desertrose
Kayıtlı Kullanıcı
Hey gidi dünya hey! Kim derdiki birgün, bir zamanlar insanlığın tek kurtuluş reçetesi diye canımı adadığım komünizm beni anamdan, babamdan, yarimden, kardeşlerimden ayıracaktı! Buna imkan varmıydı?
Ah gençlik yıllarımın hayalleri ah! İmkânınız olsada görseniz halimizi.
Taş ocaklarından dönmek üzereydik. Hava kararmıştı. Ayaklara pranga vurma faslı başladı. Cezaeviyle taş ocağının arası yaklaşık bir saat vardı.
Aklıma bir fikir geldi. Taşların arkasına saklanacak, bu gece sandıklarda ne olduğunu öğrenecektim.
Bütün mahkûmlar gitti. İyice gözden kayboldukları zaman ortaya çıktım. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Hava kararmış, ama gündüzü aratmayacak kadar ay ışığı vardı.
Elime bu fırsat geçtiği halde neden kaçmadığım merak edilebilir. Hemen söyleyeyim. Büyük bir şehir alanı gibi bir alandı burası. Her tarafı yüksek elektrik verilmiş tel örgülerle çevriliydi. Her elli metrede birde devrim muhafızları vardı. Bunu öncede biliyorduk Kaçmaya çalışan hemen öldürülürdü. Fakar bu yolda yakalanmanın okadar tehlikesi yoktu. "Uyumuş kalmışım, pranga zincirine beni almayı unutmuşlar, bende kendim geliyorum" diyecektim. O yüzden kaçmayı hiç düşünmedim.
Yaşama umudu ölme ihtimalinden fazlaysa kişi o işi yapmalıdır
Geldim sandıklı tarlaya. Tellerin altından geçeceğim yer yo. Tel örgünün altından toprağı kazdım. Bedenim elektriğe kapılmadan girecek kadar yer açtım ve girdim.
Sandıklara yaklaştıkça Burnuma pis kokular gelmeye başladı. Yirmibeş otuz metre kadar yaklaştığımda
Ah gençlik yıllarımın hayalleri ah! İmkânınız olsada görseniz halimizi.
Taş ocaklarından dönmek üzereydik. Hava kararmıştı. Ayaklara pranga vurma faslı başladı. Cezaeviyle taş ocağının arası yaklaşık bir saat vardı.
Aklıma bir fikir geldi. Taşların arkasına saklanacak, bu gece sandıklarda ne olduğunu öğrenecektim.
Bütün mahkûmlar gitti. İyice gözden kayboldukları zaman ortaya çıktım. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Hava kararmış, ama gündüzü aratmayacak kadar ay ışığı vardı.
Elime bu fırsat geçtiği halde neden kaçmadığım merak edilebilir. Hemen söyleyeyim. Büyük bir şehir alanı gibi bir alandı burası. Her tarafı yüksek elektrik verilmiş tel örgülerle çevriliydi. Her elli metrede birde devrim muhafızları vardı. Bunu öncede biliyorduk Kaçmaya çalışan hemen öldürülürdü. Fakar bu yolda yakalanmanın okadar tehlikesi yoktu. "Uyumuş kalmışım, pranga zincirine beni almayı unutmuşlar, bende kendim geliyorum" diyecektim. O yüzden kaçmayı hiç düşünmedim.
Yaşama umudu ölme ihtimalinden fazlaysa kişi o işi yapmalıdır
Geldim sandıklı tarlaya. Tellerin altından geçeceğim yer yo. Tel örgünün altından toprağı kazdım. Bedenim elektriğe kapılmadan girecek kadar yer açtım ve girdim.
Sandıklara yaklaştıkça Burnuma pis kokular gelmeye başladı. Yirmibeş otuz metre kadar yaklaştığımda
öyle bir manzarayla karşılaştım ki, neredeyse kalbim duracaktı!
Yaklaştım... On adım kadar bir mesafe kalmıştı ki, kulağıma acayip sesler gelmeye başladı.
Hemen hemen sandıkların yarısından geliyordu bu sesler. Bu seslerin ne sesi olduğunu bir türlü ayırdedemiyordum.
İlk sandığın yanına gelince neredeyse aklım başımdan gidiyordu. Bunca işkencee rağmen gitmeyen aklım az kaldı şimdi gidecekti. Dehşetle ürperdim. Yüksek sesle;
-Ay... dediğimi hatırlıyorum.
Sonra sendeledim. Başım döndü,Yere yığılıverdim. Galiba bir saat kadar geçici cinnet geçirdim. Orayı pek hatırlamıyorum.
Gördüğüm manzaraya inanamıyordum. İki büklüm yapılmış bir insan bu sandığa tıkılmış, sandık üzerine kilitlenmişti. Sandığın üst kısmına artı şeklinde iki demir lehimlenmişti.
Allahıııım!... Allahııııım!... Allah'ım bu nasıl şey böyle!
Gördüğüm onca işkenceye dayanan aklım demek buna aynı güçlükle cevap veremedi.
Ön tarafı açık olan sandıktaki adam inliyordu.
Seslendim beni duymadı. İkinci sandığa geçtim. Orada ki adam ölmüştü Hatta çürümüştü bile... Çılgınlar gibi sandık sandık gezdim..
Busandıktaki ölmüş... Bundaki ölmüş... Bundaki can çekişiyor. Sayısını hatırlamadığım kadar sandık dolaştım.
Yaklaştım... On adım kadar bir mesafe kalmıştı ki, kulağıma acayip sesler gelmeye başladı.
Hemen hemen sandıkların yarısından geliyordu bu sesler. Bu seslerin ne sesi olduğunu bir türlü ayırdedemiyordum.
İlk sandığın yanına gelince neredeyse aklım başımdan gidiyordu. Bunca işkencee rağmen gitmeyen aklım az kaldı şimdi gidecekti. Dehşetle ürperdim. Yüksek sesle;
-Ay... dediğimi hatırlıyorum.
Sonra sendeledim. Başım döndü,Yere yığılıverdim. Galiba bir saat kadar geçici cinnet geçirdim. Orayı pek hatırlamıyorum.
Gördüğüm manzaraya inanamıyordum. İki büklüm yapılmış bir insan bu sandığa tıkılmış, sandık üzerine kilitlenmişti. Sandığın üst kısmına artı şeklinde iki demir lehimlenmişti.
Allahıııım!... Allahııııım!... Allah'ım bu nasıl şey böyle!
Gördüğüm onca işkenceye dayanan aklım demek buna aynı güçlükle cevap veremedi.
Ön tarafı açık olan sandıktaki adam inliyordu.
Seslendim beni duymadı. İkinci sandığa geçtim. Orada ki adam ölmüştü Hatta çürümüştü bile... Çılgınlar gibi sandık sandık gezdim..
Busandıktaki ölmüş... Bundaki ölmüş... Bundaki can çekişiyor. Sayısını hatırlamadığım kadar sandık dolaştım.
***********************
Komünizmin temel ilkeleri nezdinde din bir afyon niteliğindedir. İnsan haklarına son derece saygılı olan İslam dini bile, Yahudilik, Budistlik gibi dinlerle aynı kefeye konur.
Batıl dinlerdeki bütün uydurmaları İlam dinine de yükler ve komünizmin gözünde bütün dinler aynı şeydir.
"Galileyi yargılayan Kiliseydi" demez. "Dindi" der. Böylece bütün dinlere paylaştırılır Engizisyon mahkemelerinin yaptıklarını.
Gördüğüm olayları yıllarca tahlil etmeye çalıştım.
Yüzlerce doktor, profesör gördüm. Mahkum edilmişti. Onlarla beraber aynı işkenceye maruz kalmıştım. Mahkumların çoğu tabi müslümnlardı.
Beni asıl hayrete düşüren şey, devrime emek vermiş nice devrimciler vardı. Yıllar sonra öğrenecektim ki, "Hakk'a nankör olana kul yaranamaz"mış.
Allah'a karşı nankördü komünizm. O yüzden ona kendi taraftarları bile yaranamıyor, onlarda korku içinde yaşıyorlardı..
Komünizmin temel ilkeleri nezdinde din bir afyon niteliğindedir. İnsan haklarına son derece saygılı olan İslam dini bile, Yahudilik, Budistlik gibi dinlerle aynı kefeye konur.
Batıl dinlerdeki bütün uydurmaları İlam dinine de yükler ve komünizmin gözünde bütün dinler aynı şeydir.
"Galileyi yargılayan Kiliseydi" demez. "Dindi" der. Böylece bütün dinlere paylaştırılır Engizisyon mahkemelerinin yaptıklarını.
Gördüğüm olayları yıllarca tahlil etmeye çalıştım.
Yüzlerce doktor, profesör gördüm. Mahkum edilmişti. Onlarla beraber aynı işkenceye maruz kalmıştım. Mahkumların çoğu tabi müslümnlardı.
Beni asıl hayrete düşüren şey, devrime emek vermiş nice devrimciler vardı. Yıllar sonra öğrenecektim ki, "Hakk'a nankör olana kul yaranamaz"mış.
Allah'a karşı nankördü komünizm. O yüzden ona kendi taraftarları bile yaranamıyor, onlarda korku içinde yaşıyorlardı..
EVET ARKADAŞLAR BURADA BİTİRİYORUM.. ÇİN İŞKENCESİ EMİNE ŞANLİKOĞLU HANIM EFENDİNİN ESERLERİNDEN BİRİSİ.. KOMÜNİZMİN ALDATICILIĞI, VAHŞETİ VE DAHA BİNBİR YÜZÜNÜ ORTAYA ÇIKARAN MUHTEŞEM BİR ESER.. BURADA YAZDIKLARIMSA KİTABIN SADECE UFAK BİR KISMI..
DAHA YAZMAK İSTEDİĞİM ÇOK ÖNEMLİ ŞEYLER VAR AMA HEM BEN YORULDUM HEM BELKİ KİTABI MERAK EDİP OKURSUNUZ DİYE YAZMADIM.. YORUMU SİZE KALMIŞ KARDEŞLERİM.. KOMÜNİZMİN GERÇEK YÜZÜNÜ YAŞANAN BİR HİKAYE İLE ÖĞRENMEK İSTERSENİZ SİZE GÜZEL BİR KAYNAK.. EMİNE ÖZKAN ŞENLİKOĞLU "ÇİN İŞKENCESİ"