Meryem1996
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 26 Haz 2007
- Mesajlar
- 3
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
1.Bölüm
Insan hayatinda önemli bir yeri olan ibadetlerin asil dayanagi inanç sistemidir. Iman olmadan ibadetin varligi düsünülemez. O halde, her seyden önce saglam bir iman temeli olusturulmalidir. Bu temelin en önemli yapi tasi, Allah'a iman olduguna göre, bunun yetiskinler tarafindan yetismekte olan nesillere kazandirilmasi en önemli görevimizdir.
Islam dininde çocugun çok önemli bir yeri ve müstesna bir degeri vardir. Bu nedenle onlara her konuda sevgi ve anlayisla yaklasilmasi, Islami bir prensip oldugu gibi, pedagojik realiteye de uygundur. Çocukluk çaginda ilk yillarin önemi ve sonraki yillara etkisi tartismasiz bir gerçektir. Ilk önemli unsur ailedir. Sonra çevre gelmektedir.
Çocuklugunda Allah ile iliski kurmayi ögrenememis birinin ileride bunu saglikli bir biçimde elde etmesi güç olacaktir. Zaten çocuklarin inanma istekleri, bir ihtiyaç olarak kendini hissettirecektir. Bu ihtiyacini karsilayamayan çocuk, inanci azalmadan doyum yollari arayacaktir. Eger o bunu dogrudan karsilayamiyorsa, dolayli yollarla saglamaya çalisacaktir. Bu da duruma göre çocugun inancini "sahte inanca" dönüstürebilir ve böylece dini isteklerin yerini "sahte istekler" alabilir. Bu nedenle okul öncesi ve sonrasi çocuklarin düsüncelerinin somut düzeyde oldugunu da göz önünde bulundurarak onlari Allah'a yaklastiracak çesitli vasitalar aramak zorundayiz. Yanlis yorumlamalar, asiriliklar, körü körüne baskalarinin arkasindan gitmeler (futbolcu, sanatçi vs.) temelde saglam bir din anlayisina sahip olmayan kisilerde daha kolay ortaya çikmaktadir.
Çocukluk çaginda kisinin çevresine karsi sasirtici bir ilgisi ve meraki vardir. Yillar geçtikçe bu duyarliligin azalacagini, eski canliligini ve tazeligini de kaybedecegini dikkate alarak, ona bu yaslarda doyurucu bilgiler verebilmeliyiz. Bu dönemde çocuga, "içinde yasadigimiz dünya Allah'a aittir, her seyi O yaratmistir, varliklar O'na aittir" duygusunun kazandirilmis olmasi dini egitimin amacina ulasmasi demektir, diyebiliriz.
Çocuk ruhunu ve onun ihtiyaçlarinin nelerden ibaret oldugunu anlamak, çocuklardaki normal gelisme özelliklerini bilmekle mümkündür. Bu alanda bilgi sahibi olmayan anne-babalar ve egitimciler çocuklardan fazla seyler bekleyebilirler veya onlarin kisiliklerini agir sözler ve sert cezalarla düzeltmeye kalkabilirler. Çocugun gelisim evrelerine iliskin özelliklerini bilmemekten dogan bazi egitim hatalari çocukta "Allah inanci"nin yanlis sekillenmesine neden olabilecektir.
Örnegin bir yazarin dedigi gibi: "Allah büyüktür derlerdi. Ben Karadeniz'in kiyisinda büyüdüm. Sordum: "Ne kadar büyüktür? Su denizin ortasinda dursa basi göge deger mi?" Büyüklerim bana öyle kizdilar ki, hiç unutamiyorum."
Çocugun gelisim seyri bilinirse, seviyesine uygun egitimle, ögretim yöntemi bulunabilir. O halde zihne yüklenmek yerine, duygu ve hayalin yogun oldugu bu dünyaya seslenebilmek daha uygun bir yaklasim olarak görülmektedir.
Yukaridaki örnekte oldugu gibi çocuklar bazen Allah hakkinda ilginç, manasiz, uygun olmayan sorular sorabilirler. Iste bu durumda çocuklarin bulug çagina gelinceye kadar dinen sorumlu sayilmadigini dikkat çeken: "Üç kisiden kalem kaldirilmistir: Uyanincaya kadar uyuyandan, buluga erinceye kadar çocuktan ve akli basina gelinceye kadar akli dengesini kaybedenden" (Tirmizi, Hudud, 1; Ebu Davud, Hudud, 16) hadisi hatirlanmali ve çocuk hemen sert bir biçimde elestirilmemelidir. Çocugun yapmis oldugu hatalari düzeltirken, ona sert davranmanin kendisine zarar verecegi, yanlislarini çocugun gönlünü alarak ve ona karsi yumusak davranarak düzeltmek gerektigi bilinmelidir.
Duygusal gelisimi içinde çocuk sevgi ve korku duygulariyla iç içe yasamaktadir. Ancak sevgi onun için vazgeçilmez bir ruhi gidadir. Psikologlara göre çocugun sevgiye olan ihtiyaci, havaya, suya, besine olan ihtiyaci gibidir. Bu nedenle çocuga verilecek her türlü egitimin sevgiye dayali olmasi gerekmektedir.
Allah sevgisi esas alinarak çocugun ümit ve güven duygularini gelistiren bir iman ögretimi, çocuga pek çok yönden fayda saglayacak ve böyle bir egitim sayesinde çocuk, ümit ve nese dolu bir sekilde, hayata sevgi ile bakacaktir. Kisacasi; Kur'an ve hadislerin ruhuna uygun olan; sevgi, merhamet ve müsamahaya dayali bir metotla ögretim takip edilmelidir.
Çocuklar sevgisiz ve güvensiz birakilmamalidirlar. Onlara Allah'in kendi yarattiklari içinde en çok çocuklari sevdigi anlatilabilir. Ayrica Allah'in insanlara yiyecek, giyecek vb. sayisiz nimetleri verdigi, bunun için O'na inanilmasi, sükredilmesi gerektigi herkesten ve her seyden çok O'nun sevilmesi lazim geldigi söylenebilir. Kisacasi insan ancak sevildikten sonra sevebilmektedir. Çocuklugunda yeterli bir sevgi görmeyen insanlarin baskalarini sevmekte zorluk çektikleri bilinmektedir. Bu itibarla basta Allah ve Peygamber olmak üzere dini kavramlari çocuga sevdirebilmek için onu yeterli ve ölçülü bir sekilde sevmek ve bu sevgiyi de hissettirmek gerekir.
Insan ruhu için gerekli olan Allah korkusu ise, ancak çocugun vicdan duygusu gelistikten sonra, bir baska ifadeyle cennet, cehennem ve ahiret... gibi mücerret (soyut) kavramlari anlayabilecek zihin yapisina sahip oldugu zaman telkin edilmelidir. 12 - 13 yaslarindan sonra ve gerektigi zaman ona Allah korkusunun telkini, vicdan gelisimine olumlu katkida bulunacaktir.
Genellikle korkular çocuklarda 2 -3 yaslarinda ortaya çikmaktadir (karanliktan, hayvanlardan, yalnizliktan vs.). Çocuklarin; Allah, cehennem vb. korkularinin olmadigi, bu korkularin genellikle yetiskinlerin hatali telkinlerinden kaynaklandigi görülmektedir. Çünkü hakkinda hiçbir fikre sahip olmadigi, herhangi bir seyi çocuk -telkin vasitasiyla- sevebilir veya ondan korkabilir.
Öfke duygusunun günah oldugu korkusuna kapilan 11 yasindaki çocukta, anksiyete nöbetine (iç sikintisi, panik, huzursuzluk, korku duygusu) rastlanmistir. Yapilan muayene sonucu sebebi anlasilmistir. "Çocuk sabah babasiyla birlikte çarsiya inmek istedigini belirtir. Baba söz verir, fakat çocuk evde olmadigindan onu almadan gider. Çocuk eve gelip babasinin kendisini beklemedigini görünce ona öfke duyar ama belirtmez. Sonra babaya duyulan bu öfke duygusunun günah oldugu korkusuyla panige girer ve anksiyete nöbeti baslar.
Çocuklar, Allah'in her yaramazligi gördügü, kötü hareketleri defterine kaydettigi söylenerek sindirilmeye çalisilmamalidir. O halde, 7 yasindan evvel çocuga uygulanacak cezai müeyyideler ve dolayisiyla telkin edilecek Allah korkusu, onun için ancak caydirici bir unsur olacaktir. Bunun da tesirinin kalici olmasi düsünülemez. Bu nedenle çocuklara küçük yaslarda telkin edilen Allah korkusunun hemen hiçbir faydasi olmayacagi gibi, yerli yersiz yapilan bu telkinlerin birçok zararli sonuçlar doguracagi da unutulmamalidir. Ebeveynlerin çocuklara: "Allah seni tas yapar, gözünü kör eder, cehennemde yakar vs." ifadeleri gerek çocugun ruh sagligi ve gerekse sonraki hayati için zararli olacaktir. Kullarini seven ve onlara sayilamayacak kadar nimetler veren Allah'i, çocugun henüz islenmemis temiz ve sade olan zihninde kizan, ceza ve azap veren biri olarak sekillendirmenin hiçbir dogru tarafi yoktur.
2.Bölüm
Çocuklarin ailelerinden ve çevrelerinden sik sik duyduklari ve kendilerinin de zaman zaman tekrar ettikleri, içerisinde Allah (c.c.) lafzi geçen bir takim deyimler vardir. "Allah, kazadan beladan esirgesin", "Allah rizasi için", "Allah sevdigine kavustursun", "Allahaismarladik", "Allah'a sükürler olsun", "Allah yardimcin olsun", "Allah'im sen bana yardim et" gibi.
Çocuklarimizi bu gibi sözler üzerinde düsündürmeli ve kendilerine o dogrultuda sorular yöneltmeliyiz. Yani, çocugun içinde yasadigi hayattan, en yakinindaki örneklerden hareket edebiliriz. Kademeli sorularla okul sonrasi çocuklarin düsünceleri Allah (c.c.) kavrami üzerinde yogunlastirilabilir. Sonra onlarin hemen hepsinin ezbere bildikleri "Ihlas suresi" hatirlatilabilir ve: "Çocuklar namazda okunan ve sizin de bildiginiz Ihlas suresi vardir. Bu surenin anlami nedir, biliyor musunuz?" sorusuyla dikkatler o sureye çekilerek surenin açiklamasina geçilebilir.
"De ki: "O Allah tektir. Allah Samed'dir. Dogurmamistir ve dogurulmamistir. Hiç bir sey O'nun dengi degildir." (Ihlas, 112/1 - 4)
Çocuklar Allah'a inanmak için ilgi, egilim, arayis ve özlemlerini daha küçük yaslardan beri disariya yansitmaktadirlar. Onlar Allah'a inanirlarken itiraz etmeden, kuskulanmadan, nedenini arastirmadan inanmaktadirlar. Ancak surasi ifade edilmelidir ki, çocugun dini inancinin karakteristik özelliklerinden biri de dini gelismenin henüz tam sekillenmemis ve belli prensiplere ulasmamis olmasidir. Buna ragmen çocugun inancinin tabii oldugu da gözden kaçirilmamalidir.
Çocukta kendine yardim edecek ve onu koruyacak "sonsuz bir kuvvet" arayisi vardir. Çocuk sahip oldugu bitmez tükenmez merak duygusuyla henüz isim takamadigi, fakat zamanla ögrenecegi ilahi kuvveti durmadan arar. Çocukta görülen bu arayis ondaki ihtiyacin bir ifadesidir. Zira çocugun bir takim temel ihtiyaçlari vardir. Emniyet, güven, dayanma, korunma, siginma, kabul görme, teslim olma, sevilme bu ihtiyaçlardan en önemli olanlaridir.
Çocuklarin bazi sorulara verdikleri cevaplara bakildiginda onlarin gerek suurlu ve gerek suursuzca olsun, inanmadan yasayamayacaklarini ifade ettikleri görülmektedir. Allah'a inanma istegi genellikle onlarda vazgeçilmez bir istek olarak ortaya çikmakta ve onlar Allah'i gerçek ve kaçinilmaz bir siginak, dayanak ve emniyet kaynagi olarak kabul etmektedirler. Çünkü yasantilari içinde çesitli sinirliliklari ve gerçeklesmeyen isteklerini gören çocuklar, yüce bir kuvvete dua etmeyi kolaylikla kabul etmekte ve dillerinden düsürmedikleri: "Isterdim ki .... ah keske benim olsaydi" gibi cümleler, hemen bir duaya dönüserek "Allah'im ne olur bana .... ver" olabilmektedir.
Okul öncesi dönem çocuklari henüz soyut düsünemediklerinden dolayi, Allah tasavvurlarinin da somut olacagi tabiidir ve kaçinilmazdir. Ayrica çocuklarin Allah kavramini, çevrelerinin ve özellikle ailelerinin kendilerine verdigi biçimde, kendi ruhi güçleriyle isleyerek tasavvur ve idealize etmeye çalistiklari da söylenebilir.
Çocuklarin Allah hakkinda fikir yürütmeye basladiklari dönem 3-4 yas civaridir. Çünkü soru sorma çaginin baslamasiyla çocuk: "Ne, nasil ve neden?" sorulariyla her seyin aslini ögrenmeye çalisacak, bu sorularin bir devami olarak basta: "Allah kimdir, nedir, nasildir, ne kadar büyüktür?" gibi sorularla yaratici gücü aramaya baslayacaktir.
Bu dönem dini dünyaya ilginin altin çagidir. Çünkü merakin merkezi "Allah" kavramidir. Okul öncesi çagdaki çocuklarin zihinlerinde Allah bazen "büyük bir insan", bazen de gökyüzünde oturan "ak sakalli bir dede" olarak sekillenir.
5-6 yaslarindaki çocuklara göre Allah; babasindan da, gördügü daglardan da büyüktür. Hatta ayagi ile bassa bütün mahalleyi kaplayabilir veya denize bassa onun derinligi ayaginin topuklarina bile çikamaz..... Ögrendigi dini kelime ve kavramlari papagan gibi tekrarladigi halde bunlar onun için henüz bir sey ifade etmemektedir.
6 yaslarindan sonra çocuklar kafalarinda tasavvur ettikleri "Yüce kudret"i insanlardan ayirt etmeye baslayacaklardir. Bilhassa Allah'i bir insan gibi tasavvur eden ve O'nu babalari kadar kuvvetli bir varlik olarak tasarlayan çocuklar, babalarinin aciz bir varlik oldugunu ve her seye gücünün yetmedigini yavas yavas idrak edeceklerdir. Böylece onlar Allah'in insanlardan daha farkli ve üstün bir varlik oldugunu anlayacaklardir.
Çocuklarin somut düsünceden, soyut düsünceye geçmeleri için bir süreç gerekmektedir. Duygu, düsünce ve zihni gelisimlerine paralel olarak, onlardaki Allah tasavvuru da zamanla degisecek ve gelisecektir. Ayrica bu sürece anne - babanin da yardimci olmasi, sabirli ve anlayisli davranmasi gerekmektedir.
7 yasindan itibaren çocuklardaki Allah düsüncesi ve tasavvuru bir hayli gelismistir. Bu dönemde çocuklar Allah'in nasil oldugunu kendilerine göre tek kelimelik kisa ifadelerle izah edebilme basarisini gösterebilmektedirler. En azindan Allah'in hem kendilerinin, hem yakinlarinin, hem de diger varliklarin yaraticisi oldugunu ifade edebilmektedirler. Denilebilir ki "7 - 10 yaslari arasindaki yillar çocukta ahlakin istikrarli bir hal almasina yardim edecek olan derin bir dini gelismenin meydana geldigi yillardir.
Dini duygu, istek ve inanç bakimindan kizlarin Allah'i arayislarinin ve O'na siginma arzularinin, erkeklere oranla daha içten ve canli oldugu da tespit edilmistir. Yine arastirmalara göre köylerde, tabiatla bas basa yasayan çocuklarin -kendileri için gerekli olan dini uyarilar yapildigi taktirde- Allah inancinin sehirdeki çocuklara göre daha kuvvetli oldugu görülmüstür.
ÇOCUK VE DİN
Din, bireye hayatını düzene koymak için bazı ilkeler kazandırır. Din eğitimi insana Allah inancını öğreterek hayatının değerini ve üstünlüğünü anlatır. Ona, bedensel zevklerini ve ihtiyaçlarını gidermesi yanında ruhunun isteklerini de dikkate almasını öğretir. Din sosyal gruba iyi ve doğru hedefler gösterir.(1)
Din duygusu evlat olma duygusudur. Bu duygunun çocuktaki ilk konusu ana babadır. Çocuk onlarda bütün tanrısal yetkinliklerini bulur. Fakat hayattaki denemeler,çocuğu, din değilse bile tanrı değiştirmeye, ilkin ana babasına yüklediği üstün özellikleri uzak bir varlığa geçirmeyi zorunlu kılar.(2)
Sorgu çağının hemen ardından, etrafını kuşatan fizik ve sosyal çevreyi keşfetme ve tanıma arzusunda olan çocuğun önde gelen meraklarından biri de ‘Kim tarafından yaratıldığı?’dır. Diğer meraklarda olduğu gibi, bu konuda da çocuk cevabı öncelikle anne ve babasından bekler. Peygamberimiz “ Her kişiye kendi anlayışına göre konuşun” demiştir. Eğer çocuğunuzla sağlıklı bir iletişim kurmak istiyorsanız, belli zamanlarda onun baktığı pencerelerden bakabilmelisiniz. Din konusunda da çocuğun düzeyi düşünülerek hareket edilmelidir.
H. Ayhan’ a göre din konularını zamanından önce ya da sonra yanlış öğretir5sek, hangi yaşta olursa olsun çocuğa veya yetişkin insana iyilik yerine kötülük yapmış oluruz.
Çocuk 4 yaş dolaylarında Allah hakkında fikir yürütmeye başlar. Bu yaş çocuklarının Allah tasavvuru,gelişim özelliklerine ve zihinsel kapasitelerine uygun olarak Allah’ı insana benzetme,insani vasıflarla düşünme şeklindedir.(1)
Din ve Allah ile ilgili kavramlar yaklaşık 4 yaşlarından itibaren soru kalıbı haline getirilirler. Her ne kadar bu yaşta sorulanların da tam bir bilinç ile sorulmadığını anlasak da, sorularda gerçekten anlamak arzusunun bulunduğunu görürüz.4yaş çocuğunun din ile ilgili sorabileceği ve merak içeren cümlelerden bazı örnekler verebiliriz:
“Allah’ın boyu ne kadar?”
“Allah’ın arkadaşları var mı?”
“Her şeyi Allah’ mı yapıyor?”
“Allah’ı neden göremiyoruz?”
“Biz de Allah olamaz mıyız? Keşke biz de Allah olsaydık.”
“Allah’ı neden göremiyoruz? Sen Allah’ı gördün mü?”
Sınırlı düşünce yapısından dolayı, herkesin çok kullandığı ve bilindiğini zannettiği Allah kavramını da sınırlı imkanlarıyla kavramaya çalışır. Özellikle 4 yaşlarında başlayan ilginin oldukça şaşırtıcı olduğu, ailelerin bildiği bir gerçektir.(2) Çocuğun kafasında güçlü ve büyük sıfatlarıyla özdeşleştirdiği ve çevresinde bu sıfatları taşıyan kişilerle somutlaştırdığı bir Allah tasavvuru oluşur.(1)
5-6 yaşlarındaki çocukların kafalarındaki tanrı düşüncesi bir insan gibi tasavvur edilse de onun diğer insanlardan farklı olması gerektiğine ilişkin gizli bir inanç da taşırlar.”İnsan gibi olsa da, en büyük insan olmalı.” diye düşünebilirler.
Okulöncesi dönemde çocuğa göre Tanrı, yaşlı bir erkek olarak,canlı ve hareketli ve bu dünyada olan her şeyle ilişkili biçimde çocukların yararına göre,çocuklar sevinsin diye dünyayı tıpkı bir ustanın yaptığı gibi biçimlendirmiştir.
Çocuklar Tanrının gücünü anlayabilmek için ebeveynlerin muktedir olma gücünü ölçüt olarak alırlar. Onlara göre Tanrı cennette ya da yukarılarda bir yerde oturan birisidir. Yaşlıdır ve bütün organları insanlarınkine kıyasla büyüktür. Bir Süpermen gibi istediği şeyi yapabilir.
Bazılarına göre Allah yalnız yaşar bazılarına göre Allah ile beraber yaşıyor olabilir. Okulöncesi çocukları eğer yakına gelirse -ki gelme ihtimali vardır- o zaman Allah ‘ı görebilir ya da çok iri olması görünmesine mani oluyordur.
Özetlersek çocuk anlayışı için Allah;
Gökyüzünde bir yerde asılı duruyor olabilir. Eğer çok büyükse inmesi tehlikeli olabilir. Çoğunlukla yalnız yaşar ve çoğunlukla erkektir.
1993 yılında 44 çocuk ve anneleri ile yapılan bir araştırma, okulöncesinde bulunan çocukların kendilerini seven dost bir Tanrı’ ya inanmak istediklerini göstermektedir. Bu yaş grubu çocuklarına göre
Tanrı‘nın çocukları sevme nedeni, anne ve babalarının onlardan bekledikleri ile yakından ilgilidir. Anneleri gibi Tanrı’ da onlardan, yemek yemelerini, uslu durmalarını beklemektedir.(2)
7-9 yaş grubu çocuklarda Allah arayışı 10-12 yaş grubuna göre daha etkin görünmektedir. 7 yaşından itibaren çocuklar, Allah’ı kendisinin ve yakınlarının yaratıcısı çok yüce bir varlık olarak tasavvur ederken hala onun gökte olduğunu düşünürler. Ancak 11 yaşından itibaren çocuklar soyut bir yaklaşımla Allah’ ın her zaman her yerde olduğuna inanırlar. Bu bilişsel gelişime koşut olarak, çocuğun getirdiği açıklamalarda, hiç şüphe yok ki anne ve baba modelinin rolü çok büyüktür. Anne ve baba, dini inanç, düşünce ve uygulamalarıyla öncelikle sağlıklı bir model oluşturmalıdır.
Çocuğun soruları yukarıda belirtilen gelişim aşamaları göz önünde tutularak basit fakat doğru ve sade bir dille cevaplandırılmalıdır.(1)
Diyelim ki 4 yaşındaki bir çocuk bir çocuk bir gün “Keşke Allah olsaydık.” Şeklinde bir ifadeyi diline doladı. Dini inançlarınız gereği içinizden gelecek tepki “Hayır, böyle bir şey olamaz!” şeklinde olabilir. Fakat bunu dile getirmeniz, çocuğunuzun size en azından olmak istedikleri konusunda bir daha açılmamasına neden olabilir. Bunun yerine “Vay canına, demek güçlü olmak istiyorsun.” ve ya “Demek görünmez olmak istiyorsun.” diye karşılamak gerekir.
Çocuğunuzun ısrarla “Allah’ı neden göremiyoruz?” dediğinde , “Bizim gözlerimiz küçük, Allah ise çok büyük. Bu yüzden göremiyoruz.” diyebiliriz. Konuya onun açısından bildiği kavramlarla ifade ederek bakmış oluruz. Görülmeyen şeyleri anlatmak için, nefes üfleme deneyi yapabilirsiniz. “Nefesini üfle” deyip görüp görmediğini sorabilir böylece ona bazı şeylerin görülmeden de var olabileceğini anlatabilirsiniz.(2)
Allah ‘ın esirgeyen, her şeyi yaratan ve koruyan bir yüce varlık olduğu anlatılmalı ve çocuğa Allah korkusu yerine Allah sevgisi aşılanmalıdır. Eğer çocuk Allah sevgisine ulaşan bir insan olabilirse, başta insanlar olmak üzere her türlü varlıkları sevecektir. Bu sevgi ise, ona her türlü güçlüğü yenmesine yardımcı olacaktır. İnsanları sevme ve saymanın Allah’ a yaklaşma demek olduğu anlatılmalıdır.
Allah inancı gelişen çocuk kafasındaki sorulara yanıt bulan güven duygusu gelişmiş,dingin, huzurlu bir birey olmaya başlar. Bu nedenle özellikle 7 yaşından başlayarak din konusunda ihtiyacı olan bilgiyi vermek ve olumlu bir model oluşturmak suretiyle çocuğu desteklemek, ebeveynin başlıca görevi olmalıdır.
Allah korkusu terbiye aracı olarak kullanılmalı mıdır?
Allah hakkında henüz hiçbir bilgisi olmayan çocuklara, Allah’ın ceza verici ve korkutucu olduğunu telkin etmek çok yanlış sonuçlar doğurur.
Bazı aileler, Allah korkusunu yanlış bir şekilde terbiye aracı olarak kullanmakta ve bu korkuyu “Annesinin sözünü dinlemeyeni Allah taş yapar!”, “Yemeğini yemeyeni cehennemde yakar!”, “Yalan söyleyenin dilini keser!” gibi cümlelerle çocuğun kafasına sokmaya çalışmaktadır. Bunun sonucunda yanlış bir Allah tasavvuru oluşmakla kalmaz, aynı zamanda sürekli kendini suçlayan ve aşağılayan bu çocuğun ruh sağlığı da bozulur.
Nitekim Mualla Öztürk , aşırı derecede gelişmiş “Allah korkusu” nun ortaya çıkardığı bir takım rahatsızlıkları ele almakta ve çocuğun zamanla yenemediği mikrop, hastalık, ölüm gibi korkularının içinde ve başında Allah korkusunun olduğunu söylemektedir.
Dodurgalı’ya göre, bu duruma meydan vermekten kaçınılmalıdır. Hatta Allah’ın çocuklar için günah yazmadığı sık sık vurgulanarak çocuğun Allah’a yaklaşması temin edilmelidir. Kısaca, çocuğun Allah korkusu yerine Allah sevgisiyle yetişmesi gerekmektedir.
Çocuk, Allah’ın seven, koruyan, hoş gören, affeden, cezadan çok ödüllendiren bir varlık olduğunu öğrenmelidir.(1)
Insan hayatinda önemli bir yeri olan ibadetlerin asil dayanagi inanç sistemidir. Iman olmadan ibadetin varligi düsünülemez. O halde, her seyden önce saglam bir iman temeli olusturulmalidir. Bu temelin en önemli yapi tasi, Allah'a iman olduguna göre, bunun yetiskinler tarafindan yetismekte olan nesillere kazandirilmasi en önemli görevimizdir.
Islam dininde çocugun çok önemli bir yeri ve müstesna bir degeri vardir. Bu nedenle onlara her konuda sevgi ve anlayisla yaklasilmasi, Islami bir prensip oldugu gibi, pedagojik realiteye de uygundur. Çocukluk çaginda ilk yillarin önemi ve sonraki yillara etkisi tartismasiz bir gerçektir. Ilk önemli unsur ailedir. Sonra çevre gelmektedir.
Çocuklugunda Allah ile iliski kurmayi ögrenememis birinin ileride bunu saglikli bir biçimde elde etmesi güç olacaktir. Zaten çocuklarin inanma istekleri, bir ihtiyaç olarak kendini hissettirecektir. Bu ihtiyacini karsilayamayan çocuk, inanci azalmadan doyum yollari arayacaktir. Eger o bunu dogrudan karsilayamiyorsa, dolayli yollarla saglamaya çalisacaktir. Bu da duruma göre çocugun inancini "sahte inanca" dönüstürebilir ve böylece dini isteklerin yerini "sahte istekler" alabilir. Bu nedenle okul öncesi ve sonrasi çocuklarin düsüncelerinin somut düzeyde oldugunu da göz önünde bulundurarak onlari Allah'a yaklastiracak çesitli vasitalar aramak zorundayiz. Yanlis yorumlamalar, asiriliklar, körü körüne baskalarinin arkasindan gitmeler (futbolcu, sanatçi vs.) temelde saglam bir din anlayisina sahip olmayan kisilerde daha kolay ortaya çikmaktadir.
Çocukluk çaginda kisinin çevresine karsi sasirtici bir ilgisi ve meraki vardir. Yillar geçtikçe bu duyarliligin azalacagini, eski canliligini ve tazeligini de kaybedecegini dikkate alarak, ona bu yaslarda doyurucu bilgiler verebilmeliyiz. Bu dönemde çocuga, "içinde yasadigimiz dünya Allah'a aittir, her seyi O yaratmistir, varliklar O'na aittir" duygusunun kazandirilmis olmasi dini egitimin amacina ulasmasi demektir, diyebiliriz.
Çocuk ruhunu ve onun ihtiyaçlarinin nelerden ibaret oldugunu anlamak, çocuklardaki normal gelisme özelliklerini bilmekle mümkündür. Bu alanda bilgi sahibi olmayan anne-babalar ve egitimciler çocuklardan fazla seyler bekleyebilirler veya onlarin kisiliklerini agir sözler ve sert cezalarla düzeltmeye kalkabilirler. Çocugun gelisim evrelerine iliskin özelliklerini bilmemekten dogan bazi egitim hatalari çocukta "Allah inanci"nin yanlis sekillenmesine neden olabilecektir.
Örnegin bir yazarin dedigi gibi: "Allah büyüktür derlerdi. Ben Karadeniz'in kiyisinda büyüdüm. Sordum: "Ne kadar büyüktür? Su denizin ortasinda dursa basi göge deger mi?" Büyüklerim bana öyle kizdilar ki, hiç unutamiyorum."
Çocugun gelisim seyri bilinirse, seviyesine uygun egitimle, ögretim yöntemi bulunabilir. O halde zihne yüklenmek yerine, duygu ve hayalin yogun oldugu bu dünyaya seslenebilmek daha uygun bir yaklasim olarak görülmektedir.
Yukaridaki örnekte oldugu gibi çocuklar bazen Allah hakkinda ilginç, manasiz, uygun olmayan sorular sorabilirler. Iste bu durumda çocuklarin bulug çagina gelinceye kadar dinen sorumlu sayilmadigini dikkat çeken: "Üç kisiden kalem kaldirilmistir: Uyanincaya kadar uyuyandan, buluga erinceye kadar çocuktan ve akli basina gelinceye kadar akli dengesini kaybedenden" (Tirmizi, Hudud, 1; Ebu Davud, Hudud, 16) hadisi hatirlanmali ve çocuk hemen sert bir biçimde elestirilmemelidir. Çocugun yapmis oldugu hatalari düzeltirken, ona sert davranmanin kendisine zarar verecegi, yanlislarini çocugun gönlünü alarak ve ona karsi yumusak davranarak düzeltmek gerektigi bilinmelidir.
Duygusal gelisimi içinde çocuk sevgi ve korku duygulariyla iç içe yasamaktadir. Ancak sevgi onun için vazgeçilmez bir ruhi gidadir. Psikologlara göre çocugun sevgiye olan ihtiyaci, havaya, suya, besine olan ihtiyaci gibidir. Bu nedenle çocuga verilecek her türlü egitimin sevgiye dayali olmasi gerekmektedir.
Allah sevgisi esas alinarak çocugun ümit ve güven duygularini gelistiren bir iman ögretimi, çocuga pek çok yönden fayda saglayacak ve böyle bir egitim sayesinde çocuk, ümit ve nese dolu bir sekilde, hayata sevgi ile bakacaktir. Kisacasi; Kur'an ve hadislerin ruhuna uygun olan; sevgi, merhamet ve müsamahaya dayali bir metotla ögretim takip edilmelidir.
Çocuklar sevgisiz ve güvensiz birakilmamalidirlar. Onlara Allah'in kendi yarattiklari içinde en çok çocuklari sevdigi anlatilabilir. Ayrica Allah'in insanlara yiyecek, giyecek vb. sayisiz nimetleri verdigi, bunun için O'na inanilmasi, sükredilmesi gerektigi herkesten ve her seyden çok O'nun sevilmesi lazim geldigi söylenebilir. Kisacasi insan ancak sevildikten sonra sevebilmektedir. Çocuklugunda yeterli bir sevgi görmeyen insanlarin baskalarini sevmekte zorluk çektikleri bilinmektedir. Bu itibarla basta Allah ve Peygamber olmak üzere dini kavramlari çocuga sevdirebilmek için onu yeterli ve ölçülü bir sekilde sevmek ve bu sevgiyi de hissettirmek gerekir.
Insan ruhu için gerekli olan Allah korkusu ise, ancak çocugun vicdan duygusu gelistikten sonra, bir baska ifadeyle cennet, cehennem ve ahiret... gibi mücerret (soyut) kavramlari anlayabilecek zihin yapisina sahip oldugu zaman telkin edilmelidir. 12 - 13 yaslarindan sonra ve gerektigi zaman ona Allah korkusunun telkini, vicdan gelisimine olumlu katkida bulunacaktir.
Genellikle korkular çocuklarda 2 -3 yaslarinda ortaya çikmaktadir (karanliktan, hayvanlardan, yalnizliktan vs.). Çocuklarin; Allah, cehennem vb. korkularinin olmadigi, bu korkularin genellikle yetiskinlerin hatali telkinlerinden kaynaklandigi görülmektedir. Çünkü hakkinda hiçbir fikre sahip olmadigi, herhangi bir seyi çocuk -telkin vasitasiyla- sevebilir veya ondan korkabilir.
Öfke duygusunun günah oldugu korkusuna kapilan 11 yasindaki çocukta, anksiyete nöbetine (iç sikintisi, panik, huzursuzluk, korku duygusu) rastlanmistir. Yapilan muayene sonucu sebebi anlasilmistir. "Çocuk sabah babasiyla birlikte çarsiya inmek istedigini belirtir. Baba söz verir, fakat çocuk evde olmadigindan onu almadan gider. Çocuk eve gelip babasinin kendisini beklemedigini görünce ona öfke duyar ama belirtmez. Sonra babaya duyulan bu öfke duygusunun günah oldugu korkusuyla panige girer ve anksiyete nöbeti baslar.
Çocuklar, Allah'in her yaramazligi gördügü, kötü hareketleri defterine kaydettigi söylenerek sindirilmeye çalisilmamalidir. O halde, 7 yasindan evvel çocuga uygulanacak cezai müeyyideler ve dolayisiyla telkin edilecek Allah korkusu, onun için ancak caydirici bir unsur olacaktir. Bunun da tesirinin kalici olmasi düsünülemez. Bu nedenle çocuklara küçük yaslarda telkin edilen Allah korkusunun hemen hiçbir faydasi olmayacagi gibi, yerli yersiz yapilan bu telkinlerin birçok zararli sonuçlar doguracagi da unutulmamalidir. Ebeveynlerin çocuklara: "Allah seni tas yapar, gözünü kör eder, cehennemde yakar vs." ifadeleri gerek çocugun ruh sagligi ve gerekse sonraki hayati için zararli olacaktir. Kullarini seven ve onlara sayilamayacak kadar nimetler veren Allah'i, çocugun henüz islenmemis temiz ve sade olan zihninde kizan, ceza ve azap veren biri olarak sekillendirmenin hiçbir dogru tarafi yoktur.
2.Bölüm
Çocuklarin ailelerinden ve çevrelerinden sik sik duyduklari ve kendilerinin de zaman zaman tekrar ettikleri, içerisinde Allah (c.c.) lafzi geçen bir takim deyimler vardir. "Allah, kazadan beladan esirgesin", "Allah rizasi için", "Allah sevdigine kavustursun", "Allahaismarladik", "Allah'a sükürler olsun", "Allah yardimcin olsun", "Allah'im sen bana yardim et" gibi.
Çocuklarimizi bu gibi sözler üzerinde düsündürmeli ve kendilerine o dogrultuda sorular yöneltmeliyiz. Yani, çocugun içinde yasadigi hayattan, en yakinindaki örneklerden hareket edebiliriz. Kademeli sorularla okul sonrasi çocuklarin düsünceleri Allah (c.c.) kavrami üzerinde yogunlastirilabilir. Sonra onlarin hemen hepsinin ezbere bildikleri "Ihlas suresi" hatirlatilabilir ve: "Çocuklar namazda okunan ve sizin de bildiginiz Ihlas suresi vardir. Bu surenin anlami nedir, biliyor musunuz?" sorusuyla dikkatler o sureye çekilerek surenin açiklamasina geçilebilir.
"De ki: "O Allah tektir. Allah Samed'dir. Dogurmamistir ve dogurulmamistir. Hiç bir sey O'nun dengi degildir." (Ihlas, 112/1 - 4)
Çocuklar Allah'a inanmak için ilgi, egilim, arayis ve özlemlerini daha küçük yaslardan beri disariya yansitmaktadirlar. Onlar Allah'a inanirlarken itiraz etmeden, kuskulanmadan, nedenini arastirmadan inanmaktadirlar. Ancak surasi ifade edilmelidir ki, çocugun dini inancinin karakteristik özelliklerinden biri de dini gelismenin henüz tam sekillenmemis ve belli prensiplere ulasmamis olmasidir. Buna ragmen çocugun inancinin tabii oldugu da gözden kaçirilmamalidir.
Çocukta kendine yardim edecek ve onu koruyacak "sonsuz bir kuvvet" arayisi vardir. Çocuk sahip oldugu bitmez tükenmez merak duygusuyla henüz isim takamadigi, fakat zamanla ögrenecegi ilahi kuvveti durmadan arar. Çocukta görülen bu arayis ondaki ihtiyacin bir ifadesidir. Zira çocugun bir takim temel ihtiyaçlari vardir. Emniyet, güven, dayanma, korunma, siginma, kabul görme, teslim olma, sevilme bu ihtiyaçlardan en önemli olanlaridir.
Çocuklarin bazi sorulara verdikleri cevaplara bakildiginda onlarin gerek suurlu ve gerek suursuzca olsun, inanmadan yasayamayacaklarini ifade ettikleri görülmektedir. Allah'a inanma istegi genellikle onlarda vazgeçilmez bir istek olarak ortaya çikmakta ve onlar Allah'i gerçek ve kaçinilmaz bir siginak, dayanak ve emniyet kaynagi olarak kabul etmektedirler. Çünkü yasantilari içinde çesitli sinirliliklari ve gerçeklesmeyen isteklerini gören çocuklar, yüce bir kuvvete dua etmeyi kolaylikla kabul etmekte ve dillerinden düsürmedikleri: "Isterdim ki .... ah keske benim olsaydi" gibi cümleler, hemen bir duaya dönüserek "Allah'im ne olur bana .... ver" olabilmektedir.
Okul öncesi dönem çocuklari henüz soyut düsünemediklerinden dolayi, Allah tasavvurlarinin da somut olacagi tabiidir ve kaçinilmazdir. Ayrica çocuklarin Allah kavramini, çevrelerinin ve özellikle ailelerinin kendilerine verdigi biçimde, kendi ruhi güçleriyle isleyerek tasavvur ve idealize etmeye çalistiklari da söylenebilir.
Çocuklarin Allah hakkinda fikir yürütmeye basladiklari dönem 3-4 yas civaridir. Çünkü soru sorma çaginin baslamasiyla çocuk: "Ne, nasil ve neden?" sorulariyla her seyin aslini ögrenmeye çalisacak, bu sorularin bir devami olarak basta: "Allah kimdir, nedir, nasildir, ne kadar büyüktür?" gibi sorularla yaratici gücü aramaya baslayacaktir.
Bu dönem dini dünyaya ilginin altin çagidir. Çünkü merakin merkezi "Allah" kavramidir. Okul öncesi çagdaki çocuklarin zihinlerinde Allah bazen "büyük bir insan", bazen de gökyüzünde oturan "ak sakalli bir dede" olarak sekillenir.
5-6 yaslarindaki çocuklara göre Allah; babasindan da, gördügü daglardan da büyüktür. Hatta ayagi ile bassa bütün mahalleyi kaplayabilir veya denize bassa onun derinligi ayaginin topuklarina bile çikamaz..... Ögrendigi dini kelime ve kavramlari papagan gibi tekrarladigi halde bunlar onun için henüz bir sey ifade etmemektedir.
6 yaslarindan sonra çocuklar kafalarinda tasavvur ettikleri "Yüce kudret"i insanlardan ayirt etmeye baslayacaklardir. Bilhassa Allah'i bir insan gibi tasavvur eden ve O'nu babalari kadar kuvvetli bir varlik olarak tasarlayan çocuklar, babalarinin aciz bir varlik oldugunu ve her seye gücünün yetmedigini yavas yavas idrak edeceklerdir. Böylece onlar Allah'in insanlardan daha farkli ve üstün bir varlik oldugunu anlayacaklardir.
Çocuklarin somut düsünceden, soyut düsünceye geçmeleri için bir süreç gerekmektedir. Duygu, düsünce ve zihni gelisimlerine paralel olarak, onlardaki Allah tasavvuru da zamanla degisecek ve gelisecektir. Ayrica bu sürece anne - babanin da yardimci olmasi, sabirli ve anlayisli davranmasi gerekmektedir.
7 yasindan itibaren çocuklardaki Allah düsüncesi ve tasavvuru bir hayli gelismistir. Bu dönemde çocuklar Allah'in nasil oldugunu kendilerine göre tek kelimelik kisa ifadelerle izah edebilme basarisini gösterebilmektedirler. En azindan Allah'in hem kendilerinin, hem yakinlarinin, hem de diger varliklarin yaraticisi oldugunu ifade edebilmektedirler. Denilebilir ki "7 - 10 yaslari arasindaki yillar çocukta ahlakin istikrarli bir hal almasina yardim edecek olan derin bir dini gelismenin meydana geldigi yillardir.
Dini duygu, istek ve inanç bakimindan kizlarin Allah'i arayislarinin ve O'na siginma arzularinin, erkeklere oranla daha içten ve canli oldugu da tespit edilmistir. Yine arastirmalara göre köylerde, tabiatla bas basa yasayan çocuklarin -kendileri için gerekli olan dini uyarilar yapildigi taktirde- Allah inancinin sehirdeki çocuklara göre daha kuvvetli oldugu görülmüstür.
ÇOCUK VE DİN
Din, bireye hayatını düzene koymak için bazı ilkeler kazandırır. Din eğitimi insana Allah inancını öğreterek hayatının değerini ve üstünlüğünü anlatır. Ona, bedensel zevklerini ve ihtiyaçlarını gidermesi yanında ruhunun isteklerini de dikkate almasını öğretir. Din sosyal gruba iyi ve doğru hedefler gösterir.(1)
Din duygusu evlat olma duygusudur. Bu duygunun çocuktaki ilk konusu ana babadır. Çocuk onlarda bütün tanrısal yetkinliklerini bulur. Fakat hayattaki denemeler,çocuğu, din değilse bile tanrı değiştirmeye, ilkin ana babasına yüklediği üstün özellikleri uzak bir varlığa geçirmeyi zorunlu kılar.(2)
Sorgu çağının hemen ardından, etrafını kuşatan fizik ve sosyal çevreyi keşfetme ve tanıma arzusunda olan çocuğun önde gelen meraklarından biri de ‘Kim tarafından yaratıldığı?’dır. Diğer meraklarda olduğu gibi, bu konuda da çocuk cevabı öncelikle anne ve babasından bekler. Peygamberimiz “ Her kişiye kendi anlayışına göre konuşun” demiştir. Eğer çocuğunuzla sağlıklı bir iletişim kurmak istiyorsanız, belli zamanlarda onun baktığı pencerelerden bakabilmelisiniz. Din konusunda da çocuğun düzeyi düşünülerek hareket edilmelidir.
H. Ayhan’ a göre din konularını zamanından önce ya da sonra yanlış öğretir5sek, hangi yaşta olursa olsun çocuğa veya yetişkin insana iyilik yerine kötülük yapmış oluruz.
Çocuk 4 yaş dolaylarında Allah hakkında fikir yürütmeye başlar. Bu yaş çocuklarının Allah tasavvuru,gelişim özelliklerine ve zihinsel kapasitelerine uygun olarak Allah’ı insana benzetme,insani vasıflarla düşünme şeklindedir.(1)
Din ve Allah ile ilgili kavramlar yaklaşık 4 yaşlarından itibaren soru kalıbı haline getirilirler. Her ne kadar bu yaşta sorulanların da tam bir bilinç ile sorulmadığını anlasak da, sorularda gerçekten anlamak arzusunun bulunduğunu görürüz.4yaş çocuğunun din ile ilgili sorabileceği ve merak içeren cümlelerden bazı örnekler verebiliriz:
“Allah’ın boyu ne kadar?”
“Allah’ın arkadaşları var mı?”
“Her şeyi Allah’ mı yapıyor?”
“Allah’ı neden göremiyoruz?”
“Biz de Allah olamaz mıyız? Keşke biz de Allah olsaydık.”
“Allah’ı neden göremiyoruz? Sen Allah’ı gördün mü?”
Sınırlı düşünce yapısından dolayı, herkesin çok kullandığı ve bilindiğini zannettiği Allah kavramını da sınırlı imkanlarıyla kavramaya çalışır. Özellikle 4 yaşlarında başlayan ilginin oldukça şaşırtıcı olduğu, ailelerin bildiği bir gerçektir.(2) Çocuğun kafasında güçlü ve büyük sıfatlarıyla özdeşleştirdiği ve çevresinde bu sıfatları taşıyan kişilerle somutlaştırdığı bir Allah tasavvuru oluşur.(1)
5-6 yaşlarındaki çocukların kafalarındaki tanrı düşüncesi bir insan gibi tasavvur edilse de onun diğer insanlardan farklı olması gerektiğine ilişkin gizli bir inanç da taşırlar.”İnsan gibi olsa da, en büyük insan olmalı.” diye düşünebilirler.
Okulöncesi dönemde çocuğa göre Tanrı, yaşlı bir erkek olarak,canlı ve hareketli ve bu dünyada olan her şeyle ilişkili biçimde çocukların yararına göre,çocuklar sevinsin diye dünyayı tıpkı bir ustanın yaptığı gibi biçimlendirmiştir.
Çocuklar Tanrının gücünü anlayabilmek için ebeveynlerin muktedir olma gücünü ölçüt olarak alırlar. Onlara göre Tanrı cennette ya da yukarılarda bir yerde oturan birisidir. Yaşlıdır ve bütün organları insanlarınkine kıyasla büyüktür. Bir Süpermen gibi istediği şeyi yapabilir.
Bazılarına göre Allah yalnız yaşar bazılarına göre Allah ile beraber yaşıyor olabilir. Okulöncesi çocukları eğer yakına gelirse -ki gelme ihtimali vardır- o zaman Allah ‘ı görebilir ya da çok iri olması görünmesine mani oluyordur.
Özetlersek çocuk anlayışı için Allah;
Gökyüzünde bir yerde asılı duruyor olabilir. Eğer çok büyükse inmesi tehlikeli olabilir. Çoğunlukla yalnız yaşar ve çoğunlukla erkektir.
1993 yılında 44 çocuk ve anneleri ile yapılan bir araştırma, okulöncesinde bulunan çocukların kendilerini seven dost bir Tanrı’ ya inanmak istediklerini göstermektedir. Bu yaş grubu çocuklarına göre
Tanrı‘nın çocukları sevme nedeni, anne ve babalarının onlardan bekledikleri ile yakından ilgilidir. Anneleri gibi Tanrı’ da onlardan, yemek yemelerini, uslu durmalarını beklemektedir.(2)
7-9 yaş grubu çocuklarda Allah arayışı 10-12 yaş grubuna göre daha etkin görünmektedir. 7 yaşından itibaren çocuklar, Allah’ı kendisinin ve yakınlarının yaratıcısı çok yüce bir varlık olarak tasavvur ederken hala onun gökte olduğunu düşünürler. Ancak 11 yaşından itibaren çocuklar soyut bir yaklaşımla Allah’ ın her zaman her yerde olduğuna inanırlar. Bu bilişsel gelişime koşut olarak, çocuğun getirdiği açıklamalarda, hiç şüphe yok ki anne ve baba modelinin rolü çok büyüktür. Anne ve baba, dini inanç, düşünce ve uygulamalarıyla öncelikle sağlıklı bir model oluşturmalıdır.
Çocuğun soruları yukarıda belirtilen gelişim aşamaları göz önünde tutularak basit fakat doğru ve sade bir dille cevaplandırılmalıdır.(1)
Diyelim ki 4 yaşındaki bir çocuk bir çocuk bir gün “Keşke Allah olsaydık.” Şeklinde bir ifadeyi diline doladı. Dini inançlarınız gereği içinizden gelecek tepki “Hayır, böyle bir şey olamaz!” şeklinde olabilir. Fakat bunu dile getirmeniz, çocuğunuzun size en azından olmak istedikleri konusunda bir daha açılmamasına neden olabilir. Bunun yerine “Vay canına, demek güçlü olmak istiyorsun.” ve ya “Demek görünmez olmak istiyorsun.” diye karşılamak gerekir.
Çocuğunuzun ısrarla “Allah’ı neden göremiyoruz?” dediğinde , “Bizim gözlerimiz küçük, Allah ise çok büyük. Bu yüzden göremiyoruz.” diyebiliriz. Konuya onun açısından bildiği kavramlarla ifade ederek bakmış oluruz. Görülmeyen şeyleri anlatmak için, nefes üfleme deneyi yapabilirsiniz. “Nefesini üfle” deyip görüp görmediğini sorabilir böylece ona bazı şeylerin görülmeden de var olabileceğini anlatabilirsiniz.(2)
Allah ‘ın esirgeyen, her şeyi yaratan ve koruyan bir yüce varlık olduğu anlatılmalı ve çocuğa Allah korkusu yerine Allah sevgisi aşılanmalıdır. Eğer çocuk Allah sevgisine ulaşan bir insan olabilirse, başta insanlar olmak üzere her türlü varlıkları sevecektir. Bu sevgi ise, ona her türlü güçlüğü yenmesine yardımcı olacaktır. İnsanları sevme ve saymanın Allah’ a yaklaşma demek olduğu anlatılmalıdır.
Allah inancı gelişen çocuk kafasındaki sorulara yanıt bulan güven duygusu gelişmiş,dingin, huzurlu bir birey olmaya başlar. Bu nedenle özellikle 7 yaşından başlayarak din konusunda ihtiyacı olan bilgiyi vermek ve olumlu bir model oluşturmak suretiyle çocuğu desteklemek, ebeveynin başlıca görevi olmalıdır.
Allah korkusu terbiye aracı olarak kullanılmalı mıdır?
Allah hakkında henüz hiçbir bilgisi olmayan çocuklara, Allah’ın ceza verici ve korkutucu olduğunu telkin etmek çok yanlış sonuçlar doğurur.
Bazı aileler, Allah korkusunu yanlış bir şekilde terbiye aracı olarak kullanmakta ve bu korkuyu “Annesinin sözünü dinlemeyeni Allah taş yapar!”, “Yemeğini yemeyeni cehennemde yakar!”, “Yalan söyleyenin dilini keser!” gibi cümlelerle çocuğun kafasına sokmaya çalışmaktadır. Bunun sonucunda yanlış bir Allah tasavvuru oluşmakla kalmaz, aynı zamanda sürekli kendini suçlayan ve aşağılayan bu çocuğun ruh sağlığı da bozulur.
Nitekim Mualla Öztürk , aşırı derecede gelişmiş “Allah korkusu” nun ortaya çıkardığı bir takım rahatsızlıkları ele almakta ve çocuğun zamanla yenemediği mikrop, hastalık, ölüm gibi korkularının içinde ve başında Allah korkusunun olduğunu söylemektedir.
Dodurgalı’ya göre, bu duruma meydan vermekten kaçınılmalıdır. Hatta Allah’ın çocuklar için günah yazmadığı sık sık vurgulanarak çocuğun Allah’a yaklaşması temin edilmelidir. Kısaca, çocuğun Allah korkusu yerine Allah sevgisiyle yetişmesi gerekmektedir.
Çocuk, Allah’ın seven, koruyan, hoş gören, affeden, cezadan çok ödüllendiren bir varlık olduğunu öğrenmelidir.(1)