Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
DAVA ADAMI
Nerde o yiğitler ki gür,
sesi dünyayı bürür
dur dese kalpler durur
yürü dese dağlar yürür”
sesi dünyayı bürür
dur dese kalpler durur
yürü dese dağlar yürür”
İnsan hayatına sığmayacak işler yapan insanlar var... Eski bir binanın taş duvarında, taşların arasından bir filiz çıkıyor ve çiçek açıyor. Bu çiçek, içinde bulunduğu şartları hiçe sayıyor. “Bu duvarda toprak yok, su yok, güneş, rüzgâr beni hırpalar” demiyor. Çiçek, şartlara meydan okuyarak yeşeriyor. Lisan-ı hal ile diyor ki: “Allah bana ‘yeşer’ dedi, ben de yeşerdim. Sonuç ve şartlar ne olursa olsun...” İşte dava adamı budur!
“Daha kaç yıl bekleyeyim senin kapında
yağımda zincir, boynumda kement
beni de piştiğin hicran kabında
kadar kaynat ki, buhara benzet.”
yağımda zincir, boynumda kement
beni de piştiğin hicran kabında
kadar kaynat ki, buhara benzet.”
Birkaç damla su, buharlaşır. O buhar bulutlara yükselir, bulutlarla bütünleşir. Güneş, rutubetli havaya vurunca, gökkuşağı meydana gelir. Ve güneşin yedi rengi gökkuşağında açıkça görünür. Sonra yağmur yağar... Göklerle yer evlenir. Bin bir çeşit rızıklar, yeryüzüne bir halı gibi serilir. Canlıların yüzü güler.
İnsanın iki yönü vardır. Biyolojik yön ve ilmî yön. Bir kısım insanlarda biyolojik yön uzunken, bazı insanlarda ilmî yön uzundur. İstanbul müftüsü, daha sonra da Diyanet İşleri Başkanı olan Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’yı ziyarete gitmiştim. Büyük bir oda ve yerde bir yatak; yatağın içinde Müftü Efendi oturmuş, yorganı da sırtına almış, belli ki üşüyor...
Tefsir yazıyordu. Dedi ki: “Şu tefsiri bitireyim de öyle öleyim. Allah’tan duam budur.” Ömer Nasuhi Bilmen Hoca 90 yaşına kadar yaşamışsa, yazdığı eserlerin ömrü belki 300, belki 500 senedir...
İslâm’a köle olan, her türlü esaretten kurtulmuştur. Taş duvarların arasında olan mahkûm, iman ile şükreder, hayal ile dünyayı dolaşır. Sabır ile hakkına razı olur. İnancını yerine getiremeyen insan, her yerde mahkûmdur. Davalar bazen hapishanelerde, bazen mezarlıklarda yükselir.
Dava adamları. Çokları bu dünyadan gitti. Fakat iz bıraktılar. Medeniyet onların elinde parladı. İnsaniyet, onların hayatından ilham aldı. Dava adamı ufka yürür. Konaklanacak her yeri geçer. O, ufku yakalamak için yürür...
Merak edenler, âlimlerin, sanatkarların ne kadar yaşadıklarını ve yaptığı işleri liste halinde çıkarsınlar. İnsanın ömrü yıllarla değil, yaptığı işlerle ölçülmelidir.
Şinasi lise mezunu... Namık Kemal ortaokul mezunu... Bediüzzaman hiç okula gitmemiş. Üniversiteye giden pek çok ilim adamı vardır. Fakat onların pek azı eser bırakmıştır.
“Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar.
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar...
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar...
Vicdanını Paris’e Moskova’ya satanlar
Küfür diye bakarlar senin dualarına.”
Küfür diye bakarlar senin dualarına.”
Bir zamanlar dünyanın en geri, en vahşi milleti olan Avrupalıları bugünkü duruma getirenler, dava adamlarıdır.
Kedi, aslangiller familyasındandır. Ama 40 tane kedi bir araya gelse, bir tane aslan etmez. İşte dava adamı bu demektir.