Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı

B)idrak'ın yüceliğine eremiyorsanız
inkar'ın basitliğinden sıyrılınızB)
Çok sevdiğiniz ve uzun süredir görüşemediğiniz bir
arkadaşınızın çok uzaklardan geldiğini haber aldığınızı düşünün. Çok
seviniyorsunuz, içiniz içinize sığmıyor,onu o kadar özlemişsinizki...
Ona söyleyecek ve onunla paylaşacak o kadar çok şeyiniz var
ki... Zaten herkesin birbirini kolay kolay anlayamayacağının da
farkındasınız hani. Ve özene bezene evinizde hazırlıklar
yapıyorsunuz. Onu rahat ettirmek için elinizden gelen her şeyi
yapmaya çalışıyorsunuz.
ki... Zaten herkesin birbirini kolay kolay anlayamayacağının da
farkındasınız hani. Ve özene bezene evinizde hazırlıklar
yapıyorsunuz. Onu rahat ettirmek için elinizden gelen her şeyi
yapmaya çalışıyorsunuz.
Onu o kadar çok seviyor ve değer veriyorsunuz
ki; bunu da her zaman, her vesileyle göstermek istiyorsunuz.
Bütün hazırlıklarınızı tamamladıktan sonra kendisini
telefonla arıyorsunuz ve davet ediyorsunuz evinize. Hem de bütün
samimi duygularınızla ve en içten dileklerinizle...
ki; bunu da her zaman, her vesileyle göstermek istiyorsunuz.
Bütün hazırlıklarınızı tamamladıktan sonra kendisini
telefonla arıyorsunuz ve davet ediyorsunuz evinize. Hem de bütün
samimi duygularınızla ve en içten dileklerinizle...
Arkadaşınız da
sizi çok özlediğini, görmeyi çok arzuladığını fakat çok önemli işleri
çıktığını söyleyip affınıza sığınarak özrünü beyan ettikten sonra,
“İnşallah başka bir zaman” diyor. İnsanlık hali deyip olgunlukla
karşılıyorsunuz.
sizi çok özlediğini, görmeyi çok arzuladığını fakat çok önemli işleri
çıktığını söyleyip affınıza sığınarak özrünü beyan ettikten sonra,
“İnşallah başka bir zaman” diyor. İnsanlık hali deyip olgunlukla
karşılıyorsunuz.
Bir başka hafta yine bütün hazırlıklarınızı yaparak,
onun hoşuna gidecek güzel bir ortam hazırladıktan sonra tekrar davet
ediyorsunuz. Fakat, yine özür beyan ederek affınıza sığınıyor.
onun hoşuna gidecek güzel bir ortam hazırladıktan sonra tekrar davet
ediyorsunuz. Fakat, yine özür beyan ederek affınıza sığınıyor.
“Aksilikler işte” diyor, “O kadar gelmeyi istediğim halde hep bir
şeyler çıkıyor. Oysa seni ne kadar çok sevdiğimi bilirsin” diyor.
Aksilikler gelince de hep böyle üst üste gelir zaten diyorsunuz
içinizden.
şeyler çıkıyor. Oysa seni ne kadar çok sevdiğimi bilirsin” diyor.
Aksilikler gelince de hep böyle üst üste gelir zaten diyorsunuz
içinizden.
Bir başka zaman yine çağırıyorsunuz dostunuzu. Fakat
bu sefer yine önemli ve acil işlerini sıralıyor peş peşe, yine özür
diliyor. Onu görme heves ve heyecanınızın kırılarak azaldığını fark
ediyorsunuz.
bu sefer yine önemli ve acil işlerini sıralıyor peş peşe, yine özür
diliyor. Onu görme heves ve heyecanınızın kırılarak azaldığını fark
ediyorsunuz.
Tekrar eski günleri hatırlayıveriyorsunuz. Geçirdiğiniz
o içten ve candan, samimi, birbirinin yardımına tereddütsüz koşan ve
birbiri için elinden gelen her şeyi hiç düşünmeden yapmaya çalışan
iki dost. Ne kadar da güzel günler yaşanmış ve bir o kadar da
mutluluklar ve acılar paylaşılmıştı.
o içten ve candan, samimi, birbirinin yardımına tereddütsüz koşan ve
birbiri için elinden gelen her şeyi hiç düşünmeden yapmaya çalışan
iki dost. Ne kadar da güzel günler yaşanmış ve bir o kadar da
mutluluklar ve acılar paylaşılmıştı.
Hayır, hayır. O kötü düşüncelerden hemen
vazgeçiyorsunuz. İşin doğrusu tahminlerinizde yanılmak istiyorsunuz.
Ve fakat, o çok, çok sevdiğiniz ve değer verdiğiniz arkadaşınız, siz
onunla her görüşmek istediğinizde, her davet ettiğinizde farklı
farklı bahanelerle özürler dilemesine rağmen resmen sizden kaçıyor.
Ve hasbelkader görüştüğünüzde ise, sizi ne kadar çok sevdiğini pişkin
pişkin söylemeyi de ihmal etmiyor hani.
Bütün bu gelişmelerden sonra ne düşünürsünüz?..
vazgeçiyorsunuz. İşin doğrusu tahminlerinizde yanılmak istiyorsunuz.
Ve fakat, o çok, çok sevdiğiniz ve değer verdiğiniz arkadaşınız, siz
onunla her görüşmek istediğinizde, her davet ettiğinizde farklı
farklı bahanelerle özürler dilemesine rağmen resmen sizden kaçıyor.
Ve hasbelkader görüştüğünüzde ise, sizi ne kadar çok sevdiğini pişkin
pişkin söylemeyi de ihmal etmiyor hani.
Bütün bu gelişmelerden sonra ne düşünürsünüz?..
Dostunuza olan sevginizde hiçbir değişiklik olmaz; hiçbir şey olmamış
gibi devam mı edersiniz yine, yoksa ateş mi püskürürsünüz veya bir
kalemde siler misiniz defterden ya da aklınıza gelen bütün kötü
sıfatları yakıştırır mısınız ona?
gibi devam mı edersiniz yine, yoksa ateş mi püskürürsünüz veya bir
kalemde siler misiniz defterden ya da aklınıza gelen bütün kötü
sıfatları yakıştırır mısınız ona?
Oysa ki siz, bir defa bile olsa,
böyle bir şey yapmamaya ciddi gayret ederdiniz değil mi? Kazara
yapsanız da; ne kadar da üzülür, ne kadar mahcup olurdunuz değil mi?..
Her ne düşünürseniz düşünün dostunuzun yaptığı şey
gerçekten hem büyük bir kabalık, hem bir kadirşinassızlık, hem de bir
nankörlük örneğidir maalesef...
böyle bir şey yapmamaya ciddi gayret ederdiniz değil mi? Kazara
yapsanız da; ne kadar da üzülür, ne kadar mahcup olurdunuz değil mi?..
Her ne düşünürseniz düşünün dostunuzun yaptığı şey
gerçekten hem büyük bir kabalık, hem bir kadirşinassızlık, hem de bir
nankörlük örneğidir maalesef...
bizim için hayal kırıklığı olarak da
kabul etsek, sürpriz olarak da kabul etsek hakikat budur.
Aynı şeyi biz yapıyoruz desem inanır mısınız? Evet
maalesef biraz farklı da olsa, az bir farkla da olsa, aslında hep
aynı şeyi yapıyoruz. Hem de toplum olarak çoğumuz aynı şeyi
yapıyoruz.
kabul etsek, sürpriz olarak da kabul etsek hakikat budur.
Aynı şeyi biz yapıyoruz desem inanır mısınız? Evet
maalesef biraz farklı da olsa, az bir farkla da olsa, aslında hep
aynı şeyi yapıyoruz. Hem de toplum olarak çoğumuz aynı şeyi
yapıyoruz.
Bir tarafta, bırakalım fani ve kusurlarla dolu bir
şahsı; her şeyin sahibi, her şeyin Rabb’i ve Yaratıcısı, her gün
binlerce hediyelerle bizi memnun eden, bizi bizden daha çok düşünen
ve bizi hakkıyla seven, merhamet eden ve sevdiğini her vesileyle
gösteren, Rahmetini her şeyde, her yerde tecelli ettiren; azametini
Himayala dağlarından, kainattaki milyarlarca galaksilere; atomun
partiküllerinden, dev nebulalara varıncaya kadar her bir şeyde
gözlerimizin önüne seren Sultan-ı kainat,
şahsı; her şeyin sahibi, her şeyin Rabb’i ve Yaratıcısı, her gün
binlerce hediyelerle bizi memnun eden, bizi bizden daha çok düşünen
ve bizi hakkıyla seven, merhamet eden ve sevdiğini her vesileyle
gösteren, Rahmetini her şeyde, her yerde tecelli ettiren; azametini
Himayala dağlarından, kainattaki milyarlarca galaksilere; atomun
partiküllerinden, dev nebulalara varıncaya kadar her bir şeyde
gözlerimizin önüne seren Sultan-ı kainat,
bizi; bir gün, üç gün, beş
gün değil, her gün ama her gün beş defa huzuruna davet etmesine
rağmen her gün nankörce yüz çevirmiyor muyuz? Bizi her defasında aynı
sıcaklık ve şefkatle çağıran Rabb-i Rahimimizden her seferinde
çeşitli bahanelerle kaçmıyor muyuz? Nelerin uğruna, nelerin
hatırına...
gün değil, her gün ama her gün beş defa huzuruna davet etmesine
rağmen her gün nankörce yüz çevirmiyor muyuz? Bizi her defasında aynı
sıcaklık ve şefkatle çağıran Rabb-i Rahimimizden her seferinde
çeşitli bahanelerle kaçmıyor muyuz? Nelerin uğruna, nelerin
hatırına...
Oysa lafa gelince, Onu ne kadar da nihayetsiz sevdiğimizi
söylüyoruz. Sevgi kelimesini herkes de üstelik, ne kadar çok
kullanıyor, ne kadar da çok “kullanıyor !!”
söylüyoruz. Sevgi kelimesini herkes de üstelik, ne kadar çok
kullanıyor, ne kadar da çok “kullanıyor !!”