BOSTAN'DAN NASİHATLER VE DEDİKODU ÜZERİNE
Dünyada dünyanın cefasından kurtulmuş bir insan varsa o da halka karşı kapısını kapamış olandır, ister mürai olsun, ister öz gönüllü,, halkın dilinden kimse kurtulamaz. Melek gibi göklere uçsan bile gene kötü fikirlinin biri eteğine sarılır. Çalışmakla, çabalamakla Dicle'nin-önünü kesebilirsin de kötü fikirlinin dilini bağlıyamazsın.
Birtakım arsız kimseler toplanırlar:-"Filânca kuru sofudur, falanca ekmek düşmanıdır" diye dedikodu ederler.
Varsın elâlem seni hiçe saysın, sen Hakka» tapmaktan yüz çevirme. Kulundan Yüce Allah razı olduktan sonra bunlar razı olmamışlar, ne çıkar?
Halkın fenalığını düşünen kimsenin Allah'dan haberi yoktur. Çünkü onun bunun kavgasını etmekten O'nın yoluna girememiştir. Buyüzden, ilk adımda yanlış yol tutanlar, yolların bir makama ulaştıramazlar.
Bir sözü iki kişi dinler; fakat aralarında-melekle şeytanın arasındaki kadar fark vardır. Bunlardan biri o sözü öğüt diye kabul eder, öteki beğenmez, kusur aramaktan öğüt dinlemeye fırsat bulamaz.
Kapkaranlık yerde çaresiz kalmış bir insan dünyayı parlatan güneşten ne anlar? Aslan da olsan, tilki de olsan, yiğitlikle, yahut kurnazlıkla bu dedikodulardan kurtulamazsın:
Meselâ sohbete pek tahammülü olmıyan bir kimse tutup halvet köşesine şekilse, "Yaptığı iş riyadır, hiledir: insanlardan şeytan gibi kaçıyor" diyerek onun zemmini ederler.
Güleryüzlü, sıcakkanlı adamı namuslu veya takva sahibi olarak tanımazlar. "Dünyada Firavun varsa odur!" diye çekiştirerek derisini yüzerler. Yoksulun biri yana yakıla ağlasa, "mutsuz, uğursuz!" derler. Yoksul adam sıkıntı içinde kalsa devletsizliğine, mutsuzluğuna yorarlar.
Saadet eli yufka, sermayesi az birinin payesi yüceliverse, kinlerinden ona karşı zehirli dişlerini gıcırdatırlar; "Zaten bu alçak dünya soysuzlara yâr olur!" derler. Elinde bir iş görseler, seni hırslı, dünyaya tapıcı sayarlar. Elini işten çekip gayretini kessen, dilenci tabiatlı, hazıra konucu olduğunu söylerler.
Güzel söz söylersen saçmalarla dolu bir davul, susarsan hamamdaki nakış olursun. Başkalarına tahammül edenleri adam yerine komazlar. Seyahat etmemiş bir âbidi, gezmiş olan arkadaşları adam yerine komazlar; "Yuvasından ayrılmamış. Onda hüner, bilgi, düşünce ne gezer?" derler. Cihan görmüş olanın ise, "Eğer başı dönük, talihi ters biri varsa odur. Devletten birazcık nasibi olsaydı felek onu şehirden şehire sürmezdi..." diye derisini yüzerler.
Ayıp görücü kişi, Hele birisi öfkeyle yerinden fırlamıyagörsün: Sersem, kara fikirli olur. Yahut bir kimsenin yüküne katlansın: Haysiyetsiz derler. Cömerde, "Yeter dağıttığın! Yarın bir elin önünde, bir elin ardında kalacak" diye öğüt verirler.
Ne halkın cefasından çirkinler kurtulabilir, ne de güzeller çirkin sözlü alçaklardan.
Selâmet köşesinde kim oturabilmiştir? Peygamberimiz bile halkın fenalığından kurtulamadı. Hattâ duymuşsundur: Benzeri, ortağı, eşi olmıyan Allah (c.c.) için putperestler neler demezler...
Velhasıl dünyada kimse kimsenin elinden kurtulamaz. Dile düşen için biricik çare sabretmektir.
Bakara 45
Ey müslümanlar, sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz ki bu görev de Allah'a gönülden saygı duyanlardan başkasına zor ve ağır gelir.
Dünyada dünyanın cefasından kurtulmuş bir insan varsa o da halka karşı kapısını kapamış olandır, ister mürai olsun, ister öz gönüllü,, halkın dilinden kimse kurtulamaz. Melek gibi göklere uçsan bile gene kötü fikirlinin biri eteğine sarılır. Çalışmakla, çabalamakla Dicle'nin-önünü kesebilirsin de kötü fikirlinin dilini bağlıyamazsın.
Birtakım arsız kimseler toplanırlar:-"Filânca kuru sofudur, falanca ekmek düşmanıdır" diye dedikodu ederler.
Varsın elâlem seni hiçe saysın, sen Hakka» tapmaktan yüz çevirme. Kulundan Yüce Allah razı olduktan sonra bunlar razı olmamışlar, ne çıkar?
Halkın fenalığını düşünen kimsenin Allah'dan haberi yoktur. Çünkü onun bunun kavgasını etmekten O'nın yoluna girememiştir. Buyüzden, ilk adımda yanlış yol tutanlar, yolların bir makama ulaştıramazlar.
Bir sözü iki kişi dinler; fakat aralarında-melekle şeytanın arasındaki kadar fark vardır. Bunlardan biri o sözü öğüt diye kabul eder, öteki beğenmez, kusur aramaktan öğüt dinlemeye fırsat bulamaz.
Kapkaranlık yerde çaresiz kalmış bir insan dünyayı parlatan güneşten ne anlar? Aslan da olsan, tilki de olsan, yiğitlikle, yahut kurnazlıkla bu dedikodulardan kurtulamazsın:
Meselâ sohbete pek tahammülü olmıyan bir kimse tutup halvet köşesine şekilse, "Yaptığı iş riyadır, hiledir: insanlardan şeytan gibi kaçıyor" diyerek onun zemmini ederler.
Güleryüzlü, sıcakkanlı adamı namuslu veya takva sahibi olarak tanımazlar. "Dünyada Firavun varsa odur!" diye çekiştirerek derisini yüzerler. Yoksulun biri yana yakıla ağlasa, "mutsuz, uğursuz!" derler. Yoksul adam sıkıntı içinde kalsa devletsizliğine, mutsuzluğuna yorarlar.
Saadet eli yufka, sermayesi az birinin payesi yüceliverse, kinlerinden ona karşı zehirli dişlerini gıcırdatırlar; "Zaten bu alçak dünya soysuzlara yâr olur!" derler. Elinde bir iş görseler, seni hırslı, dünyaya tapıcı sayarlar. Elini işten çekip gayretini kessen, dilenci tabiatlı, hazıra konucu olduğunu söylerler.
Güzel söz söylersen saçmalarla dolu bir davul, susarsan hamamdaki nakış olursun. Başkalarına tahammül edenleri adam yerine komazlar. Seyahat etmemiş bir âbidi, gezmiş olan arkadaşları adam yerine komazlar; "Yuvasından ayrılmamış. Onda hüner, bilgi, düşünce ne gezer?" derler. Cihan görmüş olanın ise, "Eğer başı dönük, talihi ters biri varsa odur. Devletten birazcık nasibi olsaydı felek onu şehirden şehire sürmezdi..." diye derisini yüzerler.
Ayıp görücü kişi, Hele birisi öfkeyle yerinden fırlamıyagörsün: Sersem, kara fikirli olur. Yahut bir kimsenin yüküne katlansın: Haysiyetsiz derler. Cömerde, "Yeter dağıttığın! Yarın bir elin önünde, bir elin ardında kalacak" diye öğüt verirler.
Ne halkın cefasından çirkinler kurtulabilir, ne de güzeller çirkin sözlü alçaklardan.
Selâmet köşesinde kim oturabilmiştir? Peygamberimiz bile halkın fenalığından kurtulamadı. Hattâ duymuşsundur: Benzeri, ortağı, eşi olmıyan Allah (c.c.) için putperestler neler demezler...
Velhasıl dünyada kimse kimsenin elinden kurtulamaz. Dile düşen için biricik çare sabretmektir.
Bakara 45
Ey müslümanlar, sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz ki bu görev de Allah'a gönülden saygı duyanlardan başkasına zor ve ağır gelir.