle,hep beraber.Hallerinin vehameti,süslü düşlerle bezenmiş.
Bahşedilen bahçeleri hep tarumar olmuş,en güzel bağlarını eylülün hazanı vurmuş.Kendilerince yol bulmak için hedeflerine,
hep günahı yazmışlar defterlerine.Ayakları yerlerde sürünürken,başları göğe ermişçesine,
kendilerine ölümsüzlük gelmişçesine haseneden bi haber yaşıyorlar kendilerince.
Derin düşün yolcuları,derin düşlerindeler hala,dünyaya ait nasır var alınlarında.Nefretten oluşmuş dağları tepeleri,
sevgiden bi haber duygu ve hisleri.Dünyanın efendisi gibi her biri,en bet seslerden daha bet sesleri.
Bunca rahmete rağmen arınamamışlar,ellerinde çamur yüzlerinde toz toprakla kalmışlar.
Nurdan habersiz hayat tarzları,kalpleri taş gibi,taştan daha katı.Nice taşlar var Rabb’den korkuyla dağlardan
yuvarlanır,niceleri var içlerinden pınarlar fışkırır.Emanetin azametinden dağlar parçalanır,derin düşün sahipleri bunu masal sanır.
Her söz kendilerinden çıkarsa doğrudur,menfaat denizinde dostlukları boğulmuştur.
Bilmezler erdemi insanlığı,temizliği doğruluğu saflığı.
Var edene ermek için düşten kuleler kurarlar,var eden nerde
diye semaya bakarlar. Nemrutlar firavunlar yandaşıdır bunların,düşmanı oldular,İbrahim’lerin Musa’ların.
Ebu cehiller akıl verdi kendilerine,yalanlarını çıkarmasın ortaya diye,kin beslediler sonsuz nurun efendisine.
Derin düşün sahipleri; yürüyor yollarında,dünyanın çekilmez yükü,zayıf
omuzlarında.yüzleri hala toz toprak,
çamur var ellerinde ayaklarında..
YAKUP DÖĞER
Elleri ayakları çamur,yüzleri toz toprak.ilerliyorlar sağa sola yalpalayarak.Nice pınar başlarından geçiyor da
temizlenmiyor,yürekleri katran karası gözleri ışığı görmüyor.Kaç yalancı bahara değiştiler gerçeğini,kaç hazanı kabul ettiler bilerek.
Yüzlerine nur diye ellerinin çamurunu sürdüler,muratlarına ermek için gözlerinin nurunu söndürdüler.
Derin düşün yolcuları,ilerliyor yollarında,gönüllerinde nefret,hırstan nasır olmuş alınlarında.
Her kırışı bitmez emelleri anlatır,
emellerin altında nefretleri yaşatır.Yol almak için ilerlerken hayatta, en güzel duyguları batırdılar çamura.
Kibirden başları göğe değecek ,ayakları vurmaktan sanki yeri delecek.İlerliyorlar engin bir vadide,
yolları hep çamur, ayakları viran,evleri saray vari gönülleri hüsran.Hangi kapının kulu olsalar kupluda oluyorlar her zaman,menfaat zaafları olmuş,değerlerini satıyorlar ucuz paha demeden.Gönülleri bağlanmış hep fani olana,ebet lügatlerinde
yok yada,bırakmışlar bir tenhada.
Derin düşün yolcuları,ilerliyor yollarında,ne kadar uyaran olsa da…Kimse önem arz etmiyor katlarında,kimse muktedir değil dikilmeye yollarına.Sanki yeryüzünün tek hakimi gibiler,kahrolmuş nemrutlardan daha gafiller.
Ne gece var onlar için nede güneş manidar,ne sevgi var kalplerinde nede sevgiden bir eser.
Derin düşün yolcuları ilerliyor yavaş yavaş.Uyanacakları günü inkar edercesine,o güne doğru yol alıyorlar.
Her varlığın,var edeni haykırdığına bakmadan,varlığın mülkünde sultan olan,nefretlerinden dağları bile korkutan,
vadiler boyunca yol alan,derin düşün yolcuları.İlerlemek için yollarında zirveler yerine dehlizlerden geçen,Ahsen-i takvim yerine esfelis safilini seçen,güneşi yok sayan yıldızları görmezden gelen hüsran taifesi.
Gönüllerindeki buhran kayalarından hüsran konakları kuran,içinde sayısız hizmetçiler olan hayat tarzları,
kendine düşman eşleri ve çocukları ve görmezden geliyorlar ateş çukurlarını.
Hep kendilerinden bir ödünle kazanmaya alışmış,benliklerinin aslı sahtesiyle değişmiş,bahçelerinde süs diye zakkumlar yetişmiş.
Derin düşün yolcuları,gök kuşağını hiç görmemişler,renklerini bilmemişler,sahte ışık süzmeleriyle gözlerini kör etmişler.
Sahte dünya zengini,ebetle kesmişler ilişiğini,elleri ayakları çamur,yüzleri toz toprak.
İlerliyorlar engin vadinin dehlizlerinde,pınar başlarını görmezden gelerek.Nice Samimi mektupları okumadan
yürek sürgünlerini budayarak,kökü çürük gövdeleriyle,büyüyorlar dal budak salarak.Kaç sevgi neferiyle karşılaştılar,kaçının ellerini bıraktılar,kaçını isyanla ummana attılar.Bir efsunlu fani kokuyla başları döndü,kabus dolu gecelerde ruhları karabasan gördü.
Ne zaman esse rahmet rüzgarı,yada çiselese yağmur,gönülleri isyanla kavi,halleri daha mağrur.
Kalpleri mühürlenmişçesine,sağır ve dilsizcesine duymazdan gelerek ilerliyorlar.
Derin düşün yolcuları, çıkmışlar yola, sahte gülüşlerle, el ele kol kola.Uyanacakları güne kadar yürümek için azmetmişler,
kendinden bildikleriyle,hep beraber.Hallerinin vehameti,süslü düşlerle bezenmiş.
Bahşedilen bahçeleri hep tarumar olmuş,en güzel bağlarını eylülün hazanı vurmuş.Kendilerince yol bulmak için hedeflerine,
hep günahı yazmışlar defterlerine.Ayakları yerlerde sürünürken,başları göğe ermişçesine,
kendilerine ölümsüzlük gelmişçesine haseneden bi haber yaşıyorlar kendilerince.
Derin düşün yolcuları,derin düşlerindeler hala,dünyaya ait nasır var alınlarında.Nefretten oluşmuş dağları tepeleri,
sevgiden bi haber duygu ve hisleri.Dünyanın efendisi gibi her biri,en bet seslerden daha bet sesleri.
Bunca rahmete rağmen arınamamışlar,ellerinde çamur yüzlerinde toz toprakla kalmışlar.
Nurdan habersiz hayat tarzları,kalpleri taş gibi,taştan daha katı.Nice taşlar var Rabb’den korkuyla dağlardan
yuvarlanır,niceleri var içlerinden pınarlar fışkırır.Emanetin azametinden dağlar parçalanır,derin düşün sahipleri bunu masal sanır.
Her söz kendilerinden çıkarsa doğrudur,menfaat denizinde dostlukları boğulmuştur.
Bilmezler erdemi insanlığı,temizliği doğruluğu saflığı.
Var edene ermek için düşten kuleler kurarlar,var eden nerde
diye semaya bakarlar. Nemrutlar firavunlar yandaşıdır bunların,düşmanı oldular,İbrahim’lerin Musa’ların.
Ebu cehiller akıl verdi kendilerine,yalanlarını çıkarmasın ortaya diye,kin beslediler sonsuz nurun efendisine.
Derin düşün sahipleri; yürüyor yollarında,dünyanın çekilmez yükü,zayıf
omuzlarında.yüzleri hala toz toprak,
çamur var ellerinde ayaklarında..
YAKUP DÖĞER