huseyin gazi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 13 Kas 2008
- Mesajlar
- 25
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 66
3. Bölüm
Askere çağırdılar, dalmışken zevk ve eğlenceye,
‘Peygamber’ ocağı dedim, tarifsiz sevinçle,
Yeni bir mekan,yeniden nice arkadaş,
Hayat dersim devam ediyordu hayretle!
Doğrusu en tatlı mazimi askerlikte yaşadım,
Disiplinin ve düzenli eğitimin tadına orada vardım.
Bir gün keyip yapıyordum siğaramı yakarak,
Hapishanede bile görmedim böylesi dayak.
Bir onbaşı sıra ile döverken koca bölüğü,
Hiç eksik etmiyordu ağzından kaba küfürü.
Hakaretin bini bir gidiyordu, gırla,
Sıra geldi hem kitaba hem analara.
Sövemezdi kimse aziz analara, birde kutsal kitab,a
Dünyanın kiymetimi kalırdı bunların yanında?
Onbaşıyı on parçaya bölmek geldi birden içimden,
Lakin tez aldılar haddini bilmez herifi elimden.
Onbaşı olacak adam tek gözü ile giderken revire,
Benide aldılar tez elden askeri disipline.
Üç gün çadır hapsi,sonra çıktım makama,
Komutan doğrusu baba adamdı,hak verdi bana.
Askerlikte olur böyle şeyler sıkma canını,
-Dilediğin gibi gez,dolaş geçir zamanı...
Kinim onbaşıya değil ne de askere,
Bilmem bu maraza var mı bir reçete?
Bir on başı değildi her fırsatta zulmeden,
Ne acı felaketler yaşıyoruz aslını bilmeden?
Sonra anladım ülkemde insanlar niçin ölü gibi ?
Tezğahlar çok derin ve bulanık,görünmez dibi!
İlkokulda veli der; - eti senin kemiği benim-
Dayağı hiç eksik olmaz çağdaş öğretmenin!
Talebe değiliz, sanki kasaplık koyun,
Bak işte... Tam burada başlıyor çirkin oyun.!
İtiraz yok, her halükarde haklıdır öğretmen,
Güya eskiden falaka varmiş gösterdiler çizgiden!
Ortaokul,peşinden lise,değişen yok nafile,
Hep baskı ve dayatma on sekizine girsen de.
Üniversite dersen hürriyetin kalmamış zerresi,
Koskoca insanlar sanki habbe tanesi!.
Atılırsın okuldan mezuniyetine bir gün kala,
Öğrencinin notlarına değil,bakılır saç ve sakala.
İnancını beyan edemezsin, yeni fikirler asla,
Buralardan kat kat medeni askeri kışla.!..
Vatani vazife sayılı bir kaç sene,
Allah nasip etsin bu görevi her gence.
Zamanla alışılıyor esas duruş ve disipline,
Hem teskereyi aldık gayrisi bize ne?
Çok özel görevler aldım girmeyim şimdi derine,
Başka dertlerimi anlatayım sana onların yerine.
Affedersin tabip bey, İğdiş olmuş;
Tepkisiz bir toplum,bundan şedid dert yok,
Bulaşıcımı nedir bu illet?,Tutulmadık fert yok.
Kanunlara bakarsan şayet her şey düzgün,
Heyhat... uygulama farklı,her yerde hüzün.
Halinden memnun olan bir tek fert görmedim,
Galiba bu yüzden artıyor benim derdim.
Bazı alimleri anlıyorum;
Başedemiyorsan düşmanı eh... idare et,
Ama vurdum duymazlara şaşıyorum,
Hiç değilse ibret için seyret!...
Sukutunuz dua olsun,göz yaşlarınız medet,
Alimlerin hali ahvali,ama olanlara hayret!
Tebliğ edilmeyen nesillerde olur mu Tepki?
Zaten milletin ömrünü alıyor geçim derdi.
Kinim şekillere değil ne de tüzükden,
Bilmem bu maraza var mı bir reçeten?
Tezkeremi aldım,muvakkat zamandı elbet,
Kavuşuna Ökkeş e kurduk devlet içinde devlet.
Kuralları sen koy,kendin kur kendin yönet,
Ne paraya ihtiyacım kaldı ne de lazım şöhret.
Kısa zamanda imparator oldum bu karanlıkı alemde,
Anadolunun nice fakir geçleri ölmek işin emrimde.
Körpecık kızlar, niceleri henüz bakire,
Kumar,fuhuş,çek, senet tehdit santaş ,
Hepsi ayrı hikaye,
Şehrin cümle günahları artık bize emanet,
Önümüzde ne tehdit,ne yasa ne de devlet!
Şimdi sıra holdingler sahibi olmaya geldi,
Bir televizyon kanalı,birde günlük gazete,
Artık hangi kuvvet mani olabilirdi bize?
Medyada her gün alkış; yaşa, yaşa...
Ortağımızın birisi, emekli olmuş paşa,
Bir de borsadan birader var,deyyus çok maharetli,
Sayesinde öğrendik hortumlamayı yüce devleti!
Meclisdeki abimiz çok işe yaradı,sayısız ihale,
Tabi hepsinde fesat var,yoksa düşer mi bize?
Eşkiyalık günümüzde ne kadar çağdaş ve medeni?
Devleti kaz misali soyuyorduk cesur ve aleni,
Al hazineden krediyi,ver tekrar yüzde üç yüz faize,
İki senede köşe!....artık mümkün mü yetişmek size?
Bir kaç beldeye okul yaptırdım,bir mahalleye cami,
Şehidler derdeniğine bağış,gazilere beşlik reşadiye
Kimsesizler çocuk yurduna sayısz hediye,
Hiç hesapda yoktu,
Fakat yolumuz düştü tekrar cezaevine.
Mapushane,ikinci adresim,
Hep seninle kesişiyor kaderim.
Önceleri isyanım büyük oldu, ama sonra şükrettim...
Zira bu mahkumiyetim içinde hakikatı farkettim!...
Nasıl mı oldu?
Sonradan bir tuhaf mahkum katıldı bize,
Meğer suçu bazı kitapları okumakmış gizlice!
Bütün fenalıkların menbağı cehalet iken,
Kitap okumak nasıl suç olurmuş?
Hayret bir şey!... bu suçuda yeni öğrendim,
Önceleri şok şaşırdım, sonrada acı acı güldüm!
Kitap okumak suçlusu,
Çok zaman geçmedi akıl hocası oldu hepimize,
Gece gündüz demeden şevkle ders verirdi bize.
Talim ve terbiye yuvası oldu bizim koğuş,
Kurumuş gönüllere nur, hayata yeniden doğuş.
Oysa biz,
İlk üç gün bu mahkuma döşek vermedik,
Sonra tanıdık,yüz bin özür diledik.
Bir gün merak edip sordum,
-Sen hocamısın Lan?
- Eh ...birazcık öğrendik bazı kitaplardan,
- Kafamda sorular takılı,açıklarmısın peki?
Haydi sor, cevaplarız belki,
Dedimki,
Ben hadsiz cürüm işledim,
Ne hak ne de hukuk bilirdim.
Varmıdır bana hala bir kurtuluş yolu?
Yıllardır beynimi kemirir bu soru.
Gözlerinden adeta kıvılcımlar uçuşuyordu,
Belliki böyle bir fırsat kolluyordu.
- Sen hiç deniz gördün mü?
-Be adam görmez olur muyum? Aha şuracıkta...
- Sen bir bardak su alsan deniz azalır mı?
Yahut bir bardak ilave etsen kabarır mı?
Hayır,dedim belli bile olmaz,
- Allah ın rahmeti denizden büyüktür,tartışılmaz.
Yeter ki sen nasuh bir tevbe et,
Sonra da bekle O dan merhamet.!
Medrese- i Yusuf, adını ben ondan öğrendim,
Bunca derdin ilacı, meğer imanmış bildim!
İman;
Vucudta ruh,binada temel,ağaçta köktür,
İmansız olan kan dolu yürek,sinede yüktür!
İman;
Hilkatın en yüksek gayesi,
Fıtratın en yüce neticesi,
Marifet o ki, insaniyetin en ali mertebesi,
Muhabbetle yakalanır o nimetin saadeti!
Hapishane;
Artık eğitim yuvası,nefsi terbiye yeri,
Bu mahkum kardeş hepimizin oldu piri.
Belliki ben suçsuz bir Yusuf değildim,
Ama kitap okuyana ne demeli?
Bu durum yeni değil ta öteden beri,
Zalimlerin en meşhur hilesiymiş besbelli!...
Sabır ve tahammülü bir güzel öğrendim,
Doğrusu hayata ben henüz yeni döndüm.
Hayatın lezzeti ve zevki ancak imanla,
Ondan yoksun olanlar hep isyan ve ziyanda.
Galiba dünyaya yeni teşrif etmişim,
Bu nasıl bir hayatmış? anladıkca şaşıyorum...
Öğrendim dedikce sanki boşlukta yaşıyorum!
İstediğim her şey aslında çok kolay oluyor,
Fakat birilerine kinim kova kova doluyor.
Allah malı dilediğine verirmiş,ilmi ise dileyene,
Benzedim çöllerde su arayan aciz talebeye!
Artık gayem; nefis ve malımı Allah a satmak,
Ona hakkıyle kul ve emrinde asker olmak!
Bu ne karli bir ticaret? Ne şerefli bir rütbe?
Ah…İnsanoğlu bu gerçeği fehmetse…
Nasıl da geçiverdi zaman?
İki yıl sonra hürriyetime yeniden derken merhaba,
Yabancı oluverdim sayısız dost ve ahbabıma.
Dünya mı degişti?Ben mi değiştim? Bilemiyorum,
Benim midem tok, gerisini boş ver diyemiyorum,
Don bulamazdım önceleri, şimdi ise giyemiyorum,
Soframda serili sayısız nimetler, fakat yiyemiyorum,
Körpecik kızlar kapımda bekler de evlenemiyorum.
.
Kinim ne sayısız nimetelere ne de yemekten,
Bilmem bu maraz a var mı bir reçeten ?
En yakın camiye gittim bir gün,
Namaza gelmiş yürümekten aciz üç beş ihtiyar.
Saf araları boşluk, sanki uçurum var.
Hoca geri dönüp baktı,gayet sesi kısık,
Boş camide yankı buldu,oluverdi ıslık.
- Safları sık tutalım,aralarda boşluk kalmasın,
Şeytan fırsat bulup içimize dalmasın,
İmam’ ın ikazına aldırış eden yok nafile,
Birden kafam attı,geçiverdim öne;
-Ulan adam gibi saf durun şöyle!...
Hoca da ürktü,şaşırdı bir an cemaat de,
Sonra ok gibi gerilip tek sıra oldular en önde.
Öyle bir tekbir aldım ki,
Allahu ekber!...
Geride kaldı onca öfkem ve keder.
Namaz sonras hoca efendi;
-Evladım o ne dehşet tekbir öyle?
Bunca yıl vazife yaparım,hiç duymadım,
Namaz mı kıldım,uyudum mu?Anlamadım.
Sesin de garip,tavrın da,yabancısın galiba?Tanıyamadım
Hocam;
Evet yabancı oldum,”Yabancıyım”
Hem bu aleme,hem de kendime,
Yıllardır avare yaşadığım ömrüme,
Din diye inandığım nice hürafeye!
Uğruna severek kanım verdiğim değerlere,
Hülasa hocam,yanlış olan herşeye,
Yabancıyım,yabancı oldum kendi ülkemde.
Korkarım meczup diye alırlar günün biririnde!
Öfkem ne camiye ne cemaat, ne de İmam a,
Haydi tabip bey sen derdime bir çare ara...
4. Bölüm
Derdim var tabip bey bakma kanıma,
Bozuk olan kan değil şu yaldızlı düzen...
Yırtabilsem de maskesini ah gerçeği görebilsen,
Birtek ben miyim sanıyorsun çirkefde yüzen ?
Olayların sırrını çözemezsin bakıp da zahire,
Talılıp kalmayasın sakın zurna nın son deliğine.
Doğrusu medeni cesaret gerek bunları söylemeye,
Sen hiç girdin mi?Yılanlarım meclisine.
Namı meşhur o saray, fikri Batı medeniyeti,
İçdikleri taze kan,yedikleri insan eti!...
Şu gördüğün kalpazan şah,ahtapotun anası,
İnsanlığı mahfeden işte o zalimin yasası!
Kinim ne Batıya ne de onların meclisine,
Haydi tabip bey var mı derdime bir reçete .
Faydalı bir fert olmak adına düştüm yollara,
Baş vurdum meşru olan her türlü vasıtaya!
Emr- i bil-ma’ ruf yapmak,münkerden sakındırmak,
Her hizmeti güç ölçüsünde yapmaya çalışmak!.
Parti tüzüğü önümde: dediler işte vazifen,
Önce ahlak ve maneviyat,sonra teknik ve fen!
Siyasete atıldım,çağın en müessir silahı diye,
Bu sayede çok emek sarfettim halkımın hizmetine.
Ramak kaldı tek başına ikdidara gelmeye,
Sonra döndüm bakdım ensem dayanmış dipçiğe!...
Tadınca anladım,şap ile şeker bir değilmiş,
Demokrasi tiyatrosunda partiler vitrin imiş,
Oyunun kuralları aslında bir başka,
İcraatlara komut veren oturur Vaşinhton’ da!
Kapanış sahnesi;
Bir maymun,bir eldiven,bir şapka.!..
Sonra ikinci bölüm:
İki yeni parti biri solcu,diğeri sağcıdır,
Ekip,üç beş şak şakcı,üç beşte yağcıdır.
Parolamız değişmez,İstikamet Batı,ya Allah,
Yaşasın kutlu demokrasi, haydi bismillah....
Aynı nakarat,bi- çare insanlarda aynı heyacan,
Korku,dehşet macera ve kan,
Hayatın baharında telef oldu binlerce can.
Kavganın gayesi halk adına,kimisi der, millet,
Ocaklar söndü,ruhlarda cinnet!
Yılmadım,usanmadım,devam ettim yoluma,
Hak yolda kelepçeler takılmıştı koluma,
Şayet Allah inayet ederse kuluna,
Her şey zamanla girermiş yoluna.!
Ne yani? Meydan zübüklere mi kalmalı?
Müslüman kişi birazcık uyanık olmalı!
Cephede düşmanla biz savaşırız,yatarız kefensiz,
Siyaset meydanına talip üç beş ne idüğü belirsiz!
Askere çağırdılar, dalmışken zevk ve eğlenceye,
‘Peygamber’ ocağı dedim, tarifsiz sevinçle,
Yeni bir mekan,yeniden nice arkadaş,
Hayat dersim devam ediyordu hayretle!
Doğrusu en tatlı mazimi askerlikte yaşadım,
Disiplinin ve düzenli eğitimin tadına orada vardım.
Bir gün keyip yapıyordum siğaramı yakarak,
Hapishanede bile görmedim böylesi dayak.
Bir onbaşı sıra ile döverken koca bölüğü,
Hiç eksik etmiyordu ağzından kaba küfürü.
Hakaretin bini bir gidiyordu, gırla,
Sıra geldi hem kitaba hem analara.
Sövemezdi kimse aziz analara, birde kutsal kitab,a
Dünyanın kiymetimi kalırdı bunların yanında?
Onbaşıyı on parçaya bölmek geldi birden içimden,
Lakin tez aldılar haddini bilmez herifi elimden.
Onbaşı olacak adam tek gözü ile giderken revire,
Benide aldılar tez elden askeri disipline.
Üç gün çadır hapsi,sonra çıktım makama,
Komutan doğrusu baba adamdı,hak verdi bana.
Askerlikte olur böyle şeyler sıkma canını,
-Dilediğin gibi gez,dolaş geçir zamanı...
Kinim onbaşıya değil ne de askere,
Bilmem bu maraza var mı bir reçete?
Bir on başı değildi her fırsatta zulmeden,
Ne acı felaketler yaşıyoruz aslını bilmeden?
Sonra anladım ülkemde insanlar niçin ölü gibi ?
Tezğahlar çok derin ve bulanık,görünmez dibi!
İlkokulda veli der; - eti senin kemiği benim-
Dayağı hiç eksik olmaz çağdaş öğretmenin!
Talebe değiliz, sanki kasaplık koyun,
Bak işte... Tam burada başlıyor çirkin oyun.!
İtiraz yok, her halükarde haklıdır öğretmen,
Güya eskiden falaka varmiş gösterdiler çizgiden!
Ortaokul,peşinden lise,değişen yok nafile,
Hep baskı ve dayatma on sekizine girsen de.
Üniversite dersen hürriyetin kalmamış zerresi,
Koskoca insanlar sanki habbe tanesi!.
Atılırsın okuldan mezuniyetine bir gün kala,
Öğrencinin notlarına değil,bakılır saç ve sakala.
İnancını beyan edemezsin, yeni fikirler asla,
Buralardan kat kat medeni askeri kışla.!..
Vatani vazife sayılı bir kaç sene,
Allah nasip etsin bu görevi her gence.
Zamanla alışılıyor esas duruş ve disipline,
Hem teskereyi aldık gayrisi bize ne?
Çok özel görevler aldım girmeyim şimdi derine,
Başka dertlerimi anlatayım sana onların yerine.
Affedersin tabip bey, İğdiş olmuş;
Tepkisiz bir toplum,bundan şedid dert yok,
Bulaşıcımı nedir bu illet?,Tutulmadık fert yok.
Kanunlara bakarsan şayet her şey düzgün,
Heyhat... uygulama farklı,her yerde hüzün.
Halinden memnun olan bir tek fert görmedim,
Galiba bu yüzden artıyor benim derdim.
Bazı alimleri anlıyorum;
Başedemiyorsan düşmanı eh... idare et,
Ama vurdum duymazlara şaşıyorum,
Hiç değilse ibret için seyret!...
Sukutunuz dua olsun,göz yaşlarınız medet,
Alimlerin hali ahvali,ama olanlara hayret!
Tebliğ edilmeyen nesillerde olur mu Tepki?
Zaten milletin ömrünü alıyor geçim derdi.
Kinim şekillere değil ne de tüzükden,
Bilmem bu maraza var mı bir reçeten?
Tezkeremi aldım,muvakkat zamandı elbet,
Kavuşuna Ökkeş e kurduk devlet içinde devlet.
Kuralları sen koy,kendin kur kendin yönet,
Ne paraya ihtiyacım kaldı ne de lazım şöhret.
Kısa zamanda imparator oldum bu karanlıkı alemde,
Anadolunun nice fakir geçleri ölmek işin emrimde.
Körpecık kızlar, niceleri henüz bakire,
Kumar,fuhuş,çek, senet tehdit santaş ,
Hepsi ayrı hikaye,
Şehrin cümle günahları artık bize emanet,
Önümüzde ne tehdit,ne yasa ne de devlet!
Şimdi sıra holdingler sahibi olmaya geldi,
Bir televizyon kanalı,birde günlük gazete,
Artık hangi kuvvet mani olabilirdi bize?
Medyada her gün alkış; yaşa, yaşa...
Ortağımızın birisi, emekli olmuş paşa,
Bir de borsadan birader var,deyyus çok maharetli,
Sayesinde öğrendik hortumlamayı yüce devleti!
Meclisdeki abimiz çok işe yaradı,sayısız ihale,
Tabi hepsinde fesat var,yoksa düşer mi bize?
Eşkiyalık günümüzde ne kadar çağdaş ve medeni?
Devleti kaz misali soyuyorduk cesur ve aleni,
Al hazineden krediyi,ver tekrar yüzde üç yüz faize,
İki senede köşe!....artık mümkün mü yetişmek size?
Bir kaç beldeye okul yaptırdım,bir mahalleye cami,
Şehidler derdeniğine bağış,gazilere beşlik reşadiye
Kimsesizler çocuk yurduna sayısz hediye,
Hiç hesapda yoktu,
Fakat yolumuz düştü tekrar cezaevine.
Mapushane,ikinci adresim,
Hep seninle kesişiyor kaderim.
Önceleri isyanım büyük oldu, ama sonra şükrettim...
Zira bu mahkumiyetim içinde hakikatı farkettim!...
Nasıl mı oldu?
Sonradan bir tuhaf mahkum katıldı bize,
Meğer suçu bazı kitapları okumakmış gizlice!
Bütün fenalıkların menbağı cehalet iken,
Kitap okumak nasıl suç olurmuş?
Hayret bir şey!... bu suçuda yeni öğrendim,
Önceleri şok şaşırdım, sonrada acı acı güldüm!
Kitap okumak suçlusu,
Çok zaman geçmedi akıl hocası oldu hepimize,
Gece gündüz demeden şevkle ders verirdi bize.
Talim ve terbiye yuvası oldu bizim koğuş,
Kurumuş gönüllere nur, hayata yeniden doğuş.
Oysa biz,
İlk üç gün bu mahkuma döşek vermedik,
Sonra tanıdık,yüz bin özür diledik.
Bir gün merak edip sordum,
-Sen hocamısın Lan?
- Eh ...birazcık öğrendik bazı kitaplardan,
- Kafamda sorular takılı,açıklarmısın peki?
Haydi sor, cevaplarız belki,
Dedimki,
Ben hadsiz cürüm işledim,
Ne hak ne de hukuk bilirdim.
Varmıdır bana hala bir kurtuluş yolu?
Yıllardır beynimi kemirir bu soru.
Gözlerinden adeta kıvılcımlar uçuşuyordu,
Belliki böyle bir fırsat kolluyordu.
- Sen hiç deniz gördün mü?
-Be adam görmez olur muyum? Aha şuracıkta...
- Sen bir bardak su alsan deniz azalır mı?
Yahut bir bardak ilave etsen kabarır mı?
Hayır,dedim belli bile olmaz,
- Allah ın rahmeti denizden büyüktür,tartışılmaz.
Yeter ki sen nasuh bir tevbe et,
Sonra da bekle O dan merhamet.!
Medrese- i Yusuf, adını ben ondan öğrendim,
Bunca derdin ilacı, meğer imanmış bildim!
İman;
Vucudta ruh,binada temel,ağaçta köktür,
İmansız olan kan dolu yürek,sinede yüktür!
İman;
Hilkatın en yüksek gayesi,
Fıtratın en yüce neticesi,
Marifet o ki, insaniyetin en ali mertebesi,
Muhabbetle yakalanır o nimetin saadeti!
Hapishane;
Artık eğitim yuvası,nefsi terbiye yeri,
Bu mahkum kardeş hepimizin oldu piri.
Belliki ben suçsuz bir Yusuf değildim,
Ama kitap okuyana ne demeli?
Bu durum yeni değil ta öteden beri,
Zalimlerin en meşhur hilesiymiş besbelli!...
Sabır ve tahammülü bir güzel öğrendim,
Doğrusu hayata ben henüz yeni döndüm.
Hayatın lezzeti ve zevki ancak imanla,
Ondan yoksun olanlar hep isyan ve ziyanda.
Galiba dünyaya yeni teşrif etmişim,
Bu nasıl bir hayatmış? anladıkca şaşıyorum...
Öğrendim dedikce sanki boşlukta yaşıyorum!
İstediğim her şey aslında çok kolay oluyor,
Fakat birilerine kinim kova kova doluyor.
Allah malı dilediğine verirmiş,ilmi ise dileyene,
Benzedim çöllerde su arayan aciz talebeye!
Artık gayem; nefis ve malımı Allah a satmak,
Ona hakkıyle kul ve emrinde asker olmak!
Bu ne karli bir ticaret? Ne şerefli bir rütbe?
Ah…İnsanoğlu bu gerçeği fehmetse…
Nasıl da geçiverdi zaman?
İki yıl sonra hürriyetime yeniden derken merhaba,
Yabancı oluverdim sayısız dost ve ahbabıma.
Dünya mı degişti?Ben mi değiştim? Bilemiyorum,
Benim midem tok, gerisini boş ver diyemiyorum,
Don bulamazdım önceleri, şimdi ise giyemiyorum,
Soframda serili sayısız nimetler, fakat yiyemiyorum,
Körpecik kızlar kapımda bekler de evlenemiyorum.
.
Kinim ne sayısız nimetelere ne de yemekten,
Bilmem bu maraz a var mı bir reçeten ?
En yakın camiye gittim bir gün,
Namaza gelmiş yürümekten aciz üç beş ihtiyar.
Saf araları boşluk, sanki uçurum var.
Hoca geri dönüp baktı,gayet sesi kısık,
Boş camide yankı buldu,oluverdi ıslık.
- Safları sık tutalım,aralarda boşluk kalmasın,
Şeytan fırsat bulup içimize dalmasın,
İmam’ ın ikazına aldırış eden yok nafile,
Birden kafam attı,geçiverdim öne;
-Ulan adam gibi saf durun şöyle!...
Hoca da ürktü,şaşırdı bir an cemaat de,
Sonra ok gibi gerilip tek sıra oldular en önde.
Öyle bir tekbir aldım ki,
Allahu ekber!...
Geride kaldı onca öfkem ve keder.
Namaz sonras hoca efendi;
-Evladım o ne dehşet tekbir öyle?
Bunca yıl vazife yaparım,hiç duymadım,
Namaz mı kıldım,uyudum mu?Anlamadım.
Sesin de garip,tavrın da,yabancısın galiba?Tanıyamadım
Hocam;
Evet yabancı oldum,”Yabancıyım”
Hem bu aleme,hem de kendime,
Yıllardır avare yaşadığım ömrüme,
Din diye inandığım nice hürafeye!
Uğruna severek kanım verdiğim değerlere,
Hülasa hocam,yanlış olan herşeye,
Yabancıyım,yabancı oldum kendi ülkemde.
Korkarım meczup diye alırlar günün biririnde!
Öfkem ne camiye ne cemaat, ne de İmam a,
Haydi tabip bey sen derdime bir çare ara...
4. Bölüm
Derdim var tabip bey bakma kanıma,
Bozuk olan kan değil şu yaldızlı düzen...
Yırtabilsem de maskesini ah gerçeği görebilsen,
Birtek ben miyim sanıyorsun çirkefde yüzen ?
Olayların sırrını çözemezsin bakıp da zahire,
Talılıp kalmayasın sakın zurna nın son deliğine.
Doğrusu medeni cesaret gerek bunları söylemeye,
Sen hiç girdin mi?Yılanlarım meclisine.
Namı meşhur o saray, fikri Batı medeniyeti,
İçdikleri taze kan,yedikleri insan eti!...
Şu gördüğün kalpazan şah,ahtapotun anası,
İnsanlığı mahfeden işte o zalimin yasası!
Kinim ne Batıya ne de onların meclisine,
Haydi tabip bey var mı derdime bir reçete .
Faydalı bir fert olmak adına düştüm yollara,
Baş vurdum meşru olan her türlü vasıtaya!
Emr- i bil-ma’ ruf yapmak,münkerden sakındırmak,
Her hizmeti güç ölçüsünde yapmaya çalışmak!.
Parti tüzüğü önümde: dediler işte vazifen,
Önce ahlak ve maneviyat,sonra teknik ve fen!
Siyasete atıldım,çağın en müessir silahı diye,
Bu sayede çok emek sarfettim halkımın hizmetine.
Ramak kaldı tek başına ikdidara gelmeye,
Sonra döndüm bakdım ensem dayanmış dipçiğe!...
Tadınca anladım,şap ile şeker bir değilmiş,
Demokrasi tiyatrosunda partiler vitrin imiş,
Oyunun kuralları aslında bir başka,
İcraatlara komut veren oturur Vaşinhton’ da!
Kapanış sahnesi;
Bir maymun,bir eldiven,bir şapka.!..
Sonra ikinci bölüm:
İki yeni parti biri solcu,diğeri sağcıdır,
Ekip,üç beş şak şakcı,üç beşte yağcıdır.
Parolamız değişmez,İstikamet Batı,ya Allah,
Yaşasın kutlu demokrasi, haydi bismillah....
Aynı nakarat,bi- çare insanlarda aynı heyacan,
Korku,dehşet macera ve kan,
Hayatın baharında telef oldu binlerce can.
Kavganın gayesi halk adına,kimisi der, millet,
Ocaklar söndü,ruhlarda cinnet!
Yılmadım,usanmadım,devam ettim yoluma,
Hak yolda kelepçeler takılmıştı koluma,
Şayet Allah inayet ederse kuluna,
Her şey zamanla girermiş yoluna.!
Ne yani? Meydan zübüklere mi kalmalı?
Müslüman kişi birazcık uyanık olmalı!
Cephede düşmanla biz savaşırız,yatarız kefensiz,
Siyaset meydanına talip üç beş ne idüğü belirsiz!