Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Deistlere Cevap (1 Kullanıcı)

.Filozof

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
DEİSTLERİN İDDALARINA CEVAPLAR (50 iddaya cevap)

İddaa 1)benim allahımın haram ayları olmaz benim allahımın her ayı mubarek ve kutsaldır

Cevap :

Araplarda söz konusu olan bu haram aylar, Hz İbrahim (as)’in hak dininden onlara miras kalan bir bilgidir Cahiliye Arapları, bazen bunların yerlerini değiştirseler de, bu İbrahimî geleneği sürdürmüşlerdir

Câhiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları yapılır; yahudiler, hristiyanlar ve puta tapıcılar dinlerini yayarlardı Eğer bu barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için "Ficâr savaşı" denirdi

İslam dini prensip olarak ulaştığı toplumlarda var olan iyi ve güzel uygulamalara dokunmaz

Doğrusu, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü kesin hükmünde, ayların sayısı on iki ay olup bunlardan dördü hürmetlidir / haram aylardır

Bu 4 ayda savaş yapmak Haram sayılmıştır. Yoksa ayın kendisi Haram değildir

Ayrıca savaş yapılmaması insanlar için güzel bir şey değil midir? İnsanlar birbiriyle iyi anlaşmak için çaba göstermez mi?

Şimdi diyeceksiniz “ Peki neden bütün aylarda yasaklanmamış savaş ”

Bu 4 ayda Müslümanların mazeretsiz savaş yapması haramdır.Bunu fırsat bilen diğer devletler bu fırsattan yararlanıp Müslümanlardan çıkar elde etmeye çalışabilir.Bunun için diğer aylarda savaş yasaklanmamıştır. Ayrıca bütün zamanlarda Müslümanlar,karşı taraf savaş açmadan mazeretsiz saldıramaz

“savaş açanlara Allah yolunda siz de savaşın, ancak (sakın) aşırı gitmeyin " (Bakara Suresi, 2/190)

İddaa 2) benim tanrımın sağı solu olmaz bütün yönler onundur ve onun bütün yönleri kutsaldır

Cevap :

Elbette bütün yönleri Kutsaldır

Doğu da Batı da Allah’ındır, hangi tarafa dönerseniz, orada Allah’a itaat ve ibadet ciheti vardır Muhakkak ki Allah’ın lûtfu ve rahmeti geniştir, ilmi her şeyi kuşatır" (Bakara/2: 115)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Beyti Makdis’e doğru on altı veya on yedi ay namaz kıldı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ka’be’ye yönelmeyi seviyordu Allah Teâlâ, Bakara suresinin 144. ayetini indirdi:

Bu arada Yahudiler, "Bizim kıblemiz olmasa, Muhammed ve ashabının kıblesi de olmazdı Biz gösterinceye kadar kıblelerinin neresi olduğunu bile bilmiyorlardı" şeklinde dedikodu yaptılar

Bu laflar Peygamberimizi üzüyordu Başını sık sık semaya çeviriyor, dua ediyor, vahiy bekliyordu Bir gün Medine'de Mescid-i Kıbleteyn'in bulunduğu Benî Seleme semtinde 30 kadar sahabesiyle ikindi namazını kılarken, kıblenin değiştiği emri geldi:

"Yüzünün sık sık semaya üevrildiğini muhakkak ki Biz gürüyoruz Seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz Artık yününü Mescid-i Haram yününe çevir Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin Kendilerine kitap verilen Hıristiyan ve Yahudiler de bilirler ki, bu emir Rablerinden gelen hakkın ta kendisidir Allah onların yaptıklarından habersiz değildir" Bakara Sûresî, 2:144

Bu Konuda Daha geniş bilgi için:

http://wwwsorularlaislamiyetcom/art...e-var-midir-ayetin-dogru-meali-hangisidirhtml


İdda 3) benim tanrım insanların öldürülmesi için emir vermez

Cevap :

Elbette vermez Fakat ya başka biri insanlara Zulmediyorsa?

Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir (Mâide / 32)

"Allah'ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın Kim mazlum olarak öldürülürse biz onun velisine (mirasçısına hakkını isteme konusunda) bir yetki vermişizdir O da öldürmede aşırı gitmesin Çünkü o, zaten yardıma mazhar kılınmıştır" (el-İsrâ, 17/33)

Yani başkasını kasden öldüren, maktulün akrabaları tarafından affedilmedikçe ona kısas uygulanması gerekir.

İddaa ) benim tanrım yarattığı bir grup insanı başka bir grup insandan üstün görmez

Cevap :

Siz,size inanıp ve sizi seven birini mi daha çok seversiniz yoksa sizi sevmeyip,inanmayan ve dediğinizi yapmayan birini mi seversiniz?

Patronu olduğunuz iş yerinde dediğinizi yapmayan birini çalıştırırmısız?
Ayrıca Allah onu sevmeyenlere de merhamet ederYoksa onlar yeryüzünde rahat dolaşabilirlermiydi?

Kudsî hadiste şöyle bildiriliyor:
– Rabbimiz kulunun işlediği amelleri içinde en çok tevbesini sever
– Neden?
– Çünkü tevbe eden kul cehennemden kurtulur da ondan Rabbimiz de kulunu cehennemden kurtaran ameli çok sever
Bir kadın Peygamberimize gelerek:
Allah (cc)ın kullarına merhameti bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çok değil mi?
Efendimiz (sav):
– Hiç şüphen olmasın öyledir, buyurunca kadın:
– Öyle ise bir ana yavrusunu ateşe atmaz, diye sızlandı

Efendimiz (sav)in gözleri yaşardı da buyurdu ki:
– Yüce Allah (cc) ancak kendisine isyan edenleri ateşe atar Müstahak olmayanları asla!
Demek oluyor ki, Allah (cc) kullarını ateşe atmayı asla istemiyor, sonsuz merhamet ve şefkati ateşi gerektirmiyor Ancak kullar dürüst hareket etmiyor, ille de ateşlik işler yapıyor, birilerine zulmediyor, haksızlıkta bulunuyor, Yaradanına da isyandan geri kalmıyor, böylece kendi amelleriyle kendilerini ateşe attırıyorlarsa bu da kulların kendi tercihleri

Sözün özü bu olsa gerektir!

İddaa 4) -benim tanrım insanların cinsel hayatına karışmaz

Cevap :

Cinsel Hayat,insanların bedeni ve ruhi sağlığı için sınırlandırılmıştır İnsanların ruhi ve bedeni sağlığının bozulması demek aynı zamanda Toplumun da bozulması demektir.Bugün sınırsız bir cinsel hayatın insanlara ne gibi Ciddi zarara yol açacağı bilimsel olarak ta kanıtlanmıştır Mesela bir erkeğin adetli iken hanımıyla ilişkiye girmesi hem adetli kadının eziyet ve acı çekmesine hem de erkeğe hastalık bulaşmasına sebep olur Allah ise kullarına zarar veren bir şeyden onları sakındırır Allah hiç Şüphesiz çok merhametlidir.İslamda Cinsel hayat önemli ve geniş bir konudur bunun için linke girerek daha geniş bilgiye ulaşabilirsiniz

http://wwwsorularlaislamiyetcom/search?aranan=cinsellik
http://wwwbirizbiz/mahrem/

İdda 5) benim tanrım kullarını aşağılamaz ve lanetlemez

Cevap :

Evet, dediğiniz gibi Allah kullarını aşağılamaz ve lanetlemez Allah ancak ona kul olmayanları lanetler.

"Verdikleri sözlerden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık Onlar kelimelerin anlamlarını değiştirirler, kendilerine verilen öğütleri unuturlar Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün Yine de onları bağışla, yaptıklarına aldırış etme Hiç şüphesiz Allah iyi davrananları sever"[Maide 13]
“Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır” (40/40-)

İddaa 6) benim tanrım taşı,toprağı vskullarından üstün görmez

Cevap :

Allah meleklere, İlk insan Ademe secde edin emrini vermedi mi? Sonra, beni ateşten onu ise topraktan yarattın deyip Secde etmeyen iblis(Şeytan) huzurundan kovmadı mı?
Sonra insanı yeryüzünün halifesi yapmadı mı?

”RABB’in meleklere demişti ki Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım Onu tamamlayıp içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman derhâl ona secdeye kapanın! Bütün melekler toptan secde ettiler yalnız İblis secde etmedi O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu” (Sad 98/71-74)

”Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran ALLAH’dır İşte ALLAH sizin RABB’inizdir Âlemlerin RABB’i ALLAH, yücelerden yücedir” (Mü’min 40/64)

Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık Onları karada ve denizde taşıdık Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldıkİsra/70

Allah insanları çamurdan ve bir damlacık meniden yarattığı halde ona değer verdi, Meleklere boyun eğdirdi ve onu şan ve şeref sahibi yaptı

İddaa 7) benim tanrım sözünden dönmez,emirlerini değiştirmez

Cevap :

Allah dilediği hükmü verir O yaptıklarından sual edilmez
O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlarEnbiya 70

İşte gerçek bir tanrının ve gerçek bir hükümdarın böyle olması gerekmez mi ?

Ayrıca Kuranda değişen bir hüküm yoktur Kıble konusunda yukarıda bilgi verildi
“Allâh’ın kanununda bir değişme bulamazsin; Allâh’ın kanununda bir sapma bulamazsın” (Fâtır 35: 43)

İddaa 8) -benim tanrım kitaplarını korumaktan aciz değildir

Elbette aciz değildir Öncelikle diğer kutsal kitapların korunmaması bugünkü inan farklılıklarına sebep olmuştur Bu da Allahın bir imtihan ortamı yaratması ile ilgilidir,yani bir sebeptir Ayrıca Allah diğer kitapları kendisinin indirdiğine de inanmamızı istiyor Ancak Tahrif edildikleri için Kıyamete kadar kurana uymamız isteniyor

— "Siz ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz Ancak deyiniz ki: 'Biz ALLAH'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabları katından gönderilen (kitab ve âyetler)'e îman ettik Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz Biz (ALLAH'a) teslim olmuş Müslümanlanz' (Bakara, 136)"

İddaa 9) benim tanrım sadece bir kavim anlasın diye sadece o dilde peygamber göndermez

Cevap :

Kur'ân-ı Kerim bütün insanlığa gönderilmiş ilâhi bir kitaptır O'nun mesajı evrenseldir Kur'ân'da bir çok âyette "Ey insanlar" denilerek bu evrenselliğe işaret edilmiştir

"Kur'ân, başka değil, sadece bütün insanlar için bir derstir, evrensel bir mesajdır" (Yusuf sûresi, 12/104)
Her peygamber sadece kendi kavmine gönderiliyordu; ben ise, bütün insanlığa elçi olarak gönderildim" (Buharî, salat 65; Nesâi, gusül 26)

Allah, HzAdem’i dünyanın dört bir yanından alınan topraklarla yarattıBu da HzAdemden sonra gelen
neslin farklı dil,renk ve ırklarda olmasına sebep oldu

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır”(Hucurat 13)

Ayetten de anlaşıldığı üzere insanların farklı ırklarda yaratılması Allahın imtihan etmesinin bir parçasıdırHzMuhammed’den önce gelen peygamberler belirli kendi topluluklarına gelmiştir fakat; Allah son Peygamber HzMuhammedi bütün insanlığa göndermiştir ve daha önce kendisine peygamber gönderilenlerin de HzMuhammede tabi olmasını emrediyor

Eğer Kur’an İngilizce olarak inseydi, aynı bozuk mantıkla, (Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı İngilizce indirdi) diyecekti

Allah kuranı Arapça indirerek “Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz Hiçbirisine benzemiyor Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız”demek istiyor

Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır Yoksa ahkamını anlamak değildir Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıklaman için indirdik) mealindeki âyet-i kerimeye zıt olurdu (Nahl 44)

Anayasayı, bir kanunu anlamak için hukukçulara gidiliyor Halbuki bunları da insan yazmıştır Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını herkes nasıl hemen kolayca anlayabilir?

İddaa 10) benim tanrım dünyada yasakladığını ahirette serbest bırakmaz

Cevap :

Her yönüyle nezih ve temiz olan, sadece temiz, iyi ve güzel şeylerin toplandığı bir mekân olan cennette, dünyada günah addedilen şeylerin bulunması söz konusu değildir

“Cennetlikler cennette ne bir boş söz ne de günah işitmezler” (Vâkıa,
56/25),

“Orada boş sözler ve yalan işitmezler” (Nebe 78/, 35)

Âyetleri cennette, değil günah sayılan fiillerin işlenmesi, günah şeylerden bahsedilmesinin hatta boş, manasız, malayani sözlerin konuşulmasının bile söz konusu olmadığını açık bir şekilde ifade etmektedir
Cennette verilen şarap dünyadaki gibi necis(pis) değildirÖzellikleri başkadır,tadı dünyadaki gibi değildir

Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir (İnsan Suresi, 21)

Bu tür bir anlayış eksikliği Kuran'ın geneline hakim olmamak, akledememek, art niyetli ve ön yargılı bir bakışa sahip olmaktan kaynaklanmaktadır
Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir (Vakıa Suresi, 18-19)

Oysa dünyadaki şarap ve içki baş ağrısı ve kişinin şuurunu kaybetmesine sebep olur

Nahl Suresi'nin 67 ayetinde Allah; "Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz�" buyurmaktadır

Akledemeyen bazı cahil kişiler burada kendilerince şarabın övüldüğünü, haram olan bir şeyin övülmesinin de çelişkili olduğunu söylerler Herşeyden önce, dikkatli bakıldığında ayette şarabın övülmesi gibi bir durum yoktur Ayette övülen kısım hurmaların ve üzümlerin bizzat kendilerinin güzel rızıklar olduklarıdır Ayetin birinci bölümünde bahsedilen ise insanların bunlardan elde ettikleri sarhoşluk verici içkidir ki zaten Kuran'ın pek çok yerinde bu içkinin zararları sayılmış ve kötülenmiştir Ayetin ifadelerinden şarap içmeye, sarhoş olmaya bir teşvik, bir övgü olduğunu çıkarmak da ortada kasıtlı bir yaklaşım ya da önemli bir anlayış ve muhakeme bozukluğu olduğunu göstermektedir


İddaa 11) -benim tanrım insanlarla arasına aracı koymaz

Cevap :

Aracı yani peygamberler ve veliler(Allahın sevdiği kullar) Allah ile olan irtibatı kolaylaştırmak Allahın ayetlerini açıklamak içindir Bunun dışında inananlar istediği zaman Allah ile tek başına Dua ile irtibat kurabilir
Allah sevdiği kulun dualarını kabul eder,veliler ve alimler de Allahın sevdiği kullardır

"O ki, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu şaşırmayasınız diye size yıldızları kılavuz yaptı(en-am 97

Allah merhametinden dolayı bazı seçilmiş iyi kullarına diğer cehennemlik kullarını cehennemden kurtarması için şefaat hakkı verir Allah hem sevdiği kuluna ödül veriyor hem de cehennemlik bazı kullarını affediyorBu yüzden Allahın sevdiği iyi kullarını sevmek gerekir

Necip Fazıl vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp:

"Üstad", diye sormuş "Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik"

N Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
"Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş

İdda 12) -benim tanrım şeytana insanları saptırması için zaman vermez şeytanla işbirliği yapmaz

Cevap :

Şeytanlarla mücadele etmek suretiyle insanların dereceleri yükselir Şeytan, devamlı
insana Allah'ın emirlerinin tersini yapmasını emreder İnsan da şeytanın emirlerini
yapmayıp, Allah'ın emirlerini yaparsa Allah katında büyük derecelere yükselir Şeytanı
insanlara musallat etmek suretiyle, Allah'ın emrini tutacak insan ile, tutmayacak insan
ayırt edilir Böylece, bu imtihan dünyasında kötü ruhlu insan ile iyi ruhlu insan
birbirlerinden ayrılır Şeytan imandan kuvvetli değildir
Kötü olan kötünün yaratılması değil kötülüğün yapılmasıdır

Mesela çok faydalar düşünülerek bıçak gibi kesici bir alet icat edilmiş Bu faydalı aletle aklını kullanamayan biri tutup kendini öldürmüşse “bıçak kötüdür ve icadı boşunadır Neden icat edilmiş!” denilebilir mi?
İmtihan için açılan bu dünyada insan ya nefsine uyarak hayvandan daha aşağıya düşecek ya da nefis ve şeytana uymaksızın meleklerden daha üstün bir dereceye çıkacaktır

İddaa 13 ) -benim tanrım insanları aç bırakmaz,insanların başka insanlarca öldürülmesine müsade etmez

Cevap :

Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur( Enam Suresi, 165 )

Fakirin beni niye zengin yaratmadın diyerek Allah’tan hesap sormaya kalkması uygun olur mu?
Kadın, ben güçlü bir pehlivan olmak isterdim, beni niye erkek yaratmadın dese uygun olur mu?
Zenci, beni niye beyaz yaratmadın diyebilir mi?

İnsanın yaradılış gayesi bilinmeyince, dünyadaki olayların sebebi anlaşılamaz Allahü teâlâ, dünya ve ahireti, sevgili kulu ve resulü Muhammed aleyhisselam için yarattı Diğer canlı ve cansız varlıkları da, insanoğlunun istifadesi için yarattı Dünya zevk için yaratılmadı Ahiret ise, ebedi mükâfat ve ceza yeridir Dünya, ahiretin imtihan yeridir Herkes her bakımdan eşit olsa, imtihanın manası kalmaz, iyi ile kötü ayrılmazdı Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla çeşitli sıkıntılar çekilecek, itaat edenle, isyan eden, birbirinden ayrılacaktır
İnsan cansız varlık gibi, ot veya hayvan gibi değil, kulluk ve imtihan için yaratıldı İnsan, ihtiyaçsız, sıkıntısız ve her bakımdan eksiksiz yaratılsaydı, imtihan ve dünya manasız olurdu
İyinin kıymeti, kötü ile bilinir Herkes iyi olunca, iyinin kıymeti kalmaz Çirkinlik olmayınca, güzellik anlaşılmaz Hastalık olmayınca sağlığın kıymeti bilinmez

Öldürmeye gelince,cevabı 3. iddaa da verildi

İddaa 14 ) benim tanrım insanların para vererek tepeler arasında koşmasına, taşın tuğlanın etrafında dönmesine izin vermez

Cevap :

Önemli olan zengin veya fakir olmak değil, hayatını Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde geçirmektirİnsan bu dünyaya eğlenmek için gelmedi Malını Allah yolunda harcamayanların cezası ahirette verilecektirKim malını nereye harcamışsa onun Hesabını verecektir

Kıyamet gününde fakirlerin hesabının zenginlere göre daha kolay ve süratli olacağı çeşitli rivayetlerde belirtilir Çünkü insanlar, bu dünyada sahip oldukları her şeyin hesabını Allah huzurunda verecekler
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği, fakat şöyle olacak diye yemin etseler, Allah'ın isteklerini geri çevirmeyeceği kimselerdir” (Buhârî , Eymân, 9; Müslim, Cennet, 47)

Bununla beraber malını Allah yolunda harcayan zenginler de cennete girecektirAyrıca fakir olan Müslümanlar da çalışıp zengin olmaya çalışarak malını Allah yolunda harcamalı diğer fakirlere yardım etmelidirÇünkü insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır

İddaa 15) benim tanrımın tahtını taşıtmaya meleklere ihtiyacı yoktur

Cevap :

Öncelikle bahsettiğiniz ayete bakalım

Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler Mü'minlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler) (40/7)

Meleklerin arşı yüklenmeleri şu manaya gelir; Allah cc meleklere işler yaptırmaktadır Melekler Allah cc'ın büyük arşının (kudret tahtının) etrafında el-pençe durmakta, verilecek emirleri beklemekte, Allah'ı tesbih etmekte (övmekte)dirlerYani melekler de insanlar gibi Allaha kulluk etmek ve onun emirlerini yerine getirmek için yaratılmıştır

Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve "alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun" denilmiştir (39/75)

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi Her biri belli bir vakte kadar akar gider Bütün işleri O yönetiyor Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz 13:2

" Allah muhakkak her şeye gücü yetendir"(Bakara suresi ayet 109)
 

.Filozof

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
İddaa 16 ) -benim tanrım kadını aşağılamaz

Cevap :

İslamiyet’ten önce kadının hiç değeri yoktu Araplar, kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı Kâbe etrafında bile kadınlar çıplak dolaşırlardı Müslümanlık gelince bu kötü âdetler son bulmuştur
Bugün de dünyanın birçok yerinde kadınlar horlanmaktadır Rusya’da da kadına zulmedildi Zorla Kolhozlara sokuldu Erkek gibi, en ağır işlerde, erkek şeflerin baskısı altında, insafsızca boğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır işlerde zorla çalıştırıldı Fakat zulüm payidar olmadı Bilinen akıbete uğradı
Bir kadın yazar da diyor ki:
(Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor Ve şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim)
Kadınlar, İslam dininin kendilerine verdiği kıymeti, rahatı, huzuru, hürriyeti ve boşanma hakkına malik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünya kadınları, hemen Müslüman olurlardı
İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda değildir Evli ise erkeği, evli değilse babası, babası da yoksa, en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devletin yardım sandığı bakar
Peygamberimiz Hadis-i şeriflerde buyurdu ki:

(En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir) [Tirmizi]

(Hanımlarınızı üzmeyin Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]

Kur’an-ı kerimde de mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin!) buyuruluyor (Nisa 19)

(Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptir) (Bu üstünlük aile reisliğinden ibarettir)[ Bakara 228]

Kadın mı üstün yoksa erkek mi?

Bu soru yanlış Bu mühendis mi üstün, avukat mı demek gibi bir şeydir Avukattan üstün mühendis, mühendisten üstün avukat olur Erkekten üstün kadın çoktur Cinsleri, vasıfları farklı olanlar arasında mukayese olmaz Çünkü cinsleri farklıdır
Kadınla erkek mukayese edilerek, Kadın doğum yapıyor, erkek yapmıyor, böyle eşitlik olmaz denemez Allahü teâlâ, kadını, erkeği ayrı işler için yaratmıştır Fiziki yapısı birbirine benzemez Birbirine benzemeyen iki şey, birbiri ile kıyaslanamaz
Cenab-ı Hak, kadını da, erkeği de her işe elverişli olarak yaratmamıştır Kadının boksör, güreşçi olmaması onun değerini düşürmez Limonun ekşi olması limon için bir eksiklik değildir Çünkü limon ekşiliği için alınır Allahü teâlâ da kadını ağır işlere elverişli olarak yaratmamıştır

Maide suresinin 38 âyetinde, (Hırsızlık eden erkek ve kadın) ifadesi geçiyor Önce erkeğin bildirilmesi onun Allah katında yüksek olduğunu göstermez Belki de hırsızlık daha çok erkekler tarafından yapıldığı için önce söylendi Nur suresinin 2 âyetinde, (Zina eden kadın ve erkek) ifadesi geçiyor Burada belki kadının rolü daha çok olduğu için, kadın erkekten önce bildirildi Önce hitap edilmesi onun üstün veya aşağı olduğunu göstermez Bir âyet meali de şöyle:

Şu halde, İslamiyet kadına fazla değer vermiyor demek, din düşmanlığından başka şey değildir

(Allah indinde en şerefliniz, takva ehli olanınızdır) [Hücurat 13]( Takva, Allah’a inanıp, Onun emir ve yasaklarına riayet etmek, yani Allahü teâlâdan korkup haramlardan sakınmak demektir)

İddaa 17) benim tanrım köleliği kabul etmez

Cevap :

Cariye, kadın köle demektir Köle de cariye de alınıp satılırdı
Kölelik sistemini sanki İslamiyet kurmuş gibi, bazıları dinimizi kötülüyorlar Kölelik asırlardır olan bir şeydir İslamiyet’in bu husustaki hükümleri, Yunan ve Roma’da görülen kölelikten çok farklıdır Hem de, her fırsatta kölelerin azledilmesini ve kölelere iyi muamele edilmesini emretmektedir Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kölelere iyilik edin) [Nisa 36]

(Yemin kefareti, on fakiri yedirmek, giydirmek veya bir köle azat etmektir) [Maide 89]

(Bir mal karşılığı kölelikten kurtulmak isteyenlere yardım edin) [Nur 33]

(Savaşta alınan esirlere iyilik edin veya fidye alarak bırakın) [Muhammed 4]

İslamiyet, normal insanı köle yapmıyor Vatana, cana, mala ve namusa kasteden düşmanı esir alınca, o da razı olursa ölüm cezasına çarptırmayıp köle kabul ediyordu Bununla beraber dinimiz, köleyi azat etmek için çeşitli yollar koymuş ve köle azat etmeyi ibadet olarak bildirmiştir Mesela Ramazan orucunu veya yeminini bozanın, bunun kefareti olarak, varsa bir köle azat etmesi gerekir Dinimizin köleye verdiği hakkı, gayrimüslimler kendi halkına tanıyor mu?

(Kölelere yediğinizden yedirin, güç iş vermeyin ve onları hiç üzmeyin) [Ebu Davud]

(Cennete ilk girecek olanlar, şehitler, efendisine hizmet ve Rabbine ibadet eden köleler ile kalabalık aileye malik olan iffet sahibi fakirlerdir) [Tirmizi]
Bir batılı ilim adamının basında yer alan itirafı:

En önemli Ortadoğu uzmanlarından kabul edilen, Fransa’da Aix-en-Provence Üniversitesi'nde Siyasi ve Kültürel Antropoloji dersi veren, Fransız siyaset bilimcisi Bruno Etienne şöyle diyor:

“Osmanlı İmparatorluğundaki köleler, bugünün sözde özgür bireylerinden daha çok özgürlüğe sahiptiler” (Yeni Şafak, 21102002)

İddaa 18 )benim tanrım düşünmeyi soru sormayı yasaklamaz

Cevap :

Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun(Enbiya 7ayet)

Bilmiyorsanız ilim ehline sorun ( Nahl 43ayet)

Kuranda düşünmekle ilgili 100 e yakın ayet vardırBunlardan bazıları:
İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz (BAKARA SURESİ / 242)"

yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (Nahl Suresi, 17),
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler (Ve derler ki "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru" (Al-i İmran Suresi, 191)

İddaa 19) -benim tanrım kimsenin gözlerini, kulaklarını, aklını mühürlemez

Cevap :

“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır” (Bakara, 2/7)

Aslında kalplerinde bir mühür ve gözlerinde bir perde yoktur Bundan murat, küfür ve günahı hoş gösteren, iman ve taatı da çirkin gösteren bir durumun nefislerinde meydana gelmesidir
Budurum,
-Yoldansapmaları,
-Takliddekalmaları,
- Sağlıklı bir bakıştan yüz çevirmeleri sebebiyledir
Böylece artık onların kalplerine hak nüfuz etmez, kulakları mühürlenir, öğüt alamazlar Afak ve enfüste dikilen ayetler(bk Fussılet, 53), bunlardan ibret alanlara çok manalar ifade ederken, bunlara fayda vermez Böylece sanki perdelenmiş gibi olur, görmeleri engellenir
Cenab-ı Hakk'ın böyle "mühür" ve "perde" ile anlatması, istiare yoluyla bir anlatımdır (bk Beydavi, Tefsir, ilgili ayetin tefsiri)
İstiare, bir kelimenin mânasını geçici olarak başka mânada kullanmak veya herhangi bir varlığa ya da mefhuma asıl adını değil de, benzediği başka bir varlığın adını verme san’atıdır “Adam sevinçten uçuyordu” dediğimizde, “uçuyordu” kelimesinde istiare vardır Kuşa ait olan bu özellik, mecazi anlamda çok sevinçli kimse hakkında kullanılmıştır Onun gibi, kâfirlerin kalplerinde bir mühür ve gözlerinde bir perde olmamakla beraber, bu kelimeler kullanılmak sûretiyle iman etmemeleri ve gerçekleri görmemeleri çok daha etkili bir şekilde anlatılmıştır


İddaa 20 ) -benim tanrım kulları anlamasın diye ayet göndermez


Cevap :

Oysa biz apaçık âyetler indirdik(Mücadele 5)

Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır Çünkü muhatabı Odur Kur’an Ona gelmiştir Ondan başkası tam anlayamaz Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik) [Nahl 44]

Hadis-i şeriflerde, (Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer olurdu), (Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır) buyuruldu Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arapçayı çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ebu Bekir’e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu

(İnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, inkârcı olmasınlar, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar)[Buhari]

Kur’an-ı kerim hiçbir dile, hatta Arapça’ya bile tercüme edilemez Herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur Ancak izah edilebilir Kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz

Hangi tercüme olursa olsun, hiçbir Kur’an tercümesinden din öğrenilemez Dinini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür

Kur’an-ı kerimde, Resulullaha ve âlimlere uymamız emrediliyor (Al-i İmran 31, Haşr 7, Nahl 43)

Dinimizi doğru olarak öğrenmek için fıkıh kitaplarını okumak gerekir
Anayasa kitabı Türkçedir Hukukçu olmayanlar okursa, farklı görüşler meydana çıkar Hukukçular arasında bile farklı anlayışlar oluyor Anayasa birçok konularda kanunlara havale eder Kanunlar birçok hükmü tüzüklere, yönetmeliklere havale eder Kanunu, tüzüğü, yönetmeliği bilmeden Anayasaya göre bu iş şöyledir demek çok yanlış olur Dinimizde de Kur’an-ı kerimden başka hadis-i şerifler var, icma var, kıyas-ı fukaha var Ancak bunları bilmekle Kur’an-ı kerim anlaşılabilir, tercümesini okumakla anlaşılmaz


İdda 21 ) benim tanrımın paraya,pula,ganimete ihtiyacı yoktur ilgiside yoktur

Cevap :

Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır(Fatır 15ayet)
Beşerin bütün ihtiyaçlarına cevap veren şu kâinat, insana yaptığı bu kadar yardıma karşılık, onun hiçbir şeyine muhtaç değil Yani kâinat insandan değil, insan kâinattan istifade etmektedir Hakikat bu iken, kâinatın yaratıcısı hakkında nasıl böyle bir söz söylenebilir?

İddaa 22 ) -benim tanrım kaderlerini yazıpta insanlarla oyun oynamak için onları sınava sokmaz


"BİZ GÖĞÜ, YERİ VE BU İKİSİ ARASINDA OLANLARI OYUN OLSUN DİYE YARATMADIK" (ENBİYA SURESİ, 16)

İnsanlar bu dünyada kendi amel defterlerini diledikleri gibi doldurmuyorlar mı? İlâhî emir ve yasaklara uyup uymama konusunda serbest değiller mi? O hâlde, bu adamlar neyin davasını görüyorlar?!
“Mâdem Cenâb-ı Hak, ezelî ilmiyle benim ne yapacağımı biliyor, öyleyse benim kabahatim ne?”

Bu cümlede iki tane fiil geçiyor: biri, “yapmak”, diğeri “bilmek” Yapmak fiilinin öznesi: ben Bilmek fiilinin öznesi: Cenâb-ı Hak Yâni soru sahibi, “Ben yapıyorum, Allah da biliyor” diyor Ve sonra bize soruyor: Benim kabahatim ne? Ona nazikane şu cevabı veriyoruz: “Senin kabahatin o işi yapmak”
“Madem Cenâb-ı Hak benim ne yapacağımı biliyor,” denilmekle, Allahın âlim olduğu, soru sahibinin ise, o fiili yapacağı peşinen kabul edilmiştir İşte o adamın, söz konusu fiili işlemesi malûm, Allahın, bunu ezelî ilmiyle bilmesi ise ilimdir Ve bu ilim, malûma tâbidir


*”kader, öncelikle ilim nev'indendir Cenâb-ı Allah'ın (celle celâlühü) ezelî ve ebedî ilmiyle olmuş ve olacak her şeyi bilip Levh-i Mahfuz'da kaydetmesidir Allah'ın ilim, kudret, hikmet sıfatları; alîm, kadîr, hakîm isimleriyle doğrudan alâkalıdır Dolayısıyla; isim ve sıfatlarıyla sağlıklı bir Allah inancı olmayanların kader konusunu doğru anlamaları beklenmemelidir


Biz daha yaratılmadan, her şeyin ilmine vâkıf olan Rabbimiz hayatımızı en ince teferruatına kadar bilmektedir Ama bunun biliniyor olması irademizin olmadığı, birer robot gibi yaşadığımız mânâsına gelmemektedir Allah ebedî ilmiyle tercihimizi hangi yönde kullanacağımızı bilir ve kaderimizi ona göre yazar Ama bunu yazması ve bilmesi müdahale etmesi mânâsına gelmez Tabiri caizse Allah, ihtiyarî kaderle ilgili meseleleri, "Şöyle şöyle olacaktır" diye yazmıştır, "Şöyle şöyle olsun!" diye değil Kul, iradesini kullandığında Allah (celle celâlühü) dilerse o fiili yaratır, dilerse atâsıyla o fiili yaratmaz Dolayısıyla bizim mesuliyetimiz, irademizin hakkını vermek, istemek ve talep etmek iken, Rabbimiz bu isteklere bire bir cevap verebileceği gibi, bizim bilemediğimiz hikmetiyle erteleyebilir veya başka bir fiile dönüştürebilir Fakat umumî kâide, irademizle yapmak istediğimiz bir fiilin haricî vücud giydirilerek yaratılmasıdır Zaten, "De ki: Hakikat Rabbinizdendir Artık dileyen
iman etsin, dileyen inkâr etsin" (Kehf, 29)

"Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici ya nankör olur" (İnsan, 3) gibi âyetler kulun davranışlarında hür olduğunu ayan beyan ortaya koymaktadır(sızıntı Haziran 2010)”

"Güneş ve Ay tutulması gibi astronomik hâdise*ler önceden tespit edilip ilmî raporlara, takvimlere saati saatine kaydedilir Şimdi Güneş veya Ay tutulması, ilim ehlince tespit edildiği veya takvimlerde yazıldığı için mi gerçekleşir; yoksa o saatte gerçekleşeceği önceden hesaplandığı için mi ilim adamlarının raporlarına geçer? Gerçek şu ki, Güneş ve Ay takvimlerde yazıldıkları için tutulmuyor, bilakis önceden tutulacağı bilindiği için takvimlere yazılıyor

Rabbimizin irademize müdahale ettiği durumlar hiç yok mudur? Elbette vardır! Sevap işleyen birine O'nun müdahale ederek bundan alıkoyması düşünülemez Fakat bunun tersi mümkündür: günaha girecek birine bazen edilen bir dua, bazen verilen bir sadaka, bazen yapılan bir salih amel vesîlesiyle, bazen de hiç vesîle olmadan Rabbimiz lütuf, ihsan ve atâsıyla müdahale ederek günaha girme fırsatı vermeyebilir Sanırım inanan hiçbir kimse böyle bir "fazlî zorlama"dan, "cebrî lütuf"tan rahatsızlık duymaz! (* Yener Öztürk, Yeni Bir Yorumla İslâm İnanç Esasları, Işık Yay, İst, 2006)

İddaa 23) -benim tanrım kimseye SALAVAT getirmez
Cevap :

"Âllâh ve O'nun melekleri Peygamber'e hep salât ederler Ey mü'minler, siz de Ona salât (ve dua) ediniz ve samimiyetle selam veriniz" (Ahzab, 33/56)

Birincisi, bizler Resul-ü Ekrem'e (SAV) salâtü selâm okumakla, ahd-ü peymanımızı yeniliyor ümmet olma isteği ile kendisine müracaat ediyoruz Yani "Seni andık, seni düşündük; Hakkın senin kadrini yüceltmesi için dua ve dilekte bulunduk" diyoruz

ıkincisi, bir kişinin Peygamberimizin (SAV) hakkında, O'nun kadir ve kıymetinin yükselmesi istikametinde yapacağı dua, kendisinin, O'nun himâyesi altına girmesine vesile olması içindir Böylece, o kişi hakkında şefaat dairesi vüs'at kazanmış oluyor

Ayrıca Allah(cc) çok sevdiği ve Alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberi salavat ile anmamızı emrediyor

İddaa 24) benim tanrım zebanileri çağırmazcezayı da mükafatıda kendi verir

Cevap :

Cezayıda mükafatı da Allah verir Zebaniler ve mükafatı veren melekler Allahın dilemesi ile o işi yapar Zebanileri ve Melekleri,Allah yönetir zaten bu varlıkları Allah özel olarak bu işi yapmaları için yaratmıştır Kullarına da böyle varlıkları yarattığını ilan ederek insanların korkmasını ve cehennemi hak edecek günahlar işlememeleri için uyarıyorBu daAllahın sonsuz Merhametine bir örnek olarak gösterilebilir önemli olan görünenin arkasıdaki güzelliği görebilmektir

İddaa 25) benim tanrım yemin etmez çünkü yemin etmesi için gerekçesi yoktur

Cevap :


Cenab-ı Hak bazen yıldızlara yemin ettiği gibi, bazen güneşe, aya ve bütün bir semaya yemin eder Hatta bazen yerdeki nimetlerine de yemin eder; zeytine, incire ve Tur'a yemin bu türdendir Bazen olur gündüze bazen de geceye yemin eder Şüphesiz bu yeminlerin hepsinde onlarca sır ve onlarca hikmet gizlidir

Peki Allah (cc) neden yemin ediyor? Elbette ki, Allah'ın (cc) sözünün doğruluğunu ispatlamak için bir başka varlığa ihtiyacı yoktur O'nun bu yemininden kasıt, yemin ettiği varlıkla ilgili olarak insanların yanlış düşüncelerini düzeltmek ve insanların dikkatini yeminden sonra gelen ifadenin önemine çekmektir

Konuya mânâ-yı ismiyle değil, mânâ-yı harfiyle bakmamız gerekiyor Yani, Allah’ın üzerine yemin ettiği her şey, kendi başlarına değerli değil, Allah’ın yaratmış olması itibariyle yücedir, değerlidir ve kıymetlidir

Allahın üzerine yemin ettiği şeylere bakıldığında,yemin ettiği şeyde nice nimetler olduğu açıkça görülür mesela Allah vakıa suresinde “Hayır, yıldızların düştükleri yere (mevkilerine) yemin ederim” diye yıldıza yemin etmesindeki hikmetlerden bazıları şunlardır:

Birincisi: Yıldızlar her devrin insanı için önemlidir Zira insanla yıldızlar arasında daima bir münasebet olagelmiştir Bu münasebetlerin en asgarisi ise, insanların yıldızlar vasıtasıyla yönlerini tayin etmeleridir Bir ayet bu hakikata parmak basmakta ve şöyle demektedir: "Bir de Allah bir kısım alametler yarattı Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar" (Nahl/16)


İkincisi: Güneş ve güneş sisteminin halihazırdaki konuma ulaşabilmesi, ayrıca dünyanın şu andaki şeklini kazanabilmesi ancak yüzlerce şartın mevcudiyetiyle mümkün görülebilmektedir Mesela, atmosferden havanın kaçması, içindeki gazlarının dengelerinin bozulması derhal atmosferin genel yapısını bozar ve onu hayata nâmüsait hale getiriverir Aslında hava ile küre-i arz birbirini iter Bunların bir araya gelmesi kerhendir Yani bunlar Allah'ın emirleri karşısında ister istemez bu işe bel kırıp boyun bükmüşlerdir Biz bunları tetkik edip öğrendikçe hayret ve hayranlığa düşüyor ve bunlardan Allah'ın varlığına ve birliğine deliller istinbat ediyoruz Kendi varlığına ve birliğine deliller mahiyetinde olan bu yıldızlara ve onların yerlerine Cenab-ı Hakk'ın Yemin etmesi gayet ma'kul ve yerindedir


Üçüncüsü: Bu âyetten şöyle bir hususa da intikal edilebilir; yıldızlar öylesine yerli yerindedir ki, siz bir tek sistem üzerinde yapacağınız araştırmalarla, diğer sistemler hakkında da sağlam bir fikir sahibi olabilirsiniz Hatta sistemlerle diyaloğa geçebilir ve oralarda kentler kurabilirsiniz Evet, birini anladığınız zaman, diğerleri hakkında edineceğiniz malumat da kendi kendine anlaşılmış olur Çünkü bunlar, o kadar esaslı, o kadar yerli yerindedir ki, hiçbirinde başıbozukluk ve gelişigüzellik yoktur Aksine hemen hepsinde gayet ciddi bir nizam ve intizam mevcuttur Dikkat edersek, "Rahman Sûresinde" Allah, Rahmaniyetini bu muhteşem denge ve düzenle göstermiştir


http://wwwsorularlaislamiyetcom/qna...rim-de-neden-yildizlarla-yemin-etmektedirhtml


İddaa 26) benim tanrım zamandan etkilenmez aksine zamanın sahibi ve yaratıcısıdır

Cevap :

Allah’ın zatı gibi sıfatları da ezelîdir Ezelî olan varlığın en belirgin özelliği, değişmemektir Çünkü, değişmek dışarıdan bir etkinin sonucudur ve sonradan var olan varlıkların özelliğidir

Allah’ın kâinatı yaratmadan önceki ilmi, kudreti, iradesi hangi konumda ise, varlığı var ettikten sonra da aynı konumdadır Bunun aksini iddia etmenin hiçbir dinî, ilmî ve mantıkî bir delili yoktur Allah’ın yaratma sıfatı tecelli etmeden önce de yine vardı Bu tecellinin ortaya çıkması, bu sıfatın sonradan ortaya çıktığını ve dolayısıyla bir değişikliği ifade ettiğini göstermez
Eğer Allah’ın sıfatlarında -hâşâ- bir değişiklik olsaydı, bu takdirde, bu değişiklik ya bir artıyı veya bir eksiği ifade etmiş olacaktı

“Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye muhabbet ettim (bilinmek istedim) de kâinatı yarattım”

Bu kutsî hadisin ışığında şöyle diyebiliriz: Bu varlık âleminin yaratılmasında ilk safha, Allah’ın bilinmeye muhabbet etmesidir Bu ise ilâhî şuunâttan bir şe’ndir
Demek oluyor ki, âlemlerin yaratılmasıyla Allah’ın fiilî isimleri tecelli etmiş oldular Böylece şu gördüğümüz ve göremediğimiz ilâhî eserler vücut buldular
Allah’ın hem zâtı ezelî, hem de sıfatları Bizim ise zâtımız ve sıfatlarımız sonradan yaratılmış Elbette biz onun ne zâtını, ne de sıfatlarını lâyıkıyla bilemeyiz, ezelî ve zamandan münezzeh oluşunu hakkıyla kavrayamayız Nasıl kavrayabiliriz ki, henüz zamanın ne olduğunu bile anlamış değiliz!
“Yaratan bilmez olur mu? O lâtiftir, her şeyden haberdardır”
( Mülk Sûresi, 67/14 )

İddaa 27)benim tanrım kullarına meydan okumaz okumaya ihtiyacı yoktur

Cevap :

Allah meydan okuyarak ne kadar büyük ve kudretli olduğunu insanlara gösteriyor ve inanmayanları korkutuyorYoksa Allah kimseye gücünü göstermek zorunda değildirBiz insanların onun büyüklüğünü bilmemiz için ve kudretini daha iyi kavrayabilmemiz için bu gereklidirAllahın kudretini bilmezsek ona hakkıyla ibadet edemeyiz Yani bizim Allahın meydan okuyuşuna ihtiyacımız vardır Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur

"Kulumuza vahiy ettiğimizden şüpheniz varsa ona benzer bir sûre getirin, davanızda gerçek iseniz, Allah'tan gayrı bütün ortaklarınızı da yardım için çağırınız Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamıyacaksınız, kâfirler için hazırlanan ve yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten korkun " (Bakara Sûresi)
 

.Filozof

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
İddaa 28) benim tanrım haklının,emeğin,bilimin,doğrunun vsvs yanındadır


Cevap :


"İyi bilin ki Allahın lâneti zalimlerin üzerinedir" (Hûd 11/18)

“Zulmedenleri Allah affetmez ve onlara bir yol da göstermez” (Nisa; 4/168)


“Mazlumun bedduasından sakınınız Çünkü onun duasıyla Allah
arasında perde yoktur” (Buharî, Müslim)

“İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm süresi, 39)

Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur Ve çalışması da ileride görülecektir Necm / 39-40


Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez Kasas / 77
Bilim

"Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti" (Ra'd, 13/2) ayeti göklerin

dağlar sayesinde ayakta duruyor hurafesini ortadan kaldırmıştır

Kainatın daima genişlediği artık ilim ve bilim dünyasının kabul ettiği bir ilmi buluştur Buna Kur'an şu ayetiyle işaret etmektedir "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik Ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz" (Zariyat, 51/47)


20 asrın bir buluşu da her yıldız ve gök cisimlerin bir yörüngede durduğu gerçeğidir
Bu duruma Kur'an "Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ay'ı yaratan O'dur Her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor" (Enbiya, 21/33)

Güneşin sabit olarak durduğu zannedilirdi Oysa Kur'an güneşin sabit değil, aksine daima hareket eden ve belirli bir hızla ilerleyen bir gök cismi olduğunu söylüyordu Ve asırlar sonra da ilim onu tasdik edecekti Şöyle ki

"Güneş de kendisi için tespit edilen bir karar yerine doğru akıp gitmektedir Bu üstün ve güçlü olan bilenin takdiridir" (Yasin, 36/38)

Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler" (Neml Suresi, 88)

Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı…" (Talak, 65/12)


Rabbimiz asırlar önce yerin ve göğün yedişer kat olduğunu bildirmiştir Asırlar sonra uzun jeolojik araştırmalar sonucunda varılan netice de aynı olmuştur Bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir: Hidrosfer, Litosfer, Astenosfer, Üst manto, Alt Manto


İddaa 29 )benim tanrımın mutlu olmak için hayvanların öldürülmesine ihtiyacı yoktur


Cevap :
1 - Kurban kelimesi, lügatta, kendisi ile Allah'a yaklaşılan şey mânasına gelir Bu isimden de anlaşıldığı gibi kurban; Allah'a yaklaşma ve O'nun rızasını kazanma vesilesidir Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır: "Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşrû' kıldık (emrettik) Allah'ın rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar üzerinde (yalnız) Allah'ın ismini ansınlar (o davarların) gerçek sâhibinin Allah olduğunu bilsinler) diye O halde hepiniz O'na teslim olun (Habîbim)! Sen itâatli ve mütevâzî olanları (ebedî saâdet ve selâmetle) müjdele" (el-Hacc, 34) Bu âyette kurban kesmenin, Allah'ın hatırlanması, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Allah'ın mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesi için emr olunduğu belirtilmektedir


2 - İnsanın yaptığı bütün ibâdetler gibi kurban kesmesine de Allah'ın ihtiyacı yoktur Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvâlarını, ilâhî emre itâattaki titizliklerini, Allah'a yakınlık derecelerini ölçmektedir Hacc sûresi, 37 âyette bu husus şöyle belirtilir: "Onların ne (sadaka edilen) etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah'a (yükselip) erişmez Fakat sizden O'na (yalnız) takvâ (Allah'ın emirlerine itâat ve yasaklarından ictinab titizliği) ulaşır" Bu âyette de görülüyor ki, kesilen kurbanlarda gaye; ihlas, takvâ ve Allah'a yaklaşmadır Maksad, Allah'ı verdiği nimetleriyle hatırlama ve O'nun rızâsını kazanmaktır Bu maksad ve gaye olmadıktan sonra kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur


3 - Her yıl müslümanlar tarafından binlerce kurban kesilmektedir Bu, bir bakıma, bir müslümanın Allah'a ibadet ve onun emrine uymak için her şey'ini fedâ edebileceğinin, Allah yolunda bütün varlığından vazgeçebileceğinin sembolik bir ifadesi olmaktadır


4 - İslâmın koyduğu kurban kesme hükmü, aynı zamanda insanlar için büyük bir nimet ve rahmettir Bir yıl boyunca pek çok sıkıntılar çekmiş, belki de ağzına bir lokma et koyamamış fakirler, kurban bayramı münasebetiyle bol bol et yeme fırsatına kavuşurlar Fazla gelen etleri kavurma yapıp uzun zaman o etten faydalanma imkânını elde ederler İslâmın sosyal adâleti te'min edici bir hususiyeti de böylece ortaya çıkmış olur


İddaa 30 ) benim tanrım; cezalandırmak için insanların ölmesini beklemez


Cevap :

Kafirlere mühlet verilmesi hem iman etmelerine bir fırsat tanınması, hem de eğer iman etmezlerse azaplarının artması içindir

"Senden önce de nice peygamberlerle alay edildi Fakat Ben, o kâfirlere akıllarını başlarına toplamaları için bir süre mühlet verdim Ama onlar akıllanmayınca sonra da onları azabımla kıskıvrak yakaladım, cezam nasılmış, gördüler" (Ra’d Sûresi 32)

"- Küfürde yarışanlar seni üzmesin Onlar, Allah'a hiç bir şekilde zarar veremezler


Allah onlara ahirette bir pay vermemek istiyor Onlar için büyük bir azap vardır


- İman karşılığında inkarı satın alanlar Allah'a hiç bir zarar veremezler Onlar için acı bir azap vardır


- Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, şahısları için hayırlı olduğunu sanmasınlar Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz Onlar için alçaltıcı bir azap vardır" (Al-i İmran Suresi,176-178)
Bu açıdan kafirlere zaman tanınmasının birden çok hikmeti vardır Bu sadece onlardan biridir

İddaa 31) benim tanrım; insanlara verecekse bir ceza ahirette verir, insanların dünyada recm edilmesine musade etmez


Cevap :


"Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar" (Enfal, 8/25)
Bu ayetten almamız gereken bazı dersler vardır Fakat akla gelen ilk konu "neden musibetlerin sadece zalimlere gelmeyip masumları da içine adlığı konusudur" Yani musibet gelince kurunun yanında yaş da yanmakta, masum insanlarda canlarını ve mallarını kaybedebilmektedirler

Bunun cevabı, bu dünyanın tecrübe ve imtihan yeri olması sırrında yatmaktadır Yani eğer musibet geldiği vakit sadece zalimler ve günahkarlara isabet etse, masumlar ve günahsızlar bu musibetlerden korunsalar o zaman imtihan sırrına zıt bir durum ortaya çıkardı

"…Bir deprem oluyor, yıkılan binaların altından sadece günahkarlar ölü çıkıyor, diğerlerine bir şey olmuyor, diğer taraftan bir sel felaketi geliyor zalimler boğuluyor masumlar gaybi bir el ile kurtarılıyor Bunu duyan günahkar insanlar artık tövbe etmeye başlıyor, çünkü tövbe etmezse ibadetlerini yapmazsa bu dünyada hemen musibete maruz kalacağı düşüncesine kapılıyor…"


İmtihan gereği olarak bir musibet geldiği zaman hem iyileri hem de kötüleri beraberce içine alıyor Böylece imtihan sırrı kaybolmuyor Eğer musibetlerde ve zulümlerde iyiler kurtulup sadece kötüler zarar görseydi, imtihan sırrı kaybolurdu Kötüler de iyi olmak zorunda kalırlardı Böylece Ebubekir (ra) ruhlu insanlar ile Ebucehil ruhlu insanlar aynı seviyede kalırdı Bu açıdan bazen hiç suçu olmayan günahsız kimseler de zulme maruz kalabilmektedirler Fakat masumların bu musibetlerden dolayı büyük mükafatlar görürler Musibetler onların günahlarına kefaret olur, derecelerini artırır Eğer musibete maruz kalanlar, henüz teklif çağına gelmemiş çocuklar ise, zerre kadar hayrı ve şerri neticesiz bırakmayan Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden umulur ki, onlara ahiret aleminde diğer çocuklardan çok daha ileri bir saadet bahşetsin


(Yanınızdaki dünyalıklar geçici, Allah katındaki hazine ve rahmetler ise daimidir) [Nahl 96]


Bu musibetlerde masumlara Cenab-ı Hakk' ın Rahmetinin büyük mükâfatları söz konusudur Çünkü o masum ve günahsız insanların fani malları onlar hakkında sadaka olup bâki bir mal olmakta ve sona eren hayatları ise ebedi bir hayatı kazandıracak şekilde, bir nevi şehitlik mertebesi onlara kazandırmaktadır Elbette bu dünyadaki az ve geçici bir zahmete karşılık, büyük ve ebedi bir saadeti, mükâfatı kazanmak az bir mükâfat değildir


İddaa 32 ) benim tanrımın; can almak için meleğe ihtiyacı yoktur çünkü kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur


Cevap :

Evet, Allahü teâlânın hiç kimsenin yardımına ihtiyacı olmadığı gibi, her şeyi yoktan bir ol demekle yaratabilir Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah bir şeyi yaratmak isteyince, ol der, o da hemen oluverir) [Bekara 117]
Ancak, âdet-i ilahi şöyledir ki, Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratır Mesela Cebrail aleyhisselamı Peygamberlere vahiy göndermekle, Azrail aleyhisselamı insanların ruhunu almakla görevlendirmiştir Dilerse, Cebrail aleyhisselam olmadan da, Peygamberlerine vahiy gönderebilirdi, nitekim onların mübarek kalbine ilham ederek gönderdiği de, vaki olmuştur Azrail aleyhisselam olmadan da, canımızı alabilir Bulutsuz da, yağmur yağdırır Çocuğun olması için, ana babayı sebep yaratmıştır Her ne kadar, âdeti sebeplerle yaratmaksa da, dilerse sebepsiz de yaratır

Nitekim Hazret-i İsa’yı babasız, Hazret-i Âdem’i de, hem anasız, hem de babasız yaratmıştır
Allahü teâlâ, ekmeği doyurmaya sebep yaptığı gibi, ilaçları da, hastalıkları gidermeye sebep yapmıştır Bütün sebepleri yaratan, bunlara tesir kuvveti veren, Allahü teâlâdır
Musa aleyhisselam, şöyle bir sual sordu:
— Ya Rabbi, hastalığı yapan kimdir, hastalığı iyi eden kimdir?
Cenab-ı Hak buyurdu ki:
— Her ikisini de yapan benim
— O halde, doktora ne lüzum var?
— Doktorlar, şifa için yarattığım sebepleri bilir ve kullarıma verir Ben de onlara, bu yoldan rızk ve sevab veririm (Kimya-i saadet)
Şu halde, melekler niye yaratıldı demek, Allah ilaçlara niye faydalı tesir kuvveti verdi demeye benziyor Onun için atalarımız, (Hikmetinden sual olunmaz) demişlerdir


İddaa 33) -benim tanrım; meleklerle bulutlar arasından dünyaya gelme ihtiyacı duymaz


Cevap :


Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah’ındır Allah, herşeyi kuşatandır
(Nisa Suresi, 126)


, Allah zamandan ve mekandan münezzehtir Allah'ın Zatı başkadır Allah'ın tecellileri ise her yerdedir Bir kişi bir odaya girse burada Allah yok derse, Allah'ı inkar etmiş olur Allah'ın tecellileri o oda da dahil her yerdedir Siz her nereye dönerseniz, Allah'ın tecellisi oradadır Allah'ın her yeri sarıp kuşattığı, bize şah damarımızdan yakın olduğu, her nereye dönersek Allah'ın yüzünü göreceğimiz birçok Kuran ayeti ile bildirilmiştir Örneğin Allah, Bakara Suresi'nin 255 ayetinde " O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır" diye bildirmektedir Hud Suresinin 92 ayetinde ise, " Şüphesiz benim Rabbim, yapmakta olduklarınızı sarıp-kuşatandır" denilerek, Allah'ın insanları da yaptıklarını da kuşattığı bildirilmektedir


İddaa 34) benim tanrım; için meleklerin kanat sayısı önemli değildir


Cevap :

“Hamd o Allah'a mahsustur ki, gökleri ve yeri yoktan var etmiş, melekleri de ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılmıştır O, yarattıkları için neyi dilerse onu arttırır Muhakkak ki Allah her şeye hakkıyla kadirdir" (Fâtır, 35/1)
Mealini verdiğimiz ayette kanatların varlığı “elçilik” göreviyle bağlantılı bir şekilde söz konusu edilmiştir O halde bu kanatların varlığı uçmaktan ziyade meleklerin aynı anda farklı elçilik görevlerine bir işaret olarak algılanmalıdır

Meleklerin, nuranî mahiyetlerine uygun (yaptıkları iş ve vazifelerine göre) ikişer, üçer, dörder kanatları vardır
Ancak; gâyb (görülmeyen) âlemden olan, maddî kesafetten soyutlanmış, mahiyeti bilinmeyen melekleri kuşlar gibi kanatlı, maddî varlılar olarak tasavvur etmek, yanlış bir anlayıştır Çünkü onlar Allahu Teâlâ'nın irade ve takdiri ile bizim gözlerimizle görülecek şekilde yaratılmamış, Kur'an-ı Kerim’de ve hadislerde bir konuyla ilgili açık bilgi verilmemiştir Sözü edilen kanat, meleğin yaratılış gayesi ve nuranî mahiyeti ile bağdaşan, vazifelerini en süratli bir şekilde yerine getirmelerine delâlet eden manevî bir kanat, bir kuvvet ve iktidar sembolüdür

Melekler büyüklük, küçüklük bakımından çok farklı türlere sahip bir millettir Güneşe müekkel bir melek ile yağmur tanesine görevli bir melek elbette çok farklıdır

Bazı meleklerin şarktan garba/dünyanın doğusundan batısına kadar her yeri kaplayacak kanatlara sahip olması, onların sadece uçmalarını sağlamaya yönelik değil, aynı zamanda Allah’ın yarattığı pek harika bir sanat eseri olarak melekut aleminde arz-ı endam etmeleri içindir

İddaa 35 ) benim tanrım; insanlarla doldurmak için ateş yakmaz çünkü sadist değildir

Cevap :

Bu sorular sorulur; çünkü insana şefkat verilmiştir ve şefkatinden dolayı insan birileri acı çeksin veya cehennemde yansın istememektedir

Bu sorular sorulur; çünkü soruyu soran bizatihî ne acıdan zevk alır, ne de cehennemde yanmak ister Zaten, bütün bu sorular, ihtimal ki, onun en başka kendisine olan şefkatinden, kendi ruhunun acı çekmesini ve kendi bedeninin yanmasını istemeyişinden doğmaktadır

Fakat, her hâlükârda, ortada bu sorular vardır; ve birçok insan iç dünyasında bu sorulara cevap bulamadığı için bocalayıp durmaktadır

İçinde musibet olan ve sonunda cehenneme gitme ihtimali bulunan dünya imtihanı karşısında geliştirilen böylesi soruların ardındaki en önemli sebeplerden biri, esasında, insanın 'var olma'nın kıymetini bilemeyişidir 'Yok olma'nın dayanılmaz ağırlığını duymayan, zira var olan insan, var olmanın değişik mertebeleri arasından en iyisini ve en mükemmelini istediği için musibetlere, ölüme ve cehenneme itiraz etmektedir Gözünü en üstte olana diktiği için, var olanın kıymetini dahi bilememektedir

Özetle, cehennem, cennete gitmemiz için vardır Cehennemin varlığı, cennete teşvik içindir Rabbimiz, cennete gitmemizi sağlayacak her türlü donanımla bizi donatmış; ayrıca, yine rahmetinin bir cilvesi olarak bu donanımı yarı kapasitede kullanmamızdan bile razı olmuş; daha da ötesi cennete lâyık amellere on sevap, cehenneme lâyık amelleri ise bir günah yazacağını ferman buyurmuştur

Velhasıl, Rabb-ı Rahîm, cehenneme gitmememiz için gereken ne varsa temin etmiş olduğu, cehennemle tehdidi dahi bizi cennete sevk için yaptığı halde birileri illa da cehennemi hak edecek şekilde yaşıyorsa, sorumluluk kendilerinindir

Cehennemsiz olmaz mıydı sorusunun fiilî cevabını ise, çağlar boyu, cehenneme düşme korkusunun cennete lâyık mü'minâne bir hayata sevkettiği milyonlarca, milyarlarca insan vermektedir
insan vermektedir

İşte, Rabb-ı Rahîm de, bu dünyayı, birilerine zayıf not verip cehenneme atmak için imtihan meydanı kılmış değildir Nasıl öğretmenin çalışmayanı zayıf notla tehdit etmesi esasında onu iyi not almaya teşvik için ise, Rabb-ı Rahîm'in kullarını cehennemle tehdit etmesi onları cennete sokmak isteyişindendir

İddaa 36) -benim tanrımın; saray gibi yanan üstünde sarı develer gibi kıvılcımlar çıkaran üç çatallı gölgeleri yoktur

Cevap :

Haydi gidin üç kola ayrılmış bir gölgeye!

“Allah'ın birliğini tanıyan, onun tek olduğuna inanan müminlere özgü koyu gölgede, Arş'ın gölgesinde nimet içinde yaşamaya ve gölgelenmeye sizin hakkınız yoktur Siz Allah'a inanmıyordunuz Onun bir ortağı olduğunu; baba, oğul ve mukaddes ruh gibi üç parçadan oluştuğunu zannediyordunuz Şimdi onun bir olduğuna inanan müminler Arş'ın gölgesinde, o koyu gölgede gölgelenirlerken siz inandığınız üç çatallı gölgeye sığınınız Gidin, üç kola ayrılan, sizi her taraftan kuşatan, yoğun Cehennem dumanı ile gölgelenin! Ona sığının!”
Demek ki, "Üç çatallı bir gölge", hıristiyanlığın teslis inancının, Allah'ı oluşturduğuna inandıkları üç unsurun bir simgesidir Haç, onu temsil eder Hıristiyanlık bunu ve Ahireti yalanlamıyor fakat en büyük kurtuluşu bu haçtan bekleyerek buna inanıyor Bu nedenle Ahirette, o hüküm günü müslümanlar inanmış oldukları o saf bir Allah inancı gölgesinde gölgelenirlerken, "Allah hem birdir, hem üçtür" diye üç unsur ile teslis (üçlemey)e inananlara: "Haydin gidin, o "üç çatallı teslis gölgesine" denecek

İddaa 37)benim tanrım; kısası,kan davasını övmez aksine cezalandırılmanın adaletli olmasını savunur

Cevap :
İslâma göre insan öldürmek, intihar etmek, kana, mala ve ırza (iffete) tecavüz haramdır Müslümanın canı, malı, ırzı ve şerefi koruma altındadırYine
Öldürmek birçok ülkede meşru müdafaanın dışında büyük suçtur ve ceza görmelidir Ancak öyle durumlar vardır ki, kişi ölmemek ve canını kurtarmak için, istemeyerek öldürmek zorunda kalabilir Kuran burada bir cana karşılık bir can almayı farz kılıyor Ve diyor ki, hüre hür, köleye köle, kadına kadın, öldürülür Yani bir erkek, bir kadın öldürdü diyelim… Ne olacak o zaman ? Eğer bağışlanma yoksa, öldüren kişinin ailesinden bir kadın seçin Sonrada ayeti uygulayın
Bir sonraki ayet de, kısas’ı teşvik etmekte, ve bu şekilde sanılmaktadır ki, kısas yolu ile, kan davaları başlamayacak ve kişi kısastan korktuğu için adam öldürmeyecektir
Bakara /179 Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız

“Ey iman edenler! (haksızca) öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı)Özgüre karşı özgür (hüre karşı hür), köleye karşı köle, kadına karşı kadınAncak her kimin kardeşi (öldürülenin varisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) haklarına razı olmalı ve öldüren ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidirBu söylenenler Rabbinizden size bir hafifletme ve rahmettirHer kim bundan sonra hakkına razı olmazsa onun için elem verici bir azap vardır? Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayrat vardırUmulur ki suç işlemekten sakınırsınız” (2 Bekara/178-179)

Günümüzde kimileri kısas cezasını ağır bulurlar ve karşı çıkmaya çalışırlarKısas, dengiyle karşılık vermektir, yani adaleti yerine getirmedirÜstelik katilin varislerine af etme veya diyet alma yetkisi de verilmiştirHatta bunu Kur’an’ın teşvik ettiğini de yukarıda gördükAsıl haksızlık bu cezaların kaldırılması, ölenin yakınlarının haklarının kendilerine sorulmadan ellerinden alınmasıdır
Kötülüğün cezası yapılan kötülük kadardırAncak af edip barışma yolunu seçenlere Allah mükâfat verecektir(42 Şura/40) İslâmda, bir yanağına vurana öbür yanağı da çevirmek yokturNe zulmetmek vardır, ne de zulme uğrayınca sessiz kalmak

İddaa 37) benim tanrım; insanlar arasında kin,nefret gibi duyguların ve savaşa sebep olabilecek durumların oluşmasına izin vermez

Cevap :

Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır (Nisa Suresi, 135)
"Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır" (Araf Suresi, 181)
"Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız" [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]
Bu kitabın amacı ise, Kuran'daki adaleti insanlara tarif etmektir Ancak unutmayın ki, böylesine huzur ve güven dolu bir hayatı yaşamak için siz de birşeyler yapmalısınız Eğer huzur dolu bir hayat yaşamak istiyor ve gelecek nesillerin de adaletli, güven dolu bir ortamda büyümelerini istiyorsanız, öncelikle sizin adaleti gözeterek insanlara örnek olmanız gerekir Sizin de ayette bildirilen "adaleti emreden ümmet"ten olmak için önünüzde bir fırsat var Unutmayın ki " Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever" (Maide Suresi, 42)
(İki kişinin arasını düzeltmek, nafile oruç ve namazlardan daha faziletlidir) [Taberani]

iddaa 38) benim tanrım; matematiği,anatomiyi,astronomiyi,psikolojiyi,felse fe yivsvs iyi bilir ve bu konularda hata yapmaz

Cevap :

Bahsettiğiniz hesap hatası miras konusu ile ilgili olmalı, Ayet şöyle;

Nisa
Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır Eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır Ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer Eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir Babalarınız var, oğullarınız var Siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz Allah'tan gelen bir buyruğu önemseyin Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir
Zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa Eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir Eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir Eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer Kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar Kimseye zarar verilmemelidir Allah'tan bir öneridir bu Allah Alîm'dir, Halîm'dir

Kuran’da bu oranların “sabit” ya da “mutlak” olmadığına dair delil hemen bu ayetlerin devamında mevcut… Surenin 13 ve 14 ayetleri aynen şöyle:

Nisa / 13-14
İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar İşte bu, en büyük başarıdır Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır

"İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır" şeklinde çevrilen ifadenin Arapçası "Tilke hududu(A)llah" Yani çeviride bir hata/kasıt yok Hudut kelimesi Türkçe'ye de geçmiş bir kelimedir Sınır kelimesinin ise ne anlama geldiği herkesçe malum “Aşılmaması gereken bir nokta, bir çit, bir değer”… Yani bu oranlar sadece birer sınır ve asıl olan bu “sınır” değerlerini aşmadan onlara yaklaşmak… Dolayısıyla bu oranların “mutlak” olduğunu iddia etmenin hiçbir temeli yok…
Allah’ın emri olan şey bu sınırlara riayet etmek! Bu sınırlara riayet etmek ise onları aşmamak ve onlara mümkün olduğunca yaklaşmak ile olur Yani “emrin” ne olduğunu anlamak için önce aşağıdaki ayetlere bakmak ve sonra dönüp “emri” buna göre değerlendirmek gerekiyor Kısacası Allah’ın emri olan şey mirasçılar arasında ayrım yapmayarak verilen oranları birer “sınır” olarak alıp bunlara uymak! (Ama sonuçta bunların “sınır” olduğunu unutmamak şartıyla!)

Aslında problemin kaynağı Kuran’ın bu ayetlerinde verilen oranları “mutlak” oranlar olarak kabul etmekten kaynaklanıyor Yani örneğin 3 kız kardeş için verilen 2/3 oranı “mutlak” bir oran farz ediliyor İyi de gerçekten öyle mi? Bu oranlar mutlak oranlar mı, yoksa bir tür “tavan” ya da “taban” değerler mi?

Her 2 ifade de verilen oranlardan hemen sonra gelmiyor İlk ayette araya “Babalarınız var, oğullarınız var …” diye başlayan 2 cümle giriyor, ikincisinde ise arada “Kimseye zarar verilmemelidir” şeklinde bir ifade mevcut Şu halde “Allah’tan bir buyruk” ya da “Allah’tan bir görev” olan şey nedir? Bu oranları sabit kabul edip aynen uygulamak mı? Babalar ve oğullar ve diğer mirasçılar arasında ayırım yapmayıp adaletli bir dağılım yapılmasına izin vermek mi? Bence ikincisi! Aslında bu “emrin” ne olduğunu anlamak için bu ayetlerin devamına bakmak gerekiyor

http://wwwquran-miracleinfo/islamda-mirashtm

İddaa 39) benim tanrım; sorguya çekilemez dilediğini yapmakta serbesttir çünkü hata ve yanlış yapmaz

Cevap :

“Allah, yaptıklarından sorumlu değildir” (Enbiyâ: 23)

29/62-Allah kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir

-O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da 11/105
 

.Filozof

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
iddaa 40) benim tanrımın; cezalandırmak için yıldırıma,gök gürültüsüne vsihtiyacı yoktur


Cevap :

Yüce Allah, şimşek ile ilgili ayetlerde şimşeği bir korku ve umut olarak insanlara gösterdiğini bildirmiştir Gerçekten de şimşeğin çakması yağmurların yağacağına işarettir ve yağmurlar ya ekinlere bereket olarak umut verecektir ya da sel, taşkın, toprak kayması gibi felakete sebep olarak insanları uyaracaktır

Allah, Rum Suresi’nde şimşeğin korku ve umut olduğunu şöyle bildirmiştir:

"Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır" (Rum Suresi, 24)


Allah, yarattığı harikaları belirterek, Allah’tan başka taptıklarınızın bunları veya benzerini yaratabiliyorlar mı? Sorusu ile akılları, gök gürültüsü gibi etkileyerek, ikâz ederek uyandırmak istiyor Allah’ın vahyine gereken önemin verilmesini, sosyal hayatta en güzel yaşam tarzına ulaşılması için dikkat edilmesi gereken konular ve bu konulara gereken ehemmiyeti vermeyenlerin de azabı hak edeceklerini açıklamaktadır

Allah şimşek ve gökgürültüsünde bizler için birçok hikmetler var etmiştir Şimdiye kadar belki birçok insanın hiç bu kadar detaylı düşünmediği, insana korku ve umut duyguları hissettiren bu iklim olayları Allah korkusunun artmasına vesile olur Yüce Allah kapkaranlık bir gecede etrafı bir anda aydınlatan muazzam elektrik yüklü şimşekler ve bu şimşeklerin şiddetli sesiyle uyuyan kişileri bile uykusundan uyandıran gök gürültüsüyle insanlara Zatı’nın kadrini, kuvvetini bir kez daha kanıtlar

Kuşkusuz insanlarda gökgürültüsü sesinin etki uyandırmasında kıyamet günü üfürülecek olan Sur sesini fıtraten insanlara hatırlatması da etkendir (Doğrusunu Allah bilir) Ancak bu hikmetinin yanısıra şimşek ve gökgürültüsü Allah’ın dilemesi ile insanlara belli amaçlar için gönderilmiş ve pek çok başka hikmetler taşıyan önemli birer doğa olayıdır
Yarım Saniyede Oluşan İhtişam: Şimşek Mucizesi

· Tek bir şimşeğin yaydığı enerji dahi Amerika’daki tüm elektrik santrallerinin ürettiği enerjiden daha fazladır

· Bir şimşek çakışı 3 aydan daha fazla bir zaman için 100 watt’lık bir ampulü yakabilir

· Bir şimşeğin yere temas noktasında hava 25000 oC’ye kadar ısınır Şimşeğin hızı saniyede 150000 km’dir, ortalama kalınlığı 25-5 cm’dir

· Şimşek yeryüzünü kaplayan bitki örtüsünün yaşamını devam ettirebilmesi için önemli olan nitrojen moleküllerini üretir

· Ortalama şimşek çakması 20000 amper elektriksel güç içerir Bir kaynakçı çeliği kaynakla birleştirmek için yalnızca 250-400 amper kullanır

· Şimşek saniyede 150000 km yani neredeyse yarı ışık hızıyla hareket eder ve sesten 100000 defa daha hızlıdır
Şimşeğin yaydığı ışık 10 milyon tane 100 wattlık ampulün yaydığı ışıktan daha fazla aydınlık verir Örneklendirmek gerekirse; İstanbul’daki her evde bir ampul yansa, çakan tek bir şimşek etrafı bunlardan daha fazla aydınlatır Allah, Kuran’da şimşeğin bu ihtişamlı parıltısını şöyle bildirir: “ şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir” (Nur Suresi,43)


İddaa 41 ) -benim tanrım; kullarını korkuyla değil sevgiyle yaratır

"BİZ GÖĞÜ, YERİ VE BU İKİSİ ARASINDA OLANLARI OYUN OLSUN DİYE YARATMADIK" (ENBİYA SURESİ, 16)

Cevap :

Şayet Allah'ın nimetlerini(yarattığı şeyleri), saymak isterseniz; sayıp-sınıflandıramazsınız Muhakkak Allah; bağışlayandır, acıyandır

O(Allah) ki, sudan bir beşer(insan) yaratıp, ona bir nesep(soy) ve sihriyyet(akrabalık) kılan O'dur Senin Rabb'in, Kadir'dir(her şeyi takdir edendir) [FURKAN(25)/54]

O(Allah)ki, her şeyi, en güzel bir şekilde yarattı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı

(Allah), sonra onun neslini(soyunu), bayağı bir sudan-özden kıldı
Sonra onu, tesviye etti(düzenledi) ve ona, "ruh"unu üfledi Sizin için işitme, görme ve gönüller kıldı Ne az teşekkür ediyorsunuz?[SECDE(32)/7

İddaa 42) benim tanrım; gücünü göstermek için örnek olarak
deveye,yağmura ihtiyacı yoktur çünkü yarattıkları yeter

Cevap :

İnsanların onu tanıması ve ona(Allah’a) itaat etmesi için bu gereklidir

İdda 43) benim tanrım; kendini saklamaz kendini hatırlatmak için kullarına ihtiyaç duymaz

Allah’ın bir ismi Nur’dur Nuranî varlıklar olan meleklerden, güneş ışığına ve kâinatı doldurmuş bütün ışınlara kadar her şey bu ismin de
ğişik tecellilerini taşımaktadır İnsan gözü, bu dünyada, sadece madde alemini görür Ne kendi ruhunu, ne amellerini yazan melekleri görebilir, ne de ışınlar âlemini
Konunun bir başka yönü de insanların bu dünyada imtihan olmalarıdır Allah’ın görünmesi bu imtihan sırrına da ters düşer Bu dünyaya gönderilişimizin gayesi Allah’ı tanımak ve ibadet etmek olduğuna göre ve insanlarda inanıp inanmamak arasında bırakıldıklarına göre, eğer göz ile görme olsaydı o zaman herkes ister istemez inanmak zorunda kalacak ve imtihan sırrı ortadan kalkacaktı Bediüzzaman’ın ifadesine göre Ebu Cehil gibi kömür ruhlular ile Hz Ebu Bekir gibi elmas ruhlular aynı seviyede kalacaktı

Allah’ı gözümüzle görmememizin nedeni, kudret ve ilmiyle her şeyi kapsamasından ve zıddının yokluğundandır
Bir ömür boyu, onun yarattığı şu kâinattan yine onun ihsan ettiği beden ile istifade eden ve her biri ayrı bir ilâhî ihsan olan akıl, kalp ve hissiyatıyla nice hakikatlere muhatap olan insanoğlu, kendisini bu kadar lütuflara gark eden rabbini görmeyi elbette aşk derecesinde arzu ediyor İnsan kalbine yerleştirilen bu arzunun cevabı, cennette verilecek ve insan, cennet lezzetlerini çok gerilerde bırakan en ileri ihsana böylece ermiş olacaktır

İddaa 43 ) benim tanrım; insanlar mutlu olsun diye hikaye anlatmaz

Cevap :

Kur'an'ın temel amacı insanlara doğruyu göstermek, onları aymazlıktan ve arzularına kapılıp gitmekten korumaktır Kur'an'daki kıssalar da bu temel amacı gerçekleştirmek yardımcı unsur olarak anlatılır

Kur'ân'da anlatılan peygamber öykülerinin amacı tarih anlatmak değil, öykü yoluyla ders vermektir Kur'ân-ı Kerim'in anlattığı kıssalar, toplumda söylenen hikâyelerden derleme değildir yaşanmış ibretlik gerçeklerdir

Kuranıkerim, insanlara öğütlerini çeşitli biçimlerle verir Hidayetini doğrudan anlattığı gibi, ‘kıssadan hisse’ çıkarılması için önceden yaşanmış olaylardan kesitler anlatır Örneğin insanların maddi refahtan dolayı şımarıp haktan savrulmamaları için ‘Karun’u anlatır Malın, servetin ve iktidarın Allah yolunda kullanılmasının yüceliğini anlatmak için Hz Süleyman’dan örnekler verir Allah’ı unuttuğunda gücün, insanı nasıl saptırdığını göstermek için Firavun’a dikkat çeker; sahip olduğu güçle haddini aşan ve insanlara zulmeden kimselere karşı mücadeleye örnek olarak Hz Musa’yı gösterir

Geçmiş milletlerin kıssalarında akıl sahibi insanlar için pek çok dersler vardır ” (Yusuf 111)


İddaa 44) benim tanrım; günlük olaylara göre ayet indirmez çünkü benim tanrım evrensel ve tüm zamanlara hakimdir

Cevap :
Ayetlerin kimler ve hangi olaylar hakkinda indikleri değil, ihtiva ettikleri genel hükümler ve hedefledikleri amaçlar önemlidir
Zaten „ Sebebin hususi olması, hükmün umumiligine engel teşkil etmez“ kaideside , ta sahabe döneminden beri üzerinde önemle durulan bir usul kaidesidir

Bazı insanlarda şöyle bir yanlış anlayış maalesef oluşmaktadır : „Kur`an ayetleri belirli olaylar üzerine inmiştir ve o şartlarda geçerlidir“ Yada bazı kimseler bazı ayetleri duyunca „O ayetler yahudiler veya ehli Kitap için indirilmiştir“ diyerek, bu ayetlerin sadece onlara veya o günün şartlarına bağlarlar ve sanki o şartlar oluşmadan o ayetin hükmünün geçerli olamayacağını vurgulamak isterler Bu tabiki yanlış bir yorumlamadır

Tekrar belirtmek gerekirse, Kuran ayetleri, hakkında indikleri olaylara ve şahıslara özgü değildir Onlarla sınırlandırılamaz Nuzul sebepleri bizim ayetleri daha güzel anlamamızı ve Rabbimizin bize ne demek istediğini kavramamıza yardımcı olur ve ayetleri yanlış anlamamamızı önler

İniş sebebi-vahiy ilişkisi
“Sana Allah yolunda neleri infak edeceklerini soruyorlar…” (Bakara, 219)
“Sana yetimler (hakkında nasıl hareket edeceklerin)i soruyorlar…” (Bakara, 220)

“Sana ‘Azap hak mıdır?' diye soruyorlar…” (Yunus, 50)
Rasul -i Ekrem sav Efendimiz'e sorulan bir soru veya meydana gelen bir olay ( sebeb -i nüzul) üzerine inen bu ve benzeri ayetleri okuduğumuzda, aklımıza bir an için dahi olsa şöyle bir düşünce geliyor mu: “Eğer nüzul sebebini teşkil eden o soru sorulmamış veya o olay meydana gelmemiş olsaydı bu ayet inmeyecekti”

İddaa 45) benim tanrımın, yasakladığı herseyin akıllı ve mantıklı bir sebebi vardır

Cevap :
Cevap 1) Haramların bir kısmı, zatında çirkindir; bir kısmı da zaman ve zemine göre çirkindir
Hüsün ve Kubuh “güzellik ve çirkinlik” meselesi, kelam kitaplarında tartışılan bir konudur O detaylara girmeden diyebiliriz ki, Allah neyi yasaklarsa o çirkindir, neyi emrederse o güzeldirYasak ve emir kapsamında olmayanlar da konumuna göre, mubah veya mekruh olur

Mesela;
“Yahudilerden taşan bir zulüm, insanları Allah yolundan engellemeleri, kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faiz almaları, halkın mallarını haksızlıkla yemeleri yüzündendir ki Biz, kendilerine -daha önce helal kılınan- bazı temiz nimetleri haram kıldık ve içlerinden kâfir olanlara can yakıcı azap hazırladık”(Nisa, 4/160-161)
mealindeki ayette “daha önce helal kılınan bazı temiz nimetlerin haram kılındığı” açıkça ifade edilmiştir Bu da gösteriyor ki, o haram olanlar bir zaman temiz ve güzel nimetler idi, çünkü; Allah onları helal kılmıştı Ancak daha sonra, hikmeti gereğince onları yasakladı ve onlar da çirkin oldular

Şu da bir gerçektir ki, Dinde yasak olanların büyük çoğunluğu -genel olarak- bütün insanlar tarafından da çirkin olarak kabul edilen şeylerdir “Adam öldürmek, uyuşturucu kullanmak, haksızlık etmek, hırsızlık yapmak, yalan söylemek, dedikodu etmek, fitnecilik
yapmak vs” gibi Güzel olanları da buna kıyas edebiliriz

Cevap 2:

Hayvanlar arasında cinsel konulardan biz de onlar da sorumlu değildir Çünkü onlarda, insanlar gibi, tertemiz bir nesil yetiştirme konusu, buna terettüp eden miras hukuku, evlenme statüsü, sosyal hayat şartlarının uygunluğu, kimlik ve aidiyet konusunda titizliği gerektirecek bir yükümlülükleri yoktur Belki de onların bu serbest davranışlarına izin verilmesinin bir hikmeti, hayvan gibi yaşamak isteyen insanlara da uygulamalı bir ders vermektir
Akılsız hayvanlar için çirkin gördüklerimizi, akıllı insanlar için ne kadar çirkin olacağı ortadadır Demek ki, sınırsız özgürlük, yaratılıştaki kardeşlerimiz olan hayvanlara özel bir durumdur
İmam Maturudiye göre akıl, sadece Allah'ın varlığı ile Peygamberler gönderilmesini idrak edebilir Bu sebeple peygamberlerle muhatap olmamış insanlar da bununla sorumlu tutulacaklardır Bir kısım Hanefilere göre ise, akıl, bazı şeylerin güzel mi yoksa çirkin mi olduğunu bilir ama bilemeyeceği konular da vardır Mesela zulüm çirkin, adaletin ise iyi olduğunu akıl idrak edebilir ama namazın ve vakitleri ile rekatlarının güzel olduğunu idrak edemez Hatta bazı şeyler vardır ki, şeriatın o konuda rehberliği olduktan yani emir ve yasağını belirttikten sonra da aklı o konudaki güzellik ya da çirkinliği idrak edemeyebilir

İddaa 46) -benim tanrım; cinleri yaratıp, bunları insanlardan saklamasına ihtiyacı yoktur

Cevap :

Suyun buharlaşması, katı maddelerin gaz, sıvı ve buhar haline dönüşmesi, atomun parçalanıp enerji dalgaları ve kuantlar haline gelmesi, yıldızların karadelikler halinde ortaya çıkmaları gibi, hayatımızda ve kâinatta görülen âlemden görülmeyene doğru bir faaliyet, bir akış ve bir hamle mevcuttur Bu İlâhî icraatı tersine düşündüğümüzde ise, görülmeyenden görülene ve bilinmezden de madde olarak müşahede edilir hale gelmeye doğru bir akışın varlığını gözlemek mümkündür Gazlar sıvı olur; kristalleşir cisim olur; buharlaşan su zerrecikleri, "Bizi yok zannetmeyin, görülmüyoruz ama, kaybolmadık" der gibi, damlalar haline gelip başımızı ıslatır; gök tarlasındaki pamuk yığınları, yer aynasına kar örtüsü olarak yansır Hattâ, buhar halinden çıkan su, daha da kesafet kazanayım ve şekillenip görüneyim diye buz olur, demirden de olsa kabını parçalar Beynimizde plânladığımız nice görünmezler, dış âleme intikal edip görünür ve maddî vücut kazanırlar
Eski dönemlerde cinler ve melekler insanlara görünebildiği gibi bu zamanda da görünebilir Nitekim bünyesi müsait olan bazı insanlar cinlerle irtibat kurarak onları görmektedir Bazı veli kullar da melekleri görmesi mümkündür Bunlar tamamen Allahın iradesi ile olabilir

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım(zariyat 56)

İddaa 47)benim tanrım; insanların kendisine ibadet edip, egosunu tatmin etmeye ihtiyacı yoktur

Cevap :

İbadet: “Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirmek, Allah’ın emirlerine boyun eğmek”
İnsan tepeden tırnağa acz ile kaplı Ne saçının ağarmasını durdurabiliyor, ne tırnağının uzamasını Ve insan baştan ayağa ihtiyaç dolu Saça muhtaç; o olmadı mı bir yanı noksan kalıyor İnsan alına muhtaç; kaşa, göze, kirpiğe muhtaç Dudağa, çeneye, gırtlağa muhtaç Geçelim bütün bunları ve ayaklarımıza varalım İnsan ayağa muhtaç; topuğa, parmağa, tırnağa muhtaç
İşte ibadet, insana aczini ve fakrını hatırlatan, kul olduğunu, başıboş olmadığını ders veren en ulvî vazife İnsan bir taraftan kendi aczine ve fakrına bakar, sonra her şeyi onun için ve ona göre terbiye eden Rabbinin bu sonsuz ihsanlarına karşı nasıl şükredeceğini bilemez hâle gelir Bu hâl onu el bağlamaya götürür, bel bükmeye götürür, yüz sürmeye götürür Bunu yapmayan insan kendinin gâfilidir, kİşte insanı bu gafletten korumak ve kurtarmak üzere nazil olan bir İlâhî Ferman:
“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine nâil olasınız” (Bakara suresi, 21)
Babamıza itaat etmeyi vicdanî bir görev sayıyoruz Niçin? Babamız olduğu için Annemize isyandan sakınıyoruz Niçin? Annemiz olduğu için İşte âyet-i kerime bizim vicdanımıza hitab ediyor: “Rabbinize ibadet edin” diye emrediyor Çünkü o sizi terbiye etmiştir Babanızın yediği gıdayı beyaz kan hâline o getirmiş, sizi ana rahminde bir nutfe olarak rahim duvarına o yapıştırmış ve oradaki dokuz aylık terbiyenizi safha safha hep o icra etmiştir Şimdi ise bir başka rahimdesiniz: Kâinat Burada da sizi terbiye eden, besleyen, büyüten, yedirip içiren ancak O’dur
O halde, “Niçin ibadet ediyorsun?” şeklindeki bir sorunun cevabı da “Rabbim emrettiği için” şeklinde olacaktır Bu emri tutmanın pek çok da faydası vardır; gerek dünyada, gerek âhirette Ama ibadet bu faydalar için yapılmaz Bunlar meselenin hikmet yönüdür

Bakara / 138 Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandıkAllah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin)

"İNSAN BAŞIBOŞ BIRAKILACAĞINI MI SANIYOR?" (KIYAMET SURESİ, 36)

"BİZ GÖĞÜ, YERİ VE BU İKİSİ ARASINDA OLANLARI OYUN OLSUN DİYE YARATMADIK" (ENBİYA SURESİ, 16)

“ALLAH O BÜYÜK MAHKEMEDE, İNSANIN UNUTTUĞU ŞEYLERİ TEK TEK SAYACAKTIR” (MÜCADELE SURESİ, 6)

İddaa 48) benim tanrım; benim binlerce hakkım yenirken, "her işte bir hayır vardır" safsatasını savunmaz

Cevap :
Dinimizde tevekkül(üzerine düşeni yaptıktan sonra Allaha göüvenmek), dinamik bir bekleyişi ifade etmektedir Yani tevekkül bir şey yapamama sebebi ile acizlik değildir Aksine kendine düşeni yaptıktan sonra Cenab-ı Hakkın takdirini beklemektir Yani tevekkül Allah (cc)'ın dur dediği yerde durmaktır Tevekkül eden kişi resmin bütününü kavrayamasa da Allah'a (cc) duyduğu güven sebebi ile kendinden istenen o duruşu gerçekleştirmesidir Zaten kader bir süre sonra resmin bütününe ait ip uçlarını ona göstererek tevekkülünün kendine nasıl bir kazanç sağladığına şahit kılmaktadır

Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır Allah yaptıklarınızdan haberi olandır (Al-i İmran Suresi, 180)

(Deveni bağla ve sonra Allah’a tevekkül et!)

(De ki: Allahü teâlâ, dilemedikçe, kendime hiçbir fayda ve zarar getirmeye, kâdir değilim) [Araf 188]

(Allahü teâlâya hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah aç kalkıp, akşam tok dönen kuşlar gibi sizi de rızıklandırırdı) [Tirmizi]

İddaa 49) -benim tanrım; gönderdiği dinin, parça parça mezheplere ayrılmasına musade etmez

Cevap :

Evet, dinimiz bölünmeyi, parçalanıp ayrılmayı yasaklamıştır Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Hep birlikte Allah’ın ipine [Kur’an-ı kerime, İslamiyet’e] sımsıkı sarılın! Parçalanıp ayrılmayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün! Hani siz birbirinize düşmandınız da, O, kalblerinizi birbirinize ısındırmıştı İşte O’nun [İslam] nimeti sayesinde din kardeşi olmuştunuz Hem siz, bir ateş çukurunun tam kenarındayken, oradan [Cehenneme girmekten] de sizi O kurtarmıştı İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz) [Âl-i İmran 103]
Peygamber efendimiz de, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, 72’si Cehenneme gidecektir) buyuruyor Buna rağmen müslümanlar bölük pörçük olmuştur Her grup, (Bizim yolumuz doğru) diyor Kur’an-ı kerimde de, (Her fırka, her grup doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir) buyuruluyor (Müminun 53, Rum 32)
Her grup, kendilerinin doğru olduğunu sandığı için, kendi çatılarının altında birleşilmesini istiyor Bunun için birleşme imkânı olmuyor Birleşilse hakla batıl karışmış olur Bu gruplardan sadece bir fırka doğru yoldadırO da ehli sünnet ve cemaat fırkasıdırBu fırka Hanefi,Şafii,maliki ve Hanbeli mezheplerinden oluşur
Mezhepler hakkında geniş bilgi için

http://wwwdinimizislamcom/detayasp?id=5

http://wwwsorularlaislamiyetcom/cat/151/mezheblerhtml


İddaa 49) benim tanrım; din istaimarlarının, dini kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmasına musade etmez

Cevap :

Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır" derler Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara! (BAKARA/79)
Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz Ve onlar için acı bir azab vardır (Bakara Suresi, 174)


(Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden riyakârlar çıkar Sözleri baldan tatlıdır Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur) [Tirmizi]


İddaa 50) benim tanrım; eğer gerçekten peygamberler mucize göstermişlerse, günümüze ulaşan bir kanıt bırakmalıydı

Cevap :

Bilimsel ve Ayrıntılı bilgi:http://wwwkuranmucizelericom/bilimsel_mucizeler_indexhtml ve
http://wwwmucizelercom/

1- HzMuhammed aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü Kur’an-ı
kerimdir

2- En büyük mucizelerinden birisi de, Mirac mucizesidir

3- Meşhur mucizelerinin en büyüklerinden birisi de, Ay’ı ikiye ayırmasıdır Bu mucize, başka hiçbir Peygambere nasip olmamıştır Muhammed aleyhisselam elli iki yaşında iken, Mekke’de Kureyş kâfirlerinin elebaşıları yanına gelip, (Peygamber isen Ay’ı ikiye ayır) dediler Muhammed aleyhisselam, herkesin ve hele tanıdıklarının, akrabasının iman etmelerini çok istiyordu Mübarek ellerini kaldırıp dua etti Allahü teâlâ, kabul edip, Ay’ı ikiye böldü Yarısı bir dağın, diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü Kâfirler, Muhammed bize sihir yaptı dediler İman etmediler

Bu mucize ile ilgili âyet-i kerimenin meali şöyle:
(Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı Onlar [müşrikler] bir mucize görünce hemen yüz çevirirler ve "Eskiden beri devam ede gelen bir sihir [büyü] derler) [Kamer 1,2]

4- Muhammed aleyhisselam, bazı gazalarında, susuz kalındığı zaman, mübarek elini bir kaptaki suya sokmuş, parmakları arasından su akarak, suyun bulunduğu kap devamlı taşmıştır Bazen seksen, bazen üçyüz, bazen binbeşyüz, Tebük Gazasında ise, yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve kullanmışlardır Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur

5- Hayber gazasında, önüne zehirlenmiş koyun kebabı koyduklarında, (Ya Resulallah, beni yeme, ben zehirliyim) sesi işitildi

6- Medine’de, mescid-i nebevide dikili bir hurma kütüğü vardı Resulullah hutbe okurken, bu direğe dayanırdı Buna Hannane denirdi Minber yapılınca, Hannane’nin yanına gitmedi Ondan ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler Minberden inip, Hannane’ye sarıldı Sesi kesildi (Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar ağlardı) buyurdu

7- Mübarek eline aldığı çakıl taşlarının ve tuttuğu yemek parçalarının arı sesi gibi, Allahü teâlâyı tesbih ettikleri çok görülmüştür

8- Bir gün, bir köylüyü imana davet etti Müslüman bir komşumun vefat etmiş kızını diriltirsen, iman ederim dedi Mezarına gittiler İsmini söyleyerek kızı çağırdı Kabir içinden ses işitildi ve dışarı çıktı (Dünyaya gelmek ister misin?) buyurdu (Ya Resulallah! Dünyaya gelmek istemem Burada babamın evindekinden daha rahatım Müslümanın ahireti, dünyasından daha iyi) dedi Köylü bunu görünce, hemen imana geldi

9- Tirmizi ve Nesai’nin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü a’ma bir kimse gelip, ya Resulallah, Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın dedi (Kusursuz bir abdest al! Sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!) duasını okumasını buyurdu Adam, abdest alıp dua etti Hemen gözleri açıldı Bu duayı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına kavuşmuşlardır

10- Medine’de, minberde hutbe okurken, bir kimse, ya Resulallah! Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor İmdadımıza yetiş dedi Ellerini kaldırıp, dua eyledi Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar toplandı Hemen yağmur başladı Birkaç gün devam etti Yine minberde okurken, o kimse, ya Resulallah! Yağmurdan helak olacağız deyince, Resul aleyhisselam, tebessüm etti ve (Ya Rabbi! Rahmetini başka kullarına da ihsan eyle!) buyurdu Bulutlar açılıp, güneş göründü

11- Cabir bin Abdullah diyor ki, çok borcum vardı Resulullaha haber verdim Bahçeme gelip, hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı (Alacaklılarını çağır, gelsinler!) buyurdu Her birine hakları verildi Yığından bir şey eksilmedi

12- Bir kadın, hediye olarak bal gönderdi Balı kabul edip, boş kabı geri gönderdi Kap bal ile dolu olarak geri geldi Kadın gelerek, (ya Resulallah! Hediyemi niçin kabul etmediniz?Acaba günahım nedir?) dedi (Senin hediyeni kabul ettik Gördüğün bal, Allahü teâlânın hediyene verdiği berekettir) buyurdu Kadın çocukları ile aylarca yediler Hiç eksilmedi Bir gün yanılarak balı başka bir kaba koydular Oradan yiyerek bitirdiler Bunu, Resulullaha haber verdiler (Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi) buyurdu

İddaa 51) benim tanrım; başka bir dine tabi olan bir insanın, hayatında ne kadar adil olursa olsun, bu kişi/kişiler için "cehennemde yanacaktır" diye hüküm göndermez

Cevap :

İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman sahibi olmak gerekir Bir kâfirin yaptığı hiçbir iyiliğin Allah katında kıymeti yoktur, hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İmansızların yaptıkları faydalı işler, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül gibidir Ahirette o işlerin hiçbir faydası olmaz) [İbrahim 18]

(Kıyamette onların yaptıkları her işi toz duman ederiz) [Furkan 23]

(Kıyamette en çok ziyana uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir) [Kehf 103–104]
(İslam dininden başka din isteyenlerin, dinlerini Allah kabul etmez Bunlar ahirette en büyük zarara uğrayacaklardır) [Al-i İmran 85]
Cennete girmenin şartlarının ne olduğunu, Allahü teâlâ açıkça bildirdi Cennete gitmenin şartı imanlı, yani Müslüman olmaktır
Bu iki kaideye göre, Allah’a imanın sahih olabilmesi için imanın altı rüknünün tamamına Kur’an’ın bildirdiği gibi inanılması gerekiyor Zira ins ve cinne Allah’ı tanıtan en son ve en mükemmel kitap odur; hiçbir tahrife ve değişikliğe uğramayan yegâne semavî kitap da odur


Kulların günah bağışlayabileceklerini sanarak onların karşısına geçip para verip tövbe edenlerin inancı Kur’anî mânâda Allah inancı değildir

“De ki, O Rahman benim Rabbimdir Ondan başka ilâh yoktur Ben O’na dayandım Tövbem de O’nadır” (Ra’d Suresi, 30)
 

.Filozof

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
İddaa 52) -benim tanrım; insanlara ahirette cennet-cehennemi sunuyorken, hayvanlar için hiçbirşey sunmaması olanaksızdır

Cevap :

Ruh bâkî kalacağına göre, bütün hayvanların ruhları kendilerine mahsus alemde bâkî kalacaktır Süleyman (as) Hüdhüdü, Ashab-ı Kehfin köpeği hem ruhu, hem de cesedi ile birlikte Cennete gidecektir


Diğer hayvanların da ruhları cennete girecektir Ve ayrıca her bir tür mahlukun ara sıra kullanacağı bir cesedinin bulunacağı bildirilmektedir Onların Cennetteki hayatını, nerede, nasıl bulunacaklarını ise Ancak Cenab-ı Hak bilir Çünkü o âlemin gerçek keyfiyetine bizim idrakimiz kâfi gelmez


Abdullah bin Ömer, Ebu Hureyre ve İmam Mücahid in bu ayetin tefsirlerine göre, Cenabı Hak mahşer gününde hayvanları alıp ödeştirecek, sonra da onlara, "Toprak olun" buyuracak, sonunda onların hepsinin bedenleri toprak olacak, ruhları ise bakı kalacaktır Hayvanların cehennem azabından kurtulmalarına gıpta ile bakan kâfirler, kendilerinin de toprak olmalarını arzu edeceklerdir

hayvanların ruhları bâki kalacağını ve Süleyman Aleyhisselamın hüdhüdü ve karıncası, Salih Aleyhisselamın devesi, Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi (bk Alûsî, Ruhu’l-Beyân, 5/226; Kurtubî, 1/372) bazı özel hayvanların hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve her bir hayvan nevinin ara sıra istimâl için birtek cesedi bulunacağı, rivâyetlerden anlaşılmakla beraber; hikmet, hakikat, rahmet ve rubûbiyet öyle iktiza ederler

İddaa 53) benim tanrım; cinsel ayrımcılık yapmaz


Cevap :


İslamda cinsel ayrımcılık yokturKadın ve erkek için belirli sınırlar vardır bu sınırlar aşılmadığı sürece istenildiği gibi cinsel ilişkiye girilir

(Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı olandır Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan benim) [Nesai]

"Eşleriniz sizin nesil yetiştiren tarlanızdır Tarlanıza dilediğiniz şekilde varın Kendiniz için ilerisini düşünerek hazırlık yapın

Allah’ın haram kıldığı şeylerden korunun ve O’nun huzuruna varacağınızı iyi bilin (Ey Resulüm)! Mü’minleri müjdele!" (Bakara, 2/223)

Rivayet olunduğuna göre Yahudiler, "Bir kimse karısının önüne arkasından yaklaşarak cinsel birleşmede bulunursa, doğacak çocuğu şaşı olur" derler ve bunun Tevrat'ta olduğunu söylerlermiş,
Resulullah (asm)'a bu aktarılmış, "Yahudiler yalan söylüyorlar" buyurmuş ve şu âyet inmiş: "Ey erkekler kadınlarınız sizin tarlanızdır"

Kadınlar sizin ekinliğinizdir, siz onlara insan ve Müslüman tohumları ekip ürün olarak nesil, döl yetiştireceksiniz Öyle ise tarlanıza (tarla anlamı unutulmamak ve ekin yerinden olmak şartıyla) dilediğiniz taraftan, hangi pozisyonda isterseniz gidiniz Ve bununla birlikte kendiniz için ilerisini gözetip ona göre ihtiyatlı bulununuz, sadece şehvetinizi söndürmekle meşgul olmayıp geleceğiniz için salih ameller ile hazırlık görünüz Ve Allah'a isyandan sakınınız da eğri yola gitmeyiniz Ve biliniz ki, siz mutlaka Allah'a kavuşacak, O'nun huzuruna çıkacaksınız Dolayısıyla yüzünüzü güldürecek şeyler kazanın da rezil olacağınız şeylerden kaçının(Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri)

(Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim

SON


“ALLAH O BÜYÜK MAHKEMEDE, İNSANIN UNUTTUĞU ŞEYLERİ TEK TEK SAYACAKTIR” (MÜCADELE SURESİ, 6)


"DE Kİ: RABBİNİZDEN SİZE HAK (GERÇEK) GELMİŞTİR ARTIK DİLEYEN İNANSIN, DİLEYEN İNKAR ETSİN" ( KEHF SURESİ, 29 )


"BEN CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA İBADET ETSİNLER DİYE YARATTIM" SURESİ,) "BİZ GÖĞÜ, YERİ VE BU İKİSİ ARASINDA OLANLARI OYUN OLSUN DİYE YARATMADIK" (ENBİYA SURESİ, 16)


"İNSAN BAŞIBOŞ BIRAKILACAĞINI MI SANIYOR?" (KIYAMET SURESİ, 36)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt