Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Daveti yüklenecek bir cemaatın bulunmasının farziyeti (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
DAVETİ YÜKLENECEK BİR CEMAATIN BULUNMASININ FARZİYETİ
Şeran, bir cemaattan istenen şeyin ne olduğu sınırlandırılıp ortaya koyulduktan sonra, cemaatı ilgilendiren ma’rufu emretme, münkerden alıkoyma işi de sınırlandırılır. Biz burada şer’i hükümlerin bir kısmını ikame etmek için çalışan veya fakir fukaraya yardım etmek için bir araya gelen veya vaaz ve irşad işine yönelen, cami ve mescitler bina eden, Kur'an talimi yapan v.b. kurum, kuruluş, dernek ve bir cemaattan söz etmiyoruz. Biz, görevi müslümanların hayatında İslâm’ı uygulayacak olan Hilâfeti ikame etme metodu ile dini bir bütün olarak ikame etme işini omuzlarına alan bir cemaattan söz ediyoruz. Hilâfetin derdi, şeriatın emrettiği bütün ma’rufları müslümanların hayatında var etmek, şeriatın nehyettiği tüm münkerleri izale etmek, bir bütün olarak içerde İslâm’ı uygulamak ve dünyaya taşımaktır.

Gerçek şu ki; şeriat onun varlığıyla tahakkuk eden onun yokluğuyla hayatta etkinliği kalmayan çok büyük ve pek önemli işleri İslâm Devleti'ne yüklemiştir. İslâm Devleti'ni kurmak için çalışan cemaat, içinde bulunduğu çalışmanın hükmünü ve önemini gerçekleştirmeye çalıştığı şeyin öneminden almaktadır ki bu da İslâm Devleti'ni kurmaktır. İslâmi hayatı yeniden başlatmak için çalışan bir cemaatın günümüzde mevcut olmaması, Müslümanların, ikamesi ancak devletin mevcudiyetiyle mümkün olacak olan bütün farzları hafife aldıklarını ve oturmakla ne kadar büyük bir günah işlediklerini göstermektedir.

Unutulmamalıdır ki; İslâm Devleti'ni kurarak İslâmi hayatı yeniden başlatmak için çalışmayanlar; zani zina ettiğinde, hırsız çaldığında, yönetici zulmettiğinde, kadınlar giyinik çıplaklar şeklinde caddelerde dolaştıklarında, fesat çoğalıp cihad durduğunda, kafirler müslümanlara hükmettiğinde, küfür yayılıp ma’ruf zayıfladığında, işte bütün bu durumlarda günahkar olmaya devam ederler. Çünkü bütün bu başı boşluluklar ve münker hadiseler, Müslümanların Allah'ın kendilerine farz kıldığı, razı olduğu Raşid Hilâfeti ikame etmemeleri ve onu ihmal etmelerinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki onunla işler yoluna girer, şeriat Müslümanların hayatına onunla tatbik edilir. Müslümanların nefislerine İslâm çekirdeği onunla ekilir, takva ve ihsan onunla biçilir. Soysuzlaşmış durumların değiştirilmesi ve tashihi cemaatın yapması gereken şer’i bir farzdır. Ümmeti, bulaştığı tembellik ve uyuşukluktan kurtararak onu geçmişteki izzet ve şerefine kavuşturup diğer milletler arasında birinci sınıf ve aynı zamanda hidayet bahşeden ümmet konumuna getirmek her cemaatın başta gelen vecibesidir.

Hangi sevap müslümanları içinde bulundukları bu durumdan kurtarmaktan daha büyük olabilir? Hani Rasul (s.a.v.) şöyle demişti:

“Allah'ın, seninle birini hidayete erdirmesi, sana kırmızı deve sürülerinden daha hayırlıdır.”

Müslümanların topyekün işlerinin düzeltilmesi ve helak olmaktan kurtarılmaları, ayrıca küfür ile olan mücadelesinde galip gelmesini sağlayacak cihadla, fetihle insanların bölük bölük dine girmesine sebep olacak bir çalışmanın ecri acaba ne kadar büyük olur! Rasul (s.a.v.)'e, Allah yolunda cihad yapmaya muadil bir amelden sorulduğunda; “Hayır yok dedi. Sonra da: mücahitler cihada çıktıkları andan itibaren mescide kapanıp ara vermeden ibadete durabilir, mücahitler dönene kadar iftar yapmadan oruç tutabilir misin? dediğinde, buna kimin gücü yeter? denmiştir." Allah katındaki mertebesi, kadri ve kıymeti işte böyle yüce olan cihad için aynı zamanda Rasulullah (s.a.v.):

“Cihadın en faziletlisi, zalim sultan karşısında söylenen hak sözdür.”

“Şehitlerin efendisi Hamza b. Abdulmuttalib ve zalim imama ma’rufu emredip münkerden nehyettiğinden dolayı öldürülen adamdır.” dememiş midir?!

Müslümanların içinde bulundukları bu vahim durumu idrak ettikten sonra onları yok olup gitmeye terk etmek caiz midir? Kaldı ki;

“Müslümanlar bir vücut gibidir. Herhangi bir organ rahatsızlanıp şikayet ettiğinde, bir vücudun diğer organları onu rahatlatmaya ve korumaya koşarlar.”

“Müslümanlar bir binanın tuğlaları gibi birbirine bağlıdırlar.” Durum ortadadır, ya büyük bir ecir ya da apaçık bir günah Müslümanlar hakkında söz konusudur. İslâm'ın her farzı gibi ikame edilmeyi bekleyen bu farz da onu işleyene ecir, onu terk edene de günah verecektir.

Biz, İslâm'a daveti yüklenen cemaattan kastımızın İslâm'ın bir veya bir kaç cüzünü ikame etmeye davet eden cemaatlar olmadığını tekrar hatırlatmak istiyoruz. Bilakis biz Raşid Hilâfet metoduyla İslâm’ı bir bütün olarak ikame etmeyi kendine hedef seçen bir cemaatı kastediyoruz.




Var Olması İstenen Cemaatın Özellikleri



Yukarıda denildiği gibi Raşid Hilâfet metoduyla İslâmi hayatı yeniden başlatacak fiili bir çalışma içinde olan bir cemaatın mevcudiyetinin şer’i bir vecibe olduğu muhakkaktır. Zira;








“Sizden hayra davet eden, ma’rufu emredip münkerden alıkoyan bir cemaat bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.” ayeti kerimesi buna delalet etmektedir. Bu ayette Allah Sübhanehu ve Teâla, hayra davet eden, ma’rufu emredip münkere engel olan en az bir cemaatın bulunmasını müslümanlara bir farzı kifaye olarak emretmektedir.

Islm'a Davet - DAVET YKLENECEK BR CEMAATIN BULUNMASININ FARZYET
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt