Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Çocuğunuz "Ben Aşık Oldum" Derse (1 Kullanıcı)

mervenur16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Çocuğunuz bir gün size "Anne ben aşık oldum" derse ne yaparsınız? Duymamazlığa gelip başka bir konu mu açarsınız, onu dinler misiniz, yoksa "Olmaz öyle şey, ayy ne ayıp" deyip konuyu kapatır mısınız? Siz ne yaparsınız bilemiyoruz, ama uzmanımızın tavsiyelerine kulak vermenizi tavsiye ediyoruz.

Yuvaya devam eden oğlunuz bir akşam size sınıf arkadaşı Pelin'e aşık olduğunu itiraf etti. Sevindiniz "Çocuğum bana her şeyini anlatıyor" diye. ama diğer yandan da kafanızda bir sürü soru işaretleri oluşmaya başladı. "Ona nasıl davranmalıyım, kızmalı mıyım, onu desteklemeli miyim?" gibi. Bunları düşünmekte haklısınız, çünkü böyle bir şey ilk defa başınıza geliyor. Ancak henüz böyle bir durumla karşılaşmadıysanız şanslısınız. Çünkü konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Uzman Pedagog Şebnem Kurtaran'ın önerileri eminiz çok işinize yarayacak.
İlk sevgili, ilk acı
İlk kalp kırıklığı, reddedilme, ayrılığın acısı ya da kavuşmanın, sahiplenmenin hazzı. Seçimlerimizi oluşturan çok da anımsamadığımız, ama arada bir "Ben bunu yaşamıştım" dedirten yıllardır. Yani çocukluk döneminden söz ediyorum. İlk aşktan ve bunun yansımalarından: Doğum kanalından çıkarken bağlandığımız ilk objeden... Cinsel kimliğimizi oluşturup yöneldiğimiz karşı cinsle başlayan maceradan.... Her şey bize bağlı gelişmiyor. Kabul ediliyor ya da reddediliyoruz, bazen de kararsız kalıyoruz. Sevgi dolu sıcak, sarılan ve okşayan bir sevgi objesi hayalimiz. Tabii rakibimiz de var. Hem de bizden daha avantajlı durumda. Ama yine de biz onu elde etmeyi çok istiyoruz. Sonra "Ayrıl" diyorlar bize. tik ayrılığımız. Tutunacak dal arıyoruz. İlk sevgililer; okul servisinde, oyun odasında ilk kavuşmalar, ilk acılar. Dış dünyada yine kabul edilme ve reddedilme. Küçük omuzlarımız, küçük kalplerimiz zorlanıyor. Desteği ilk aşk objesinde arıyoruz. Onlar ilgisiz, umursamaz ve hafife alıyorlar bizi, işte bu bağlanma sürecinin düzenli olması, yoğunluğu ya da bozuk olması yaşamımızı olumlu ya da olumsuz etkiliyor.


Hepimizin ilk sevgi nesnesi, annesi ya da onun yerine geçebilecek kişidir. İlk çocukluk dönemi içinde yaşanan bu duygular 2-5 yaşları kapsayan dönemde tekrar yaşanacaktır. Psikoseksüel olarak bu dönemde çocuk, cinselliğini yaşamaya ve anne-baba ile aynı zamanda ilişki kurmaya başlar. İlk başlarda anne. kız ve erkek çocuk için bir sevgi nesnesi iken artık bu. değişime uğrar ve karşıyoğun duyguların aktarıldığı önemli bireylerdir.

Aşkını taklit ederek yaşar
Okulöncesi dönemde çocuğun yoğun duygularının değerlendirilmesi gelişim düzeyi göz önüne alınınca oldukça kolaydır. Çocuk aynı cinsiyetten olan ebeveynle özdeşim kurarak cinsel deneyimini tamamlar. Onu taklit eder. Çocuğun aşkında da işte bu taklit vardır. Televizyondan ve yetişkin çevresinden gördüklerini taklit eder. Yuvada, çevrede gördüğü bir yaşıtına aşık olur, hem çevresindekilerin ilgisini toplar hem de yetişkin hayatını taklit ederek büyümeye başladığını gösterir. Kısacası cinsiyete özgü sosyal rolleri taklit eder ve bunu büyümenin göstergesi olarak yaşar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta çocuk bu dönemi yaşarken onu hafife almamak ve alay etmemek gerektiğidir. Çocuğumuzu bu durumda dikkatle dinlemeli, duygularını kabul etmeliyiz. Bir düşünün, hayatımız boyunca kaç kişi bizi tam anlamıyla dinlemiştir ya da duygularımız kaç kişi tarafından kabul görmüştür. Çocukluk dönemini sağlıklı geçirir ve aile üçlüsünün içinden sağlıklı çıkarsak hayatımızdaki seçimler ve bu seçimlere eşlik etmemiz daha belirgin olacaktır. Ama halen çocuğun anneye ya da babaya olan bağımlılığı sürüyorsa ki bu hiçbir zaman tek taraflı değildir, derhal bir uzman yardımı alınmalıdır.:a45:

Kaynak: Bebeğim ve Ben Dergisi


 

*ayşe*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2008
Mesajlar
1,076
Tepki puanı
41
Puanları
48
emegınıze saglık.,konu baslıgınız cok guzel.ama bu konuy baslıgıyla bırlıkte sorular ucustu kafamda ve cevap bulamadım yazıda. cocugumuz ben asık oldum derse sadece dınleyecek mıyız?ne yapılabılır,islamı
yasam felsefesıne gore ne cevabı verılır,nasıl davranılır,???sadece dınlemek,onun duygularını bır zamanlar bızım de yasadıgımızı soylemek,ne yarar saglayabılır?
 

*ayşe*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2008
Mesajlar
1,076
Tepki puanı
41
Puanları
48
...............................
 

emine2

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
254
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
emeğine sağlık kardeşim
 

mervenur16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Haklısın

Haklısın

emegınıze saglık.,konu baslıgınız cok guzel.ama bu konuy baslıgıyla bırlıkte sorular ucustu kafamda ve cevap bulamadım yazıda. cocugumuz ben asık oldum derse sadece dınleyecek mıyız?ne yapılabılır,islamı
yasam felsefesıne gore ne cevabı verılır,nasıl davranılır,???sadece dınlemek,onun duygularını bır zamanlar bızım de yasadıgımızı soylemek,ne yarar saglayabılır?


Prof. Dr. Mehmet Emin Ay ile söyleşi

Mütevazı kişiliğiyle tanınan ve milyonlara varan hayranıyla gönüllerde yer edinen Prof. Dr. Mehmet Emin Ay Hoca ile Bursa’da, Uludağ Üniversitesin İlahiyat Fakültesindeki odasında doyumsuz, güzel bir söyleyişi gerçekleştirdik. Kendisinden Allah razı olsun diyor ve sözü fazla uzatmadan, sizi sesi kadar güzel görüşlerine götürmek istiyorum. Buyurun…

*Günümüz gençliğinin sorunları, gençliğin kendine sorun ettiği nelerdir? Siz bu sorunlara nasıl çözümler önerirsiniz?

İnsanın hayatında bir takım sıkıntılar vardır. Yürümeye başlamadan önce bir çocuğun düşe kalka yürüyememe sıkıntısı vardır. O çocuk için yürüme sıkıntıdır. Fakat çocuk bunun farkında olmadığından bunu problem etmiyor. Cenabı Hak ona öyle bir özellik vermiştir ki, o önüne çıkan engelleri hep aşmak ister. Her şeyin tadına bakmak, her şeyi eline alıp denemek, tanımak ister. Gençlerin de sıkıntı adına problemleri var, yok değil. Bunlar hangi sıkıntılar mı? Özellikle etrafı kuşatılmış gençlik ciddi mânâda sıkıntılı. Özellikle cinsî duyguları tahrik edilen bir gençlik söz konusu. Fakat ikinci bir sıkıntı olarak evlenmek de kolay değil. Dolayısıyla bunun bir problem yapılması kaçınılmazdır. Nasıl bir şema çizebiliriz? İnsanoğlunu en iyi tanıyan onu yaratandır, onun Rabb’idir. O’nun Peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği mesajları yani vahiyler vardır. Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen Peygamberlerin, insanların kendisini tanıma yolundaki engelleri aşma hususunda kolaylaştırıcı bir takım çözüm önerilerinden sunulur. Bu vahiyledir. İşte bizim çözüm önerimiz de bundan ibarettir. Son Peygamber, Efendimizin (asm) getirmiş olduğu Kur’an-ı Kerim günümüz insanına da, kıyamete kadar gelecek insanlık âlemine de ışık tutacak özelliktedir. “Ey gençler, gücünüz yetiyorsa evlenin. Şayet buna gücünüz yetmiyorsa, Allah size bir çıkış kapısı açıncaya kadar iffetinizi muhafaza edin” buyuruyor ve ekliyor: “Size oruç tutmanızı da tavsiye ediyorum, çünkü oruç, insanoğlunda var olan şehveti kıran bir özelliğe sahiptir ve bir kalkan gibi korur.” Bu, sadece gençliğin sıkıntılarından bir tanesine örnek verdiğim, Peygamber Efendimizin çözüm önerisidir. Ama gençliğin sıkıntısı sadece bir takım cinsî duyguları değildir. Mesela gençler, yetişkinlikle çocukluk arasında sıkışan bir döneme rastlarlar. Bir şey yapmak istese, “Ya ne çabuk büyüdün, daha dün çocuktun” denilir. Bir şey yapmak istediği vakit ise “Çocuk musun canım, sen artık kocaman adam oldun” der anne babalar. Bu ikisini ayarlayamamak özellikle anne babanın hatasıdır. Bir eğitimci, bir çocuk için bile diyor ki, “Şahsiyet olarak ona değer verin, çünkü o bir şahsiyet sahibidir.” Bizim küçültülmüş bir fotokopimizdir, başka bir şey değil yani. Ama bir şahsiyettir. İşte Allah ona o şahsiyet duygusunu, o küçük yaştan itibaren veriyor. Mesela küçük bir çocuğa bir şeyler söylüyorsunuz, ağlıyor. Demek ki bir ruh sahibidir, taş gibi duygusuz ve hissiz bir varlık durmuyor karşımızda. Sadece yetişkinlikte duygusal olan bir varlık değil ki. Fakat anne babalar olarak biz davranışlarımızı tam ayarlayamadığımızdan, özellikle gençlik döneminde ne çocuk, ne de yetişkin gibi davranıyoruz onlara.

Burada Efendimizin (asm) tavrına bakmak, sünnetine uymak gerekiyor. Onun Sünneti seniyyesine baktığımız zaman, Hz. Ali’ye, Hz. Enes’e gerek çocukluk döneminde, gerekse gençlik dönemine geçiş zamanında, onlara güzel sorumluluklar verip takip ettiğini, ilgilendiğini ve bir yetişkin gibi davrandığını görebiliriz. Bu da Peygamber Efendimizin ahlâkından yansıyan bir çözüm önerisidir.
 

mervenur16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Devamı

Devamı

...............................

Bunun yanında günümüzdeki eğitim sistemi, gençleri –benzetmek gibi olmasın- yarış atı gibi testlerle, sınavlarla vs. yarıştıran, gençlerin sosyal faaliyetlerini azaltan, hayata farklı bir pencereden bakmasına engel olan, bir sürü engel gençliğin önünde duruyor. Sınav sistemi, okullardaki eğitim sisteminin gence hitap etmeyen yönü, toplumda üniversite kazanma konusunda oluşan baskı vs. ne yazık ki sıkıntı olarak duruyor gençlerin karşısında. Sizin en son ne zaman bir sınavdan çıktığınızı bilemiyorum ama ben kendi çocuklarımda bu sıkıntı ve stresi yaşıyorum. Kendimi onların yerine koyuyorum, “şimdi bunda da kazanamazsam ne olur?” diyorum. Ne kadar ciddî bir olay değil mi. Bundan sonra böyle bir psikoloji ile bir şey başaramam, endişesine kapılıyor vs. Ama buna karşı kadere inanarak, tevekkül anlayışıyla, üzerimize düşeni yaptıktan sonra bir çözüm sunmak lazım. Bazen hiç bilmediğimiz bir anda bizim hakkımızda Cenab-ı Hak hayır diliyor. Biz o an için farkında olamıyoruz ama sonradan ne kadar hayırlı olduğunu görüyoruz. Bunu o yaştaki gençlere gönülden inanarak söylersek, hakikaten faydalı oluyor. Mesela benim oğlum grafikerlik konusunda çok arzuluydu. Fakat nasip olmadı, kazanamadı. Ancak şimdi farklı bir yerde o mesleği çok güzel bir şekilde öğreniyor ve bir yandan da yüksek tahsilini sürdürüyor. Yani illa bir okula devam ederek öğrenilmesi gerekeni öğrenmek mecburiyetine sokmamak lazım. Kendi açımdan söyleyeyim; ben okulu bitirdiğimde farklı yerlere yönlendirildim, ama şu anki mesleğimden gayet memnunum.

*Gençlik sorunlarına neden olarak; lüzumlu ahlâkî kuralların bilinçlerine yerleşememesi, ailenin gençlerle iletişim eksikliği gibi ana nedenler var. Özellikle çocuğun ve gencin yetiştirilmesinde ailenin yanlış metotları söz konusu. Bunlar nasıl düzeltilebilir? Zamanında verilmesi gereken eğitimin telafisi nasıl bir eğitim ile olabilir?

Çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bir gencin davranışlarını okumak istiyorsanız, onun ailesine ve yetiştiği ortama bakın. Büyük tesiri vardır. O sebepten aile ilk eğitim yuvasıdır. Pek çok araştırma yapıldığından bu faslı bitirmek isterim.

Bir insanın karakteri 2 ila 6 yaşları arasında teşekkül ediyor. Geri kalan 3. bölüm ise gençlik döneminde tamamlanıyor. 2 ila 6 yaşları arası dönemi çocuk nerede geçiriyor? Ailesiyle… Dolayısıyla siz ona tutumlu veya müsrif, temiz veya pasaklı, düzenli veya dağınık olmak gibi davranışları anneden, babadan, abladan veya ağabeyden yansıtabilirsiniz. Eğer çocuk bu örneklerden uzaklaşarak bir başka eğitim kurumunun yakınında olabilir. Dede ya da nine gibi… Davranışlarına bu kez onların özellikleri yansıyor. Bazen bir gence bakıyorsunuz, iyi bir ailesi yok. Fakat çok iyi özellikler sergiliyor. Araştırdığınızda, aile bir takım sebeplerden dolayı ilgilenemediği çocukla halası veya dedesi ilgilenmiş. Babaannesinin kucağında, çok güzel iman hakikatleri dinleyen insanlar var. Ve o kişi “ben babaannemden çok şey öğrendim” der. Bu bakımdan çocukluk döneminde alınan veya alın(a)mayan ahlak eğitiminin iyi ya da kötü mânâda tesiri vardır. Efendimiz (asm) buyururlar ki, “Bir babanın evladına bırakacağı en büyük miras, güzel terbiyedir.” Bu konuda pek çok ayet, hadis ve teşvik var ama ayrı bir fasıldır.

*Telafisi nasıl olur hocam?

Telafisi olur, olmaz değil. Fakat o 3’te 2’lik kısmı kapsayacak, kuşatacak, tabiri caizse onu izale edebilecek 3’te 1’lik kısım çok baskın ve tesirli olmalıdır gençlik döneminde. Çünkü 3’te 1’lik özelliğiyle gençlik çağı da insanı son derece etkiler. Tespit edebildiğimiz kadarıyla gençlik döneminde insan; en çok arkadaşlarından ve kendisinden yaşça büyük, konumca üst ve bilgice farklı durumda olan insanlardan etkilendiği ortaya çıkıyor. Bu durumda artık anne, baba ve ailenin görevi bitiyor. Bunun haricinde çok iyi yetişmiş, gençlik psikolojisini bilen rehberler sayesinde telafi edilebilir. Gençlik anne baba döneminde, çocuğun gözünde çok fazla ideal şahsiyetler olarak kalmıyor. Yani genç, çoğunlukla onları aşarak kendini ifade etme ihtiyacı hissediyor. Ama bununla beraber, annesine babasına hayranlık duyan, herkese tercih eden gençler de var tabii.

*Gençlik sorunlarının altında yatan nedenlerden biri de çocukluk evresinde yaşanan olumsuzluklardır. Mesela baskıcı ebeveynin yaşadığı sorunları, çocuklarının aynı duruma düşmemesi için, çocuklarına anlatma şekli nasıl olmalıdır? Bu bağlamda, Asrı Saadet’ten aile içi ilişkilere örnekler verir misiniz?

Asr-ı Saadet’in gençlerine baktığımız zaman, bu gençler arasında bize örnek olacak bir değil birçok örnek şahsiyet var. Bu gençler içinde en farklı olanı Mus’ab Bin Umeyr’dir. O, zengin bir aileye mensup, çok yakışıklı, çok güzel elbiseler giyen, çok güzel kokular sürünen, Mekke’de gezdiği zaman herkesin onu görmek istediği, gıpta ettiği bir gençtir. Resulullah Efendimize iman ettikten sonra, dünya nimetlerini gözünde sıfırlayan, ideali uğruna memleketini terk edip Medine’ye yerleşen ve öğretmenlik yapan bir gençtir. Efendimiz nazarında çok değerli olan bu genç sahabe, Uhud savaşında şehit olmuştur ve Peygamber Efendimiz (asm) onu gözyaşlarıyla ahirete uğurlamıştır. “Bir zamanlar senin giydiğini kimse giyemez, süründüğün kokuyu kimse sürünemezken Ey Mus’ab, şimdi üzerindeki elbise (kefen), başını örtersek ayaklarını, ayaklarını örtersek başını kapatmıyor” deyip ağlamıştı Peygamber Efendimiz (asm). O, Asr-ı Saadetin çok farklı gençlerinden birisiydi. Ama Allah Mus’ab bin Umeyr’i ne kadar değerli kılmıştır ki, bugün Uhud şehitliği ziyaret edilirken Mus’ab bin Umeyr orada Hz. Hamza ile beraber anılan, ismi Müslümanların evlatlarına isim olan şahsiyettir.

*Bu sahabe gibi birçok sahabe vardı dediniz. Peki, bunların aile yapısı nasıldı?

Birçoğunun Müslüman olmalarına, müşrik olan anne ve babaları muhalefet etmiştir. Gençlik döneminde insanoğlunda bir özellik vardır: İdeallerine sahip çıkar. Eğer doğruluğuna gönülden inanırsa; Ashab-ı Kehf misali, inançları uğruna her türlü fedakârlığa katlanır.

Aile yapıların baktığımız zaman, Asr-ı Saadette yetişen gençler ayrıdır, Mekke dönemindeki gençler ayrıdır. Asr-ı Saadetin Medine dönemindeki gençliğini örneklendirmek istiyorsak, o zaman durum farklıdır. Bendenizin yazmış olduğu “ Çocuk ve Peygamber” adlı eserimizde var. Orada, o ailelerde yetişen çocuklar ve gençler, anneleri ve babaları Peygamberimizin (asm) sevgili ashabıdır. Bu ortamda içinde yetişen çocuklar; Abdullah bin Cafer, Cabir bin Abdullah, Abdullah ibni Abbas, Abdullah ibni Ömer gibileri ışık, nur mesabesinde olmuşlardır. Çünkü o ortam onları yetiştirmiştir. Mesela Abdullah ibni Ömer hazretlerini örnek vererek geçelim. Çünkü çocukluğu Peygamberimiz ile beraber geçmiştir. Onun gençlik yıllarında iken Efendimiz dünyasını değişince, o çocukluk yıllarını da çok iyi hatırlamış. Abdullah ibni Ömer, Ashab-ı Kiram’ın en takvalılarından birisidir. Nasıl yetişmiş derseniz size şunu hatırlatırım; Peygamber Efendimiz (asm) onun ellerinden tutarak Medine bahçelerini gezdirirmiş. Peygamberimiz, aynı zamanda, onun ablası Hz. Hafsa’dan dolayı eniştesi konumundadır. O da Peygamberimizin kayınbiraderidir. Böyle bir hukuki, akrabalık ilişkileri de var. Bir gün bir rüya görüyor, “Ben bunu Efendimize anlatamam, sen anlatır mısın ablacığım?” diye Hz Hafsa annemizle konuşuyor. Peygamberimiz bu rüyayı dinledikten sonra diyor ki, “Maşallah, ne güzel bir rüya” diyor ve “Ah bir de, Abdullah gece namazlarına kalksa!” Bunu duyan Abdullah ibni Ömer, hayatının sonuna kadar hiç teheccüdü bırakmıyor. Ve Peygamberimize aşkla bir sahabeymiş. Peygamberimizden hatıra kaldı diye, Efendimizle beraber gezdiği bahçelerde, oturdukları yerlerde otlar kurumasın diye devamlı olarak ziyaret eder, onları sularmış. Böyle bir insanmış… Bu da Asr- ı Saadetin genci…

*İlerleyen teknoloji gençlik sorunlarının ortaya çıkmasında nasıl bir rol oynamaktadır?

Kötü bir rol oynuyor. Şu an mp3 çalarlardan tutun internet teknolojilerine, cep telefonlarına, dvd vb. interaktif sistemlerin tüm ürünleri, gençlere çok güzel şeyler verebilecekken şunu telkin ediyor: Hayatını yaşa! Başka hiçbir şey seni ilgilendirmez. Sorumluluk alma, zevkine göre davran, istediğin gibi istediğin şekilde yaşa, sen özelsin, sen şöylesin, sen böylesin gibi telkinlerle nefsin arzusuna yönelik her türlü pohpohlamayı maalesef bu kitle iletişim araçları da dahil olmak üzere, her türlü sistem ürünü gençlere bunu enjekte ediyor. Hâlbuki yitirilen geleceğimiz oluyor ama farkında değiliz. Yanı başında müdahale edip, düzeltilmesi gereken bir durum vaki olduğunda, genç hiçbir surette oralı olmuyor. Çünkü ‘o benim sorunum değil’ diyor. Bakın bu çok önemli bir olaydır. Çünkü öğrendiği, empoze edilen bu.

“Genç bireyin şeytanı çok olur” denilir. Ayrıca arkadaş faktörü de gencin gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Arkadaş seçimi ve şeytanla mücadele gençliğin gelişiminin neresindedir? Bu iki faktör karşısında gençlik nasıl hareket etmeli ve bilinçlenmelidir?

Arkadaş faktörü de var, şeytan faktörü ile birleşince bir harman oluyor. Bu harmanı ateşliyorlar ve bir yangın ortaya çıkıyor. Bu yangını nasıl söndürebiliriz?

O konuda şahsen, bazen çok ümitsiz hale geliyorum, bazen de sabah namazlarında epeyce genç görünce çok mutlu ve ümitvar oluyorum. Tabii ümitsizliğe düşmemek gerekiyor, ye’s küfürdür. Allah’tan ümit kesilmez. Cenab-ı Hak dilerse toplumu çok farklı şekilde duygularıyla, düşünceleriyle değiştirmeye muktedirdir. Ancak iş yine, kanaatimce aile yıllarındaki eğitime gidiyor. Aile yıllarındaki eğitim, gençlere rehberlik edenler sayesinde olursa olur.

*Dün ile bugün arasında, siyasal ve sosyal hayatta gençliğe tanınan imkânlar açısından farklılıklar var mı? Mesela gençlere daha fazla güveniliyor mu?

Şöyle söyleyeyim. Biz toplum olarak gençlere çok fazla sorumluluk vermeyi düşünmemişiz geçmişte. Avrupa, batı toplumu öyle değil. Mesela bize çok enteresan gelir; bir valinin, bir belediye başkanının oğlu temizlik şirketinde çalışır ve parasını alır. Ama bizde ise ‘olmaz’ deriz, babası onu çalıştırmak istemez. Bu sorumluluğu vermeyince de, biraz başıboşluk hali vaki olur. Geçmişte böyleydi. Şimdi eskiye nazaran daha iyi bir durum olduğunu söyleyebilirim. Başbakan’ın gençleri siyasete çağırması, geldiği gelenekte, gördüğü bir takım eksiklikleri tekrarlamamak içindir. Abdullah Gül daha önce siyaset yaptığı bir partide, genel başkan adaylığına başvurduğu zaman, denilmişti ki “daha henüz gençsiniz.” O da şu cevabı vermiş: “Yaşım 50’ye geliyor, saçlarımın çoğu ak oldu. Acaba bu gençlik dönemim ne zaman bitecek?”

Şahsen, ayetlerden ve hadislerden anladığıma göre, bir insana ne kadar erken yaşta sorumluluk verirsek –fakat denetimsiz bırakmadan- bir insan hayatta o kadar olgunlaşır, hayatın zorluklarına karşı o kadar başarılı olabilir. Eğitimciler bunu söyler. Niye Cenab-ı Hak buluğ çağıyla birlikte mükellefiyet çağını da başlatıyor dersiniz?

*‘Artık seni muhatap kabul ediyorum’ der, Allah (cc)

Evet, onun için. O sebeple erken yaşta sorumluluk vermek lazım, çünkü insanoğlunun gençlik döneminde daha çabuk öğrendiğini hepimiz daha iyi biliyoruz. En iyi bilgisayarcılar 14–15 yaşlarındaki çocukların arasından çıkıyor. Kavrama müthiş. Ha, hayat tecrübesi yok. Kırk yaşındaki adamında elli yaşındaki adamında tecrübesi olmuyor. Tecrübe, yılların birikimidir. Onu bekleyemeyiz, ama verdiğiniz işi denetlerseniz, yapıyorsa gençten iyi istifade edersiniz.
İNŞA-ALLAH KAFANIZDAKİ SORULARIN CEVABINI BURDA BULURSUNUZ KARDEŞİM.BURADA GENÇLERE NASIL DAVRANMALI YAZIYOR.BU YAZDIKLARI AŞK VE GENÇLERİN SORUNLARININ KARŞISINDA BİLİNÇLİ OLARAK NELER YAPABİLİRİZ NELERE DİKKAT ETMELİYİZ YAZIYOR.
 

mervenur16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Devamı var kadeşim ama çıkmadı herhalde sonra yazacağım inşa-allah
 

*ayşe*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2008
Mesajlar
1,076
Tepki puanı
41
Puanları
48
Devamı var kadeşim ama çıkmadı herhalde sonra yazacağım inşa-allah

mervenur kardesım hakkını helal eder mısın.Emegıne saglık.okudum.boyle bır konuyu bu zamana kadar dusunmedugım ıcın konu baslıgınız cok ılgımı cektı .aydınlandım kardesım.evet aıle tarbıyesnın ı,aıle ahlakının cocuk uzerınde ılerıkı yıllarda cok buyuk etkısı var.cocuklarımızı da ergenlıge gırıs yıllarında enerjılerını dısarı atabılmelerını saglayabılmek ıcın,desarj olabılmelerı ıcın, bılgısayar,abuk sabuk tv programlarının ızlemelerı ya da arkadas ortamlarından zıyade spora yonlendırmek,bellı baslı sanat dallarıyla ılgılı kurslara yonlendırmek, pırıl pırıl bu beyınlerın saglıklı gelısmelerı desteklenmıs olur.boylece daha kucucuk yasta askla ılgılı ozentı ıcıne gımezler.bunlara ek olarak ıslamda cocuk terbıyesıyle ılgılı kıtaplar okumalıyız.bılıyoruz kı agac yas ıken egılır.bugunumuzun cocukları gelecegımızın bızlerı olacaklar.
Allah a emanet olun Mervenur kardesım...
 

mervenur16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
mervenur kardesım hakkını helal eder mısın.Emegıne saglık.okudum.boyle bır konuyu bu zamana kadar dusunmedugım ıcın konu baslıgınız cok ılgımı cektı .aydınlandım kardesım.evet aıle tarbıyesnın ı,aıle ahlakının cocuk uzerınde ılerıkı yıllarda cok buyuk etkısı var.cocuklarımızı da ergenlıge gırıs yıllarında enerjılerını dısarı atabılmelerını saglayabılmek ıcın,desarj olabılmelerı ıcın, bılgısayar,abuk sabuk tv programlarının ızlemelerı ya da arkadas ortamlarından zıyade spora yonlendırmek,bellı baslı sanat dallarıyla ılgılı kurslara yonlendırmek, pırıl pırıl bu beyınlerın saglıklı gelısmelerı desteklenmıs olur.boylece daha kucucuk yasta askla ılgılı ozentı ıcıne gımezler.bunlara ek olarak ıslamda cocuk terbıyesıyle ılgılı kıtaplar okumalıyız.bılıyoruz kı agac yas ıken egılır.bugunumuzun cocukları gelecegımızın bızlerı olacaklar.
Allah a emanet olun Mervenur kardesım...

Evet kardeşim ben de senin gibi düşünüyorum.Abuk subuk bilgisayar ortamları helede belli belirsiz arkadaş ortamları özentiler saçmalıklar diz boyu.Bunun için aile terbiyesi aynı zamanda kitabımız kuran yol gösterici çocuklarımız ve bizler için....Eğer sana hakkım geçtiyse tabiki helal olsun.Allaha emanet ol AYŞECİM:a07:
 

mervenur16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ara 2008
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Bu arada devamı çıkmadı demiştim ya şimdi baktım çıkmış.​
 

vefalı13

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ara 2008
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Sağolasın ABLACIM!
Çok bilgilendik.:a45:
 

ayşe-rana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
1,732
Tepki puanı
46
Puanları
48
Yaş
50
selamün aleyküm,çok güzel ve faydalı bir konu.Allah razı olsun.hakkınızı helal edin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt