Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Derin Devlet (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Evet yanlış okumadınız. Türkiye’yi Kemalist derin devlet yönetiyor! Mustafa Kemal’in ülkesinde günümüzün aydın kılıklı hainleri AB destekli STK’lar ile fonlanarak yurt dışından servis edilen demokrasi, insan hakları, çok kültürlülük söylemlerini “ilerici” bakış açılarıyla Türk halkını adam etmeye çalışıyor.



AB’ye karşı gelen bir avuç yazar ise faşist, gerici, derin devletin adamı olmakla suçlanıyor. Dahası suçlamalar ikinci cumhuriyetçi, siyasal islamcı, etnik bölücü gazetelerde, televizyonlarda hep bir ağızdan aynı anda yapılıyor. AB veya ABD’ye karşı uygulanan onursuz politikaları kim eleştirirse AB yanlısı kesimler: “işte bunlar totaliter kemalist düşünce sahibidir” diyerek veryansın ederken, düşünce özgürlüğü adı altında Mustafa Kemal’e, devrimlerine, silah arkadaşlarına yönelik sövgülerini sürekli sıralamaktan ise geri kalmıyorlar. AB’ye göbekten bağlı olanlara göre düşüncenin tek yönlü özgürlüğü var. O da sömürgeciden yana olmak.



Dünyanın hiçbir yerinde başka devletlerin parasıyla rahat yaşam sürenlerin ülkenin çıkarlarını savunanlara karşı tehdit ve sövgülerini göremezsiniz. Türkiye’de ise bu durum olağan. Hatta tehdit ve sövgüleri bir kenara bırakalım ülkede vatansever, kemalist olmak her an için işinden atılma veya öldürülme riski taşıyan bir durum. Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy... Bu ülkeye hizmet eden nice vatansever kemalistin kalemleri ülkelerini savundukları için bir bir yere düşürüldü. Bir de çoğumuzun bilmediği vatanseverler var. Sadece Kemalist olduğu için işinden atılanlar var. Ülke sorunları ile fazla ilgilenmemesi için ölümle tehdit edilenler var. Yanlış giden durumu eleştirenlerin her an irticai veya bölücü terör örgütlerinin ölüm listesine girme tehlikesi var.



Başta dedik ya Türkiye’yi Kemalist Derin Devlet yönetiyor. O kadar derinde ki, kendi ülkesini savunan yazarları, aydınları korumak için yeryüzüne çıkamıyor. Diyecekler ki peki derin devlet Kemalistleri ve Kemalizmi korumuyor ama devlet sistemi totaliter kemalizmdir. Merak ettik gerçekten durum böyle midir? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin son 10 yılını içeren tutanaklarını inceledim. Devleti yönettiği iddia edilen “kemalizm”in adı bakın TBMM tutanaklarında kaç defa geçmiş:


Genel Kurul Tutanağı 19. Dönem 5. Yasama Yılı 22. Birleşim 03/Kasım /1995 Cuma:İBRAHİM HALİL ÇELİK: Yahu, ne oluyor size?.. Hani, Çiller "yüzde 70 değiştireceğim" demişti; doğru söylemiş. Şimdi, değiştirdiği ne biliyor musunuz; Çiller'in partisi, eski CHP'nin durumuna düştü. Millî şef, ebedi şef dönemine düştü. (RP sıralarından alkışlar) Eski CHP'nin biraz seyreltilmiş şeklini aldı. Bir devlet partisi, Kemalizm, laiklik, Batı taraftarlığı ve devlet öncelikli bir halita... Biraz da ezanlı, bayraklı, muhafazakâr bir üslup kullanarak toplumdan rey alacağını sanıyor; Allahaşkına bu demokrasi mi, yoksa teknokrasi mi?.. Bu iş, neden; hesap sorma tehditlerine karşı dokunulmazlık zırhına bürünmelerinden mi doğuyor... (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yoksa, Çiller'in, devleti kendisi için seferber etmesinden mi doğuyor?! Devletin vitesi boşta. Sayın Çiller, DYP'yi Cibali Karakoluna çevirdi, kendisi de başkomiserliğe soyunuyor. (RP sıralarından alkışlar) Biz diyoruz ki, bu millet, ölümü değil, hayatı seviyor.”


Genel Kurul Tutanağı 20. Dönem 1. Yasama Yılı 42. Birleşim 21/Nisan /1996 Pazar: CELAL TOPKAN: Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; eminim, bir gün sonra, yine çok güzel şeyler söyleyeceğiz; ama, geriye dönüp baktığımızda, Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti için hedef koyduğu yere gelemediğimizi göreceğiz. Bu hedef, Türk toplumunu, gelişmemiş ümmet toplumundan, ulus niteliğini kazanmış uygar toplumlar düzeyine çıkarmak ve uygar dünyanın onurlu bir üyesi yapmaktı. Bu hedefe varmak için izlenecek yol, devrimlerini ve ilkelerini temel alan Kemalizm ya da Atatürkçülüktü. Anlamayanlara ya da kavrayamayanlara, Atatürkçülüğü ve amacını bir defa daha açıklamakta yarar görüyorum.



Genel Kurul Tutanağı 20. Dönem 2. Yasama Yılı 25. Birleşim 03/Aralık /1996 Salı: DR: MERAL AKŞENER: Terör örgütü PKK doğrultusunda Mart 1995 tarihinden itibaren yayın yapmakta olan MED TV'ye bugüne kadar herhangi bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi Parlamenterin beyanatta bulunmadığı, ancak halen yurt dışında bulunan Erzurum eski Bağımsız Milletvekili Abdülmelik Fırat'ın zaman zaman bu TV'de yayınlanan Forum-Panel vb. programlara katıldığı, yine RPİstanbul eski Milletvekili Hasan Mezarcı'nın MED TV muhabirleri ile "Laiklik-Kemalizm ve PKKile siyasî diyalog" konularında yapmış olduğu bir röportajın 10.3.1996 tarihinde yayınlandığı.


Genel Kurul Tutanağı 21. Dönem 2. Yasama Yılı 17. Birleşim 10/Kasım /1999 Çarşamba: EDİZ HUN:Akıl ve bilimi mürşit kabul eden Kemalizm, rasyonalist ve pragmatik ideolojilerin arasında yer alarak, fikirlerini gözlem ve bulgulara dayandırır; millet sevgisiyle insan sevgisini özdeşleştirir; körü körüne kaderciliği, diğer deyimiyle, fatalizmi reddeder. Engin bir hoşgörü ve barış manzumesidir Atatürkçülük. Hem bir siyasî görüş hem de çağdaş yaşam tarzını simgelemektedir.



Genel Kurul Tutanağı 21. Dönem 3. Yasama Yılı 14. Birleşim 09/Kasım /2000 Perşembe: DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM: Kastamonu'ya gider "beyler, bu şapkadır" der, giyer, Ankara'ya döndüğünde kendisini karşılayanların birçoğu şapka giymişlerdir. O, bir dünya lideridir. Nehru'dan Cinnah'a, Eyüp Han'dan Habib Burgiba'ya kadar bütün mazlum milletlerin hürriyet mücadelesinde O'nun örnek alındığını görürsünüz. Afrika'nın Nijeryasında, "Kemalizm" adında bir siyasî parti bile kurulmuştur.



Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 2. Yasama Yılı 55. Birleşim 19/Şubat /2004 Perşembe, ZEKERİYA AKINCI: Sayın Biner, bizim kafamızda seksen yıldır Kemalizm ideolojisi var; doğrudur.

Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 3. Yasama Yılı 73. Birleşim 22/Mart /2005 Salı, MUSTAFA ÖZYURT: Kemalizm "Aydınlanma Devrimi"nin Türkçesi... Aklı devreye sokan, eleştiriyi ve sorgulamayı temel yasaya dönüştüren uygarlık devrimini Türkiye Atatürkçülükle tanıdı. Buna karşın 27 Eylül 2004 tarihli Vatan Gazetesinde röportajı yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı "Kemalizm eğitimin yapı taşı olamaz" tümcesiyle büyük bir çelişkiye düşmektedir.


Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 3. Yasama Yılı 73. Birleşim 22/Mart /2005 Salı,HÜSEYİN ÇELİK: Yine, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt tarafından sorulan soruya cevap veriyorum. Vatan Gazetesinin 27 Eylül 2004 tarihli nüshasında yer alan yazının başlığı ile muhtevası arasında ciddî bir çelişki bulunmaktadır. Kullanılan başlıkla, tüm konuşma içerisinde verilmek istenen mesaj, gazetecilikte uyulması gereken temel etik ilkelere aykırı bir şekilde çarpıtılmıştır. Söz konusu röportajın içeriğinde, marjinal gruplarca popülarize edilen, günlük siyasetin malzemesi haline getirilen ve medyada kullanıldığı anlamda Kemalizm vurgulanmaktadır;


ancak, başlık, konuşmanın başlangıç kısmı kesilerek "Kemalizm eğitimin yapıtaşı olamaz" biçiminde, eksik olarak oluşturulmuştur. Diğer yandan, toplumun tümüne ait bir değer olması gereken Mustafa Kemal Atatürk ile günlük politikaya alet edilen Kemalizmin aynı anlama gelmediği de açıktır. Adı geçen gazetenin 28 Eylül 2004 tarihli baskısında tekzip metni yayımlanmış ve yapılan yanlışlık düzeltilmiştir. Verilen soru önergesinden, bu düzeltmeden haberdar olunmadığı ve ayrıca, yazının içeriğinin okunmadığı anlaşılmaktadır.


Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 4. Yasama Yılı 35. Birleşim 18/Aralık /2005 Pazar, GÜLDAL OKUDUCU: Türkiye'de ne olmaktadır; işte, burada, ülkemin kadınlarıyla bir gerçeği paylaşmak istiyorum ve şunları bilgilerine sunmak istiyorum: Ülkemin acılı ve ağıtlı kadınları ve laik demokratik cumhuriyete inanan kadınları, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı şöyle diyor: "2000'li yılların dünyasında ve büyük dünya ailesinin bir birimi olan Türkiye'de, artık, Kemalizme ve Kemalizm benzeri sistemlere yer yoktur." Sene 1993... Burada şunu söylemek istiyorum: Kemalizm ve cumhuriyet, kadın haklarının altyapısıdır.


Kemalizm ve cumhuriyet, kadın-erkek eşitliğini, yanmış yıkılmış bir coğrafyada toplumuna hedef koyan, ümmet toplumundan yurttaşlar toplumuna varmayı amaçlayan bir dünya görüşüdür ve kadınlar onun sahiplenmektedir ve kadınlar, sonuna kadar dünya görüşünü sahipleneceklerdir; çünkü, cumhuriyet, aynı zamanda, bir kadın devrimidir. Cumhuriyete dönük her saldırı, kadının özgürlüğüne, eşitliğine, aydınlanmasına, gelişmesine ve ilerlemesine dönük saldırı demektir.


Diyorum ki ülkemin kadınlarına; ey kadınlar "Kemalizme yer yoktur" diyen zihniyet, bugün, kadınlara, ayrı havuzlar, ayrı camiler, ayrı okullar, ayrı salon toplantıları, ayrı otobüsler ve bakan karısı da olsa, ayrı yemek masalarını reva görmektedir. Ülkeyi yönetenler, kadınlarla ilgili kararları "ulemaya sorun" demektedirler. Peki, bugün bunu diyenler, yarın için ne öngöreceklerdir?.. Sonrası nedir bunun?.. Sonrasında ne olacaktır?.. Buralarda biraz dikkatli olmamız gerekir diye düşünüyorum ve sormak istiyorum: Bugün "ayrı okul, ayrı havuz, ayrı cami, kararlar ulemaya sorulsun" diyenler,



yarın, çağdaş cumhuriyetin kadınlarına, acaba, Suudî Arabistan'daki gibi oy kullanmayın mı diyecekler?.. Bahreyn'deki gibi, erkek doktorlar, aynadaki akis üzerinden kadınları muayene etmelidir mi diyecekler?.. İran'daki gibi kadınlar recm mi edilecek?.. Hicaba uygun davranmadıkları için yüzlerine kezzap mı atılacak?.. Afganistan'daki gibi teskin edici ilaçlar kadınlara yasaklanacak?.. Camlar kadınlar görünmesin diye boyanacak mı?.. Burka giymedi diye saldırıya mı uğrayacak kadınlar?.. Mirasta malların sekizde 1'ini ya da yarısını mı alacak kadınlar?.. Karma eğitim cinsiyete göre ayrımlaştırılacak mı?.. Kocasının izni olmadan seyahat ya da çalışma içinde bulunamayacak mı kadınlar?.. Kocalar, kadınlarının rızası olmadan onları boşayabilecek mi?..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt