Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Depremin 8.yılı (1 Kullanıcı)

bugrahan3641

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Cehennemden gelen kimdi?

Birkaç gün geçmemişti, daha şoktaydık, her tarafta daha önce hiç duymadığımız sesleri duyuyor, görmediğimiz şeyleri görüyorduk. Etrafı öyle bir koku sarmıştı ki tarifi imkansızdı.

Etrafta çığlıklar ağlamalar itfaiye ve ambulans sesleri birbirine karışıyordu, koşuşturma panik çaresizlik, herkes kendi derdine düşmüştü, sanki üzerimize dev bir göktaşı düşmüştü, her tarafta yıkılmış binalar çıkan duman ve toz bulutu, molozlar ve altında kalan cânım! Eşyalar ve yaralı insanlar kokuşmuş cesetler (o koku aklıma geldiğinde günlerce yemek yiyemiyordum) öyle bir görüntü ve psikolojik hava estiriyordu ki tarifini yazmakla anlatamam.

Depremden bahsediyorum: 17 Ağustos 1999 depreminden, yaşadığımız depremin 8. Yıldönümü şuan saat 3:02 bunları yazarken

sanki yeniden yaşıyorum, gözlerim dolu dolu yazıyorum, çünkü yardıma muhtaç insanlara yardım edemiyorduk, öyle belirsizlik içindeydik ki neye uğradığımızı şaşırmış şok yaşıyorduk, bizimde yardıma ihtiyacımız vardı. Telefonlar yok, elektrik yok, su yok, ekmek yok ve yollar kapalı. Molozları kaldırmaya bırakın iş makinesini, çekiç bulmak bile imkansızdı, devrilen binanın kendi demirini çıkarmak için, yıkılırken parçalanmış kendi beton parçalarıyla vuruyor betonları kırılmış demirin yerinden kopması için sağa sola ileri geri yaparak koparıp onunla enkaz kazıyorduk yaralıları kurtarmak ve ölüleri çıkarmak için.

Zaman zaman ne oldu bize diye kendi kendime soruyordum Lut kavminin, ad kavminin ve Nuh kavminin başına gelenler mi gelmişti!!??,

Yaşıyorduk, evet yaşıyorduk, kendimizi toparlayıp ne yapılması lazım ve gücümüz neye yeterse yapmalıydık, şoku yavaş yavaş atlatıp cenazelerimizi kaldırmaya başladık.

Evlerimize giremiyorduk uydurma yapılar yapıp çadırlar kurup, yerleşiyorduk yavaş yavaş. Tüpraşın patlama korkusunu ve artçı sarsıntıları saymazsak uyku uyuyabiliyorduk artık.

Bir gün barakama girdim evden aceleyle çıkardığımız çekyata uzandım öyle yorgundum ki daha önce beğenmediğimiz evlerden iyiydi sanki, hava sıcak olmasına rağmen yorgunluğun etkisiyle hemen uykuya dalmışım.

Henüz uyumuştum uyumamıştım ki bir sese uyandım, ama ne ses adamın biri sokak ortasında çığlık atar gibi avazı çıktığı kadar bağırıyordu, yattığım yerden ok gibi fırladım, kalkmamla düşmem bir oldu, toparlanmaya çalıştım hangi yöne gideceğimi şaşırdım, adama yöneldim sanki tanıyordum ama çıkaramıyordum, çünkü adamın çehresi dönmüştü bir türlü çıkaramıyordum kim bu diye.


Etraftan insanlar öyle kısa bir zamanda toplandılar ki mahşeri kalabalık bu olsa gerek. Adam bir ona dönüyor bir ötekine, yalvarırcasına haykırıyor yakarıyor “ne olur Allah aşkına ne olur, söylediklerime kulak verin!!!”

Adamın avazı çıktığı kadar bağırması, yalvarması, ısrarcı ve endişeli hali beni perişan etmişti, mahvolmuştum. Boğazıma sanki düğüm atmışlardı yutkunamıyordum bile, dizlerim tutmuyor vücudum kontrolden çıkmıştı çenemi tutamıyordum dişlerim kırılırcasına bir birine vuruyordu, Allah’ım neydi bu!


Titremekten ne kımıldıyordum nede oturabiliyordum, sanki beni mekandan uzaklaştırmışlardı, dayanak bulamıyordum sanki uzay boşluğundaydım, tutunacak dayanacak yığılacak yer yoktu sanki,

Adamın hali söyledikleri beni öyle etkilemişti ki, hele söyledikleri sanki adam kulağımıza değil, frekansını yakalamış direk yüreğimize söylüyordu.

Aman Allah’ım birden adam bana yöneldi, kalbim yerinden çıkıyordu kalbimin yeri değişmişti sanki, başka yerlerden atıyordu kımıldayamıyordum, iyicene yaklaştı saniyeler saat olmuştu, ne adamdan gözlerimi kaçıra biliyorum nede bakmak istiyorum, ağzından köpükler çıkıyor, gözleri kan çanağı, burun delikleri kızgın boğayı andırıyordu elleri aslan pençesi gibi açılmıştı, sanki kudurmuştu ama belli ki aklı başındaydı.


İyicene yaklaştı kalbimin sesini artık duymuyordum, ya çok hızlı atıyor yada durmuştu, bir kara bulut gibi çökmüştü üstüme, yakamdan tutu bağırmaktan çatallanmış sesiyle son ses bağırarak, ne duruyorsunuz, ne yatıyorsunuz, sizi gidi gafiller, sizi gidi nankörler, diyerek etrafına bakınarak haykırıyordu. Beni kendine çekti sen evet sen dedi, o kadar bağırıyordu ki birden sesi çıkmadı, öksürmeye başladı hem öksürüyor hem ağlıyor gözlerinden yaş yerine sulu kan geliyordu belli ki ağlamaktan gözyaşı bitmişti.


Adam bir şeyler anlatacak öyle abartarak olağan üstü anlatıyor ki etkilenmemek için taş olmak lazım, yok yok sanki taşlarda etkileniyordu. Adamın anlatmak istediklerine dili yeterli gelmiyordu, mimikleri, bedeni, elleri ve ayakları da konuşuyordu.


Bir ara gözlerim etrafa takıldı, o mahşeri kalabalık bir kısmı el açmış yalvarıyor, bir kısmı secdeye varıyor yakarıyorlar, Allah’ım demeleri ya Rabbi demeleri beni hepten mahvediyordu, duygularım son sınırını yaşıyordu ağlamıyordum hıçkıra hıçkıra böğürüyordum.


Etrafta uğultu sesleri ağlaşmalar bir birine geçmişti. Allah’ım! Ey yüce Allah’ım kimsesizlerin çaresizlerin Rabbi bize yardım et diye yakarıyordum.

Daha önce hiç böyle dua etmemiştim, edemezdim de zaten, adama bir türlü soramıyordum sen kimsin, ne istiyorsun ve sana nasıl yardımımız dokunur diye.


Adamın bedeninde yanıklar vardı, az ileride bir bina yıkılmıştı altında fırın vardı ve yıkıldıktan sonra yanıyordu, dedim her halde oradan çıkarmışlar.

Benim bir türlü soramadığımı o söyledi bağırmaktan ağlamaktan öyle bir hale gelmişti ki adamda ne ses teli neden göz yaşı kalmıştı yine ağlamaklı kısık bir sesle “ben nereden geliyorum biliyormusun?” dedi, adam nedense beni çok etkilemişti hiçbir şey söylemiyor, ama çok şey anlatıyordu.

Adamın yürüyüşü duruşu hareketleri yetiyordu konuşamıyordum tekrar etti “biliyormusun ben nereden geliyorum” hayır diye işaret ettim, cevabı çok dehşet vericiydi “BEN CEHENNEMDEN GELİYORUM” dedi ve beni sağa sola sallamaya başladı, beni bir kuş gibi sallıyordu salladı bir daha salladı birden artçı bir depremle uyandım ki meğer barakada o yorgunluğun etkisiyle kabus görmüştüm.

Dışarı çıktım sanki on yıl yaşlanmıştım, o rüyanın etkisinden kurtulamıyordum, aklıma ya gerçekten birisi cehennemden çıkıp gelse!!!!!!!!!!!!!!!!!!! diye geçirdim, öyle ya abartılı değil birine fırsat verilse bizi ancak böyle uyarır.

Özür diliyorum sevgili dostlar, belki duygularınızı incitmiş olabilirim, ama inanıyorsak cehennemden gelmeye ne gerek var.



Allah’a emanet olun, hem burada hem ahirette.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt