cennettalibi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 9 Tem 2011
- Mesajlar
- 81
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 79
Soru: Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.
Biz Gazze Selefîleriyiz. Başımıza gelen sıkıntıları biliyorsunuz. Eziyetler, tutuklamalar, işkenceler ve daha neler neler… Bildiğiniz üzere Ebu Nur el-Makdisi (rh) “Camileri savunan yiğit kimseler kalmayınca gelecekte Selefiler gizli hareket edecekler” demişti. Buna mukabil İslam tarihi boyunca İslâma davet eden kimselerin şartlar uygun olduğu zaman davetlerini açıktan yaptığını da biliyoruz. Abdullah b. Mesud, Ebu Zer Gıffarî ve daha öncesinde Muhammed Mustafa (s)’in yaptığı gibi…
Gizlilik ve gizlenmek hangi konularda caizdir? Menheci, plan ve programları da kapsar mı? Yoksa sadece belirli zamanlarda ve belirli konular için mi geçerlidir?
Diğer taraftan fikrimizi ve akidemizi açığa vurmamız ve insanları açıktan davet etmemiz vacip midir? Yoksa kişilerin güç yetirebilmesine göre değişir mi?
Cevap: Aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhu.
Bismillahirrahmanirrahim.
Hamd yalnızca Allah’a aittir. Salat ve selam Allah’ın rasulunun üzerine olsun.
Allah (sb) mübarek eylesin. Faydalı ilim peşinde koştuğun için bu konudaki istek ve gayretini artırsın. Bize ve sizlere salih ameller işlemeyi nasip etsin. (âmin)
Değerli kardeşim! Öncelikle belirtmeliyim ki Allah (sb)’nın yoluna davet etmek Selefi Salihinin menhecidir. Basiretli, doğru ve güzel bir şekilde Allah (sb)’ya davet etmek, hayatın vazgeçilmez zaruretlerindendir. İnsanın davete olan ihtiyacı, yeme ve içmeye duyduğu ihtiyaçtan daha fazladır. Zira insanlığın dünya ve ahiret mutluluğu, rahat ve huzuru bu davete bağlıdır. Allah (sb)’ya davet etmenin vacip olduğu Kitap ve sünnetten birçok delille sabittir.
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (3 Ali İmran/104)
“De ki: İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” (12 Yusuf/108)
“Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.” (16 Nahl/125)
“Rabbine davet et! Asla müşriklerden olma!” (28 Kasas/87)
“Rabbine davet et! Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.” (22 Hac/67)
“İşte onun için sen dâvet et ve emr olunduğun gibi dosdoğru ol! Onların heveslerine asla uyma!” (42 Şura/15)
Allah (sb), Rasulullah (s) ve ona tabi olan müminlerin Allah’a davet eden kimseler olduğunu beyan etmiştir. Hiç şüphesiz Rasulullah (s)’e tabi olmak ve onun yolundan yürümek tüm müslümanlara vaciptir.
“Andolsun ki Rasulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (33 Ahzab/21)
Alimler Allah’a davetin farz-ı kifaye olduğunu açıkladılar. Müslümanlardan bir grup bu görevi yerine getirirse diğerlerinden sorumluluk kalkar. Artık davet onlar için müekked sünnet, salih bir amel olur. Eğer insanlar daveti tamamen terk ederlerse hepsi günahkâr olur ve davet herkese vacip olur. Öyleyse her insan gücü yettiğince, takâti nispetince davete sarılmalıdır.
Günümüzde sahih menhece davet eden kimselerin sayısı oldukça az olduğundan dolayı insanların ihtiyacını karşılayamıyor. Bu nedenle günümüzde sahih menhece davet etmek, farz-ı ayndır. Herkes gücü nispetinde bu farzı yerine getirmelidir. Hiç şüphesiz Allah (sb) hiç kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez.
Ayrıca ilmi gizlemek haramdır. İnsanların ihtiyaç duyduğu bir ilmi gizlemek alimler için asla caiz değildir. Allah (sb) şöyle buyurmuştur:
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” (2 Bakara/159)
“Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (2 Bakara/174)
“Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!” (3 Ali İmran/187)
İnsanların muhtaç olduğu her ilim (özellikle de tevhid ve tevhide dair hususlarda) onlara açıklanmalı ve bildirilmelidir. Taki halka ulaşacak rabbani alimler bulunup farz-ı kifaye yerine getirilene kadar…
Cemaatin yapısını ve faaliyetlerini gizlemek ile Allah (sb)’nın dinine daveti gizlemeyi birbirine karıştırmamak gerekir. Birincisinde sıkıntı ve baskılar arttığında gizliliğe riayet etmek mümkündür. Ancak Allah (sb)’nın dinine davetin bildirilmesi ve gizlenmemesi gerekir. Aynı zamanda hak üzerinde durmaya gücü yetmeyen zayıf kimselerle kendilerine uyulan ilim erbabını birbirinden ayırmak gerekir. Birinci gruptakiler için takiyye yolunu tutmak caiz iken ilim ehli için hakkı söylemek ve bundan dolayı başa gelecek eziyetlere katlanmaktan başka bir yol yoktur. Bu konuda herkesin kendi kapasitesince ve konumunun gerektirdiği şekilde hareket etmesi gerekir.
Rasulullah (s) hakkı haykırıyor, tevhidi ilan ediyor ve Allah’ın dinini tebliğ ediyordu. Rasulullah (s)’in tebliği gizli yapması caiz değildi. Çünkü o kendisine uyulan imamdı. Yine sahabilerden azimete sarılıp müşriklere Kuran’ı ulaştırmak için tebliği açıktan yapanlar olduğu gibi imanını gizlemese de tebliği gizleyenler mevcut idi.
Gazzedeki kardeşlerimize gelince… Hamas hükümetine ikinci kez kolay bir av ve kolay bir lokma olmamak için bu işi gizli yapmaları gerekir. Ancak bununla birlikte davetin gerekleri yerine getirilmeli ve insanlardan (Allah’ın dinine ait) hiçbir bilgi gizlenmemelidir. Unutmamak gerekir ki gizlilik, cemaatin yapısı ve faaliyetleri hususunda olur. İnsanları Allah’ın dinine davet etmede gizlilik yoktur. Bilakis gerekli tedbirleri alarak ve kontrollü olarak davete sarılmak ve daveti yerine getirmek gerekir. Mesela tebliğ için kendisinden hayır beklenen şahısları seçmek, daveti kabul etmesi ümit edilen ve karşı gelmeyecek, münakaşa etmeyecek kimselerin seçilmesi ya da tebliğ için münasip vakit ve mekanların gözetilmesi gibi tedbirlerin alınması gerekir.
Sonuç olarak; davet esnasında dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
1. Davet esnasında güzel bir üslupla hikmetli ve güzel sözler söylemek
2. Daveti tedrici olarak yerine getirmek
3. Bilinen her bilgi herkese söylenmemelidir. Ali b. Ebi Talib (r) "İnsanlara anlayabilecekleri şeyleri söyleyiniz! Siz hiç Allah ve Rasulü'nün yalanlanmasını arzu eder misiniz?" demiştir.
4. Öncelikle en önemli konulardan başlanmalıdır. İnsanlar tevhidin "t" sinden bihaberken onlara akidenin furû meselelerinden bahsetmek asla düşünülemez.
Davet esnasında bu şartlara riayet edilmez ise davetin istenen sonucu vermesi beklenmemelidir. Hatta insanların Allah’ın dinine karşı nefret duymalarına dahi sebep olunabilir.
Hiç şüphesiz tevfik (başarı) Allah (sb)’dandır. Velhamdulillahi Rabbil âlemîn.
Cevap VerenTevhid ve Cihad Minberi
Şer'i Fetva Kurulu Komisyon Üyesi
Şeyh Ebu Velid el-Makdisi