Bir kimse kendini övse, söyledikleri doğru da olsa, hoş olmaz. Çünkü, (Çirkin olan doğru, kişinin kendini övmesidir) demişlerdir. Başkalarını kötülemek için söylenen doğru sözler de çirkindir.
Öteden beri mezhepsizlerin söylediği çirkin doğrular vardır. Sözleri doğru ise de, hep böyle söylemek yanlıştır. Bu çirkin doğrulardan bazıları şöyledir:
1- (Peygamber Allah’ın helal ettiğini haram edemez) diyorlar. Sanki Peygamber efendimiz böyle bir şey yapıyormuş intibaını vermek için böyle söylüyorlar.
2- (Peygamber de Allah’ın sözlerini değiştiremez) diyorlar. Sanki böyle bir şey yapılıyormuş intibaını vermeye çalışıyorlar.
3- (Peygamber de insandır, ona tapılmaz) diyorlar. Sanki tapan var.
4- (Peygamber de insandır; Allah değil ki, o da yanılabilir) diyorlar. Peygamberimiz de insandır. Fakat insanların ve Peygamberlerin en üstünüdür; beşerin efendisidir. Dini hükümlerde yanılması söz konusu değildir. Dünya işlerinde yanılması caizdir. (Yanılabilir) diyerek, dini hükümlere gölge düşürmeye çalışıyorlar.
5- (Peygamber de gaybı bilmez) diyorlar. Evet Peygamber de gaybı bilmez. Ancak bu devamlı değildir. Bir gün Resulullahın devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip, (Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor) dediler. Münafıkların bu sözü Resulullaha ulaşınca, (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Başkasını bilmem. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir) buyurdu. Tarif edilen yere gidip, deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular. Kur’an-ı kerimde de gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği, fakat dilediği Peygamberlere de bildirdiği beyan edilmektedir.
6- (Hadisler mucize değil; ama veciz sözlerdir) diyorlar. Hadis-i şerifler, âyet-i kerimeler gibi lafızları mucize değildir. Fakat Peygamber efendimizin dine ait sözleri vahiy mahsulüdür. Gelecekte olacak şeyleri bildirmiş, birçok mucize söz söylemiştir. Mesela kıyametin büyük ve küçük alametlerini bildirmiş, küçük alametlerin çoğu meydana çıkmıştır. Bunlar mucizedir. Mezhepsizler daha ileri giderek, (Kur’an varken sünnete ihtiyaç yok!) diyorlar. Böylece hadis-i şerifleri inkâra kalkışıyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, (Allah’a ve Resûlüne tâbi olun!) buyuruluyor. Niçin Allah’tan başka “Peygambere de tâbi olun!” buyuruluyor?
Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın bildirdiklerini bize anlatıyor, açıklıyor. (Onun söylediği vahiyden başka bir şey değildir) ve (Peygamberin emrettiklerine uyun, yasakladıklarından sakının!) buyuruluyor. Bir hadis-i şerifte, (Resulün haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir) buyurulmuştur. Peygamber efendimize uymak, Allah’tan gayriye uymak değildir.
Kur’an-ı kerimde, yalnız Allahü teâlâya değil, Resulüne de itaat edilmesi emrediliyor (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruluyor. Demek ki, Resulullahın hadis-i şeriflerine uymak, Allah’a uymaktan başka değildir. Kur’an-ı kerimde, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) buyuruluyor. Âlimlere sorup onlara tâbi olmak da, Allah’tan gayriye tâbi olmak değildir. Allahü teâlânın emrine uymak olur
7- (Kusursuz kul olmaz. Âlimler peygamber değil ki onların da hatası olur) diyorlar. Kusursuz kul olmaz sözü doğrudur. Fakat âlimlerin sözlerinde hata vardır intibaını vermek yanlıştır. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Âlim, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.)
O halde, âlimin hatası da dinde senet olduğu için, hata demek yanlıştır. Onun hata ettiği de bilinemeyeceği için, âlimlerin hata ettiğini söylemek çok yanlıştır. Çünkü Peygamber efendimiz, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruyor. Peygamberlerin vârislerine dil uzatmak, vârisin sahipleri olan Peygamberlere dil uzatmak olur.
Öteden beri mezhepsizlerin söylediği çirkin doğrular vardır. Sözleri doğru ise de, hep böyle söylemek yanlıştır. Bu çirkin doğrulardan bazıları şöyledir:
1- (Peygamber Allah’ın helal ettiğini haram edemez) diyorlar. Sanki Peygamber efendimiz böyle bir şey yapıyormuş intibaını vermek için böyle söylüyorlar.
2- (Peygamber de Allah’ın sözlerini değiştiremez) diyorlar. Sanki böyle bir şey yapılıyormuş intibaını vermeye çalışıyorlar.
3- (Peygamber de insandır, ona tapılmaz) diyorlar. Sanki tapan var.
4- (Peygamber de insandır; Allah değil ki, o da yanılabilir) diyorlar. Peygamberimiz de insandır. Fakat insanların ve Peygamberlerin en üstünüdür; beşerin efendisidir. Dini hükümlerde yanılması söz konusu değildir. Dünya işlerinde yanılması caizdir. (Yanılabilir) diyerek, dini hükümlere gölge düşürmeye çalışıyorlar.
5- (Peygamber de gaybı bilmez) diyorlar. Evet Peygamber de gaybı bilmez. Ancak bu devamlı değildir. Bir gün Resulullahın devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip, (Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor) dediler. Münafıkların bu sözü Resulullaha ulaşınca, (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Başkasını bilmem. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir) buyurdu. Tarif edilen yere gidip, deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular. Kur’an-ı kerimde de gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği, fakat dilediği Peygamberlere de bildirdiği beyan edilmektedir.
6- (Hadisler mucize değil; ama veciz sözlerdir) diyorlar. Hadis-i şerifler, âyet-i kerimeler gibi lafızları mucize değildir. Fakat Peygamber efendimizin dine ait sözleri vahiy mahsulüdür. Gelecekte olacak şeyleri bildirmiş, birçok mucize söz söylemiştir. Mesela kıyametin büyük ve küçük alametlerini bildirmiş, küçük alametlerin çoğu meydana çıkmıştır. Bunlar mucizedir. Mezhepsizler daha ileri giderek, (Kur’an varken sünnete ihtiyaç yok!) diyorlar. Böylece hadis-i şerifleri inkâra kalkışıyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, (Allah’a ve Resûlüne tâbi olun!) buyuruluyor. Niçin Allah’tan başka “Peygambere de tâbi olun!” buyuruluyor?
Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın bildirdiklerini bize anlatıyor, açıklıyor. (Onun söylediği vahiyden başka bir şey değildir) ve (Peygamberin emrettiklerine uyun, yasakladıklarından sakının!) buyuruluyor. Bir hadis-i şerifte, (Resulün haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir) buyurulmuştur. Peygamber efendimize uymak, Allah’tan gayriye uymak değildir.
Kur’an-ı kerimde, yalnız Allahü teâlâya değil, Resulüne de itaat edilmesi emrediliyor (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruluyor. Demek ki, Resulullahın hadis-i şeriflerine uymak, Allah’a uymaktan başka değildir. Kur’an-ı kerimde, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) buyuruluyor. Âlimlere sorup onlara tâbi olmak da, Allah’tan gayriye tâbi olmak değildir. Allahü teâlânın emrine uymak olur
7- (Kusursuz kul olmaz. Âlimler peygamber değil ki onların da hatası olur) diyorlar. Kusursuz kul olmaz sözü doğrudur. Fakat âlimlerin sözlerinde hata vardır intibaını vermek yanlıştır. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Âlim, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.)
O halde, âlimin hatası da dinde senet olduğu için, hata demek yanlıştır. Onun hata ettiği de bilinemeyeceği için, âlimlerin hata ettiğini söylemek çok yanlıştır. Çünkü Peygamber efendimiz, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruyor. Peygamberlerin vârislerine dil uzatmak, vârisin sahipleri olan Peygamberlere dil uzatmak olur.