Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ciğer sattı sokaklarda... (1 Kullanıcı)

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Bir hayli tesirinde kalmıştı hadisesinin,
Ertesi gün evine gitti Mehmed Dede’nin.


Dedi; (Ey Mehmed Dede, geldim ki bugün size,
Beni de alasınız, yüksek hizmetinize.)


Dedi ki; (Ben değilim, sizin aradığınız,
O zât Üftadedir ki, hemen Ona varınız.)


Hanesine gelerek, hazırlattı atını,
Ve giydi arkasına, sırmalı kaftanını.


Bir seyisini dahî yanına alaraktan,
“Üftâde dergahı”na koşturdu atı o an.


Dergaha az mesafe kalmıştı ki, o ara,
Atının ayakları, saplandı kayalara.


Bileklerine kadar battı ve kaldı atı,
Uğraşıp çıkarmağa yetişmedi tâkatı


Mecbûren indi yere, hayreti arttı daha,
Sırmalı kaftanıyla, yürüdü o dergâha.


Vardığında gördü ki; “Üftade hazretleri”,
Çapa yapıyor idi, bahçede bâzı yeri.


Üzerinde eski bir hırka vardı o zaman,
“Hüdâyi”yi görünce, hitab etti uzaktan.


(Ey Bursa’nın kadısı, sen bu saltanatınla,
Niçin geldin buraya, kaftanınla, atınla?


Öyle zannederim ki, yanlış yere geldiniz,
Bu ev yokluk evidir, değil sizin yeriniz.)


Dedi ki; (Ey efendim, neyim varsa dünyalık,
Hepsini bu eşikte terk eyledim ben artık.


Yeter ki kabul edin beni dahî bu eve,
Her ne emrederseniz, yaparım seve seve.)


Buyurdu; (Öyle ise, kadılığı atarak,
Sırmalı kaftanınla, ciğer sat bağırarak.)


Aziz Mahmud Hüdâyi, “Peki” deyip hemence,
Sokak sokak dolaşıp, ciğer sattı günlerce.


O bir müddet yapınca, ciğer satma işini,
Verdi ona üstâdı “Helâ temizliği”ni.


Bunu dahî severek yapınca O bir müddet
Hususi hizmetiyle şereflendi nihayet.


Her sabah, abdest için varıp hücrelerine,
Isıtıp su dökerdi, mübarek ellerine.


Bir sabah da ibrikle, odaya girdi, lâkin,
Hiç vakit kalmamıştı, suyu ısıtmak için.


Telâşlanıp, ibriği basıverdi böğrüne,
Üstadı “dök” deyince döküverdi eline.


“Muhabbet ateşi”yle ısınmıştı meğer su,
Üftâde hazretleri anladı bu hususu.


Buyurdu ki; (Evlâdım, başka hal var bu işte,
Zîra bu, ısınmamış bildiğimiz ateşte.


Bu, gönül ateşinde ısınmışa benziyor,
Ve, senin kemâlini bize haber veriyor.)


ALINTI
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt