"Kendinizi sürekli kederli ve ağlamaklı hissediyorsanız, sizin için gülmek anlamsızsa... Sürekli ağlıyorsanız... Şu dünyadaki her şey size boş ve anlamsız geliyorsa, artık dünyanın nimetlerinden zevk almıyor/alamıyorsanız... Kendinizi beğenmiyor, üstelik değersiz, önemsiz hissediyorsanız... Yalnız kalmak, insanlardan uzaklaşmak ve sürekli düşünmek istiyorsanız ve düşünüyorsanız... Daima kendinizi yargılıyor üstelik bu yargılamanın sonucunda başkalarını suçlamak yerine hep kendinizi suçluyorsanız. Uyuyamıyorsanız. Uykularınız allak bullak olduysa..." Evet, tüm bunlar depresyonda olabilirsiniz demektir. Bu semptomların depresyona ait olduğunu bilmek için psikiyatrist olmamıza gerek yok! Ezberledik!
Depresyona girmemek için bize öğretilen öğretiler de hep aynıdır:
"Her daim hayattan,dünya nimetlerinden haz almalısın. Ağlamak insanı yaşlandırır... Gülmek, kahkaha atmak: "Kan basıncını yükseltir, oksijenin vücutta homojen olarak dağılmasını sağlar, kalbiniz daha iyi çarpar..." ruhunuzun birebir dostudur zaten..."
Tüm bunları bilimsel olarak da kanıtlıyorlar bize!Dünya tıp otoriteleri! Biz de hayat amentüsü olarak kabul ediyoruz. işittik ve itaat ettik! Aksi ne mümkündür diye!
Ve: "Hiçbir şekilde uykuların kaçmamalı. Dünya yansa sana ne?Sen keyfine bak! Huzurla uyumalısın. Sen her zaman haklısın! Bırak kendini suçlamayı. Bırak ve gülmene bak sen her daim. Kalbine yazık yoksa! Hem neyi düşünüyorsun ki? Onlar seni düşündüler mi? Hayat önünde işte! Yaşa, yaşamana bak sen! Bi daha mı geleceksin bu dünyaya? Sen mutlu olmalısın! Hiçbir şey senin keyfini kaçırmamalı... Sensin önemli olan! Sen!.."
Eğer tüm bu telkinlere/öğretilere rağmen kendinizi böyle hissetmiyorsanız sizi 'hasta, depresif vak'a' diye tanımlarlar. Ve psikiyatrist yardım almanızı salık verirler...
Şimdi bildiğimiz, ezberlediğimiz bu anlamdaki tüm öğretileri unutsak. Asrısaadete dönsek!..
Batıdan doğuya yani güneşe dönsek yüzümüzü. Alemleri aydınlatan o güneşe, o nura, Resulullaha bir dönsek. Yani bakmamız gereken yegane numuneye... Hayatına yeniden bir baksak... Hatırlasak yeniden, o kahkahayla gülen ashabına hitaben: "Neye gülüyorsunuz, cennetle mi müjdelendiniz?" diyen sitemkar sözlerini... Gelmiş geçmiş bütün günahları bağışlanmış, cehennem ona haram edilmiş olduğu halde hiç kahkaha atmayışını hatırlasak. En fazla mübarek dişlerini gösterecek kadar tebessüm ettiğini... Hallerine bir baksak yeniden; her daim hüzünlü ve ağlamaklı olan hallerine... Düşünmelerine baksak...Hira'dan önce, Hira'dan sonraki halvetlerine ... Ümmeti ümmeti diye ağlayan gözlerine...
"Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir" sözünü hatırlasak... Uyuyamayışlarına bir baksak, uykularını kaçıran nedenlere ... Ve, "ben" yerine "sen" önemlisin diyen hallerine bir baksak, sonra ashabına çevirsek gözümüzü...
"Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz " dediği ashabına bir baksak... Mesela cennetle müjdelenen ashabının hallerine... Bir baksak halimizden bir hal görecek miyiz hallerinde?... Sanki onlar yerine biz müjdelenmişiz cennetle de!...
Ve bize öğretilen bütün kavramları yeniden gözden geçirsek... Referans numunelerimizi, söylemlerimizi değiştirsek...
Hayat amentümüzü değiştirsek..."Evet, gülmüyorum,gülemiyorum çünkü cennetle müjdelenmedim ki neye güleyim?" diyebilsek... Uyuyamasak biraz... Uykularımız kaçsa... İştahımız kesilse... Ağlasak sürekli... Düşünsek... kendimizi, ümmeti, akıbetimizi... Dünya zevk vermese biraz...
Yani kısaca depresyona girsek... İnadına depresyona girsek. Hiç olmazsa "ramazan"da girebilsek!...
ALINTI...
Depresyona girmemek için bize öğretilen öğretiler de hep aynıdır:
"Her daim hayattan,dünya nimetlerinden haz almalısın. Ağlamak insanı yaşlandırır... Gülmek, kahkaha atmak: "Kan basıncını yükseltir, oksijenin vücutta homojen olarak dağılmasını sağlar, kalbiniz daha iyi çarpar..." ruhunuzun birebir dostudur zaten..."
Tüm bunları bilimsel olarak da kanıtlıyorlar bize!Dünya tıp otoriteleri! Biz de hayat amentüsü olarak kabul ediyoruz. işittik ve itaat ettik! Aksi ne mümkündür diye!
Ve: "Hiçbir şekilde uykuların kaçmamalı. Dünya yansa sana ne?Sen keyfine bak! Huzurla uyumalısın. Sen her zaman haklısın! Bırak kendini suçlamayı. Bırak ve gülmene bak sen her daim. Kalbine yazık yoksa! Hem neyi düşünüyorsun ki? Onlar seni düşündüler mi? Hayat önünde işte! Yaşa, yaşamana bak sen! Bi daha mı geleceksin bu dünyaya? Sen mutlu olmalısın! Hiçbir şey senin keyfini kaçırmamalı... Sensin önemli olan! Sen!.."
Eğer tüm bu telkinlere/öğretilere rağmen kendinizi böyle hissetmiyorsanız sizi 'hasta, depresif vak'a' diye tanımlarlar. Ve psikiyatrist yardım almanızı salık verirler...
Şimdi bildiğimiz, ezberlediğimiz bu anlamdaki tüm öğretileri unutsak. Asrısaadete dönsek!..
Batıdan doğuya yani güneşe dönsek yüzümüzü. Alemleri aydınlatan o güneşe, o nura, Resulullaha bir dönsek. Yani bakmamız gereken yegane numuneye... Hayatına yeniden bir baksak... Hatırlasak yeniden, o kahkahayla gülen ashabına hitaben: "Neye gülüyorsunuz, cennetle mi müjdelendiniz?" diyen sitemkar sözlerini... Gelmiş geçmiş bütün günahları bağışlanmış, cehennem ona haram edilmiş olduğu halde hiç kahkaha atmayışını hatırlasak. En fazla mübarek dişlerini gösterecek kadar tebessüm ettiğini... Hallerine bir baksak yeniden; her daim hüzünlü ve ağlamaklı olan hallerine... Düşünmelerine baksak...Hira'dan önce, Hira'dan sonraki halvetlerine ... Ümmeti ümmeti diye ağlayan gözlerine...
"Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir" sözünü hatırlasak... Uyuyamayışlarına bir baksak, uykularını kaçıran nedenlere ... Ve, "ben" yerine "sen" önemlisin diyen hallerine bir baksak, sonra ashabına çevirsek gözümüzü...
"Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz " dediği ashabına bir baksak... Mesela cennetle müjdelenen ashabının hallerine... Bir baksak halimizden bir hal görecek miyiz hallerinde?... Sanki onlar yerine biz müjdelenmişiz cennetle de!...
Ve bize öğretilen bütün kavramları yeniden gözden geçirsek... Referans numunelerimizi, söylemlerimizi değiştirsek...
Hayat amentümüzü değiştirsek..."Evet, gülmüyorum,gülemiyorum çünkü cennetle müjdelenmedim ki neye güleyim?" diyebilsek... Uyuyamasak biraz... Uykularımız kaçsa... İştahımız kesilse... Ağlasak sürekli... Düşünsek... kendimizi, ümmeti, akıbetimizi... Dünya zevk vermese biraz...
Yani kısaca depresyona girsek... İnadına depresyona girsek. Hiç olmazsa "ramazan"da girebilsek!...
ALINTI...