siyah_beyaz
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 13 Eyl 2006
- Mesajlar
- 2,656
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Peygamberimiz (a.s.m.), zırhını giymiş, Uhud dağına gidiyordu. Hava çok sıcaktı. Bir ara başını kaldırıp gökyüzüne baktı ve Allah'a dua etti. Birden açılmış gök kapılarından Cebrail'i (a.s.) gördü. Hz Cebrail nurlara bürünmüştü.
Resulullah'a, "Cenab-ı Haktan sana selam, tahiyye ve ikram getirdim dedi. Peygamberimiz (a.s.m.) selamını aldıktan sonra, Cebrail (a.s.) getirdiği duayı takdim etti ve Şöyle dedi:
"Üzerinden zırhını çıkar ve bu duayı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük bir tesiri vardır."
Her an ve her fırsatta ümmetini düşünen Peygamberimiz (a.s.m.), "Bu duanın tesiri sadecebana mı mahsus, yoksa ümmetime de şamil mi?" diye sordu. Cebrail (a.s.) Şu müjdeyi verdi:
"Ya Resulallah! Bu dua, Cenab-ı Allah'ın sana ve ümmetine bir hediyesidir. Bunun sevabını Allah'tan başka kimse takdir edemez.''
Resulullah'a, "Cenab-ı Haktan sana selam, tahiyye ve ikram getirdim dedi. Peygamberimiz (a.s.m.) selamını aldıktan sonra, Cebrail (a.s.) getirdiği duayı takdim etti ve Şöyle dedi:
"Üzerinden zırhını çıkar ve bu duayı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük bir tesiri vardır."
Her an ve her fırsatta ümmetini düşünen Peygamberimiz (a.s.m.), "Bu duanın tesiri sadecebana mı mahsus, yoksa ümmetime de şamil mi?" diye sordu. Cebrail (a.s.) Şu müjdeyi verdi:
"Ya Resulallah! Bu dua, Cenab-ı Allah'ın sana ve ümmetine bir hediyesidir. Bunun sevabını Allah'tan başka kimse takdir edemez.''