mervenur16
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Ara 2008
- Mesajlar
- 1,098
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
Dr.Muharrem Yıldız
Rabbimizin biz âciz kullarına lütfettiği sayısız nimetlerden birisi de evlât sahibi olma nimetidir. Bütün peygamberler, sâlihler, erenler, evliyalar diğer bütün Hak nezdinde makbul insanlar, tertemiz masum, toplumun menfaatlerini kendi menfaatlerinin önünde gören, fedakâr, hoşgörülü, mütevazi ve alçak gönüllü nesillere sahip olmayı hep yüce ALLAH’tan dilemişler, bu zâtların, kelimelerle ifadede zorlandığımız yürekten yaptıkları sayısız dua ve niyazları yüce kitabımız Kur’ân’da en güzel şekliyle ifadelerini bulmuştur.
Bu niyaz ve yakarış insanlığın rehberleri olan peygamberlerin dilinden Kur’ân’da değişik yerlerde vurgulanmıştır. Bu anlamda Hazreti İbrahim,1 gizlice Rabb’ine niyazda bulunan Hz. Zekeriyya2 ve Hz. Meryem’in annesinin3 dilinden hayır duaları Kur’ân’da zikredilir. Pek çok ayette çocuklarımızın tertemiz masum, günahsız, güzel ahlâk sahibi mü’min ve ALLAH yolunda hizmet eden Müslüman kimseler olması gerektiğine ve öyle yetiştirilmesi hususuna dikkat çekilmiştir. Çocuk eğitimi konusunda İslâm, Anne-babaya birtakım sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumlulukları kısa ve öz olarak şu başlıklar altında toplamak mümkündür:
Helâl Lokma
Her anne-babanın çocuk daha anne karnında iken dikkat etmeleri gereken önemli vazifeleri vardır. Bu vazifeler o kadar önemlidir ki Efendimiz (sallALLAHu aleyhi ve sellem)’in “Şakî daha anasının karnında talihsizdir; saîd anasının karnında da talihlidir.” (Müslim, Kader 3; İbni Mâce, Mukaddime 7; Buhari, Kader 1) mübarek ifadeleri içinde çocuğun, daha anne karnında iken saîd ya da şakî olduğu hükmü henüz verilmeden önce her türlü tedbir alınmalıdır. Daha evlilik kararı verilmeden önce yuva kuracak gençlerin ve müstakbel anne ve baba namzetlerinin bu konuda gösterdikleri hassasiyet de dünyaya gelecek bebeğin talihinde önemli bir rol oynayacağı gibi uzun ömürlü mutlu bir aile için de müspet bir katkısının olacağı muhakkaktır. Özellikle bunların en başında geleni, anne-babanın yediklerine-içtiklerine-giydiklerine dikkat etmeleri, haram lokmadan ve haram kazançtan sakınmalarıdır. Daha yavrunun sperm ve yumurta buluşması anından itibaren gıdası, annesinin davranışları, giyimi kuşamı, psikolojik hâleti, maneviyatı yediği içtiği, aldığı her türlü gıdası; anne ve babanın daha önceki ve daha sonraki tavırları da onun şakî ve saîd olarak yazılmasında önemli vesilelerdir.
selnur:
Eğitim - Öğretim
Yeni doğan çocuğa sevimli ve manası düzgün bir isim koymak her anne babanın ilk görevlerinden biridir. Peygamberimiz (s.a.s.) çocuklara isim koymaya özel bir önem vermiş ve manası güzel olmayan bazı isimleri değiştirmiştir.4
Eğitim ve öğretimde ilk basamak ailedir. Anne-baba vakitlerinin bir kısmını çocuklarının eğitim ve öğretimine ayırmalıdır. Çocuğun dinini diyanetini, okuyup yazmasını, Kur’ân okumasını, günün şartlarına göre biniciliği, yüzmeyi ve dönemine göre atıcılığı öğretmelidir. Hayatına, sağlığına ve geleceğine hazırlama adına faydalı olan ve ihtiyaç duyulan sporlar öğretilmelidir. Kötü alışkanlıklar edinmemesi için meşgul olabileceği meşru bir müzik aletini kullanabileceği bir eğitim aldırılmalıdır. Aksi takdirde çocuktaki bu potansiyel meşru olmayan birtakım yollarla bir şekilde çocuk tarafından telafi edilmeye çalışılacaktır.
Güzel Örnek Olma
Anne-baba, çocuğunun yanında sözlerine dikkat etmeli. Kesinlikle yalan sözden kaçınmalıdır. Doğru sözün yanında doğru hareket etmelidir. Konuşulan sözler ve davranışlar arasındaki çelişki çocuğun güvenini sarsar. Çocuğun yakaladığı bir tek yalan söz ve davranış, çocuğun zihninde yaşadığı sürece anne-baba güvenilmez biri olarak kalabilir. Onun için çocuklar yanında davranışlar öyle hassas ayarlanmalı ki çocuklar evlerinin içinde anne baba değil de onları birer melek farz etmeliler ve onlara güvenmelidir.
Kardeşler Arasında Ayrımcılık Yapılmamalı
Çocukların biri diğerine tercih edilmemelidir. Sevgi vb. hususlarda yapılan bir tercih ve gösterilen küçük bir kusur anne-babayı çocuklar üzerinde etkisiz hâle getirir. Bu tercihler aynı zamanda kardeşler arasında kıskançlık duygularının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu da anne ve babanın farklı muamelelerinden ötürü, çocukların şuuraltında bir nefret uyaracaktır. Yusuf suresinde anlatılan,5 Hz. Yusuf’un kardeşlerinin O’na duydukları kıskançlığı ve sonrasında yaşanan hadiseler buna bir örnek olarak verilebilir.
Bir gün, Bedir Ashabından olan Beşir b. Sa’d hazretleri Peygamber Efendimize gelerek şöyle dedi:
—Yâ Rasûlâllah! Başka çocuklarım da var; ama Numan başka. Müsaade ederseniz servetimin şu kadarını Numan’a vermek istiyorum. Râsulü Ekrem Efendimiz (s.a.s.) Beşir’e:
—Diğer çocuklarınıza da o kadar verdiniz mi diye sordu. Beşir, “Hayır!” dedi. Bunun üzerine ALLAH Râsulü çevresinde bulunanlara dönerek şöyle buyurdular:
—ALLAH’tan korkun ve evlâtlarınıza karşı adil davranın!” Sonra da Beşir’e dönerek:
—Sen, çocuklarının hepsinin sana aynı derecede muamele etmelerini ister misin? Beşir’de:
—Evet, isterim, deyince, Efendimiz, ‘O hâlde böyle yapma!’ buyurdular.” (Buharî, Hibe 12–13; Neseî, Nuhl 1; Tirmizî, Ahkâm 30; İbn Mâce, Hibe 1.)
Yine bir gün bir adam, Efendimiz’in yanında oturuyordu. Bir ara adamın yanına adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu öpüp dizlerinin üzerine oturttu. Biraz sonra da bir kız çocuğu geldi. Adam bu sefer onu da yanına oturttu. ALLAH Resûlü (s.a.s.), iki çocuğunu bir tutmadığı için adamı ikaz etti. Belli ki adamda hâlâ cahiliye kültürünün izi vardı.
Çocukları Ciddiye Alma Onlara Güven Duygusu Kazandırma
Efendimiz çocuklar üzerinde çok ciddi olarak dururlardı. Çocuklar, Kendilerini karşıladığı zaman O da karşısındaki çocuklara bir büyük insan gibi iltifat ediyordu. Onların kimisini mübarek sırtına, kimisini kucağına alır ve hepsine eşit davranır, gönüllerini alırdı. Bazen bir sokaktan geçerken, çocuklar oyun oynuyorsa onları büyük insan yerine koyar, onore eder ve onlara “Esselâmü aleyküm” diyerek selam verirdi; çocuklar da “Ve aleyküm selâm yâ Rasûlâllah!” karşılığında bulunurlardı.
ALLAH Râsulü (s.a.s.): “Sizden biriniz çocuğuna bir şey vaat ederse behemehal onu yerine getirsin!” buyurarak, “çocuktur, yalan söylesem aldatsam da bir şey olmaz” düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu vurgulamıştır. Kendisi de bu konuda en iyi örnek olmuştur.
Eğitim Öğretimde Tedricîlik
Çocuk bilmesi gereken şeyleri bilmeli, bilmemesi gereken şeyleri vakti saati gelmeden öğrenmemelidir. Hangi yaşta hangi şeyleri öğreneceğini konunun uzmanlarına müracaat ederek, “Beş yaşında, on yaşında, on yaşında… bir çocuğum var ne yapayım?” gibi sorularla onların düşünceleri alınmalı, yaşların gerektirdiği dozda ve seviyede eğitim-öğretim verilmeli rehberlikte bulunulmalıdır.
Eğitimde Uygun Çevre Hazırlama
Çocukların mükemmel bir şekilde yetiştirilebilmesi için ortamın ve çevrenin steril ve mükemmel olması şarttır. Çünkü çocuk ortama göre şekillenir ve bir anlamda o, içinde yaşadığı ortamın çocuğu olur. Bunların başında çocuğun ailesi ve evi gelir. İkinci olarak okul, üçüncü arkadaş ve dost çevresi, dördüncüsü ders ve etüt arkadaşlığıdır. Beşinci olarak da sosyal hayatta kendileriyle temasta bulunduğu kuaförden terziye, alış-veriş yaptığı bakkal ve markete kadar çeşitli alanlarını da sayabiliriz. Eğer çocukların gezip dolaşacağı ortamları iyi belirlenmemişse steril bir çevre geliştirilememişse çocuk bir gün bir zararlı virüs kapabilecektir. Onun için eğitim-öğretim ortamını evden başlayarak sosyal hayatın her ünitesinde çocuğun mükemmel yetişmesine müsait hâle getirilmesi gerekmektedir.
Çocuklara Şefkat Gösterme
Şefkatin terbiyede çok önemli bir yeri vardır. Bu konuda ALLAH Râsulü (sallALLAHu aleyhi ve sellem) en güzel örnektir. O (s.a.s) “ALLAH, çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 8/155) buyurmuşlardır.
ALLAH Râsulü (s.a.s.) yanında özel hizmetinde bulunanlara o kadar şefkatli davranırdı ki anne babanın çocuklarına gösterdiği ilgi ve alâkası onun yanında çok sönük kalırdı.
Enes bin Mâlik anlatıyor: ALLAH Râsulüne on sene hizmet ettim, yapmadığım bir şeyden dolayı “Niçin yapmadın?” yaptığım bir işten ötürü de “Neden yaptın?” dediğini hatırlamıyorum. Beni hiç azarlamadı. (Buhari, Edeb 39; Müslim, Fedail 13; Tirmizî, Birr 69)
Efendimiz (s.a.s.) yabancı bir çocuğa bile anne-baba üstü bir muamelede bulunuyordu. Kendi torunlarına, evlâtlarına ise o kadar şefkatli ve merhametliydi o her güzel ahlakta zirve olduğu gibi bu yönüyle de aşkındı
O’nun hayat-ı seniyyelerinden birkaç şefkat tablosu arz edelim:
ALLAH Resûlü namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Hüseyin gelip Efendimiz’in mübarek sırtına binince secdeyi uzattı. Oradakiler:
- Yâ Rasûlâllah secdeyi uzatmış olmadınız mı? dediler. Efendimiz de:
- Oğlum sırtıma binince acele etmekten çekindim, şeklinde cevap verdi.
Namaz gibi huşû gerektiren bir ibadet sırasında bile, peygamberimizin çocuklara karşı duyduğu bu şefkat anlayışında bütün insanlık için örnek alınması gereken yönler vardır.
Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde “Uzun kılmak niyetiyle namaza dururum, derken bir çocuk ağlaması işitir, annesine sıkıntı vermesin diye namazı kısa keserim!” buyurmuşlardır.
Hz. Aişe validemiz naklediyor:
“Bir defasında bedevîlerden bir grup, Rasûlüllah’ın huzuruna geldi. Bunlar bir münasebetle; “Siz çocuklarınızı öper misiniz? dediler. Sahabeler “evet” dediler. Bedevîler, “Fakat ALLAH’a yemin olsun ki biz onları öpüp-sevmeyiz.” dediler. Bunun üzerine ALLAH Resûlü: “Eğer ALLAH sizin gönüllerinizden rahmet ve şefkati çıkarmışsa ben ne yapabilirim ki?” buyurdular.6
Bütün bu güzel örnekler bize gösteriyor ki çocukların terbiyesi ve anlayacağı dil sevgi ve şefkatten geçiyor. Çocuk sopadan, tehditten değil, anne babasının şefkatini kaybedeceğinden korkmalıdır. Çocuk için ebeveyne güven önemlidir. Çocuk; ebeveynin, kendi acılarını elemlerini paylaştığına inanmalıdır. Onların üzüntüleri paylaşılmalıdır. Onlar için anne babanın gözlerinin buğulanması çocuklar üzerinde unutulmaz izler bırakacaktır. Böylece onların gözünde anne baba daha saygınlaşacaktır.
Rabbimizin biz âciz kullarına lütfettiği sayısız nimetlerden birisi de evlât sahibi olma nimetidir. Bütün peygamberler, sâlihler, erenler, evliyalar diğer bütün Hak nezdinde makbul insanlar, tertemiz masum, toplumun menfaatlerini kendi menfaatlerinin önünde gören, fedakâr, hoşgörülü, mütevazi ve alçak gönüllü nesillere sahip olmayı hep yüce ALLAH’tan dilemişler, bu zâtların, kelimelerle ifadede zorlandığımız yürekten yaptıkları sayısız dua ve niyazları yüce kitabımız Kur’ân’da en güzel şekliyle ifadelerini bulmuştur.
Bu niyaz ve yakarış insanlığın rehberleri olan peygamberlerin dilinden Kur’ân’da değişik yerlerde vurgulanmıştır. Bu anlamda Hazreti İbrahim,1 gizlice Rabb’ine niyazda bulunan Hz. Zekeriyya2 ve Hz. Meryem’in annesinin3 dilinden hayır duaları Kur’ân’da zikredilir. Pek çok ayette çocuklarımızın tertemiz masum, günahsız, güzel ahlâk sahibi mü’min ve ALLAH yolunda hizmet eden Müslüman kimseler olması gerektiğine ve öyle yetiştirilmesi hususuna dikkat çekilmiştir. Çocuk eğitimi konusunda İslâm, Anne-babaya birtakım sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumlulukları kısa ve öz olarak şu başlıklar altında toplamak mümkündür:
Helâl Lokma
Her anne-babanın çocuk daha anne karnında iken dikkat etmeleri gereken önemli vazifeleri vardır. Bu vazifeler o kadar önemlidir ki Efendimiz (sallALLAHu aleyhi ve sellem)’in “Şakî daha anasının karnında talihsizdir; saîd anasının karnında da talihlidir.” (Müslim, Kader 3; İbni Mâce, Mukaddime 7; Buhari, Kader 1) mübarek ifadeleri içinde çocuğun, daha anne karnında iken saîd ya da şakî olduğu hükmü henüz verilmeden önce her türlü tedbir alınmalıdır. Daha evlilik kararı verilmeden önce yuva kuracak gençlerin ve müstakbel anne ve baba namzetlerinin bu konuda gösterdikleri hassasiyet de dünyaya gelecek bebeğin talihinde önemli bir rol oynayacağı gibi uzun ömürlü mutlu bir aile için de müspet bir katkısının olacağı muhakkaktır. Özellikle bunların en başında geleni, anne-babanın yediklerine-içtiklerine-giydiklerine dikkat etmeleri, haram lokmadan ve haram kazançtan sakınmalarıdır. Daha yavrunun sperm ve yumurta buluşması anından itibaren gıdası, annesinin davranışları, giyimi kuşamı, psikolojik hâleti, maneviyatı yediği içtiği, aldığı her türlü gıdası; anne ve babanın daha önceki ve daha sonraki tavırları da onun şakî ve saîd olarak yazılmasında önemli vesilelerdir.
selnur:
Eğitim - Öğretim
Yeni doğan çocuğa sevimli ve manası düzgün bir isim koymak her anne babanın ilk görevlerinden biridir. Peygamberimiz (s.a.s.) çocuklara isim koymaya özel bir önem vermiş ve manası güzel olmayan bazı isimleri değiştirmiştir.4
Eğitim ve öğretimde ilk basamak ailedir. Anne-baba vakitlerinin bir kısmını çocuklarının eğitim ve öğretimine ayırmalıdır. Çocuğun dinini diyanetini, okuyup yazmasını, Kur’ân okumasını, günün şartlarına göre biniciliği, yüzmeyi ve dönemine göre atıcılığı öğretmelidir. Hayatına, sağlığına ve geleceğine hazırlama adına faydalı olan ve ihtiyaç duyulan sporlar öğretilmelidir. Kötü alışkanlıklar edinmemesi için meşgul olabileceği meşru bir müzik aletini kullanabileceği bir eğitim aldırılmalıdır. Aksi takdirde çocuktaki bu potansiyel meşru olmayan birtakım yollarla bir şekilde çocuk tarafından telafi edilmeye çalışılacaktır.
Güzel Örnek Olma
Anne-baba, çocuğunun yanında sözlerine dikkat etmeli. Kesinlikle yalan sözden kaçınmalıdır. Doğru sözün yanında doğru hareket etmelidir. Konuşulan sözler ve davranışlar arasındaki çelişki çocuğun güvenini sarsar. Çocuğun yakaladığı bir tek yalan söz ve davranış, çocuğun zihninde yaşadığı sürece anne-baba güvenilmez biri olarak kalabilir. Onun için çocuklar yanında davranışlar öyle hassas ayarlanmalı ki çocuklar evlerinin içinde anne baba değil de onları birer melek farz etmeliler ve onlara güvenmelidir.
Kardeşler Arasında Ayrımcılık Yapılmamalı
Çocukların biri diğerine tercih edilmemelidir. Sevgi vb. hususlarda yapılan bir tercih ve gösterilen küçük bir kusur anne-babayı çocuklar üzerinde etkisiz hâle getirir. Bu tercihler aynı zamanda kardeşler arasında kıskançlık duygularının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu da anne ve babanın farklı muamelelerinden ötürü, çocukların şuuraltında bir nefret uyaracaktır. Yusuf suresinde anlatılan,5 Hz. Yusuf’un kardeşlerinin O’na duydukları kıskançlığı ve sonrasında yaşanan hadiseler buna bir örnek olarak verilebilir.
Bir gün, Bedir Ashabından olan Beşir b. Sa’d hazretleri Peygamber Efendimize gelerek şöyle dedi:
—Yâ Rasûlâllah! Başka çocuklarım da var; ama Numan başka. Müsaade ederseniz servetimin şu kadarını Numan’a vermek istiyorum. Râsulü Ekrem Efendimiz (s.a.s.) Beşir’e:
—Diğer çocuklarınıza da o kadar verdiniz mi diye sordu. Beşir, “Hayır!” dedi. Bunun üzerine ALLAH Râsulü çevresinde bulunanlara dönerek şöyle buyurdular:
—ALLAH’tan korkun ve evlâtlarınıza karşı adil davranın!” Sonra da Beşir’e dönerek:
—Sen, çocuklarının hepsinin sana aynı derecede muamele etmelerini ister misin? Beşir’de:
—Evet, isterim, deyince, Efendimiz, ‘O hâlde böyle yapma!’ buyurdular.” (Buharî, Hibe 12–13; Neseî, Nuhl 1; Tirmizî, Ahkâm 30; İbn Mâce, Hibe 1.)
Yine bir gün bir adam, Efendimiz’in yanında oturuyordu. Bir ara adamın yanına adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu öpüp dizlerinin üzerine oturttu. Biraz sonra da bir kız çocuğu geldi. Adam bu sefer onu da yanına oturttu. ALLAH Resûlü (s.a.s.), iki çocuğunu bir tutmadığı için adamı ikaz etti. Belli ki adamda hâlâ cahiliye kültürünün izi vardı.
Çocukları Ciddiye Alma Onlara Güven Duygusu Kazandırma
Efendimiz çocuklar üzerinde çok ciddi olarak dururlardı. Çocuklar, Kendilerini karşıladığı zaman O da karşısındaki çocuklara bir büyük insan gibi iltifat ediyordu. Onların kimisini mübarek sırtına, kimisini kucağına alır ve hepsine eşit davranır, gönüllerini alırdı. Bazen bir sokaktan geçerken, çocuklar oyun oynuyorsa onları büyük insan yerine koyar, onore eder ve onlara “Esselâmü aleyküm” diyerek selam verirdi; çocuklar da “Ve aleyküm selâm yâ Rasûlâllah!” karşılığında bulunurlardı.
ALLAH Râsulü (s.a.s.): “Sizden biriniz çocuğuna bir şey vaat ederse behemehal onu yerine getirsin!” buyurarak, “çocuktur, yalan söylesem aldatsam da bir şey olmaz” düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu vurgulamıştır. Kendisi de bu konuda en iyi örnek olmuştur.
Eğitim Öğretimde Tedricîlik
Çocuk bilmesi gereken şeyleri bilmeli, bilmemesi gereken şeyleri vakti saati gelmeden öğrenmemelidir. Hangi yaşta hangi şeyleri öğreneceğini konunun uzmanlarına müracaat ederek, “Beş yaşında, on yaşında, on yaşında… bir çocuğum var ne yapayım?” gibi sorularla onların düşünceleri alınmalı, yaşların gerektirdiği dozda ve seviyede eğitim-öğretim verilmeli rehberlikte bulunulmalıdır.
Eğitimde Uygun Çevre Hazırlama
Çocukların mükemmel bir şekilde yetiştirilebilmesi için ortamın ve çevrenin steril ve mükemmel olması şarttır. Çünkü çocuk ortama göre şekillenir ve bir anlamda o, içinde yaşadığı ortamın çocuğu olur. Bunların başında çocuğun ailesi ve evi gelir. İkinci olarak okul, üçüncü arkadaş ve dost çevresi, dördüncüsü ders ve etüt arkadaşlığıdır. Beşinci olarak da sosyal hayatta kendileriyle temasta bulunduğu kuaförden terziye, alış-veriş yaptığı bakkal ve markete kadar çeşitli alanlarını da sayabiliriz. Eğer çocukların gezip dolaşacağı ortamları iyi belirlenmemişse steril bir çevre geliştirilememişse çocuk bir gün bir zararlı virüs kapabilecektir. Onun için eğitim-öğretim ortamını evden başlayarak sosyal hayatın her ünitesinde çocuğun mükemmel yetişmesine müsait hâle getirilmesi gerekmektedir.
Çocuklara Şefkat Gösterme
Şefkatin terbiyede çok önemli bir yeri vardır. Bu konuda ALLAH Râsulü (sallALLAHu aleyhi ve sellem) en güzel örnektir. O (s.a.s) “ALLAH, çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 8/155) buyurmuşlardır.
ALLAH Râsulü (s.a.s.) yanında özel hizmetinde bulunanlara o kadar şefkatli davranırdı ki anne babanın çocuklarına gösterdiği ilgi ve alâkası onun yanında çok sönük kalırdı.
Enes bin Mâlik anlatıyor: ALLAH Râsulüne on sene hizmet ettim, yapmadığım bir şeyden dolayı “Niçin yapmadın?” yaptığım bir işten ötürü de “Neden yaptın?” dediğini hatırlamıyorum. Beni hiç azarlamadı. (Buhari, Edeb 39; Müslim, Fedail 13; Tirmizî, Birr 69)
Efendimiz (s.a.s.) yabancı bir çocuğa bile anne-baba üstü bir muamelede bulunuyordu. Kendi torunlarına, evlâtlarına ise o kadar şefkatli ve merhametliydi o her güzel ahlakta zirve olduğu gibi bu yönüyle de aşkındı
O’nun hayat-ı seniyyelerinden birkaç şefkat tablosu arz edelim:
ALLAH Resûlü namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Hüseyin gelip Efendimiz’in mübarek sırtına binince secdeyi uzattı. Oradakiler:
- Yâ Rasûlâllah secdeyi uzatmış olmadınız mı? dediler. Efendimiz de:
- Oğlum sırtıma binince acele etmekten çekindim, şeklinde cevap verdi.
Namaz gibi huşû gerektiren bir ibadet sırasında bile, peygamberimizin çocuklara karşı duyduğu bu şefkat anlayışında bütün insanlık için örnek alınması gereken yönler vardır.
Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde “Uzun kılmak niyetiyle namaza dururum, derken bir çocuk ağlaması işitir, annesine sıkıntı vermesin diye namazı kısa keserim!” buyurmuşlardır.
Hz. Aişe validemiz naklediyor:
“Bir defasında bedevîlerden bir grup, Rasûlüllah’ın huzuruna geldi. Bunlar bir münasebetle; “Siz çocuklarınızı öper misiniz? dediler. Sahabeler “evet” dediler. Bedevîler, “Fakat ALLAH’a yemin olsun ki biz onları öpüp-sevmeyiz.” dediler. Bunun üzerine ALLAH Resûlü: “Eğer ALLAH sizin gönüllerinizden rahmet ve şefkati çıkarmışsa ben ne yapabilirim ki?” buyurdular.6
Bütün bu güzel örnekler bize gösteriyor ki çocukların terbiyesi ve anlayacağı dil sevgi ve şefkatten geçiyor. Çocuk sopadan, tehditten değil, anne babasının şefkatini kaybedeceğinden korkmalıdır. Çocuk için ebeveyne güven önemlidir. Çocuk; ebeveynin, kendi acılarını elemlerini paylaştığına inanmalıdır. Onların üzüntüleri paylaşılmalıdır. Onlar için anne babanın gözlerinin buğulanması çocuklar üzerinde unutulmaz izler bırakacaktır. Böylece onların gözünde anne baba daha saygınlaşacaktır.