Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cennetle müjdelenen ilk ama sahabi Abdullah İbni Ümmü mektum (1 Kullanıcı)

gulefsan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
3
Puanları
0
Abdullah İbni Ümmi Mektum, Peygamber’imizin ilk eşi Hz. Hatice vâlidemizin dayısı Kays İbni Zâide’nin oğludur. Annesinin adı Âtike binti Abdullah’tı.
Kendisi annesine nispetle ‘Ümmi Mektum’un oğlu’ anlamında İbni Ümmi Mektum ismiyle meşhur olmuştur. Çocukken gözlerini kaybetmiş olduğunu şu mukaddes sohbetten öğrenmekteyiz: Hz. Enes’in rivayet ettiğine göre, bir defasında Hz. Cebrail, Peygamber’imizin huzuruna geldiğinde İbni Ümmi Mektum da orada bulunmaktaydı. Cebrail, “Gözünü ne zaman kaybettin?” diye sorunca o da “Çocukken” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Cebrail kendisine şu müjdeyi vermiştir: “Allah, buyuruyor ki: ‘Ben bir kulumun gözünü aldığım zaman ona cenneti mükâfat olarak veririm’. Bu hadis-i kudsi sâyesinde Abdullah İbni Ümmi Mektum, dünyada iken cennet müjdesini almış oluyordu. Bir Kur’an âşığı olan Abdullah, Peygamber’imizin huzurunda bulunmak, O’nun manevî atmosferinden istifade etmek ve O’ndan Kur’an’dan âyetler öğrenmek için, sık sık Resulullah’ın yanına giderdi. Bir gün Abdullah, bu niyetlerle Peygamber’imizin huzuruna gelir. Bu esnada da Resulullah, belki içlerinden birkaçı imana gelir ümidiyle Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerine canla başla İslâm’ı anlatmaktaydı. Abdullah, meclise gelerek Peygamber’imize hitaben, “Yâ Resulallah, bana Kur’an okut. Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret.” dedi.


Resulullah, müşriklerin üzerinde daha fazla durma gereği duyduğundan, O’nunla yeterince ilgilenemedi. Abdullah, arzusunu birkaç defa tekrar etti. Resulullah, ona aldırmayıp yüzünü buruşturup döndü, sözünün kesilmesini istemedi ve misafirlerle sohbet etmeye devam etti. Fakat çok sürmedi, tam sözünü bitirip kalkacağı sırada İlâhî ikaz geldi: “Yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü! Nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı! Yahut o öğüt alacak ve o öğüt kendisine fayda verecekti! Öğüde ihtiyaç duymayan kimseye gelince sen ona yöneliyorsun. Onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mesul değilsin! Sana koşarak gelen ve Allah’tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun! Sakın! O Kur’an bir öğüttür.” (Abese Sûresi; 1, 10)

Bu hadiseden sonra Resulullah, Abdullah’a daha çok iltifat ve ikramda bulunmuştur. Ne zaman onu görse, o hadiseyi hatırlatarak, “Ey Rabb’imin beni ikazına sebep olan kardeşim, merhaba!” diye onun gönlünü alırdı. Abdullah, ilk Müslümanlardan olduğu gibi, ilk muhacirlerden olma şerefine de nail olmuştu. Peygamber’imizden önce, Medine’ye Musab b. Umeyr ile ilk hicret edenlerdendi. Peygamber’imizden Kur’an âyetlerini ezberleyen ve bu şekilde hafız olan Abdullah, Musab ile birlikte Medineli Müslümanlara Kur’an öğretmiştir. Görme özürlü olmasına rağmen, Hz. Peygamber onu Bilal ve Ebû Mahzûre ile birlikte Mescid-i Nebevî’de müezzinlikle görevlendirmiştir. Hz. Bilal-i Habeşî olmadığı zaman Eb’u Mahzûre, o da bulunmadığı zaman Abdullah ezan okurdu. Ramazan aylarında ise sahurun bittiğini ilan etmek için ayrıca ezan okurdu Abdullah. Bunun için Resulullah müminlere “Bilal ezanı gece okuyor, İbni Ümmi Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyip içiniz.” buyurmuştur.

Abdullah (ra) dinde çok hassastı. Mesela cihadın fazileti ile ilgili âyetler indiğinde, sanki bu âyetlerin kendisini muhatap kıldığı kaygısı ile bir gün Peygamber’imize gözyaşları ile gelerek: “Ya Resulallah! Vallahi, cihat etmeye imkânım olsa, ederdim!” diyerek Rabb’ine yönelmiş ve “Ya Rab; Özrümü beyân eden âyet indir! Özrümü beyân eden âyet indir!” diye yalvarmıştır. Peygamber’imizin kâtibi, Zeyd İbni Sâbit bu hadiseyi şöyle rivayet etmektedir: “İbni Ümmü Mektum, Resulullah (sas) bana vahyi yazdırırken gelmiş ve bu sözleri söylemişti. Bu sırada Resulullah’ın dizinin bir kısmı dizimin üzerine geliyordu. Birden dizi ağırlaşmaya başladı. Vahiy başlamıştı. Dizim ezilecekti zannettim. Biraz sonra hafifledi. Bana dönerek, “Zeyd, yazdığını oku!” buyurdu. Okudum: “Müminlerin savaşa katılmayıp oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler bir değildir”. Resulullah ilâve etti ve yazmamı söyledi: “Özürlü olanlar hariç.” (Nisâ; 4, 95, 96)

Hakkında ayet inerek muaf tutulmasına rağmen, cihada katıldı ve sancak taşıdı. Ancak, Resulullah döneminde her sefere katılamazdı. Çünkü Efendimiz onu Medine’de vekil bırakarak, imamlığı ona veriyordu. İslâm Peygamberi ona, toplam on üç kez Medine’de vekillik, “kaim-i makam”lık vermiştir. İslâm’da özürlülerle ilgili çeşitli hükümlerin belirlenmesi, onun sâyesinde mümkün olmuştur. Veda Hutbesi’ni cemaate yüksek sesle tekrarlamıştır. Hz. Abdullah, Hz. Ömer’in halifelik döneminde İran’ın fethinde bulundu ve şehid oldu.(Miladî 636).
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
_______-selamün aleyküm
emeginize saglık faydalı bir paylaşım olmuş
selam ve dua ile________________
 

akinkaradag

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2008
Mesajlar
308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
:)elinize sağlık çok güzel bir paylaşım olmuş. Allah peygamberimiz ve iyi kullar hürmetine bizleri affeylesin.bizlere de onların imanı gibi sağlam bir imanla cennete girmeyi nasip etsin.AMİN..............:H
 

gulefsan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
3
Puanları
0
AMİN Allah razı olsun kardeşlerim...
 

tsgazoz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Mar 2008
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
-selamün aleyküm
emeginize saglık faydalı bir paylaşım olmuş
selam ve dua ile-
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt