Cinsel öfkeden de kendinizi korumaya alın!
Bir adam, Efendimiz'e gelerek,
"Beni cennete götürecek bir davranış haber ver de onu yerine getirince cennete gideyim." demiş.
Efendimiz (sas) Hazretleri de adama kısaca şu tavsiyede bulunmuş:
"Seni cennete götürecek şey, öfkene uymamandır. Öfkene kapılma, öfkeni yen, gerisi sana yeter!"
Evet, cennete gidebilmek için yenilmesi gereken ilk şey öfkedir.
Ancak bu öfkenin iki çeşidi vardır.
Biri (sinirsel) öfke, biri de (cinsel) öfke.
Hatta (cinsel) öfke, tetiği çekip de gözünü kırpmadan adam öldürten (sinirsel) öfkeden daha kötü sonuçlara da götürebilir öfke sahibini.
Bundan dolayıdır ki, Efendimiz, (sas) Hazretleri, (cinsel) öfkeye sebep olacak teşhirci, teşvikçi görüntü ve çevrelerden uzak durmayı ısrarla tembih etmiş, mahremiyet sınırları içinde kendini korumaya alıp muhafaza etmeyi tavsiye buyurduğu hatırlatmasında şu çarpıcı ikazda bulunmuştur:
-Cinsellik öfkesine kapılan adam, o halde iken aklının ya tümünü ya da üçte ikisini yitirmiş deli gibi olur!
Yani her türlü hatayı göze alacak deli haline gelir alevlenen duygusunun baskısına maruz kalan adam.
Artık yapmayacağı yanlış, göze almayacağı hata yoktur bu duyguya kapılan kimsenin.
Tıpkı telefondaki gencin bir dizi yanlışları çekinmeden göze alışı gibi. Duygusunun öfkesine maruz kalmış genç bakın nasıl soruyor sorusunu:
- Okuldaki arkadaşımla aramızda gizli dinî nikâh yaptırmak istiyoruz.
Ailemizin haberi olmadan yaptıracağımız bu gizli dinî nikaha nasıl bakıyorsunuz...???
Bu gibi soruların arka planındaki faciaları çok dinlediğimden dolayı uyarıcı cevabım sert oldu mecburen:
- Ben, dedim, intiharın her türlüsüne karşıyım.
Hayatının baharında bir genç kızın ailesinden habersiz gizli nikâhla hayatını baştan riske sokması, büyük ihtimalle intihar gibidir.
Erkek için aynı derecede olmasa da kız için sonuç başka türlü olmayabilir!
- Bir çaresi yok mu bunun? diye ısrar edince,
Var dedim; hem de çok kolay. Heyecanlandı:
"Lütfen o kolay çareyi söyleyin" dedi.
- Resmî nikâh yaptırmak. Böylece kendini emniyete almak, aileni de sıkıntıdan kurtarmak...
-Ama şu anda buna imkan yoktur. Ne ailemiz buna razı olur, ne de bizim okul ve yaş durumumuz buna müsaittir!
- Demek hem yaş hem okul hem de aile durumu müsait olmadığı halde, siz yine de gizli nikâha cesaret edebiliyorsunuz. Bu kadar olumsuzluğu göze almanın, istikbalinizi riske atmanın sebebi ne ola ki?
-Baştan mahremiyet ölçülerine dikkat etmedik. Yüz yüze göz göze gezdik, birbirimize âşık olduk...
- Evet mahremiyet sınırlarını yıkıp yabancıyla yüz yüze, göz göze yaşamaktan kaçınmamak, işte böyle cinsel öfkeye kaptırır, sonucu düşünemez hale getirir tarafları!..
Ömür boyu pişmanlık duyacakları hatayı göze aldırır.
Çünkü yıkmışsınız bir defa aradaki mahremiyet duvarlarını.
Alevlendirmişsiniz önü alınmaz gençlik duygularını.
Artık kendinizi mazur gösterecek kılıf hazır:
Âşık olmak, ayrılamaz hale gelmek!..
Bu duruma gelen genç, sinirsel öfkeye kapılarak tetiği çekip de gözünü kırpmadan adam öldüren gibi tetiği çeker, hedefini vurur, sonra da ömür boyu pişmanlık duyup feryat eder, ama bu feryadın hiçbir faydası olmaz.
Çünkü kurşun namludan çıkmış, hedefini cansız yere sermiştir.
Artık ortada sadece bir cenaze vardır. Kim üstlenecek bu cenazenin sorumluluğunu?
-Kurtuluş çaresi yok mu bunun? dedi?
"Var" dedim.
Duyguları alevlendirecek yakınlaşmalardan uzak durmak.
Tek cümleyle: Kendini (mahremiyet sınırları içinde) korumaya almak!
Önce okulu başarı ile bitirmek, sonra mutlu olmanın şartlarını hazırlamaya yönelmek.
Sözün burasında konu bitmiş olduğundan ben de telefonu kapatıp yönümü gençlere dönerek diyorum ki:
- Aziz gençler! Mahremiyet sınırlarını aşıp taşmayın, sinirsel öfkeden de tehlikeli olan cinsel öfkeye kapılıp da haddi aşmayın!
Tek cümleyle, "kendinizi (mahremiyet sınırları içinde) korumaya alın".
Yoksa duygu akımı denen cinsel öfke sizi bir deli haline getirir, ömür boyu pişman olacağınız yanlışı yaptırır.
Ne yazık ki, işin sonu başı gibi tatlı olmaz.
Zehirli bal yediğinizi fark ettirir...
Ama bu fark etmenin faydası olmaz.
Artık tat gitmiş, zehrin acısı vicdanınızda ömür boyu sizi takip eder olmuştur!.. Böyle dönüşü olmayan bir yola girmemek için teşhirci, teşvikçi, tahrikçi ortamdan kendinizi korumaya alın...
Aksi halde namludan çıkan kurşun geri dönmemekte, ömür boyu duyacağınız pişmanlık da peşinizi bırakmamaktadır...
Alıntı: Ahmet ŞAHİN"Beni cennete götürecek bir davranış haber ver de onu yerine getirince cennete gideyim." demiş.
Efendimiz (sas) Hazretleri de adama kısaca şu tavsiyede bulunmuş:
"Seni cennete götürecek şey, öfkene uymamandır. Öfkene kapılma, öfkeni yen, gerisi sana yeter!"
Evet, cennete gidebilmek için yenilmesi gereken ilk şey öfkedir.
Ancak bu öfkenin iki çeşidi vardır.
Biri (sinirsel) öfke, biri de (cinsel) öfke.
Hatta (cinsel) öfke, tetiği çekip de gözünü kırpmadan adam öldürten (sinirsel) öfkeden daha kötü sonuçlara da götürebilir öfke sahibini.
Bundan dolayıdır ki, Efendimiz, (sas) Hazretleri, (cinsel) öfkeye sebep olacak teşhirci, teşvikçi görüntü ve çevrelerden uzak durmayı ısrarla tembih etmiş, mahremiyet sınırları içinde kendini korumaya alıp muhafaza etmeyi tavsiye buyurduğu hatırlatmasında şu çarpıcı ikazda bulunmuştur:
-Cinsellik öfkesine kapılan adam, o halde iken aklının ya tümünü ya da üçte ikisini yitirmiş deli gibi olur!
Yani her türlü hatayı göze alacak deli haline gelir alevlenen duygusunun baskısına maruz kalan adam.
Artık yapmayacağı yanlış, göze almayacağı hata yoktur bu duyguya kapılan kimsenin.
Tıpkı telefondaki gencin bir dizi yanlışları çekinmeden göze alışı gibi. Duygusunun öfkesine maruz kalmış genç bakın nasıl soruyor sorusunu:
- Okuldaki arkadaşımla aramızda gizli dinî nikâh yaptırmak istiyoruz.
Ailemizin haberi olmadan yaptıracağımız bu gizli dinî nikaha nasıl bakıyorsunuz...???
Bu gibi soruların arka planındaki faciaları çok dinlediğimden dolayı uyarıcı cevabım sert oldu mecburen:
- Ben, dedim, intiharın her türlüsüne karşıyım.
Hayatının baharında bir genç kızın ailesinden habersiz gizli nikâhla hayatını baştan riske sokması, büyük ihtimalle intihar gibidir.
Erkek için aynı derecede olmasa da kız için sonuç başka türlü olmayabilir!
- Bir çaresi yok mu bunun? diye ısrar edince,
Var dedim; hem de çok kolay. Heyecanlandı:
"Lütfen o kolay çareyi söyleyin" dedi.
- Resmî nikâh yaptırmak. Böylece kendini emniyete almak, aileni de sıkıntıdan kurtarmak...
-Ama şu anda buna imkan yoktur. Ne ailemiz buna razı olur, ne de bizim okul ve yaş durumumuz buna müsaittir!
- Demek hem yaş hem okul hem de aile durumu müsait olmadığı halde, siz yine de gizli nikâha cesaret edebiliyorsunuz. Bu kadar olumsuzluğu göze almanın, istikbalinizi riske atmanın sebebi ne ola ki?
-Baştan mahremiyet ölçülerine dikkat etmedik. Yüz yüze göz göze gezdik, birbirimize âşık olduk...
- Evet mahremiyet sınırlarını yıkıp yabancıyla yüz yüze, göz göze yaşamaktan kaçınmamak, işte böyle cinsel öfkeye kaptırır, sonucu düşünemez hale getirir tarafları!..
Ömür boyu pişmanlık duyacakları hatayı göze aldırır.
Çünkü yıkmışsınız bir defa aradaki mahremiyet duvarlarını.
Alevlendirmişsiniz önü alınmaz gençlik duygularını.
Artık kendinizi mazur gösterecek kılıf hazır:
Âşık olmak, ayrılamaz hale gelmek!..
Bu duruma gelen genç, sinirsel öfkeye kapılarak tetiği çekip de gözünü kırpmadan adam öldüren gibi tetiği çeker, hedefini vurur, sonra da ömür boyu pişmanlık duyup feryat eder, ama bu feryadın hiçbir faydası olmaz.
Çünkü kurşun namludan çıkmış, hedefini cansız yere sermiştir.
Artık ortada sadece bir cenaze vardır. Kim üstlenecek bu cenazenin sorumluluğunu?
-Kurtuluş çaresi yok mu bunun? dedi?
"Var" dedim.
Duyguları alevlendirecek yakınlaşmalardan uzak durmak.
Tek cümleyle: Kendini (mahremiyet sınırları içinde) korumaya almak!
Önce okulu başarı ile bitirmek, sonra mutlu olmanın şartlarını hazırlamaya yönelmek.
Sözün burasında konu bitmiş olduğundan ben de telefonu kapatıp yönümü gençlere dönerek diyorum ki:
- Aziz gençler! Mahremiyet sınırlarını aşıp taşmayın, sinirsel öfkeden de tehlikeli olan cinsel öfkeye kapılıp da haddi aşmayın!
Tek cümleyle, "kendinizi (mahremiyet sınırları içinde) korumaya alın".
Yoksa duygu akımı denen cinsel öfke sizi bir deli haline getirir, ömür boyu pişman olacağınız yanlışı yaptırır.
Ne yazık ki, işin sonu başı gibi tatlı olmaz.
Zehirli bal yediğinizi fark ettirir...
Ama bu fark etmenin faydası olmaz.
Artık tat gitmiş, zehrin acısı vicdanınızda ömür boyu sizi takip eder olmuştur!.. Böyle dönüşü olmayan bir yola girmemek için teşhirci, teşvikçi, tahrikçi ortamdan kendinizi korumaya alın...
Aksi halde namludan çıkan kurşun geri dönmemekte, ömür boyu duyacağınız pişmanlık da peşinizi bırakmamaktadır...