Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cennetemi,Cehennememi... (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Allah insanı Cennet'e veya Cehennem'e sokmuyor; insan, Cennet'e veya Cehennem'e kendi ayaklarıyla gidiyor...

|Salih MİRZABEYOĞLU - ÜÇ IŞIK - syf. 79 |



 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ümitsiz miyiz? Asla!...
Ümit içinde ümitsizlik ve ümitsizlik içinde ümidi gösteren bu şuur önünde, her türlü "ümit" ve "ümitsizlik" lafı, fikir ve aksiyon tütmediği müddetçe, iman ve samimiyet güdüklüğünden işarettir.

|Salih MİRZABEYOĞLU|




 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
ya abı şu kitapların isminı alabilirmıyim çok merak ettim ne güzel paylaşımlar yapıyorsunuz böyle hepsini hayranlıkla okuyorum..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ya abı şu kitapların isminı alabilirmıyim çok merak ettim ne güzel paylaşımlar yapıyorsunuz böyle hepsini hayranlıkla okuyorum..
Salih Mirzabeyoğlu'nun Yayınlanmış Eserleri
1. Bütün Fikrin Gerekliliği
2. Aydınlık Savaşçıları
3. İdeolocya ve İhtilal
4. Yaşamayı Deneme
5. Münşeat
6. Tarihten Bir Yaprak
7. Kültür Davamız
8. Damlaya Damlaya
9. Anafor
10. Necip Fazıl'la Başbaşa
11. Müjdelerin Müjdesi
12. İslâm'a Muhatap Anlayış
13. Kayan Yıldız Sırrı
14. İstikbâl İslâmındır
15. Gölgeler
16. İbda Diyalektiği
17. Dil ve Anlayış
18. Kökler
19. Marifetname
20. Kavgam I
21. Kavgam II
22. İktisat ve Ahlâk
23. Hikemiyât
24. Şiir ve Sanat Hikemiyâtı
25. Hukuk Edebiyatı
26. İşkence
27. Tilki Günlüğü I - VI
33. Hakikat-i Ferdiyye
34. Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı
35. Başyücelik Devleti
36. Yağmurcu
37. Üç Işık
38. Adımlar
39. Parakutâ
40. Hırka-i Tecrîd
41. Büyük Muztaribler I
42. Sefine
43. Telegram
44. Büyük Muztaribler II
45. Elif
46. Büyük Muztaribler III
47. Furkan
48. Berzah
49. Büyük Muztaribler IV
50. Erkam
51. Madde Nedir?
52. İman ve tefekkür
53. İnsan (Erkek ve Kadın)
54. İnsan (Büyük Doğu-İBDA) I - II
56. Esatir ve mitoloji







 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Salih Mirzabeyoğlu'nun Yayınlanmış Eserleri
1. Bütün Fikrin Gerekliliği
2. Aydınlık Savaşçıları
3. İdeolocya ve İhtilal
4. Yaşamayı Deneme
5. Münşeat
6. Tarihten Bir Yaprak
7. Kültür Davamız
8. Damlaya Damlaya
9. Anafor
10. Necip Fazıl'la Başbaşa
11. Müjdelerin Müjdesi
12. İslâm'a Muhatap Anlayış
13. Kayan Yıldız Sırrı
14. İstikbâl İslâmındır
15. Gölgeler
16. İbda Diyalektiği
17. Dil ve Anlayış
18. Kökler
19. Marifetname
20. Kavgam I
21. Kavgam II
22. İktisat ve Ahlâk
23. Hikemiyât
24. Şiir ve Sanat Hikemiyâtı
25. Hukuk Edebiyatı
26. İşkence
27. Tilki Günlüğü I - VI
33. Hakikat-i Ferdiyye
34. Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı
35. Başyücelik Devleti
36. Yağmurcu
37. Üç Işık
38. Adımlar
39. Parakutâ
40. Hırka-i Tecrîd
41. Büyük Muztaribler I
42. Sefine
43. Telegram
44. Büyük Muztaribler II
45. Elif
46. Büyük Muztaribler III
47. Furkan
48. Berzah
49. Büyük Muztaribler IV
50. Erkam
51. Madde Nedir?
52. İman ve tefekkür
53. İnsan (Erkek ve Kadın)
54. İnsan (Büyük Doğu-İBDA) I - II
56. Esatir ve mitoloji







masallah ne cok kitabı varmıs böyle ama abı hangısınden başlamamı tavsıye edersınız...cok teşekkurler..
 

umut_çiçeği

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2012
Mesajlar
160
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Hep bu beyle ilgili paylaşımlar yapıyorsunuz, cahilliğimi mazur görün ama kimdir Salih Bey? Davası nedir?
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
masallah ne cok kitabı varmıs böyle ama abı hangısınden başlamamı tavsıye edersınız...cok teşekkurler..
Necip Fazıl Üstadın eserleriyle beraber okunması en baştaki tavsiyem olur...
Önce çıkan kitaplardan başlarsanız faydalı olur...
Rabbimize emanetsin can kardeşimiz,biricik gönüldaşımız...

Necip_FAZIL.jpg

1-Hikayelerim
2-Cinnet Mustatili
3-Bir Adam Yaratmak
4-Çile
5-Kafa Kağıdı
6-O ve Ben
7-Yunus Emre
8-At'a Senfoni
9-Para
10-Sahte Kahramanlar
11-Hazret-i Ali
12-Tanrı Kulundan Dinlediklerim
13-İhtilal
14-Moskof
15-Tohum
16-Aynadaki Yalan
17-Reis Bey
18-Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
19-Babıali
20-Sosyalizm,Komünizm ve İnsanlık
21-Hitabeler
22-Peygamberler Halkası
23-İbrahim Ethem
24-Hesaplaşma
25-Esselam
26-Dünya Bir İnkilap Bekliyor
27-Hac
28-Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar
29-Türkiye'nin Manzarası
30-Çerçeve-I
31-Nur Harmanı
32-İman ve İslam Atlası
33-Müdafaalarım
34-Veliler Ordusundan 333
35-Benim Gözümde Menderes
36-İdeolocya Örgüsü
37-Mümin-Kafir
38-Senaryo Romanlarım
39-Çöle İnen Nur
40-Son Devrin Din Mazlumları
41-Öfke ve Hiciv
42-Sabır Taşı
43-Ulu Hakan II.Abdülhamid Han
44-Başbuğ Velilerden 33
45-Çerçeve-II
46-Konuşmalar
47-Rabıta-i Şerife
48-Doğru Yolun Sapık Kolları
49-Başmakalelerim-I
50-Tasavvuf Bahçeleri
51-Çerçeve-III
52-Namık Kemal
53-Hücum Ve Polemik
54-Rapor 1/3
55-Rapor 4/6
56-Rapor 7/9
57-Rapor 10/13
58-Yeniçeri
59-Reşahat
60-Başmakalelerim-II
61-Mektubat
62-Başmakalelerim-III
63-Çerçeve-IV
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Hep bu beyle ilgili paylaşımlar yapıyorsunuz, cahilliğimi mazur görün ama kimdir Salih Bey? Davası nedir?
[h=2]Salih Mirzabeyoglu kimdir?[/h]


Aslen Bitlis'li... 10 Mayıs'ta Erzincan'da doğdu. Eskişehir'da Fatih İlkolulu (1962), Mehmetçik Ortaokulu (1965) nu bitirdi (1968). 15 yaşında, Eskişehir'de lise öğrencisi iken Necip Fazıl'la tanıştı. Bu yaşlarda davasına gönül verdi ve eserleri (Yazı ve şiirleri ) yayınlanmaya başladı. Babıali'de Sabah (1965)... Atatürk Lisesi 1968 de biter.


Akinci Güc...

AKINCI GÜC hareketini kurdu. Daha sonra yayıncılık ve yazarlıkla uğraştı. Gölge (1975-78), Akıncı Güç (1979), Büyük Doğu-Rapor ( 1979-80), geniş gençlik kitlelerinin onu tanımaya başladığı yayınlardır. 1979-1980 yıllarında, Necip Fazıl'ın Rapor isimli dergilerinde ideolojik-politik perspektiflerini yazdı. Selefi’nin ‘halef’i olacağının işaretlerini verdi.


Necip Fazıl Sonrası:

Mayıs 1983 de Kısakürek ‘Azrail’e Hoşgeldin’ dediğinde Salih 33 yaşlarındadır. ‘33 yıl işleyen saatler’ kesişir onunla... Necip Fazıl'ın vefatından sonra, 1984 yılında İBDA'yı kurdu. 1999 yılına kadar kırktan fazla eser vererek İbda Külliyatı'nı oluşturdu...


O’nun Cinnet Müstail’i: /5 Aralık 1999:

‘3500 civarinda asker karsisinda eli kolu bagli bir esir huviyetiyle 67 kisiyle kazanilan ve tarihte esine belki birkac kez rastlanan yahut hic rastlanmayan meshur 5 Aralik 1999 zaferi!.. ki 25 Ocak 2000'de ikinci ve sahsimizin da (H.S) yaralandigi saldiridan once askerlere silahini cekerek bir tehdid konusmasi yapan subay soyle demistir: "150 yillik jandarma, tarihi boyunca 5 Aralik'taki gibi bir hezimet yasamadi, onlari iceriden ya olu ya diri mutlaka cikaracaksiniz, yoksa sizi ben gebertecegim!"...

SM Kartal'da yatarken ugratildigi suikastin niteligi artik "tamamen" tesbit ve teshir edilmistir... Mutefekkir, Kartal F Tipi'nde bir NSA-Genelkurmay ortak operasyonu olarak bu suikaste ugratildiginda bulundugumuz hucrede biz sadece sunu dusunduk: Acaba kendisine bunu nicin yaptilar?.. Ve buldugumuz cevab kesindi: Islamin Dünya hakimiyetini saglayacak "potansiyel"i besbelli; bu "yilan"in basini daha kucukken ve henuz bircogu bu niteligini farkedememisken "hemen" ezmek!.. Cildirtmak, intihar ettirtmek ve etrafa donup: "Siz de bunu kurtarici saniyordunuz, bakin yalnizca bir usutuk, bir meczub bu!"... Ve onun intihari, aslinda bir "intihar" degil bir "intihar eylemi"dir ki zamani gelince "tarih" bunu olanca berrakligiyla yazacaktir!.. Ve bu tum bu hususlar bizim icin o kadar asikardir ki, icracilarinin ham hayallerinin tersine (bugun 2003) Irak'ta da olduğu gibi!) bu akilalmaz suikasttten sonra "tek" bir fikir baglimiz bile davasindan vazgecmemistir!.. Davalarinin azametini ugradiklari saldirinin azametiyle "tahkik" etmis olarak daha bir bilenmis, benzersiz bir gayret ve sadakatle birbirlerine kenetlenmislerdir!..

Bir döneme damgasını vuran "İbda-C"lerden tamamen ayrı bulunmasına ve illegal hiçbir eylemde rolü olmadığı ifade edilen, fikir-sanat-aksiyon mihrakı "İbda"yı temsil eden Mirzabeyoğlu, engizisyon mahkemelerini geçen bir barbarlıkla idamla yargılanmıştır. Bir grup arkadaşiyla birlikte Bolu F Tipi Cezaevi'nde ömür boyu hapse mahkum.


Misyonu:

Salih kendisini, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu kanatları ile uçan bir su kuşuna benzetir. 42 eserden oluşan İbda Külliyatı, entellektüel bir çabanın ürünü.. O klasik "ulema" şablonunun dışında olduğu kadar, Batı'nın kavramlarına teslimiyetçi "modern müslüman aydın" tipolojisine de aykırıdır. Taraftarları onu böyle anarlar. Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu kanatları arasında kendi kavramlarını üretebilmiş orjinal bir mütefekkir ve ideolog. En önemli bir özelliği de, sadece yazan değil, yazdıklarını hayata geçirme mücadelesi veren bir aydın.


Çeşitli Görüşleri:


BÜYÜK DOĞU OKULU

"İdeali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun "oluş" ıstırabını, İslâmın hakikatine nisbetle heykelleştiren adam!.." S.M.

İBDA OKULU

"Nasıl ki doyurulmayan açlık bir müddet sonra, açlık hissinin iptali ve neticede ölüme yol açıyorsa, okuma ve fikretme davası için de aynı şeyler sözkonusu. Açlık bir yana, hiç olmazsa böyle olabilmenin özencinde olsa gençler. İnsan olma özenci." S.M.

BASYÜCELİK DEVLETİ

"İslâm dünyasının bugün derece derece benimsemesi, benimsetmesi ve kavgasını yapması gereken husus, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nı reddetmek; bizim için de buna ek olarak Avrupa Ortak Pazarı’na girilmesine şiddetle karşı çıkmaktır... Bunun, başkasının “ol!” dediği şeye sadece “olmam!” demekten ibaret aciz bir tavır belirtmemesi için tek tezi de, bizim “Başyücelik Devleti” modelimizdir; yani, Büyük Doğu-İbda anlayışının otoritesini benimsemek ve hâkim kılmak!.." S.M.

KÜLTÜR-İRFAN

"Hikmet planındaki düşünce, hakikatin sürekli hizmetine adanmış olan bir hizmet türüdür." S.M.

SANAT-EDEBİYAT

"Eğer, şuur seviyesinin her değişiminde gerçeklik seviyesinin de değişmesi ve sanatın görünümlerinin “sıradan varoluş”a nisbetle daha yüksek bir varoluşa karşılık olmasını gözönünde tutarsanız, sanatçı, hamurunu veya çamurunu istediği yerden alabilir, bütün kıymet, ona üflediği ruh ve nefeste..." S.M.

KADIN-AŞK-AİLE

"Kadın ve Erkek “insan”ın temsilcileri olarak, kadın ve erkek olma keyfiyetinin istidadına sahib olarak, bunun gerektirdiği vücut biçimiyle dünyaya gelir; ve, KADIN ve ERKEK OLUNUR." S.M.

DEVLET VE TOPLUM

"İslâm'da devlet, Hakk'ın fertlere biçtiği hakları dağıtmak bakımından kölelerin en zayıfı, yine Hakk'ın fert üzerindeki haklarını toplamak bakımından da ağaların en kuvvetlisidir." S.M.

FELSEFE

"Düşüncenin, insanlara, yaşamaya başlarken de, ölüme doğru giderken de söyleyecekleri vardır." S.M.

MİTOLOJİ-DİNLER TARİHİ

"...hangi soydan olursa olsun her türlü hadise, kaba inkar ve kaba kabule düşmeden ve en hassas imbiklerden süzülmek şartiyle, sadece Şeriat içinde gerçek yerini, değerini ve hakikatini bulur..." S.M.

İLİM VE FEN

"Madde mevzuunda yalnız tasavvurlar var; yani tarifler, tek kelimeyle işaretler. Bir süre tariflerine uygun olarak var sayılıyorlar, ardından bir önceki kavramı yere çalan bir buluş geliyor. Madde mi değişmiş oluyor, yoksa gerçekliği mi zayıflıyor?" S.M.

DIŞ POLİTİKA

"Açıkça söylemek gerekirse biz, Amerika ve Batı'nın güçlü devletleri karşısında iktisadî, askeri ve tabiî ki siyasî mahkumiyetleri olan her ülke gibi, onların kararlarında sadece figüran roller alma durumundayız..." S.M.

SİYASET

"Bütün faaliyetler, iktidarı hedef alması ve kendini sosyal-siyasi bütün içinde izah edebilmesi ile mânâ kazanır." S.M.

EHL-İ SÜNNET

"Güya İslâm adına çırpıştırılmış fikirlerden kurulu köpek kulübesi cinsinden uyduruk oluşumlar bir yana, kelimenin gerçek anlamıyla insan ve toplum meselelerini kuşatıcı İslâmî bir dünya görüşü, ancak "Ehl-i Sünnet" itikadıyla mümkündür; Büyük Doğu-İbda, bu davanın hem tespitçisi ve hem de dünyada "İslâm'ı eşya ve hadiselere tatbik" mevzuundaki tek "sistem" terkibidir!.." S.M.

"DOST STRATEJİ"DEN

"Batının demokrasiyi dayatması, herkesin eşit olarak haklardan istifade edeceği bir dünya bütünlüğü için değil, George Orwell'in ünlü eseri "Domuzlar Diktatoryası"nda geçtiği gibi, "hepimiz eşitiz ama, bazılarımız biraz daha eşit" anlayışı çerçevesinde bir düzene boyun eğdirme zorbalığıdır. Birleşmişler Milletler Teşkilatı, bizzat Güvenlik Konseyi'nin yapısı ile bir "Domuzlar Diktatoryası" olduğunu göstermektedir. Güvenlik Konseyi'nin "veto hakkı" olan üyeleri arasında niçin bir tane bile halkı müslüman ülke yok?.. Rejimi İslâmî olmadığı halde bile, halkı müslüman ülkelerin yeri pabuçluk!.." S.M.







(...)(Allah'a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEYENLER KAFİRLERİN TA KENDİLERİDİR.. Maide suresi 44. ayet
[/B]​

 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
SAKALINI ZORLA KESMEKLE OLMAZ YİĞİTLİK...
ZİNDANDA MÜCAHİDE, KÖPEK GİBİ SALDIRMAKLA OLMAZ...
YARA-BERE İÇİNDE BIRAKMAKLA OLMAZ...
BU DAVA HZ MUHAMMEDDEN MİRAS KALDI BİZLERE...
DÖNMEYİZ CANIMIZI FEDA EDERİZ...
SADECE VE SADECE ŞERİAT HÜKMEDENE DEĞİN SÜRECEK BU CİHAD...
VATANIMDA İSLAM DÜŞMANI BAYKUŞLARIN DİLİ KESİLENE DEĞİN...
AKIN BAŞLADI SÜRER..
HANGİ KAHPE DÜŞLERİ SAKLARSA SAKLASIN GECE...
NE ZINDAN KORKUSU...
NE ÖLÜM KORKUSU...
1999 DAN BERİ CEZAEVİNDE O...SUÇU İSLAMIN HAKİM OLMASINI İSTEMEK...
O SUÇA CAN KURBAN...
Allahım..
Yolun üzerinde ayaklarımızı sabit eyle...
ŞEHADETİ NASİP EYLE...
DÜŞÜRME NEFSİN PUSUSUNA...
 

umut_çiçeği

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2012
Mesajlar
160
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler sayın mürmüdük, peki son sorum İBDA'nın açılımı nedir?
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler sayın mürmüdük, peki son sorum İBDA'nın açılımı nedir?
[h=1]İBDA Fikir ve Hareketi Nedir?[/h][h=2]İslâma muhatap anlayışın dünya görüşü olan İBDA ve bunu örgüleştiren de İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu. Çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil eden İBDA, aynı zamanda, çağımızın İslâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir. İslâm hikemiyatını ve İslâm fıkhını(anlayışını) dinamik planda yürüten, sistemleştiren Devlet ve Toplum projesi olarak tatbikini isteyen bir fikir hareketidir İBDA.[/h]
Tarihçe

1 ağustos 1984 tarihi İBDA’nın son ve som halini alışıdır, fakat Kumandan Mirzabeyoğlu “ilk ihtilalci ses” olan şanlı GÖLGE dergisiyle 1975 yılında cemiyet meydanına atılmıştı. “Bütün Fikrin Gerekliliği-İktidar, Siyaset-Hareket” eseri de ilk defa GÖLGE dergisiyle yayımlanmıştı. 1979 yılında Kumandan Mirzabeyoğlu’nun çıkardığı AKINCI GÜÇ dergisiyle bir patlama yaşanmıştı.
Üstad Necip Fazıl, “Müjdelerin Müjdesi” yazısıyla tescil ediyordu Kumandan Mirzabeyoğlu’nu. Ve Üstadın “Işık” yazısı ve İdeolocya Örgüsüne ek olarak Akıncı Güç kadrosuna ithaf ettiği “İslâmı Yenilemek” yazısı.
Kumandan Mirzabeyoğlu, dünyada İslâmcı aksiyon hareketleri içinde ilk ve tek olan “İdeolocya ve İhtilal” eserini de pratiğin içinde Akıncı Güç dergisi hareketiyle ortaya koyuyor ve aksiyon cephesini örgüleştiriyordu. Zaten eserin alt başlığı da “Kavganın İçinden…”
“İlk ihtilalci ses” veya “aksiyon cephesinin ilk ve tek eseri” derken mübalağa yaptığımız zannedilmesin. “Sevenin gözü kör olurmuş” hesabı övgüler düzdüğümüz zannedilmesin. Sebebini izah edeceğiz.
Sistemli İslâmcı hareketin başlatıcısı Necip Fazıl’dır. Çünkü İslâma muhatap anlayışı ve onun aşkını, vecdini, diyalektiğini, estetiğini dost ve düşman kutuplarını işaretlendiren, hedeflendiren Necip Fazıl’dır. Bu tanımlamayı yapan da Büyük Doğu’nun yürütücüsü Salih Mirzabeyoğlu’dur.
Salih Mirzabeyoğlu, Necip Fazıl’dan farklı olarak aksiyon cephesini de örgüleştiren ve Necip Fazıl’ın muradı olan ihtilâl-inkılâbı gerçekleştiren-gerçekleştirmek isteyen kişidir. Necip Fazıl’ın muradı o olan adam.
“Doğru düşünce olmadan, doğru düşünce faaliyet olmaz” hakikati bilindiğine göre, fikirsiz hareket olamayacağı da açıktır. Çağımızın meselelerinin giriftliği ve geleneksel İslâm anlayışının yıkılmış olması, çağımızda sistem çapında İslâm’a Muhatap Anlayış’ı kurmayı zorunlu kılar. Hareket neye nisbetle yürüyecek? Bu sorunun cevaplanması için yukarıda söylediklerimiz zaruri. Anlamayanlar olsa da mevzu kendini dayatmaktadır ve şartlar giriftleştikçe de dayatmaya devam edecektir. Hatada ısrar etmek doğruyu ispat etmez.
İBDA’nın Necip Fazıl’la bağlantısı malûm, Necip Fazıl’ın da Abdülhakim Arvasî Hazretleriyle bağlantısı. Onun için BD-İBDA tarihi 1919’la, Esseyit Abdülhakim Arvasî Hazretleri’nin Anadolu’daki mücadeleye destek vermesiyle başlar. “Gayesine ermemiş savaş bitmemiştir” diyerek bugün de, o günkü Batı işgalcilerinin bıraktıkları rejime, Batı ve Amerika’nın kültürel, siyasî, askerî ve iktisadî işgaline karşı sürer; Anadolu’nun kurtuluşu ve İslâm’ın kurtuluşu için. “Bayrak Anadolu’da düşmüş, tekrar düştüğü yerden kalkacaktır” inancıyla ve sabır ve çilesiyle, eylem ve örgütlenmesiyle devam etmektedir bu soylu dava.
Ağustos İBDA’nın kuruluşu… Ağustos’un mânâları üzerinde durabiliriz. Ağustos, zafer ve fetih ayı… Ağustos, su demek. Su ise yeryüzüne yayılıp döşenmek ve mehdilik misyonu demek!
Fıkhın, bilgi ezberciliği değil de; fehm-anlayış mânâsına geldiğini düşünürsek İBDA, İslâm fıkhıdır. İlim ve tekniği içine alan tefekkür dairesinin hikmetini anlarsak, BD-İBDA tefekkürünün de İslâm fıkhı demek olduğunu ve ahir zamanda yaşadığımızı düşünürsek de bu yenileyicilik misyonunun Mehdilik misyonu olduğunu anlamış oluruz. Doğru yol anlayışının kaybolduğu çağımızda BD-İBDA İslâma muhatap anlayışı için, “Fıkhı Ekber- dini bilgilerin en mühimi” benzetmesinde bulabiliriz. “Yüksek fıkıh,” imanları, anlayışları ve buna bağlı amellerimizi kurtaracak olandır. İslâmla ilişkilendirilen liberal, ılımlı, sosyalist, mezhepsiz, demokrat, kuru akılcı, cihadsız vs. anlayışları, BD-İBDA dışındaki sapkınlıklara misâldir…
İBDA fikriyatı, devlet ve toplum idealidir, bunun aksiyonudur.
İBDA, hem ilim, hem hâldir… Kısaca İBDA, çağımızda zarurî ilmihâlimizdir. Asıl mevzu, İBDA’yı tanımak değil, yaşamaktır; yaşamak için tanımaktır.
İBDA, aynı zamanda İslâm hikemiyatıdır da. Batı tefekkürü ve İslâm tasavvufu kanatları arasında, birinciyi, ikincinin önünde hesaba çekerken, İslâm hikemiyatı binasını da kurmuştur.
İslâm’ın bâtını demek olan tasavvufa nisbetini kurmuştur İBDA.
İBDA, İslâm estetiğidir. Hattâ öyle ki, estetik planı başa almış ve bu vasfı ile tezahür etmiştir. “Sanat ve Estetik Anlayış”ı kadro mensuplarının kuşanması gereken şartlardandır ve estetik “zapt ve fethedici”dir. Telkin davası tahkikle birlikte.
İBDA, bir ekol, bir mekteptir; mensuplarına duygu, düşünce ve iradî faaliyetler için ölçüler vericidir. Aksiyonun mevzuu ve mevzuun çözümü için.
İBDA, ilm-i ledündür.
İBDA, vehbî ilimdir. İlm-i ledün vasfından da anlaşıldığı gibi İBDA’nın vehbi vasfı esastır. İBDA, Rabbanî ilimdir. Üstadın mucize çapında “tarih muhasebesi” ve Kumandan’ın her mevzuu ve meseleyi tevhide bağlayıcı üstün diyalektiği. Bütün bunlar çalışma ile olacak şeyler değil. Boşuna kıskanılmamalı, Allah vergisi.
“İBDA, Allah ve Resûlü davasında, Doğru Yol-Kurtuluş Yolu’nun bir remzi ve alemi…” olduğuna göre çağımızdaki sapık kolları enseleyici ve tesirsiz hâle getirici ve doğru yol anlayışını billurlaştırıcıdır.
“İbda” kelimesinin mânâları da çok zengin. Benzersiz bir şey meydana getirmek. Sanatkârâne bir şey ortaya koymak. Bir yerden çıkmak… İbda kelimesi, lugatte, “benzersiz oluş, icad” manasına geldiği gibi, “kârı tamamen verilene âit olmak üzere sermaye vermek” anlamını da taşır. “Kendinden zuhur” da, kendi karar verip, uygulayan demek.
İBDA kelimesinin harfleri de şöyle okunagelmiştir: İslami Büyük Doğu Akıncıları…
İşaret ve baş parmak açık ve diğer parmaklar yumruk şeklindeki İBDA’nın işaretinde, işaret parmağı, Kelime-i şehadet, şehidlik şuuru, Allahın varlığı ve birliğine şehadet ve ayrıca Büyük Doğu davasına şehadet mânâlarına gelir. Başparmak ise, her türlü buluşa açık olan üretken bir fikir olarak İBDA fikriyatını ifade eder. Yumruk şekli ise, aksiyona ve cemiyet kavgasına ve devletleşmeye delâlet…
Mavi zemin üzerine üç hilâl ve tek yıldızlı Başyücelik Devleti bayrağında mavi, su ve gökyüzü ve yeryüzüne yayılıp döşenmek mânâlârına gelir. Mavi’nin Selçuklu bayrak rengi olduğunu da hatırlatalım. Üç hilâl ise, İslâmın ve Osmanlının sembolü olması yanında yıldız motifi de onun yıldız oluşuna işaret: Kayan Yıldız Sırrı…
Allah’ın isimlerinden “el-Bediî, el-Mübdî, el-Fettah” ile İBDA’nın yakın ilgisi, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Hz. Ömer mizacında oluşu, Üstad Necip Fazıl’dan geçen “celal” sıfatını taşıması da üzerinde durulacak hususlar.
İBDA’nın kelime mânâlarında bile, fikir, sanat ve aksiyon yönleri görülür.
İBDA külliyatında da bu husus görülüyor.


Genel Değerlendirmeler

İBDA yenilik sırrıdır, yenilenme vazifesidir; her ân yeni eşya ve hadiseler zemininde insanın “hareket içinde hareket eden” fonksiyonudur. Bunun için mensuplarından da kendilerini yenilemesini ister, her dem kendinden zuhurlarını ister. Zaten iman davası da Külliyatta belirtildiği üzere şudur: “İman, olmuş bitmiş bir şey değil, her ân oluş ve yenileniştir.”
Kendinden zuhur ve bunun gerçekleştirme vasıtası da İslâma muhatap anlayıştır. Yürek ve bilek, iman ve fikir, aşk ve dava; birlikte olacak. Fikir olmadan hareket yürümez. Şartlar zorlaştıkça kendilerini yürüten ve koruyan bir fikir ve sisteme sahip olmayanlar bocalar, dağılırlar. İBDA’nın farkı, böyle bir dünya görüşüne ve bunun diyalektiğine sahip olmasıdır. Öyle ki, birbirinden bağımsız cephelerini bile motive edecek bir fikri bütünlüğe sahiptir.
Her dünya görüşü yeni bir dildir ve bundan dolayı İBDA dünya görüşünü kavramakta herkes önce zorlanır. Bu da çok tabiîdir. Fakat içine girdikçe de bulmaca çözercesine zevklidir. Külliyatı okurken yeni kelime ve kavramları anlamada önce zorlanılır, çünkü mevcut düzenin bizde bıraktığı düşünce ve kavrayış alışkanlıklarını yıkıp yeni bir “şuur süzgeci” oluşturmak ister İBDA fikriyatı. Yeni bir dil oluşmaya başlayınca İBDA’yı anlamaya başlarız. Tam anlamak değil, anlar gibi olmak ve her şuur seviyesinin gelişiminde daha iyi anlamak. Bunun için İBDA Külliyatı tekrar tekrar okunması gereken başucu eserleridir; kesinlikle bir kere okunup kenara bırakılacak kitaplardan değildir. Tam anlamak iddiasında da bulunulamaz. Çünkü İBDA, dar kalıplara sığmaz ve kategorileştirilemez. “Sır idrakı”, İBDA’nın temel ölçülerindendir.
İBDA, ilim ve cihattır; fikir ve hareket birlikte.
İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu “İdeolocya ve İhtilâl” adlı eserinde şöyle diyor: “İhtilâlin gayesi olan ideolocya, çağımızda aynı zamanda vasıtasıdır da. “Çağımızın yenileyicileri, fikir ve eylem kanatlarını birleştiren kahramanlar olacaktır. Necip Fazıl’ın tesbiti böyle. Çağın icabı olarak Kurtarıcının vasfı böyle olacak. Kumandan Mirzabeyoğlu’nda bu vasıf (fikir ve eylem) bârizdir.
“Ölçüler yerli yerinde, ya ona bakan göz nerede?” Bu açıdan İBDA fikriyatı “ölçülendirme ölçüleri”ni vericidir. Necip Fazıl’ın Akıncı Güç kadrosuna ithaf ettiği “İslâmı Yenilemek” bahsinde dediği üzere: “İslâm yenilenmez. Anlayışı yenilemek gerekir. Anlayış mı?.. Nurun aynadaki aksi… Aynayı yenilemek… Güneş yenilenmez, göz yenilenir.” Mutlak ölçüler yerli yerinde fakat ona bakan göz (bakış) bozulmuş, ayna kirlenmiş. Bu mânâda İBDA, bizi bozuk düşüncelerden ve düzenin kirlerinden arındıran ve İslâma tutulan bir aynadır.
İBDA, baştanbaşa samimiyettir ve bağlılıktır; İBDA, İslâma olan aşk ızdırabından doğmuştur ve her satırında bu samimiyeti görmek mümkündür; ister dost, ister düşman olsun, yeter ki samimî bakılsın, bu görülür. Zaten İslâmiyet baştanbaşa samimiyet ve doğruluk değil mi?
İBDA, yürüyen Büyük Doğu’dur; İslâma muhatap anlayışın “nasıl” buudu olan Büyük Doğu’ya nisbetle, İslâma muhatap anlayışın ”niçin” buudu olarak bağlılıkta kendini ortaya koyandır, kendinden zuhurdur.
Bizim de samimiyet ve bağlılıkta ölçümüz, İBDA’nın Büyük Doğuya nisbeti gibi olmalı, İBDA’ya bağlılıkta kendimizi ortaya koymalıyız; şahsiyet ve kendinden zuhur davası da budur. Böylece kendisiyle yürüdüğümüz fikriyatı, eşya ve hadiseler zemininde aksiyonumuzla yürütmüş olacağız. Tıpkı Büyük Doğu davasını İBDA’nın yürütmesi gibi. Bir çok sözde yazar-çizer kenarda kalma ukdesiyle Büyük Doğu’yu aşmaya veya inkara kalkarken, İBDA Mimarı bağlılıkta kendini ortaya koyarak ve sistem geliştirerek Büyük Doğu’yu yürütmüş ve yaşatmıştır; şahsiyet davası da budur. Düşmanları ve hasetçileri tarafından İBDA’ya uygulanan da sukût suikastıdır, fakat beklenen ve bakılan yer olmuştur İBDA. Tavizsiz ve sağlam çizgisiyle, fikrî mimarisiyle yerleşmiştir ve yeşermiştir… Sökülüp atılması imkânsızdır.
Bu aşk ve samimiyetle İBDA, Büyük Doğu rahmet bulutlarını kuruyan gönüllere yağdırmış, Büyük Doğu’nun tecrit buudu, İntikal Mihrakı ve Doğrulayıcılık Usulü olmuştur.
İBDA, ahlâk davasını çerçevelemiştir. Eşya ve hadiseler karşısında tavrımız olan ahlâk… İnsanın faaliyetlerinde işleyici ve işletici sıfat ahlâktır. Ölçüler ve ölçülerden pay alma… “Mutlak ölçüler” çağlar boyu yerli yerinde… Ya ona göre “inanış, görüş ve ölçülendirilişin anlayış mihrakı”, ahlâk?.. Bütünlük şuurunu gösterici “anlayış mihrakı” olmadan ahlâk davası da çerçevelenemez, İslâmı yaşamak davası da gerçekleşemez. Ahlak davası için gerekli “anlayış mihrakı” olmadan İslâm nasıl yaşanır?
Mutlak Fikir’in eşya ve hadiselere tatbiki nasıl olacaktır? İşte ahlak davası, içinde fikir de olan ahlâk davası… Ahlakın ruh ve sistemi yani “tatbik fikri”…
İBDA, ruh ve akıl kanatlarını kullanırken, “akıl, ruha bağlı bir keyfiyettir” der. Ruh bulur, akıl sorar ve fikir görünür.


İBDA ve Günümüz

İBDA, artık ateşten gömlek olarak görülüyor, tıpkı İslâm’ın ilk devirlerinde olduğu gibi. İBDA’nın lideri ve mensupları çeşitli işkencelerden geçerken, Ramazan’ın “kızgın güneşte yanmak” mânâsı çağrışım yapıyor bize, bu yıl (2010) Ramazan ayı ve İBDA’nın kuruluşunun üst üste gelmesinden dolayı…
Ateşi yani Allah ve Resûl aşkını dışından seyretmek başka, içine girip yanmak başkadır. Onun için İBDA bir hâldir, gönlü dava aşkıyla tutuşan samimilerin kılavuzudur.
İBDA ve İBDA yolu, çileli ve zevkli bir yoldur. Şunu da belirtelim ki Allah yolunda çileden kaçanlar türlü türlü dünya çileleri içinde boğulup giderler. Biri cennet yolu; diğeri cehennem yolu, oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir…
Allahsız çağa bir akındır, küfür çağında Hakkın silsilesidir İBDA, Hakkın yüce divanını yeryüzünde kurmaya aday, eşya ve hadiselere İslâmı tatbik eden bir dil ve aksiyondur.
İnsanın bariz vasfı şuur ve İBDA’nın bariz vasfı kelam ve mânâ toplayıcılığıdır. Orijinal dil ve diyalektiği ile bütün mevzu ve meseleleri İBDA dünya görüşü kendi havuzunda toplar, çözümlerini getirerek yapar bunu. Böylece İBDA çağımızın tevhid yıldızıdır, Müslümanların gönüllerini aydınlatan ve küfrün karanlığına tutulan tevhid feneridir.
Tarihi lif lif ayıklamış ve sahte kahramanları gerçeklerinden ayırmıştır.
Ehlileştirilmiş, ılımlaştırılmış, sosyal hayattan çekilmiş ve cihadsız bir İslâm anlayışına karşı, İBDA fikir ve aksiyonu, İslâmın mukadder oluşudur.
İBDA’ya bunun için düşmandır münafık, kafir ve ahmak takımı, işbirlikçi Müslüman takımı.
İBDA, Allah için buğz ve Allah için aşk ölçüsünün bağlısı ve fedaisidir.
En büyük işkencelere İBDA Mimarı maruz kalır, idama mahkum edilir ve canına kastedilir. Çünkü yeni dünya düzeni denen Hristiyan-Yahudi kırması emperyalizme, fikirde ve fiilde karşı duran ve tüm dünyada “Başyücelik Devleti” modeli ile alternatif getiren orijinal ve yerli tek harekettir İBDA. İstikbali olan, istikbal onun olan, zamanı gelmiş ve ihtiyacı dayatmış fikirdir İBDA.
Bozamadıkları, sisteme entegre edemedikleri tek harekettir İBDA. En büyük düşmanlıkları buradan gelir. Nice İslâmcı cemaat bir şekilde sistemle uzlaşırken, -zaten uzlaşmak istemeseler bile, alternatif bir dünya görüşü ve bunun sistemli aksiyon cephesi yoktur- tek uzlaşmayan İBDA fikir ve aksiyonudur.
İşgal altındaki Anadolu’nun ve İslâm âleminin öcünü almaya gelen İBDA’nın ve onun bağlılarının dilinden düşürmediği dua şudur:
“Ya Muntakim Allah, bizi, intikamına memur et!”
Allah’ın rahmet ismi bütün isimlerine şamil, Muntakim ismi de rahmet oluyor böylece. “İslâm’ın kılıcı, bizzat rahmettir” ölçüsünü ilke edinir İBDA. Onun için İBDA, Müslüman’a rahmet, kâfire şiddettir.
İBDA, yepyeni bir nizam ve anlayış getiren “ihtilal-inkılapçı” vasıftadır. Islahatçı değil, devrimcidir.
Gece mümin yatıp sabaha kafir çıkıldığı çağımızda BD-İBDA İslâma muhatap anlayışı bir ışıktır, Kurtuluş Yolu gemisidir; iman ve fikir fırtınalarından bizi koruyacak güvenilir bir limandır. Fakat lafta İBDA’cılık bizi kurtarmaz, istikamet üzere olmak esastır. İBDA, mensuplarından bunu ister, her dem iman ve aşklarını tezahür etmelerini bekler.

İBDA-C
Mevzuumuz İBDA, sadece İBDA’nın kuruluşundan ve misyonundan bahsediyoruz. Fakat akla gelebilir “İBDA-C nedir?” diye. Taraf Dergisi’nin 1994 yılında yayınladığı “İBDA-C nedir?” broşüründen özetlersek: İBDA-Cepheleri, İBDA’nın dışında, hatası sevabı kendine ait İBDA-fikriyatına bağlı faaliyetlerdir. Herkes kendi usulünce mücadele eder ve kendinden zuhur gereği bu faaliyetlerin bir kısmı legal, bir kısmı illegal olabilir. Herkes kendi yaptığından mesuldür. Legal veya illegal cephelerin faaliyetleri ise İBDA-C’nin yapısı icabı birbirinden bağımsızdır. Kendinden zuhur bunu gerektirir. Bilinen bu hususları bilinmeyenler için tekrar ettik. Demek ki “İBDA-C” zümre adıdır ve polis ve mahkemelerin yanlış bildiği gibi, illegal tanımlama değil, legal olsun, illegal olsun genel bir tanımlamadır, yekparelik ifade etmeyen bir vasıflandırma ve sıfatlandırmadır ve bu vasfından dolayı (bağımsız cepheleşme-kendinden zuhur) dünyada bir çok örgütün benimsediği orijinal bir yapılanmadır. Dikey değil; yapay örgütlenme modeli. Gerçi polis bunu çoktan öğrendi. Medya ise işine geldiği gibi davranıyor.
28 Şubat’ın yapılış gerekçelerinden olan İBDA Cephelerinin eylemliliği, birbirlerinden bağımsız cephelerin kendinden zuhurlarına misâldir.
İBDA, Müslümanların öncü gücüdür, İslâm’ın kılıcıdır, imanların kıvılcımıdır. Salih Mirzabeyoğlu’nun “Kumandan” vasfı da bunun içindir.
Türk’ü ve Oğuz’u “Allah adamı, Allah dostu, Allah’ın askeri” diye mânâlandıran İBDA, bizzat mu mânâyı temsile adaydır… Tabiî ki, kavimüstü İslâm ümmeti anlayışına bağlıdır İBDA. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın Çerkez’in vs. İslâm milletlerinin altında toplanacağı bayraktır İBDA.
Metris isyanları bahane edilerek İBDA Mimarı’nın ölümüne darb edilmesi. Ki basına yansıyan Salih Mirzabeyoğlu’nun bu yaralı görüntüsü, bir meydan okuma olarak, sonradan çıkan kitaplarının arka kapaklarını süslemektedir. Müslümanlara gözdağı vermek için Salih Mirzabeyoğlu’nun üstü başı dağınık, yüzü gözü yara bere içinde mahkemeye çıkarılışı ve verilen idam cezası… Cezaevinde Telegram işkencesiyle öldürülmek veya düşüncelerinin teslim alınmak istenmesi ve onun intihar diye kamuoyuna yansıtılan şehâdet eylemine teşebbüs edişi… Bütün bunlar “zebih-boğazlanmış-kurbanlık” hikmetini tedai ettiriyor bize; Allah Resûlü’nün varisi olma çilesi ve çetinliğini. Malum olduğu üzere, Kainatın Efendisi’nin bir vasfı, “zül-zebihayn- iki boğazlanmışın oğlu”dur.
Şehid ve gazilerle yürüyen İBDA hareketi, mensuplarından “savaşın tabiî gidişatı içinde güçleri inşa etmek” ilkesince davranmalarını ve “harekete fikrin damgasını vurmayı” hedefler. İş içinde eğitimle hareket adamlarını hareket içinde tanıma ve böylece liyakat ölçüsü temin edilmiş olur. Kendi mevzuunda uzman ve hiçbir zaman nefsiyle zuhur etmeyecek, aksiyon mizacında seçkin insanlar yetiştirmek isteyen İBDA, Allah Resûlünün “emaneti ehline veririz” ölçüsünce, fedekar ve ehliyetli insanları hedef alır. Zaten Başyücelik Devlet sisteminin şartı budur.
İBDA, muhataplarının gönlüne hitap eder ve onlarda aşk kıvılcımı tutuşturmak ister. “İslâm kalbin yoludur” hikmetine bağlıdır İBDA…
İBDA, küfrün iktidarını yıkıp Hakkın iktidarını yeryüzünde kurmak, tarihin gidişini tersine çevirmek ve Allah düşmanlarıyla kalb, dil ve el ile mücadele etmek isteyenlere yol, yordam gösteren fikir, siyaset, şuurlanma ve örgütlenmedir.
İBDA, varlık sebebimiz, mücadele gaye ve vasıtamız, hayat sevincimiz, ümit ve aksiyonumuzdur.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ibda_ve_kendinden_zuhur_diyalektigi_h304.jpg

Sözün başı: Bilinmesi gereken bir hakikattir ki bu satırın yazarının İBDA hakkında “şöyledir veya şudur” şeklinde ki ifadeleri, İBDA fikir deryasından kendi idrâki kadar, anlayışı kadar devşirebildikleridir.
“İBDA’nın sırrı Büyük Doğu, Büyük Doğu’nun sırrı İBDA”. Hangi mevzuya kapı aralasak, ikisi birlikte olmadan o kapıdan girilmez. Hem birbirinin aynı, hem birbirinden farklı isimler. Biri işin “nasıl”ını şuurlara verirken (Büyük Doğu), diğeri işin “niçin”ini (İBDA) akıllara kazımaktadır. Niçin’den Nasıl’a, Nasıl’dan Niçin’e… Her dem yenilenen ve tazelenen bir ölçülendirme harikası. Zemin, çatı ve kenar duvarlar sağlam; Ehli Sünnet V’el Cemaat… Kanatlar olabildiğince güçlü, Tasavvufun engin genişliği ve derinliği… Ashâb, Büyük İmamlar, Alimler, Veliler ve İslâm kahramanları her birinden vazgeçilmez ölçülerle besleniş… İBDA mimarını Büyük Doğu yolculuğuna çıkaran temel saîkler, öncesi, sonrası ve tedaileri ile…
Önce Mimarlarının dilinden;
“Büyük Doğu, İslâmiyetin emir subaylığı... Büyük Doğu, İslâm içinde ne yeni bir mezhep, ne de yeni bir içtihat kapısı... Sadece «Sünnet ve Cemaat Ehli» tabirinin ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle İslâmiyete yol açma geçidi; ve çoktan beri kaybedilmiş bulunan bu saffet ve asliyeti Yirmibirinci Asrın eşiğinde eşya ve hadiselere tatbik etme işi... Galiba işlerin de en değerli ve pahalısı…” (NFK, İdeolocya Örgüsü)
Hiçbir tezat yada kapalılık yok. Kendini bu kadar açık ilan eden, dostunu düşmanını bu kadar rahat belirleyen ve yine kendine iktidar babında en mütevazi konumu göstererek, iktidara talip olmanın niçinini ve gereğini bu kadar göz önünde idrâklere teklif eden sanırım başka sistem yok.
Devam edelim; Bu çerçevede İBDA’nın misyonu, zamanı gelmiş fikir olarak yüzyıla hâkim tavrı ve“Muhakkak ki Allah Nurunu tamamlayacaktır” hakikatinden ilahi rahmet kapısına insanlığı götürmektir. Mimarı kestirmeden şu açıklamayı getiriyor; “İBDA: Allah ve Resulü davasında DOĞRU YOL – KURTULUŞ YOLU’nun bir alemi, bir remzi.”(İbda Diyalektiği,19)
Şunu bir kere başa alalım, ki benzeri ifadeyi sayısız kere duymuşsunuzdur; İBDA ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve aynı adıyla ne de bir örgüttür. Peki nedir? “İBDA, insanı etiyle, kemiğiyle, ruhuyla, kalbiyle yakalamak isteyen dölleyici bir fikir. Hayat, ölüm, insan, erkek, kadın, siyaset, ahlâk, ekonomi, ruh ve varlık... Hakikatin teşhisinde nerede perde varsa orada mücerredin mücerredidir İbda. Ve nerede netlik, izah edicilik gerekiyorsa orada nettir, açıktır dili İbda’nın. Eğer kendinize, hayatınıza, kainata bir anlam vermek ve bu anlam doğrultusunda yaşamak ve düşünmek istiyorsanız, siz dünya görüşü peşindesiniz demektir... İslâm bir Kurtuluş Yolu. İbda ise bu dâvânın remzlerinden biri.”(Said Aykut, Akademya Konuşmaları)
İslâm’ın ölçüleri malum. Ölçüler belli yani. Büyük Doğu-İbda Mimarlarının deyişiyle “Ölçüler yerli yerinde, ya ona bakan göz nerede?” İşte bu çerçevede İbda Diyalektiği devreye giriyor ki, aynı adlı eserin takdiminde mesele şöyle işaretleniyor; “İnsan ve toplum meselelerine “Kurtuluş Yolu” hakikatine uygun olarak yanaşabilmenin “ilmî” halidir. Ve, bilerek veya bilmeyerek İslâm’a hainlik edenleri enselemenin biricik anahtarıdır.”(S.M. Ibda Diyalektiği)
Durmaksızın devam edelim "Güya İslâm adına çırpıştırılmış fikirlerden kurulu köpek kulübesi cinsinden uyduruk oluşumlar bir yana, kelimenin gerçek anlamıyla insan ve toplum meselelerini kuşatıcı İslâmî bir dünya görüşü, ancak "Ehl-i Sünnet" itikadıyla mümkündür; Büyük Doğu-İbda, bu davanın hem tespitçisi ve hem de dünyada "İslâm'ı eşya ve hadiselere tatbik" mevzuundaki tek "sistem" terkibidir!.."
Bir takım zevat tarafından İBDA’ya yan bakışların, görmemezlikten gelişlerin, kaçamak bakışlarla sıvışma yolu arayışların sebebinin İBDA mimarının tavizsiz savunduğu ve davasında dik durduğu Ehli Sünnet Ve’l Cemaat olduğu herhalde artık inkâr edilemez. Peki kendini Ehli Sünnet olarak tanımlayan şu bu hocaya yada cemaate ne oluyor ki İBDA’ya ve onun Mimarı’na karşı kör-sağır-dilsiz rolü oynuyorlar? Evet sebep belli, nefislerine aldandıklarının, şeytanın vehim ve vesveseleri içerisinde kaybolduklarının, korkaklık ve haset çukurunda debelendiklerinin farkında değiller yada bu konumları işlerine geliyor. Oysa Büyük Müzdarip Salih Mirzabeyoğlu’nun eserleri, kendine İslami medya diyen ve topyekûn insanlığı İslam ruh ve ahlakı ile nizamlamak isteyen güruhça cilt cilt incelenmeli sayısız makale ve iktibaslar ile milletin hafızasına kazımaya başlamalıdırlar. Çünkü yukarıda belirttik; İBDA ALLAH’IN RAHMETİNE-RIZASINA ERİŞMENİN YOLUDUR. Ancak, Asrı Saadet dönemlerine benzer bir şekilde İBDA avuçta ateş tutmak misali insanlara zor ve ağır geliyor. Ve ahir zaman çağındayız ve bu çağın özelliği, imanı avuçta ateş gibi tutabilmektir.
İBDA ve onun Mimarı Salih Mirzabeyoğlu sürekli fikir yoklayıcısı, keşfedicisi, sonu gelmeyen bir hareket ve dinamizm ortaya koyucu ve temsil ettiği manaya sımsıkı bağlılığı ve samimiyeti ile tam bir İman ve Tefekkür cehdidir. Mirzabeyoğlu’nun İmânının tezahüre çıkmış hali İslâm’a Muhatap Anlayış zaviyesinden İBDA’dır. Yukarıda ifade ettik İBDA Allah’ın rahmetine giden yoldur. Pazarlıksız Allah ve Resulü demenin, Ehli Sünnet v’el Cemaat seçkinliğinin yolu... Bu manada Büyük Doğu İBDA Külliyatı devasa bir kütüphane halinde arzı endam eder, fizikten biyolojiye, resimden şiire, tarihten edebiyata ve dahi ilmihâlden akaide muazzam bir deryayı içinde barındırır. Ancak bir kesim İbda içinde beklediği rantı görmediklerinden olsa gerek dillerinde “ilim ilim diye” gevelediklerini bir türlü icraata dönüştürememektedirler. Gözlerin körlüğü belki yardımı gerektirir lakin akılların körlüğü neyi gerektirir. İBDA mimarının deyişiyle «-İlim Çin’de de olsa, dileyiniz!, hadisini tekerleme gibi söyledikten sonra herkes istediği gibi saçmalayabilir! Ama ne kabak cinsi muharriri, ne de ilim adamı geçineni, İslâmî tefekkür zaviyesinden ele aldığımız meseleleri anlamaz ve niyeti de yoktur. DİLESENİZE!» İslâma Muhatap Anlayış,208)
Bu çerçeve İBDA kana kana içilecek ve içtikçe sonsuz doğru akış halinde çoğalan ve tükenmeyen bir hazine halinde bir pınardır.


İBDA-C VE KENDİNDEN ZUHUR


Yukarıda söyledik, İBDA; ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve ne de bir örgüttür. O Allah’ın rahmet kapılarını sonsuza kadar açan İslâma Muhatap Anlayış Davası sorumluluğunu yüklenmiş bir fikir ve aksiyon hareketidir. Cemiyetin en küçük ferdinden en yücesine, toprağın içindeki en küçük canlıdan gökteki görünmez en güçlü varlığa kadar Mutlak Fikrin kanatları altına alınıp Allah’ın ahlakıyla ahlâklanma ve tertemiz pırıl pırıl olarak her şeyi orijinal halinde muhafaza etme ve onu kendi fıtrat dairesi içerisinde yüceltme şuurudur.
İBDA, sürekli bir dinamizm addeden bir fikir hareketidir. İnsanoğlunun son 200-300 yıldır düştüğü çıkmazı, kitleler halinde bunalımdan bunalıma sürüklenmesini kendi dil ve diyalektiği çerçevesinde hesaba çekebilmiş ve çözmüş bir fikir hareketi olarak dünyanın topyekun intihara doğru gidişatına dur demek gibi misyona sahiptir.
İBDA davasına muhatap olanlar içerisinde farklı ırk, kavim ve anlayış mensupları da rahatlıkla görülmektedir. Sadece farklı ırk-kavim değil, istidadı, mizacı, rengi, ilmi, serveti, sahası vs. gibi değişik gruptan kişilerde görülmektedir. Hâl böyle olunca her kesim kendi zaviyesinden İBDA’dan aldıklarını, anladıklarını hayata geçirme, yaşama ve yaygınlaştırma derdindedir. Nihayetinde İBDA bir yaşam biçimi teklif eden bir dünya görüşünü içinde barındırır. Farklı coğrafyadaki insanlar ya da milletler bu dünya görüşünü –Büyük Doğu İBDA-yı alıp devletlerinin anayasasını etkileyen, hukukunu etkileyen, eğitimini etkileyen merkez fikir, kaynak fikir “Tatbik Fikir” olarak addedebilir. Bu onları İBDA’dan yana taraf-cephe kılar ve İBDA’nın “topluluk hakikati” vasfından istifade etmiş olur.
Komünistlerin bir ideolojisi vardır, iyi kötü faşistlerin de vardır, Kapitalistlerin ve Liberalistlerinde vardır. Bunların kendi içlerinde, altlarında da sayısız dernek, örgüt, dergi, şirket, kişi, kurum vardır. Ama hiç kimse birbirlerinden farklı fraksiyonlara sahip kişileri tek bir kalemde değerlendirmiyor. Misal, Komünizm ideolojisi savunucusu olarak sayısız çeşitlikte parti-örgüt-dernek-dergi-kişi vardır. Her birinin hem örgütleniş biçimi, hem de Komünizme bakışı farklı ve yer yer birbirleri ile kanlı-bıçaklı olan bu parti-örgüt-dernek-dergiler hiçte ortak dünya görüşü etrafında tek bir cemaat-parti-dernek-örgütmüş gibi değerlendirilmiyor. Haliyle de öyle olmalı zati yoksa Karl Marks’ın Mao’nun Çin’de yaptıklarından, Stalin’in Rusya’da yaptıklarından yargılanması icap ederdi.
Büyük Doğu-İBDA bir dünya görüşüdür. Bu dünya görüşünü birbirinden bağımsız, habersiz, hiyerarşik ve doğrusal herhangi bağı olmayan grup, takım, dergi, dernek, vakıf, büro, şirket, örgüt vs. benimseyebilir ve buna uygun hareket edebilir. Nihayetinde hiçbir varlık, kişi veya kurum fikirsiz ayakta duramaz ve hiçbir şeyi hareket ettiremez. Yapılacak işin niçin yapılacağı ve nasıl yapılacağı konusu insan zihnini sürekli meşgul eder. Dünya görüşü burada bir manivela ve gaye hükmünde kişiyi motive edici, yenileyici ve güçlendirici rol sahibidir. Şu dernek İBDA’cı olabilir, bizim anladığımız “Ha, bu dernek Allah’tan yana, Allah’tan taraf bir cephe açmış”. Kime karşı Allah düşmanlarına karşı. Ne demek bu; milletin kanını emen, millete zulmeden zalimlere karşı bir grup insan tarafını belli etmiş. İBDA RUHTUR ŞEKİL DEĞİL. RUH TEK, ŞEKİL SAYISIZ OLABİLİR.
İBDA üzerinde yukarıda durduk C’ye değinirsek Cemaat, camia, cemiyet, cem etme, cephe vs. gibi noktalara çıkmaktadır. Emniyet ve Mahkeme kayıtlarında “İBDA-C” adlı bir örgütten bahsedilmekte, “varlığı veya yokluğu” meraklılarını ilgilendiren bu örgüt hakkında sayısız iddianameler ve bilgiler üretilmiş durumdadır. Bu kayıtlara göre Büyük Doğu-İBDA dünya görüşünü benimseyen, kendine farklı ad ve ifade zemini ayarlayan bir örgüt “İBDA-C”. Yine bu kayıtlara göre örgütün gayesi “tüm Ortadoğu’yu kapsayacak genişlikte İslâm’a dayalı federatif bir devlet kurmak. Örgütleniş biçimi birbirlerinden bağımsız gruplar halinde irili ufaklı askeri, siyasi, kültürel cepheler.”
1991’den 28 Şubat 1997 ve sonrasında olan biten hukuksuzlukların bir-bir ortaya çıktığı bir dönemde “hukukî anlamda” yitirilmiş algıları düzeltmek çok zor olsa gerek. Birçoğu İBDA havas ve esrarını taşıyan bu gruplar, Kemalist rejimin hukuk tanımaz toptancılığının neticesi olarak, birbirlerinden -hem bağımsız hem de tartışmalı- olmasına rağmen ve çoğunluğunun kanun dışı hiçbir faaliyeti olmadığı halde tüm gruplar tek bir kaleme indirilerek derdest edilmek, silinmek, imha edilmek istenmiştir. Bunun yanlışlığını yukarıda izah ettik.
Ancak bilinen bir şey var ki; Laik–Batıcı güçlerin çözemediği anlamadığı ve bir hayalet gibi gölgesinden bile rahatsızlık duyduğu “İBDA-C” dünyanın birçok bölgesinde emperyalizme karşı mücadele eden anti emperyalist örgütlere ilham kaynağı olmuştur. Belli başlı bir İdeolocya etrafında, tıpkı gökyüzü zemininde küme küme biriken bulutlar gibi, yeri ve zamanı geldiğinde, şartlar olgunlaştığında “kendiliğinden” yağmakta-zuhur etmektedirler. Bu tür yapılarda kimin nereden ne topladığı, nereden beslendiği, hangi toprakta yetiştiğinden ziyade neyi gerçekleştirmek istediği, yüzünü ve istikametini neye göre ayarladığı, ne yaptığı vs. öne çıkmaktadır. Hal böyle olunca da her bir ferdin kendini ideolojik anlamda yetiştirmesi ve karar verici şuura ermesi gerekir. Bu ise ancak Allah’ın rahmet ve ilim denizinden samimi ve sadık bir kul olarak beslenmekle ve istikrarlı ve düzenli bir amel ortaya koymakla mümkündür. Bu durum her türlü sızmaya da engel teşkil etmektedir. Nihayetinde gruplar bir başka deyişle cepheler çeşit çeşit ve birbirinden bağımsız ve hiyerarşik yapıya sahip olmadıkları için, sadece bir grup etkilenmekte ve zarar görmektedir. Aynı zamanda her çeşit provakatif amaçlı saldırı, eylem ve bilgi aktarımı da tersinden harika halinde bu tür bir yapının işine gelmektedir. Çünkü İBDA her şeyi kendinde CEM edici, hakiki ve orijinal muhtevaya dönüştürücü bir fikir hareketidir. Dolayısıyla her hareket-aksiyon “provokasyon” dahi olsa Büyük Doğu-İBDA dünya görüşünde yankısını bulacak, hakiki mecrasına istikamet bulacaktır.
Diğer yandan, bir dünya görüşünü benimseyen insanların, bulundukları ortama ve şartlara göre şekil alması, mizaç hususiyetleri bakımından kendi benzeriyle irtibata geçip kurumlaşması ve bir iş aksiyon üretmeye girişmesi doğaldır ve mümkündür. Meşhur deyimle gereken yerde gerekeni yapmak zarurettir haliyle. Adam geçmiş bacıma tecavüz ediyor, durup seyredecek halim, yada mendil tutacak durumum yok! Veya adam dinime imanıma hakaret ediyor ya da evime hırsız girmiş, ne yani hırsızın tüm malımı götürmesini bekleyecek değilim! Ne yapmam gerekiyorsa artık üzerime düşen, yapmak zorundayım! Bu refleks davranış her fikir-inanç sahibinde vardır. Bu ve benzeri durumlarda da şahit olunduğu üzere “kendiliğinden bir zuhur” vardır. Hadisenin oyuncuları ve aletleri her şey o anda orada gerçekleşmektedir. Kim varsa orada “Ben Varım” şuuru ile varlığını ispat ettiğinde, sesini duyurduğunda “kendinden zuhur diyalektiğinin” zamanın ötesine kucak açan işleyişi başlar ve Rabbimin, liyakat, ehliyet ve samimiyete binaen kullarına lütufları “kendiliğinden zuhur” eder. “Bizim daimi gündemimiz, kendi iç oluşumuzu tamamlamak ve bunun tabiî neticesi merkezden muhite doğrudur; bir hâdise kendini çözüm için teklif ettiği ve "iş içinde eğitim" hikmetine denk geldiği kadar, muhitten merkeze doğru bir merkez gayeye hizmet edici cebhe teşkil eder.(Salih Mirzabeyoğlu, Adımlar)
Benzer durum her fikir hareketinde vardır. “Demokrasi” denilen melaneti fikir kabul etsek sayısız demokratik parti var ki her biri üstelik birbiriyle de şiddetli çatışma halinde. Liberalizmi bir fikir olarak kabul etsek, bu fikir üzere ekonomik ve hukuki nizamlarını kuran devletler bile birbirleriyle milyonların ölümüne sebep olacak kadar çatışma halinde. Uzatmayalım, en basit idrâk sahibi bilir ki, bir fikri bir inancı benimseyen bir kişi veya kurum hemen onu kendi üzerinde veya çevresinde göstermeye kalkışır. Hz. Ömer’in Müslüman oluşuyla birlikte, Müslümanların yeni aksiyon hamlesine girişip “Kâbeye gidişi” en güzel misaldir.
Her dünya görüşü zihinlerde ve kalplerde kabul gördükçe yaşama alanına çıkar ve yaşama alanına çıkarıldıkça göze görünür. İBDA ruh ve ahlakını ister cemaat anlayışıyla, ister cemiyet anlayışıyla, ister cephe anlayışıyla kim ne şekilde benimserse benimsesin o insanların yapacağı şey bellidir; Büyük Doğu-İBDA’yı yaşamın her alanına yaymak, O’nu yaşanabilir kılmak… Kendinden zuhur diyalektiği ve iş içinde eğitim hakikati hatırlanmalı…
Konuyu somutlaştıralım; herhangi bir parti bu A Partisi olduğu gibi, C Partisi de olabilir, A gazetesi de olur B gazetesi de, X derneği de olur Y derneği de, askeri de olur siyasi de, üç kişide olur beş kişide, sinema kulübü de olur kitap kulübü de, kim Büyük Doğu İBDA misyonuna uygun hareket ederse oda İBDA’nın kendinde toplayıcı vasfından istifade etmiş olur. Herhangi bir gazete basın yayın faaliyetlerinde Büyük Doğu İBDA misyonuna uygun yorumlar, haberler neşreder ve İslâm ahlakını kitlelere nüfuz gayesi güderse benzer toplayış burada da gerçekleşir ve belli bir cemiyet yada cemaat halinde kendinden zuhur meydana gelir. Son bir misalle; Diyelim ki bir camia Büyük Doğu İBDA misyonuna uygun mensuplarını yetiştirir kafa ve ruh disiplinine sokarsa o gruba-cemaate İBDA cemaati denmezde İBDA’cı(yani Büyük Doğu-İBDA dünya görüşünü benimsemiş) grup, camia, cemaat veya cephe denir.
Kişiler legal veya illegal yollarda olabilir bu “suçun şahsiliği prensibi gereği iş ve fiil, sahibini bağlar.” Sırf bu yüzden kesinlikle Büyük Doğu İBDA dünya görüşü yargılanamaz, çünkü o bir şahıs değil bir fikirdir. Mimarı bir parti başkanı, bir dernek kurucusu, bir örgüt lideri değil BİR MÜTEFEKKİRDİR ve tefekkürünün icrasını isteyen KUMANDAN’dır, tefekkürün sanat cephesini de kuran SANATÇI’dır. Fikrinin hayatla içiçeliğinden dolayı KUMANDAN vasfı ve ismi diğerlerinden daha kapsamlı diyebiliriz.
Devrimci-ihtilâlci bir hareket için kanun yolu nasıl kullanılabilir bir yol ise, kanun dışı yol da ihtilâlci ve inkılapçıların başvurduğu yollardandır.
Temsil ettiği manaya göre istediği gibi isimlendirmeler yapılabilir. Burada esas olan ne işle meşgul olacaksın, ne yapacaksın, ne kadar fayda elde edeceksin ve hedef kitlen kim? Yaptığın işe göre tedbir, görev ve istidat arayacaksın. Yoksa kendini fikre nisbet edip “Fikri” tüketmeye kalkışmak gibi bir handikaba düşülür ki, bu ise muhatap açısından ciddi anlamda sıkıntı doğurur.
Bir nevi, İBDA cesetlere üflenen ruhtur. Akıllara nüfuz eden fikirdir. Kalblere giren ve bir daha çıkmayan şuurdur. Dolayısıyla İBDA ruh, fikir ve şuurunun her cesette, kurumda, istidatta belirişi farklıdır ve bunların birbirinin aynı olması imkânsızdır. Hâl böyle olunca bedenden ruhu, akıldan fikri, kalpten şuuru söküp atmayı yapamayan ve bunun diyalektiğine sahip olamayan Batı ve Kemalist rejim kimde bunun izini gördüyse kendi kafasında “şablonlaştırdığı ve bir hayalet gibi şuurlaştırdığı” isim(İBDA-C) üzerinden tamamını mahkûm etmek, imha etmek istemiştir. Ama İBDA bir kurum, bir örgüt, bir dernek, bir mezhep, bir tarikat vs. hiçbiri değildir. Belki çatısı altında –sonsuza varıcı deyişle- tamamını birleştirici harmanlayıcı bir fikir hareketidir. Bunun içine her çeşit -C- girebildiği gibi, erişilmesi ve ulaşılması güç esrarlı ve sırlı oluşumlarda girebilir. İster siz buna veliler deyin, ister şehitler, ister farklı varlıklar. Bu meseleleri savuşturmak için söylenmiş alalede bir deyiş değil aksine İBDA’nın mehdiyet misyonunu vurgulamak için onu, daha dar kalıplar içerisine mahkûm etmeye karşı İBDA ruh-fikir ve şuurunun ne olduğunu açık etmektir. -C- ye dair ipuçlarını İBDA Mimarının şu sözlerinde arayalım; İBDA; “Gerçek İslâm aydını olabilmek için gerekli “zaruri” şuurundur. Ve, dava uğruna nasıl olsa geçilmek mecburiyetinde olunan “zarurî” dururken, faydasız “kolay”a sapanları reddedicidir.”ve “İnsan ve toplum meselelerine “Kurtuluş Yolu” hakikatine uygun olarak yanaşabilmenin “ilmî” hâlidir. Ve, bilerek veya bilmeyerek İslâm’a hainlik edenleri enselemenin biricik anahtarıdır. (S.Mirzabeyoğlu, İbda Diyalektiği,2)

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Necip Fazıl Üstadın eserleriyle beraber okunması en baştaki tavsiyem olur...
Önce çıkan kitaplardan başlarsanız faydalı olur...
Rabbimize emanetsin can kardeşimiz,biricik gönüldaşımız...

Necip_FAZIL.jpg

1-Hikayelerim
2-Cinnet Mustatili
3-Bir Adam Yaratmak
4-Çile
5-Kafa Kağıdı
6-O ve Ben
7-Yunus Emre
8-At'a Senfoni
9-Para
10-Sahte Kahramanlar
11-Hazret-i Ali
12-Tanrı Kulundan Dinlediklerim
13-İhtilal
14-Moskof
15-Tohum
16-Aynadaki Yalan
17-Reis Bey
18-Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
19-Babıali
20-Sosyalizm,Komünizm ve İnsanlık
21-Hitabeler
22-Peygamberler Halkası
23-İbrahim Ethem
24-Hesaplaşma
25-Esselam
26-Dünya Bir İnkilap Bekliyor
27-Hac
28-Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar
29-Türkiye'nin Manzarası
30-Çerçeve-I
31-Nur Harmanı
32-İman ve İslam Atlası
33-Müdafaalarım
34-Veliler Ordusundan 333
35-Benim Gözümde Menderes
36-İdeolocya Örgüsü
37-Mümin-Kafir
38-Senaryo Romanlarım
39-Çöle İnen Nur
40-Son Devrin Din Mazlumları
41-Öfke ve Hiciv
42-Sabır Taşı
43-Ulu Hakan II.Abdülhamid Han
44-Başbuğ Velilerden 33
45-Çerçeve-II
46-Konuşmalar
47-Rabıta-i Şerife
48-Doğru Yolun Sapık Kolları
49-Başmakalelerim-I
50-Tasavvuf Bahçeleri
51-Çerçeve-III
52-Namık Kemal
53-Hücum Ve Polemik
54-Rapor 1/3
55-Rapor 4/6
56-Rapor 7/9
57-Rapor 10/13
58-Yeniçeri
59-Reşahat
60-Başmakalelerim-II
61-Mektubat
62-Başmakalelerim-III
63-Çerçeve-IV
Peki abi sıraladığınız gibi ilk bu kitaptan başlıyorum..bu bittikten sonra sanırm diğer yazarımızın 1kitabını okmaya başlıyayım dımı..yanlış anlamadım..
1-Hikayelerim
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Peki abi sıraladığınız gibi ilk bu kitaptan başlıyorum..bu bittikten sonra sanırm diğer yazarımızın 1kitabını okmaya başlıyayım dımı..yanlış anlamadım..
1-Hikayelerim
Güzel başlangıç...
İlla öyle olacak diye değil de,yüreğine göre oku sadece...
Rabbim yar ve yardımcın olsun...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt