HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
24- Asrımızda hadaret ve medeniyet kelimeleri yaygınlaştı. Bu kelimeler, sadece aklın ürünü olan bir şey anlamında kullanılmaya başlandılar. Nitekim bu kelimeler felsefe, fikir ve hayata bakış açısıyla alakalı her şeyde kullanıldığı gibi, endüstri ve teknolojinin ürünü olan bütün maddî şekillerle, hayatta hissedilen her şey için de kullanıldı. 'Geçmiş ümmetlerin hadareti' ve 'geçmiş ümmetlerin medeniyeti' deniliyor. Bunlar ile, geçmiş ümmetlerin geride bıraktıkları, din, felsefe v.b. hayata bakışlarıyla ilgili fikir ile geçmiş ümmetlerin bıraktıkları binalar, sanat aletleri v.b. hissedilir maddî şekiller kastedilir. Aynı şekilde 'bu asrın hadareti' ve 'bu asrın medeniyeti' denildiğinde de yukarıda geçen mana kastedilir. Yani bu iki kelime ile hem aklın ürünü olan fikir ve hem de maddî şekiller kastedilir. Halbuki bu iki kelimeyi bu şekilde kullanmak yanlıştır. Zira hayata bakış açısıyla ilgili olanlardan aklın ürünü olanlar; hissedilen maddî şekillerin ürünü olan endüstri ve icat gibi olanlardan tamamıyla farklıdır. Doğru olan, bu iki kelimeden birisini bir manada diğerini de diğer manada kullanmaktır. Hadaret kelimesini; hayata bakış yönü ile ilgili olarak aklın ürünü olanlarda kullanmak lazımdır. Çünkü "hadaret" kelimesi "Bedevî" kelimesinin zıddı olan "hadar" dan gelir. "Hadaret" kelimesi ile, hayat yolu ile ilgili olanlar kastedilir. Medeniyet kelimesini ise hissedilir maddî şekiller hakkında kullanmak gerekir. Böylece hadaret; 'hayat hakkındaki mefhumların toplamı' olarak tarif edilir. Medeniyet ise; 'hissedilir maddî şekiller' olarak tarif edilir.
Hadaret, ümmetin yaşayışlarında takip ettikleri yolların değişik olmasıyla değişiklik arzeder. Komünizm hadareti batı hadaretinde yoktur.
25- İslâm hadaretiyle Batı hadareti birbiriyle çelişir. Aynı zamanda Komünizm hadaretiyle da çelişir. Zira, İslâm hadaretinin temeli olan İslâm Akidesi, Batı hadaretinin temeline muhaliftir. Batı hadaretinin temeli, dini devletten ayırma ilkesidir. İslâm hadaretinin temeli olan İslâm Akidesi, komünizm hadaretinin temeline de muhaliftir. Komünizm hadaretinin temeli maddeciliktir. Komünizm akidesine göre; hayat, insan ve kainat, kendi kendilerine gelişir ve tekamül ederler. Bunlara göre, bütün her şey tabiatları itibarı ile maddedir. Dünyada meydana gelen çeşitli olaylar, hareket eden bu maddî yapının değişik görüntülerinden ibarettir. Bu izahat, İslâm hadareti ile komünizm hadareti ve Batı hadareti arasındaki esas bakımından farkı göstermek içindi.
Hayat tasvirine gelince; Kapitalizmin hayat tasviri menfaatçiliktir. Komünizmin hayat tasviri ise, evrim ve gelişmedir. Komünizm teorisine göre hayat, yükseğe doğru devam eden bir hareket içerisinde bir halden diğer bir hale intikal eder. Bütün bunlar, İslâm'ın hayat tasvirine muhaliftir. Zira İslâm'ın hayat tasviri, helâl ve harama göredir.
Saadet (mutluluk) anlayışına gelince ; gerek kapitalizm gerek komünizm hadaretlerine göre mutluluk; vücudun ihtiyaçlarını doyurmak ve tatmin etmektir. İslâm'da ise mutluluk, bunların tersine, geçici değil daimi olandır. Vücudun ihtiyaçları ister giderilsin isterse giderilmesin fark etmez. Daimi itminan bulunduğu zaman insan mutluluğa erişmiştir. Daimi itminan bulunmadığı zaman ise insan mutluluğa erişmemiştir. Vücudun bütün ihtiyaçları karşılanmış olsa dahi daimi itminan bulunmadığı sürece saadet gerçekleşmez. Daimi itminan ise, Allahu Teâlâ'nın rızasını kazanmaktır. Bundan dolayı saadet Allah'ın rızasını istemekle mümkün olur ki böylece de daimi itminan gerçekleşsin.
İşte İslâm hadaretinin esasları ile Komünizm hadaretinin esasları ve Kapitalizm hadaretinin esasları arasındaki çelişki bu noktadadır. Ve yine çelişki; İslâm'ın hayat tasviriyle (hayat anlayışıyla) kapitalizmin ve komünizmin hayata bakışları arasındadır. Ve yine çelişki; İslâm'daki mutluluk anlayışıyla kapitalizm ve komünizmdeki mutluluk anlayışı arasındadır. Böylece, İslâm hadareti, kapitalizm ve komünizm hadaretine muhalif olmaktadır.
26- Müslümanın, İslâm dışı olan hadareti alması kesinlikle caiz olmaz. Çünkü müslümanın, İslâmın getirdiklerinden başka yerden hayat hakkındaki mefhumların (kavramların) toplamını alması caiz değildir. Müslüman, hayat hakkındaki mefhumların toplamını İslâm'dan almakla mukayyeddir. Onun dışından alması ise haramdır. Bu mefhumlar, ister hayata bakışla ilgili olsun isterse hayat müşkillerine çareler bulmakla ilgili olsun durum aynıdır. İslâm hadaretinin dışında olan hadaretleri almak kesinlikle helâl değildir.
Medeniyete gelince; bakılır. Eğer bunlar hayata bakış ve anlayışa etki etmiyorlarsa; teknik, sanat, silah, ziynet aletleri, elbise şekilleri ve daha başka şeyler gibi olanları almak caizdir. Çünkü bunlar eşyadır. Eşyada asıl olan ise mübahlıktır. Eğer bunlar hayata etki ediyorlar ise; bunları almak caiz değildir. Canlıların resimlerini çizmek, heykellerini yontmak ve bunlara benzer olanlar hakkında kesin nehiy varid olmuştur. Bunlar dinin nehyettiği şeylerdendir. Böylece, hakkında yasaklık bulunmayan medeniyetin her türlüsünü almak caizdir. Fakat hadareti almak kesinlikle caiz değildir.
27- Tecrübî (deneyle sabit olan) ve buna bağlı olabilen matematik gibi ilimler ile, kültür bilgilerini birbirinden ayırmak lazımdır. Tecrübî ilimler ve bu ilimlere bağlı olanlar evrenseldir ve herhangi bir ümmetin malı da değildir. Hayat hakkındaki bakışla da alakalı değildir. Bu tür ilimler ister Rusya'da olsun ister Amerika'da olsun aralarında bir fark olmaksızın tek hakikattırlar ve tek ilimdirler. Eski ve yeni halk ve ümmetlerde mevcut olan bu ilimler tekdir. Bu tür ilimler ümmetlerin, halkların ve hayat hakkındaki görüşün değişmesiyle değişmemiştir ve değişmeyecektir. Akla ve onun eşya hakkındaki hükmüne etki eden bilgiler olan kültür ise bunun tersinedir. Zira, bunlar hayata bakış açısının değişmesiyle değişir. Meselâ : Rusya'daki kültür anlayışı Amerika'daki kültür anlayışından farklıdır. Kanun, iktisat, tarih ve buna benzer şeyler, Rusya'da Amerika'dakinden farklıdır. Aynı şekilde İslâmî kültür, komünizm ve kapitalizm kültüründen farklıdır. İslâm'daki kültür anlayışı, batıdaki ve komünizmdeki kültür anlayışından başkadır. Bunun için eğitim esnasında çağımızdaki ilim anlayışıyla kültürü birbirinden ayırmak lazımdır. İhtiyaç nisbetinde deneye dayalı ilimler ve buna bağlı olan hususlar öğrenilir ve her insandan alınır. Ancak bu ilimlerden bazıları öğrenildiğinde, akidenin bozulmasına ve itikadın zayıflamasına yol açıyorsa onların öğrenilmesi ve öğretilmesi haram olur. Şayet bu etkisini kaybederse o zaman onu öğrenmekte bir bahis yoktur. Kültür ise böyle değildir. Kültürde sadece İslâmî kültürün öğretimi ile yetinilir ve İslâm'daki kültür anlayışı haddinde durulur. Müslümanlar eğitim esnasında yabancı kültürü ancak yüksek okullarda araştırıcı ve tenkid edici merhalelerde öğrenebilirler. Bu da onların çelişkilerini ve eksikliklerini öğretmek için olabilir. Yoksa onunla amel etmek ve hayat görüşü olarak kabul etmek için olamaz. Yabancı kültürü çürüten ve batıl kılan İslâmî görüşü öğretmeden, İslâmî olmayan kültür hiç bir zaman öğrenilmemelidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim, müslüman olmayanların akidelerine de yer vermektedir. Bunu yaparken bu çeşit kültüre teşvik için değil, bilâkis onun yanlışlığını ortaya sermek için yapar.
Fen ve sanatlar bazen ilimle karışık olabilirler. Ziraat, deniz taşımacılığı ve ticaret gibi, o zaman alınırlar. Bazen de, kültürle karışık olabilirler. Canlı varlıkların resimlerini çizmek, haç şekilleri yapmak gibi, o zaman alınmazlar. Çünkü bu gibi hususlar, teknik görünüm arzetseler dahi hayat hakkındaki görüşe etkileri vardır.
28- Metot, üslup ve vesile arasında fark vardır. Metot; hayata bakış açısına göre belirlenir. Hayata bakış açısının değişmesiyle metot da değişir. Metot, değişmez. Ona bağlı kalınır. Vesile ve üslup ise; bunlardan her biri amelin gerektirdiği duruma göre şekillenebilir. Hayata bakış açısının değişmesiyle değişmezler. Onlara bağlı kalınılmaz. Bilâkis onlar değişebilirler.
Komünist görüşte, çelişkileri meydana çıkartmak metottandır. İslâmî görüşte cihad, metottan iken; kapitalist görüşte, halkları sömürmek metottandır. Bu arada top, kılıç ve atom bombası gibi harp aletleri ile bunların nasıl kullanılacağını gösteren savaş planları, askerî teknik bilgiler ve buna benzer şeyler vesilelerden ve üslûplardandır. Bundan hareket ederek metodu, İslâm'dan başka bir yerden almak caiz değildir. Vesilelerden ve üsluplarden farklı olarak metotta İslâm'ın getirdiği metoda kesinlikle bağlı olmak lazımdır. Vesileler ve üsluplar ise hakkında nehiy bulunmadığı müddetçe nerede bulunursa bulunsun alınması caizdir.
--------------------------------------------------------------------------------
Hadaret, ümmetin yaşayışlarında takip ettikleri yolların değişik olmasıyla değişiklik arzeder. Komünizm hadareti batı hadaretinde yoktur.
25- İslâm hadaretiyle Batı hadareti birbiriyle çelişir. Aynı zamanda Komünizm hadaretiyle da çelişir. Zira, İslâm hadaretinin temeli olan İslâm Akidesi, Batı hadaretinin temeline muhaliftir. Batı hadaretinin temeli, dini devletten ayırma ilkesidir. İslâm hadaretinin temeli olan İslâm Akidesi, komünizm hadaretinin temeline de muhaliftir. Komünizm hadaretinin temeli maddeciliktir. Komünizm akidesine göre; hayat, insan ve kainat, kendi kendilerine gelişir ve tekamül ederler. Bunlara göre, bütün her şey tabiatları itibarı ile maddedir. Dünyada meydana gelen çeşitli olaylar, hareket eden bu maddî yapının değişik görüntülerinden ibarettir. Bu izahat, İslâm hadareti ile komünizm hadareti ve Batı hadareti arasındaki esas bakımından farkı göstermek içindi.
Hayat tasvirine gelince; Kapitalizmin hayat tasviri menfaatçiliktir. Komünizmin hayat tasviri ise, evrim ve gelişmedir. Komünizm teorisine göre hayat, yükseğe doğru devam eden bir hareket içerisinde bir halden diğer bir hale intikal eder. Bütün bunlar, İslâm'ın hayat tasvirine muhaliftir. Zira İslâm'ın hayat tasviri, helâl ve harama göredir.
Saadet (mutluluk) anlayışına gelince ; gerek kapitalizm gerek komünizm hadaretlerine göre mutluluk; vücudun ihtiyaçlarını doyurmak ve tatmin etmektir. İslâm'da ise mutluluk, bunların tersine, geçici değil daimi olandır. Vücudun ihtiyaçları ister giderilsin isterse giderilmesin fark etmez. Daimi itminan bulunduğu zaman insan mutluluğa erişmiştir. Daimi itminan bulunmadığı zaman ise insan mutluluğa erişmemiştir. Vücudun bütün ihtiyaçları karşılanmış olsa dahi daimi itminan bulunmadığı sürece saadet gerçekleşmez. Daimi itminan ise, Allahu Teâlâ'nın rızasını kazanmaktır. Bundan dolayı saadet Allah'ın rızasını istemekle mümkün olur ki böylece de daimi itminan gerçekleşsin.
İşte İslâm hadaretinin esasları ile Komünizm hadaretinin esasları ve Kapitalizm hadaretinin esasları arasındaki çelişki bu noktadadır. Ve yine çelişki; İslâm'ın hayat tasviriyle (hayat anlayışıyla) kapitalizmin ve komünizmin hayata bakışları arasındadır. Ve yine çelişki; İslâm'daki mutluluk anlayışıyla kapitalizm ve komünizmdeki mutluluk anlayışı arasındadır. Böylece, İslâm hadareti, kapitalizm ve komünizm hadaretine muhalif olmaktadır.
26- Müslümanın, İslâm dışı olan hadareti alması kesinlikle caiz olmaz. Çünkü müslümanın, İslâmın getirdiklerinden başka yerden hayat hakkındaki mefhumların (kavramların) toplamını alması caiz değildir. Müslüman, hayat hakkındaki mefhumların toplamını İslâm'dan almakla mukayyeddir. Onun dışından alması ise haramdır. Bu mefhumlar, ister hayata bakışla ilgili olsun isterse hayat müşkillerine çareler bulmakla ilgili olsun durum aynıdır. İslâm hadaretinin dışında olan hadaretleri almak kesinlikle helâl değildir.
Medeniyete gelince; bakılır. Eğer bunlar hayata bakış ve anlayışa etki etmiyorlarsa; teknik, sanat, silah, ziynet aletleri, elbise şekilleri ve daha başka şeyler gibi olanları almak caizdir. Çünkü bunlar eşyadır. Eşyada asıl olan ise mübahlıktır. Eğer bunlar hayata etki ediyorlar ise; bunları almak caiz değildir. Canlıların resimlerini çizmek, heykellerini yontmak ve bunlara benzer olanlar hakkında kesin nehiy varid olmuştur. Bunlar dinin nehyettiği şeylerdendir. Böylece, hakkında yasaklık bulunmayan medeniyetin her türlüsünü almak caizdir. Fakat hadareti almak kesinlikle caiz değildir.
27- Tecrübî (deneyle sabit olan) ve buna bağlı olabilen matematik gibi ilimler ile, kültür bilgilerini birbirinden ayırmak lazımdır. Tecrübî ilimler ve bu ilimlere bağlı olanlar evrenseldir ve herhangi bir ümmetin malı da değildir. Hayat hakkındaki bakışla da alakalı değildir. Bu tür ilimler ister Rusya'da olsun ister Amerika'da olsun aralarında bir fark olmaksızın tek hakikattırlar ve tek ilimdirler. Eski ve yeni halk ve ümmetlerde mevcut olan bu ilimler tekdir. Bu tür ilimler ümmetlerin, halkların ve hayat hakkındaki görüşün değişmesiyle değişmemiştir ve değişmeyecektir. Akla ve onun eşya hakkındaki hükmüne etki eden bilgiler olan kültür ise bunun tersinedir. Zira, bunlar hayata bakış açısının değişmesiyle değişir. Meselâ : Rusya'daki kültür anlayışı Amerika'daki kültür anlayışından farklıdır. Kanun, iktisat, tarih ve buna benzer şeyler, Rusya'da Amerika'dakinden farklıdır. Aynı şekilde İslâmî kültür, komünizm ve kapitalizm kültüründen farklıdır. İslâm'daki kültür anlayışı, batıdaki ve komünizmdeki kültür anlayışından başkadır. Bunun için eğitim esnasında çağımızdaki ilim anlayışıyla kültürü birbirinden ayırmak lazımdır. İhtiyaç nisbetinde deneye dayalı ilimler ve buna bağlı olan hususlar öğrenilir ve her insandan alınır. Ancak bu ilimlerden bazıları öğrenildiğinde, akidenin bozulmasına ve itikadın zayıflamasına yol açıyorsa onların öğrenilmesi ve öğretilmesi haram olur. Şayet bu etkisini kaybederse o zaman onu öğrenmekte bir bahis yoktur. Kültür ise böyle değildir. Kültürde sadece İslâmî kültürün öğretimi ile yetinilir ve İslâm'daki kültür anlayışı haddinde durulur. Müslümanlar eğitim esnasında yabancı kültürü ancak yüksek okullarda araştırıcı ve tenkid edici merhalelerde öğrenebilirler. Bu da onların çelişkilerini ve eksikliklerini öğretmek için olabilir. Yoksa onunla amel etmek ve hayat görüşü olarak kabul etmek için olamaz. Yabancı kültürü çürüten ve batıl kılan İslâmî görüşü öğretmeden, İslâmî olmayan kültür hiç bir zaman öğrenilmemelidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim, müslüman olmayanların akidelerine de yer vermektedir. Bunu yaparken bu çeşit kültüre teşvik için değil, bilâkis onun yanlışlığını ortaya sermek için yapar.
Fen ve sanatlar bazen ilimle karışık olabilirler. Ziraat, deniz taşımacılığı ve ticaret gibi, o zaman alınırlar. Bazen de, kültürle karışık olabilirler. Canlı varlıkların resimlerini çizmek, haç şekilleri yapmak gibi, o zaman alınmazlar. Çünkü bu gibi hususlar, teknik görünüm arzetseler dahi hayat hakkındaki görüşe etkileri vardır.
28- Metot, üslup ve vesile arasında fark vardır. Metot; hayata bakış açısına göre belirlenir. Hayata bakış açısının değişmesiyle metot da değişir. Metot, değişmez. Ona bağlı kalınır. Vesile ve üslup ise; bunlardan her biri amelin gerektirdiği duruma göre şekillenebilir. Hayata bakış açısının değişmesiyle değişmezler. Onlara bağlı kalınılmaz. Bilâkis onlar değişebilirler.
Komünist görüşte, çelişkileri meydana çıkartmak metottandır. İslâmî görüşte cihad, metottan iken; kapitalist görüşte, halkları sömürmek metottandır. Bu arada top, kılıç ve atom bombası gibi harp aletleri ile bunların nasıl kullanılacağını gösteren savaş planları, askerî teknik bilgiler ve buna benzer şeyler vesilelerden ve üslûplardandır. Bundan hareket ederek metodu, İslâm'dan başka bir yerden almak caiz değildir. Vesilelerden ve üsluplarden farklı olarak metotta İslâm'ın getirdiği metoda kesinlikle bağlı olmak lazımdır. Vesileler ve üsluplar ise hakkında nehiy bulunmadığı müddetçe nerede bulunursa bulunsun alınması caizdir.
--------------------------------------------------------------------------------