Konu ile ilgili Aşağıdaki Kararlar Alınmıştır...
6. Aile, sevgi ve dayanışmanın bilfiil yaşandığı, temel insanî ve ahlâkî değerlerin öğrenildiği, din duygusunun geliştiği, vatan ve insan sevgisinin aşılandığı bir ortamdır. Asırlardır her türlü sosyal ve ekonomik sıkıntılar karşısında dimdik ve bir bütün olarak ayakta kalmamız, aile yapımızın sağlamlığı ile yakından ilgilidir. Kuşkusuz aileye verdiğimiz bu önemin altında İslâm’ın aileye yüklediği değer de yatmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm evlenme akdini sorumlulukları ağır bir sözleşme olarak kabul etmiş, evliliği eşlerin karşılıklı sorumluluklarını yerine getirdikleri ve kendilerine düşen ödevleri yapmayı taahhüt ettikleri bir güven sözleşmesi olarak değerlendirmiştir. Tarafların hür iradesi olmaksızın böyle bir sözleşmeden söz edilemez. Ne var ki, çok az da olsa bazı yörelerimizde genç kızlarımızın çocuk sayılabilecek kadar erken yaşlarda zorla evlendirildiği ve bu uygulamanın dine dayandırılmaya çalışıldığı esefle müşahede edilmektedir. Bu yaklaşımın ilmî ve dinî bir temeli yoktur. Öte yandan, evliliğin hiçbir zorlama olmaksızın tarafların özgür iradeleriyle gerçekleşmesi ve denklik de dahil kadınların her türlü hakkının gözetilmesi, ailede kalıcı huzuru ve mutluluğu sağlamanın önemli bir yolu olduğu kadar, İslâm dininin genel ilkelerinin ve Hz. Peygamber’in sünnetinin gösterdiği bir duyarlılığın da gereğidir.
7. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an ve hadislerde yer alan, Müslümanların tarihsel tecrübesinde yer edinen konular hakkında toplumu aydınlatırken, tarihi süreç içindeki yorum, yaklaşım ve uygulama zenginliğini olduğu gibi yansıtmaya çalışmakta, ancak bu zengin mirasın günümüzde nasıl yorumlanması gerektiğini de açık bir şekilde ifade etmektedir. Bu çerçevede Başkanlığımız, günlük hayatta gündeme gelen ve bir yönüyle dinî tecrübe ve geleneği ilgilendiren konuların hukuki ve kazai yönünün ülkemizin mer’i mevzuatı, aile hukukunda ise Medeni Kanun esas alınarak çözülmesi gerektiğine vurgu yapmaya özen göstermektedir. Bu tutumumuz, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığının, hem dinin doğru bilgisiyle toplumu aydınlatma, hem de laiklik ilkesini esas alarak topluma hizmet sunma sorumluluğunun bir gereğidir. Aynı şekilde Başkanlığımız, Kur’an’ın ilgili ayetinin (en-Nisâ 4/3) çok evliliği değil tek eşliliği teşvik ettiğini, hukuken ve toplumsal genel kabul yönüyle tek evliliğin esas olduğu ülkemizde, kadının hakkı korunamadığı, çocukların nesebi ve mirası gibi konularda haksızlıklar söz konusu olduğu ve neticede kadın mağdur edildiği için ikinci evliliğin dinen de pek çok sakıncalar taşıdığını her vesileyle ifade etmektedir.
İL MÜFTÜLERİ SEMİNERİ SONUÇ BİLDİRGESİ
(27 Mayıs 2008, VAN)
6. Aile, sevgi ve dayanışmanın bilfiil yaşandığı, temel insanî ve ahlâkî değerlerin öğrenildiği, din duygusunun geliştiği, vatan ve insan sevgisinin aşılandığı bir ortamdır. Asırlardır her türlü sosyal ve ekonomik sıkıntılar karşısında dimdik ve bir bütün olarak ayakta kalmamız, aile yapımızın sağlamlığı ile yakından ilgilidir. Kuşkusuz aileye verdiğimiz bu önemin altında İslâm’ın aileye yüklediği değer de yatmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm evlenme akdini sorumlulukları ağır bir sözleşme olarak kabul etmiş, evliliği eşlerin karşılıklı sorumluluklarını yerine getirdikleri ve kendilerine düşen ödevleri yapmayı taahhüt ettikleri bir güven sözleşmesi olarak değerlendirmiştir. Tarafların hür iradesi olmaksızın böyle bir sözleşmeden söz edilemez. Ne var ki, çok az da olsa bazı yörelerimizde genç kızlarımızın çocuk sayılabilecek kadar erken yaşlarda zorla evlendirildiği ve bu uygulamanın dine dayandırılmaya çalışıldığı esefle müşahede edilmektedir. Bu yaklaşımın ilmî ve dinî bir temeli yoktur. Öte yandan, evliliğin hiçbir zorlama olmaksızın tarafların özgür iradeleriyle gerçekleşmesi ve denklik de dahil kadınların her türlü hakkının gözetilmesi, ailede kalıcı huzuru ve mutluluğu sağlamanın önemli bir yolu olduğu kadar, İslâm dininin genel ilkelerinin ve Hz. Peygamber’in sünnetinin gösterdiği bir duyarlılığın da gereğidir.
7. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an ve hadislerde yer alan, Müslümanların tarihsel tecrübesinde yer edinen konular hakkında toplumu aydınlatırken, tarihi süreç içindeki yorum, yaklaşım ve uygulama zenginliğini olduğu gibi yansıtmaya çalışmakta, ancak bu zengin mirasın günümüzde nasıl yorumlanması gerektiğini de açık bir şekilde ifade etmektedir. Bu çerçevede Başkanlığımız, günlük hayatta gündeme gelen ve bir yönüyle dinî tecrübe ve geleneği ilgilendiren konuların hukuki ve kazai yönünün ülkemizin mer’i mevzuatı, aile hukukunda ise Medeni Kanun esas alınarak çözülmesi gerektiğine vurgu yapmaya özen göstermektedir. Bu tutumumuz, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığının, hem dinin doğru bilgisiyle toplumu aydınlatma, hem de laiklik ilkesini esas alarak topluma hizmet sunma sorumluluğunun bir gereğidir. Aynı şekilde Başkanlığımız, Kur’an’ın ilgili ayetinin (en-Nisâ 4/3) çok evliliği değil tek eşliliği teşvik ettiğini, hukuken ve toplumsal genel kabul yönüyle tek evliliğin esas olduğu ülkemizde, kadının hakkı korunamadığı, çocukların nesebi ve mirası gibi konularda haksızlıklar söz konusu olduğu ve neticede kadın mağdur edildiği için ikinci evliliğin dinen de pek çok sakıncalar taşıdığını her vesileyle ifade etmektedir.
İL MÜFTÜLERİ SEMİNERİ SONUÇ BİLDİRGESİ
(27 Mayıs 2008, VAN)