Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cuma sohbeti (1 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Dünya rahatlık yeri değildir

İçinde yaşamakta olduğumuz dünya rahatlık ve saadet yeri değildir. Bir gün huzur bulsak, birkaç gün huzursuz oluruz. Bizim hiçbir sıkıntımız olmasa bile, sevdiklerimizden birinin sıkıntıları bizi üzer.
Hasan-ı Basrî hazretleri buyuruyor: “Dünyada rahatlık bekleme, görürsen onu kârdan say. Yolda para bulmuş gibi.” Bir diğer tavsiyesi de şöyledir: “Yarının sıkıntısını bu güne yükleme! Her günün sıkıntısı zaten kendine yeter. Âdem aleyhisselâm dünyaya sürgün olarak gönderildi. Mükâfat olarak, terfi ederek gelmedi.”
Dünya eğer rahatlık yeri olsaydı, en fazla Peygamberler buna kavuşurdu. Halbuki en çok sıkıntıyı, üzüntüyü onlar çekmişlerdir.
Âdem aleyhisselâm asırlarca gözyaşı döktü. Nuh aleyhisselâm ile alay edildi, hakaretlere maruz kaldı. Gemi yapımında ne büyük sıkıntılar çekti.
İbrahim aleyhisselâmı ateşe attılar, yakmak istediler. Kendi öz ve biricik evladını kurban etmekle emrolundu. Oldukça ağır bir imtihandı bu. Denilseydi ki, çocuğunu birine kestir veya dağdan yuvarla parçalansın, yine daha kolay olurdu. Fakat emir kendi elinle kurban edeceksin.
Yakub aleyhisselâm Yusuf’una o kadar çok ağladı ki, mübarek gözleri kapandı. Yusuf aleyhisselâmın da imtihanı ağırdı; kuyuya atılması, köle olarak satılması, çirkin teklifle karşılaşması ve daha sonrasında da zindana girmesi...
Musa aleyhisselamın Firavun’dan çektikleri, memleketinden kaçışı, gurbet ellere gidişi, oralarda on sene çobanlık yapması gibi...
Eyyüp aleyhisselâmın hastalığı, bundan dolayı O’na îmân edenlerin mürted olması ve O’nu terk etmesi, evlatlarının vefatı, bütün servetinin yok olması yanında senelerce yatağın esiri olması...

PEYGAMBERİMİZİN ÇEKTİKLERİ
İsa aleyhisselâmın barınacak bir yuvasının olmaması ve fakirlikle hayat geçirmesi. Yahudilerden, putperestlerden gördüğü ezâ ve cefalar...
Zekeriyya aleyhisselâm ile Yahya aleyhisselâmın şehid edilmeleri...
Bizim Peygamberimiz aleyhisselâmın çektiği sıkıntılar diğerlerinden daha fazla idi. Tâif seferinde gördüğü hakaret, çocuklara taşlatıldıkları, mübarek ayakkabılarının kanla dolması ve onlara beddua etmemeleri.
Uhud muharebesinde çok sevdiği amcaları Hz. Hamza ve diğer eshabının şehid olmaları gibi dayanılması çok zor sıkıntılar...
Demek ki, içinde yaşadığımız şu dünya keyf sürmek, rahat etmek yeri değildir. Nimetlerinde bile sade lezzet yoktur. Hem dişim olsun hem de ağrımasın dersek olmaz.
Dünyada rahatlık beklemek, seraptan su beklemeye benzer. Hayal kırıklığından başka insana bir şey vermez.
Bir adam arkadaşına dua eder ve der ki; Allah sana dünyada hiç sıkıntı vermesin. O da sen benim ölümümü istiyorsun der. Dünyada yaşayıp da sıkıntı çekmemek hiç mümkün müdür?

GÖZÜNÜ TOPRAK DOYURUR...
Nasıl rahatlığa kavuşulur. Değişen istikrârsız bir hayat yaşamaktayız. Hiç kimse kendinden emin değildir. Herkes halinden şikayetçi, kavuştuğu nimetleri az görür, gözü başka nimetlerde. Gözünü toprak doyurur ancak.
Bütün insanlarda korku vardır. Ölüm korkusu, hastalık korkusu, fakirlik korkusu, sevdiklerinden ayrılma korkusu. Korku!.. Korku!.. Korkularla geçen bir hayatın ne tadı olur?
Hadîs-i şerîfte buyuruluyor: “Ne kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin! Kimi seversen ve ne kadar seversen sev, bir gün ayrılacaksın! Ne yaparsan ve nasıl yaşarsan yaşa, karşılığını göreceksin!..”
Bir diğer Hadîs-i şerîfte buyuruluyor: “Mü’min insan ne kadar nasiplidir; Nimete kavuştuğu zaman şükreder sevap kazanır. Hastalıklara, sıkıntılara maruz kaldığı zaman da sabreder yine sevap kazanır.”
Sabredersek sıkıntılarımız azalır, rahatlarız, üstelik büyük sevap kazanırız. Sabretmezsek, hastalığımız, sıkıntılarımız artar, günâhkâr oluruz.
Hazreti Ali (radıyallahü anh) birine şöyle nasihatta bulunur: “Sabredersen kalemin yazdığı olur, sevap kazanırsın. Sabretmezsen yine kalemin yazdığı olur, günah kazanırsın!”
Takdîr-i ilâhi ne ise o olur. Dünya da, içindekiler de bâkî değildir. Ne gâm bâkî, ne sürûr demişler.

Alıntı
M.SAİD ARVAS
Türkiye gazetesinden..
 

AY-YA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ara 2008
Mesajlar
2,370
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
beğenerek okudum çok güzel bi paylaşımm Rabbim bizlere sabır etmeyi nasip etsinnn ..emeine yüreğine sağlık hayırlı cumalar..
 

belgin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
250
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
selamun aleyküm çok güzel bir yazı Allah razı olsun inşallah
Allah'a emanet olun hayırlı cumalar
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
selamünaleyküm kardeşim hayırlı cumalar...
Allah razı olsun çok güzel bir paylaşımdı....herşeyin başı sabırdır...

selam ve dua ile kalın...

 

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Allah razı olsun kardeşim.. çok güzel bir yazı ..cumaya yakışır türden..:)
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
selamun aleyküm çok güzel bir yazı Allah razı olsun inşallah
Allah'a emanet olun hayırlı cumalar

Amin efendim.Hak teala cümlemizden razı olsun.Rızasına uygun olmayan işlerden,sözlerden,hallerden muhafaza buyursun.Cuma gününün hatırı için günahlarımızı afv buyursun İnşallahü teala.Sizin de Cuma'nız mübarek olsun..
Arabî mısra’ tercemesi:

Bir kimse ki, bu düâya âmîn diye,
Hak teâlâ, o kula rahmet eyleye!
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
selamünaleyküm kardeşim hayırlı cumalar...
Allah razı olsun çok güzel bir paylaşımdı....herşeyin başı sabırdır...

selam ve dua ile kalın...


Amin efendim.Cenab-ı Mevla cümlemizden razı olsun.sabreden dağları aşmış sabretmeyen düz yolda şaşmış demiş atalarımız.Sizde Selametle kalın..
 

burakpetek

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
slm ben burak cuma akşamınız mubarek olsun
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Topraktan geldik, toprağa dönüyoruz

Topraktan geldik, toprağa dönüyoruz

Yeryüzünde yaşayan bütün insanların babası ve ilk Peygamber Hz. Âdem aleyhisselâm doğrudan doğruya topraktan yaratıldı. Bizler de dolaylı bir şekilde topraktan yaratıldık.
Yemek zorunda olduğumuz bütün gıdalar, ya bitkilerden veya hayvanlardandır. Her ikisi de topraktan çıkmaktadır.
Tâhâ sûresi 55. âyet-i kerîmede meâlen şöyle buyurulmaktadır: “Sizi topraktan yarattık, tekrar toprağa döneceksiniz. İkinci bir defa daha sizi topraktan çıkaracağız.”
Yaratılış gayemiz, Rabbimizi tanımak, O’na ibâdet etmek içindir. Melekler O’nu tanıyor ve ibâdet ediyorlardı. Onlar kendi istekleri ile değil, yaratılışları icâbı Allahü teâlâyı tanıyorlar ve emirlerini hiç aksatmadan yerine getiriyorlar. Rabbimiz, öyle bir varlık olsun istedi ki, kendi arzuları ile îmân etsinler, O’nu tanısınlar, haramlardan sakınsınlar.
İmtihan için dünyaya geldik, imtihan salonundayız. İmtihan bitince salon terk edilir.
Ölüm hepimizi yakalayacak, varacağımız yer topraktır. Arkadaşlarımız böcekler, konuşacaklarımız Münker ve Nekir melekleri, karyolamız mezar, devamlı duracağımız yer toprak, uğrak yerimiz kıyamet, son varacağımız yer ise Cennet veya Cehennemdir.
Böyle olunca da, en çok düşünülmesi gereken şey, ölüm olmalıdır.
Ölüme hazırlıklı olan rahata kavuşur, saâdete erer. Uzak olan gelmeyecek olandır. Mutlaka gelecek olan ise, yakındır.
Cum’a sûresi 8. âyet-i kerîmede meâlen: “De ki; Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüme mutlak yakalanacaksınız; Sonra; görüleni de görülmeyeni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir” buyurulmaktadır.
Bir Arap şairi, bir beytinde şöyle demektedir: “Topraktan yaratıldım, dirildim, hareket edebiliyorum, konuşabiliyorum, konuşulanları anlıyorum. Sonra ölü olarak tekrar toprağa döndüm. Sanki hiç topraktan çıkmamış gibi oldum, yalnız bir fark var: Topraktan çıkarken günahsızdım. Toprağa bir sürü günahla giriyorum.”

MUTLULUK ARAYIŞI...
İnsanlar mutluluk arıyor. Bu arayışı yeni de değildir. Yaratıldığından beri onu arıyor. Bu arayışı kıyamete kadar da sürecektir.
Mutlu insan, halinden memnun ve geleceğinden emin olandır. Bunun tersi de; mutsuzluk ve huzursuzluktur.
Gelecek endişesi, insanları mutsuzluğa iten en önemli husustur. Dikkat edilirse, dünyada birçok huzursuzluğun temelinde bu endişeler yatmaktadır.
Ölümden korkan, ölümü, yolunda onu bekleyen ve mutlaka yakalayıp parçalayacak bir canavar zanneden adam nasıl mutlu olur? Kaçışı ve kurtuluşu mümkün olmayan bir akıbet hepimizi bekliyor.
Îmânlı olarak sâlih amel işleyenler, ölümden korkmazlar. Hatta severler.
Ebu Süleyman Dârânî rahmetullahi aleyh buyuruyor. Meleklerin en büyük olanı Cebrâil aleyhisselâmdır. Bütün Peygamberlere vahyi ilâhîyi getirendir. O’nu diğer meleklerden daha çok sevmek gerekir. Fakat ben, Azrâil aleyhisselâmı daha çok seviyorum. Çünkü sevdiklerime beni O kavuşturacaktır.
Emevi halifelerinden Süleyman bin Abdülmelik, devrinin büyük âlimlerinden Ebu Hâzım hazretlerine sorar: Biz niçin ölümden korkuyoruz, hiç ölmek istemiyoruz, sebebi nedir? O da şöyle cevap verir: İki sebebi var: Birincisi; siz dünyanızı mamur ettiniz, âhıretinizi harâb ettiniz; hiç kimse mamur yerden, şen yerden virâne yere gitmek istemez. İkincisi ise; siz malınızı dünyada bıraktınız, harcamadınız, hayırlı işlerde kullanmadınız, insan malından ayrılmak istemez. Allah için harcasaydınız, âhırete göndermiş olurdunuz. Malınıza kavuşmak için ölümü severdiniz!..
Hadîs-i şerîfte buyuruluyor: “Lezzetleri yok eden ölümü çok hatırlayınız.” Ölümü hatırlayan kişi, ona hazırlanır. Unutursa, ansızın ölümle karşılaşınca neye uğradığını bilmez. Hazırlıksız olduğu için de büyük sıkıntılarla karşılaşır.
Ölümü hatırlayan herkes kârlıdır; Nimet içinde ise şımarmaz. Kibirlenmez, sahip olduklarını emanet bilir. Hasta ve fakir olan da teselli bulur. Nasıl olsa bu sıkıntılarım bir gün bitecek diye fazla gâm çekmez.
M.SAİD ARVAS
türkiye gazetesi.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt