Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ciddiyet (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
CİDDİYET
Bir başka nokta, ister yüzeysel ister derin veya aydın düşünsün, düşünen kişinin düşünme eyleminde bulunurken "ciddi" olması gerekir. Gerçi yüzeysel düşünen kişinin düşünme eylemindeki yüzeysellik, ciddi düşünmesine elverişli değildir. Ancak yüzeysel düşünen kişi bile anlamsız, saçma eylem ve geleneklerden kendini uzak tutarak söz konusu ciddiyeti sağlayabilir. Her ne kadar düşüncede derinlik ciddiyete yönlendirse de ciddiyet düşüncede derinleşmeyi gerektirmez. Yine her ne kadar aydın düşünebilmek ciddiyeti gerektirirse de, ciddi olmak için aydın olmaya gerek yoktur. Fakat aydın düşünmek için ciddiyet şarttır. Zira ciddiyet, düşünülen şeyin vakıasını zihinde iyice canlandırmanın yanı sıra, bir hedefin varlığının ve bu hedefi gerçekleştirmek için harcanacak çabanın göstergesidir. Örneğin; kişi tehlikeyi zihninden geçirirken, onun hakkında araştırma yapmak için değil, ondan korunmak için düşünme eyleminde bulunur. Aynı şekilde ekmeği düşünürken onun hakkında araştırma yapmak için değil, onu nasıl kazanabileceğini algılamak için düşünür. Yine kişi oyun oynamak için oyunu düşünür. Dinlenmek için pikniğe gider. Piknik hakkında araştırma yapmak için değil. Kişinin gelişigüzel yürüyüş yapmayı düşünmesi de yürüyüş üzerinde akıl yürütme isteğinden değil, içindeki sıkıntıları atma isteğindendir. Kanun adamının kanun maddeleri ortaya koyması, bu maddeler hakkında araştırma yapmak için değil, bu maddeleri ortaya koymak içindir. Görüldüğü gibi türü ne olursa olsun yapılan her düşünme eylemi, düşünülen şeye veya harekete yöneliktir. Bir şey veya hareket hakkında düşünme eylemi yapılıyorsa, bu şey veya hareketi öğrenmek amacıyla yapılır. Bunun için de düşünülen şey veya harekete ciddiyetsizliğin ve geleneksel anlayışın karışmaması gerekir. Ne zaman üzerinde akıl yürütülen şey veya hareket ciddiyetsizlik ve geleneksel anlayıştan soyutlanırsa, işte o zaman ciddi düşünceden söz edilebilir. Ancak o zaman bir amaçtan ve bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik bir çabadan söz etmek, kesin olmasa da kolay olur. Bununla birlikte kişi, kesin ve kolay bir şekilde amacının çerçevesini zihninde çizebilir.

Bu bağlamda derin ve aydın düşünmede ciddiyet bulunabildiği gibi, yüzeysel düşünmede de bulunabilir. Ancak aslolan, derin ve aydın düşünmede ciddiyetin olmasıdır. Bununla birlikte her düşünme eyleminde ciddiyet olacak diye bir şart da yoktur. Dahası, çoğu insanın düşünme eylemi ciddiyetten yoksundur. İnsanlar, işlerini geleneksel anlayış ve devamlılık esasına göre yaparlar ve bu ciddiyetsizlik düşünme eylemlerine de yansır. O halde insanda ciddiyetin, yapay olarak meydana getirilmesi gerekir. Çünkü ciddi olmak için ciddiyeti hedef almak esastır. Ciddiyeti hedef almak ise bir bakıma yapay bir eylemdir. Bu bakımdan ciddiyet, bazı insanlarda doğal gibi görünse de aslında yapay olarak meydana getirilir.

Hemen belirtelim ki bizim burada kastettiğimiz ciddiyet mutlak ciddiyet değil, üzerinde akıl yürütülen düşünceyle aynı düzeyde olan ciddiyettir. Zira üzerinde akıl yürütülen düşünceyle paralel olmayan ciddiyet, ciddiyet olarak addedilemez. Örneğin; bir kişi evlenmeyi düşünüp de evliliğin gerçekleşmesi için harekete geçmezse, bu düşüncesinde ciddi değildir. Aynı şekilde ticaret yapmayı düşünen fakat malını har vurup harman savuran kişi de, düşüncesinde ciddi değildir. Yine yargıç olmayı düşünen kişi, hukuk alanında eğitim görmeyip sadece bu makamı elde etme peşinde koşarsa, düşüncesinde ciddi değildir. Çünkü bu kişi yargıç olma konusunda değil, memur olma konusunda ciddidir. Yine çocuklarının geçimini sağlamayı düşünüp de, sokaklarda avare avare dolaşan kişi de bu düşüncesinde ciddi değildir. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir.

Demek ki ciddiyet, hedeflenen şeyi gerçekleştirmek üzere harekete geçmeyi ve hedeflenen şeyle eylemin aynı düzeyde ve doğrultuda olmasını öngörür. Kişi, hedeflemiş olduğu bir amaç için harekete geçmediği takdirde, bu yolda belli bir fikir elde edip bir eyleme girişse bile, yine de düşünme eylemi ciddi bir eylem değildir. İnsanın "ben ciddiyim" demesi, ciddi olması için yeterli değildir. Aynı şekilde fikri veya maddi birtakım yapay hareketlerle ciddi olduğunu göstermeye çalışması da onun ciddi biri olduğunu göstermez. Kişinin maddi eylemlere girişmesi ve bu eylemleri zihnindeki hedefle paralel bir şekilde gerçekleştirmesi, onun ciddi olduğunun göstergesidir. O halde ciddiyetten söz edilebilmesi için, insanın somut bir şekilde harekete geçmesi ve bu hareketinin kafasındaki düşünceyle paralel olarak gelişme göstermesi şarttır.

Geri kalmış milletler ve halklar, tembel ve riskli durumları göze alamayan korkak kişiler, utangaç olanlar veya cesaret ve kendine güven duygusundan yoksun olan insanlar, düşünme eylemlerinde ciddi olmayan kişilerdir. Çünkü geri kalmışlık insana kolay olanı cazip gösterir ve zor olanla, kendini yorma zahmetinde bulunmamasına neden olur. Tembellik, ciddiyetle çelişmektedir. Aynı şekilde cesur olmama, utangaçlık, korkaklık ve kendine güvenmeme düşünmede ciddiyeti engelleyen faktörlerdendir. Bu nedenle tembelliğin üstesinden gelerek, tehlikelerin üstüne gitme cesaretini kazanarak, gereksiz yere utanmayla haya duygusunu ayırt ederek ve kendine güvenmeyi bir seciyet haline getirmek suretiyle fertlerde, halklarda ve milletlerde ciddiyeti meydana getirmek mümkündür. Zira ciddiyet kendiliğinden meydana gelmez. Onu sunî bir biçimde oluşturmak gerekir.

Düşünmede ciddiyet unsurunun şart olması hususunda şu noktayı da belirtmek gerekir: Sadece düşünceyi meydana getirmek için düşünme eylemine girişilmez. Düşünme eylemi, aynı zamanda düşünceden her hangi bir şekilde yararlanmak ve buna bağlı olarak da, harekete geçmek ve eylemde bulunmak için gerçekleştirilmelidir. Çünkü bilim adamları ve düşünürlerin ürettikleri düşünceler, ortaya koydukları bilgiler, sadece zevk için veya bu düşüncelerin tadını çıkarmak için üretilmemektedir. Ortaya konulan bu bilgiler amel etmek, pratik hayata dökmek için vardır. Bu açıdan "bilim bilim içindir" sözü yanlıştır. Hayatın dinamiklerini harekete geçirmediği ve sadece haz vermeye yönelik olduğu için, Yunan Felsefesi'nin bir değeri yoktur. Kendisinden istifade edilmeyen bir ilmin ne değeri olabilir ki? İlim, zevk almak için talep edilmez, İlim, yaşadığımız hayatta pratiğe geçirilen bilginin talebidir. Bu nedenle Yunan filozofları ve onları taklit eden bilginlerin düşünme eylemlerinde ciddi olduklarını söyleyemeyiz. Aynı şekilde belağat alanında haşiyeler şerh etmiş olan Sa'd gibi, belagat ilimlerini felsefî bilgiler haline getiren son dönem İslâm bilginlerinin de düşünme eylemlerinin ciddi olduğu söylenemez. Çünkü hayatta bu tarz düşünüşten herhangi bir şekilde istifade edilemez. Bu tarz düşünüşün araştırma ve incelemeden zevk duyma dışında başka bir muhtevası yoktur. Gerçi hayatta bir fayda sağlamak için, şair ve edebiyatçıların düşüncelerinden istifade edilmediği doğrudur. Ortaya koydukları düşünceler faydalı olmasına rağmen, pratik açıdan bir fayda sağlamaz. Bununla birlikte örneğin şiir veya tüm çeşitleriyle nesir gibi edebi türleri okumak, okuyucuda zevk ve canlılık uyandırdığından bunları faydalı ürünler olarak kabul etmek de mümkündür. Üstelik edebi ürünleri bir düşünme eyleminin sonucunda verdikleri için, şair ve edebiyatçıların ciddi olmadıklarını ileri sürmek de doğru değildir. Onların içinde ciddiyetsiz ve maharetli olmayan kişiler olsa da genelde düşünme eylemleri ciddiyetten yoksun değildir. Fakat felsefe öyle değildir. Felsefi düşüncenin amacı, gerçeklere ulaşmaktır. Ancak felsefi düşüncenin ortaya koyduğu sonuçlar, "gerçek"le ilgisi olmayan sonuçlardır.

Eserlerini felsefi tarzda yazmış olan belağatçılara gelince: Onlar insanların beliğ olmaları için sözde, konuşmada beliğ olma metotları üzerinde durmuşlardır, fakat üzerinde durdukları konular belağatı oluşturan temel noktalar değildir. Ortaya koydukları bu ürünler, uğruna çaba gösterdikleri amaçtan ziyade, araştırma ve araştırma zevkine yöneliktir. Onlar, araştırma zevkine ulaşmayı amaçlamadıkları halde böyle bir sonuca varmışlardır. Onların asıl amaçları, belağatın metotlarını irdelemektir. Dolayısıyla güttükleri amaçtan başka bir yöne kaymaları düşüncelerinde ciddi olmadıklarını göstermektedir. Bunun nedeni sadece istedikleri sonuçları elde etmeleri değil, aynı zamanda ortaya çıkardıkları sonucun güttükleri amaca yönelik olmamasıdır. Zaten düşüncelerinde ciddi olsalardı belağat ilmine ilişkin böyle bir felsefe ortaya koymazlardı. Zira ciddiyet, bir niyetin zihinde canlandırılmasıdır. Zihinde canlandırılan bu niyet bile başlı başına amaca götüren bir unsurdur. Buradan hareketle belağatçıların zihinlerinde belağat yerine, sadece ve sadece araştırma yapmayı canlandırdıkları ortaya çıkmaktadır ki bu da onların ciddi olmadıklarının kanıtıdır.

Düşüncede ciddiyet, düşünce ile eylem arasındaki mesafenin uzun ya da kısa olmasını zorunlu kılmaz. Çünkü eylem, düşüncenin ürünüdür. İnsan Ay'a gitmeyi düşündüğünde, düşüncesi ile eylemi arasındaki mesafe uzayabilir. Yemek yemeği düşündüğünde, söz konusu yemek yeme düşüncesi ile yemek yemesi arasındaki zaman uzun olabilir. Aynı şekilde milletini kalkındırmayı düşündüğünde, bu düşüncesi ile kalkınma arasındaki mesafenin kısalması da mümkündür. Mesele, düşünce ile eylem arasındaki mesafenin uzun veya kısa olması değildir. Çünkü düşünce ile eylem arasındaki mesafenin kısa veya uzun olması şart değildir. İster düşünen kişi ister başkası tarafından ortaya çıkarılmış olsun önemli olan, düşünmenin ürünü olan bir eylemin ortaya çıkarılmasıdır. Zira düşünmenin bir eylem meydana getirmesi şarttır. İster şair ve edebiyatçıların edebi ürünleri olsun, ister pozitif bilimcilerin ortaya koydukları sonuçlar olsun, ister siyasetçilerin ve harp uzmanlarının plan ve taktikleri olsun veya savaş, yemek-içmek, eğitim vb. maddi fiiller olsun önemli olan, "düşünme"den bir eylemin doğmasıdır.

Bu bağlamda düşünmenin bir sonuç vermesi için -ki bu sonuç bir eylemi doğurabildiği gibi doğurmayabilir de- ciddi olması gerekir. Zira düşünme için ciddiyet, vazgeçilmez bir unsurdur. Ciddiyetten yoksun bir düşünce, içi boş, kof, geleneksel anlayıştan nasibini almış monoton bir düşünüştür. Monoton düşünüş ise, İnsanlara olduğu yerde saymayı cazip gösterir ve zihinlerinden değişim fikrini uzaklaştırır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt