HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
DELİL OLMADIĞI HALDE DELİL SANILANLAR
--------------------------------------------------------------------------------
4-Mesalihi Mürsele:
Bazı imamlar ve müçtehitler maslahata Şer’î delil olarak itibar etmişlerdir. Maslahatı üç kısma ayırıyorlar. Zira şöyle diyorlar:
“Maslahat, Şeriatın onamasına göre üç kısımdır:
1-Şeriat, onu itibar ederek onamıştır. Dolayısıyla o hüccettir. Meydana gelmesi, nâssın ma’kulundan/akledilişinden ve icmâdan hüküm çıkarmak olan kıyasa bağlıdır.
2-Şeriatın batıl oluşunu onadığı husustur. Bu, âlimlerden birisinin halifelerden birisine, her ramazan günü oruçlu iken cima etmesi üzerine, kesintisiz ardarda iki ay oruç tutması gerektiğini söylemesi gibidir. O halifenin mâli durumu elverişli olduğu halde ona köle azad etmesini emretmemesinden dolayı o âlime itiraz edilince şöyle demiştir: “Ona öyle emretseydim, şehvetinin gereğini yerine getirmeye engel teşkil etmek hususunda köle azad etmeyi küçümseyerek ona kolay gelirdi. Onu bundan engellemek için kefaret orucunun vacib kılınmasında maslahat vardır.” Bu söz, Sünnetin nâssına muhalif olması nedeni ile batıldır. Çünkü Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem ramazanda oruçlu iken hanımı ile cinsî münasebette bulunduğunu söyleyen bir Araba şöyle demiştir: فأعتق رقبة قال ليس عندي قال صُمْ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ قَالَ لا أُستطيع قَالَ أَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا “Bir köle azad et. Dedi ki; ‘Bende yok’. Rasul dedi ki; İki ay ardarda kesintisiz oruç tut. Dedi ki; ‘Yapamam.’ Rasul dedi ki; Altmış miskine yemek ver.”[1] Bu hadiste tertibe dair kuvvetli bir delâlet vardır.
3-Şeriattan belirli bir nâssın hem batıl oluşunu hem de itibar edilmesini onamadığı maslahattır. İşte buna “mesalihi mürsele” denir.” Dediler ki:
“Maslahat, okuma yazmanın öğrenilmesi gibi belirli bir nâss ile bizzat gelmişse veya her çeşit marufun emredilmesi ve bütün münker çeşitlerinin nehyedilmesi gibi çeşidinin itibarını Şeriatın onayladığına dair genel bir nâss ile gelmişse, işte bu iki durumda o maslahat mesalihi mürseleden sayılmaz. Çünkü o zaman maslahat kıyasa bağlı olur. Fakat mesalihi mürsele, delilden kopuk olandır. Yani hakkında bir delil bulunmayandır. Fakat o, Şeriatın maslahatların sağlanması ve zararların giderilmesi için gelmiş olması genelliğinden alınmıştır.”
Dolayısıyla onlara göre; “Mesalihi mürsele; bizzat kendisinin ya da çeşidinin itibar edilmesine dair Şeriatta bir nâssın geçmediği bir maslahattır. Dolayısıyla o, delilden uzak yani kopuktur. Fakat ona itibar edilmesine, Şeriatın nâssları küllî şekilde delâlet etmiştir. Böylece bir olay ve benzeri durumlarda Şer’î nâss olmadığında Şer’î hükümler mesalihi mürsele esasına bina edilirler. Dolayısıyla maslahat delil olmaktadır. Bununla fakih, kendisinde baskın bir maslahat olan her amelin, Şer’an talep edilmiş olduğuna –buna delâlet eden özel bir Şer’î nâssa gereksinim duymaksızın- hükmedebilir.”
SLM AHSYET / DELL OLMADII HALDE DELL SANILANLAR
--------------------------------------------------------------------------------
4-Mesalihi Mürsele:
Bazı imamlar ve müçtehitler maslahata Şer’î delil olarak itibar etmişlerdir. Maslahatı üç kısma ayırıyorlar. Zira şöyle diyorlar:
“Maslahat, Şeriatın onamasına göre üç kısımdır:
1-Şeriat, onu itibar ederek onamıştır. Dolayısıyla o hüccettir. Meydana gelmesi, nâssın ma’kulundan/akledilişinden ve icmâdan hüküm çıkarmak olan kıyasa bağlıdır.
2-Şeriatın batıl oluşunu onadığı husustur. Bu, âlimlerden birisinin halifelerden birisine, her ramazan günü oruçlu iken cima etmesi üzerine, kesintisiz ardarda iki ay oruç tutması gerektiğini söylemesi gibidir. O halifenin mâli durumu elverişli olduğu halde ona köle azad etmesini emretmemesinden dolayı o âlime itiraz edilince şöyle demiştir: “Ona öyle emretseydim, şehvetinin gereğini yerine getirmeye engel teşkil etmek hususunda köle azad etmeyi küçümseyerek ona kolay gelirdi. Onu bundan engellemek için kefaret orucunun vacib kılınmasında maslahat vardır.” Bu söz, Sünnetin nâssına muhalif olması nedeni ile batıldır. Çünkü Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem ramazanda oruçlu iken hanımı ile cinsî münasebette bulunduğunu söyleyen bir Araba şöyle demiştir: فأعتق رقبة قال ليس عندي قال صُمْ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ قَالَ لا أُستطيع قَالَ أَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا “Bir köle azad et. Dedi ki; ‘Bende yok’. Rasul dedi ki; İki ay ardarda kesintisiz oruç tut. Dedi ki; ‘Yapamam.’ Rasul dedi ki; Altmış miskine yemek ver.”[1] Bu hadiste tertibe dair kuvvetli bir delâlet vardır.
3-Şeriattan belirli bir nâssın hem batıl oluşunu hem de itibar edilmesini onamadığı maslahattır. İşte buna “mesalihi mürsele” denir.” Dediler ki:
“Maslahat, okuma yazmanın öğrenilmesi gibi belirli bir nâss ile bizzat gelmişse veya her çeşit marufun emredilmesi ve bütün münker çeşitlerinin nehyedilmesi gibi çeşidinin itibarını Şeriatın onayladığına dair genel bir nâss ile gelmişse, işte bu iki durumda o maslahat mesalihi mürseleden sayılmaz. Çünkü o zaman maslahat kıyasa bağlı olur. Fakat mesalihi mürsele, delilden kopuk olandır. Yani hakkında bir delil bulunmayandır. Fakat o, Şeriatın maslahatların sağlanması ve zararların giderilmesi için gelmiş olması genelliğinden alınmıştır.”
Dolayısıyla onlara göre; “Mesalihi mürsele; bizzat kendisinin ya da çeşidinin itibar edilmesine dair Şeriatta bir nâssın geçmediği bir maslahattır. Dolayısıyla o, delilden uzak yani kopuktur. Fakat ona itibar edilmesine, Şeriatın nâssları küllî şekilde delâlet etmiştir. Böylece bir olay ve benzeri durumlarda Şer’î nâss olmadığında Şer’î hükümler mesalihi mürsele esasına bina edilirler. Dolayısıyla maslahat delil olmaktadır. Bununla fakih, kendisinde baskın bir maslahat olan her amelin, Şer’an talep edilmiş olduğuna –buna delâlet eden özel bir Şer’î nâssa gereksinim duymaksızın- hükmedebilir.”
SLM AHSYET / DELL OLMADII HALDE DELL SANILANLAR