CENNET EHLİ MÜ'MİNLER
Haber verildiğine göre, Peygamberler ve mü'minler Sırât'ı geçtikten sonra cennet kapısına gelmeden önce ferah, geniş, yeşil bir sahraya ulaşırlar. Buradaki ağaçların yaprakları o kadar sıktır ki güneş ışığı geçmez. Her ağacın dibinde iki pınar vardır. Biri sağa, diğeri sola akar. Hangi mü'min bu sulardan içerse göğsüne ininceye kadar gam, keder ve yaramaz halleri, şayet varsa, hepsi yok olur. Göğsü ve kalbi temiz olur. Su karınlarına inince ne kadar kir varsa hepsi çıkar.
Yine bir pınara varırlar ve orada yıkanırlar. Vücutlarında cennete lâyık olmayan ne kadar şey varsa hepsi dökülür. Yüzleri ve bedenleri ay gibi parlar. Kokuları miskden daha güzel olur.
Cennetin kapısına yaklaştıklarında sekiz cennet kapısı açılır. Herkesin nasibi olan huri ve gılmanları kapılardan çıkıp
efendilerini karşılarlar, ikramda bulunurlar ve alıp cennetteki makamlarına götürürler.
Her mü'min kendi karargâhına geldiğinde her birinin üzerinde yetmiş huri bulunan yetmiş taht görür.
Peygamber Efendimiz buyurur:
-Cennet daima iyilik ve şenlik mahallidir. Orada ay ve güneş yoktur.
Zaten ihtiyaç da duyulmaz. Zira her bir taş ışık verir. Cennette sakal ve beden kılları yoktur. Ancak peygamberlerin sakalı olur.
Bir kavle göre de, bazı enbiya ve resuller cennete sakalları ile girerler. Ancak erkek ve dişilerin belli olması için erkeklerde,
kaşının tüyü kadar bıyık olur.
Cennet ehli, her saat değişik renkte yetmiş kat hülle (elbise) giyer. Yüzlerinin güzellikleri, kuvvetleri, ziynetleri, nimetleri ve devletleri günbe gün artar. Her kişiye yüz kişinin kuvveti verilir. Hatırına yemek, içmek gelse o anda huriler, gılmanlar yüzlerce tabak çeşit çeşit yiyecek, içecekler getirirler. Bunları yüz kişinin iştahı ile yerler. Cima etseler, yüz kişinin kuvveti kadar kuvvetle cima ederler.
Cennette ebedî kalırlar, hiç çıkmazlar. Yaşlanmak, hastalık, zahmet çekmek, uyumak, pişirmek, koşuşturmak, hayız, nifas, kan, idrar, kazurat gibi şeyler cennette olmaz. Dünyada beş vakit namaz olduğu gibi cennette de beş vakit yemek vardır. Meyvelerden başka her yemek vaktinde yetmiş huri, birer altın sini içerisinde yetmiş çeşit yiyecek getirir. Bu yemekler, bildiğimiz ateşte pişmiş yemeklerden değildir. El değmeden Allahü teâlâ'nın iradesi, kudreti ve dilemesi ile olurlar. Cennette zahmet, can sıkıntısı, yorgunluk olmaz. Mü'minler, kâh tahtlarında otururlar, kâh ırmak kenarlarında. Yanlarına çeşitli kuşlar gelir ve bu kuşlar, etlerinin lezzetini mü'minlere methederler. Sonra onların istedikleri şekilde pişmiş olarak önlerine gelirler. Yemek bittikten sonra kuşlar tekrar canlanıp uçar giderler.
Peygamber Efendimiz diyor ki:
- Cennet ehlinin yeyip içtikleri nimetler, dünyadaki gibi necis olmaz. Belki yel olup çıkar gider. Kokusu misk gibi olur.
Mukatıl'ın (RA) rivayet ettiğine göre,on çeşit hayvan cennete girer: Salih'in (AS) devesi; İbrahim'in (AS) buzağısı; İsmail'in (AS) koçu; Musa'nın (AS) ineği; Yunus'un (AS) balığı; İsa'nın (AS) eşeği; Süleyman'ın (AS) karıncası; Belkıs'ın hudhud kuşu; Ashab-ı Kehfin Kıtmir'i (köpeği)ve Muhammed'in (AS) dişi devesi. Cenabı Hak, bunlara kanat verip güzel bir koç şeklinde cennete kor.
Haber verildiğine göre, Peygamberler ve mü'minler Sırât'ı geçtikten sonra cennet kapısına gelmeden önce ferah, geniş, yeşil bir sahraya ulaşırlar. Buradaki ağaçların yaprakları o kadar sıktır ki güneş ışığı geçmez. Her ağacın dibinde iki pınar vardır. Biri sağa, diğeri sola akar. Hangi mü'min bu sulardan içerse göğsüne ininceye kadar gam, keder ve yaramaz halleri, şayet varsa, hepsi yok olur. Göğsü ve kalbi temiz olur. Su karınlarına inince ne kadar kir varsa hepsi çıkar.
Yine bir pınara varırlar ve orada yıkanırlar. Vücutlarında cennete lâyık olmayan ne kadar şey varsa hepsi dökülür. Yüzleri ve bedenleri ay gibi parlar. Kokuları miskden daha güzel olur.
Cennetin kapısına yaklaştıklarında sekiz cennet kapısı açılır. Herkesin nasibi olan huri ve gılmanları kapılardan çıkıp
efendilerini karşılarlar, ikramda bulunurlar ve alıp cennetteki makamlarına götürürler.
Her mü'min kendi karargâhına geldiğinde her birinin üzerinde yetmiş huri bulunan yetmiş taht görür.
Peygamber Efendimiz buyurur:
-Cennet daima iyilik ve şenlik mahallidir. Orada ay ve güneş yoktur.
Zaten ihtiyaç da duyulmaz. Zira her bir taş ışık verir. Cennette sakal ve beden kılları yoktur. Ancak peygamberlerin sakalı olur.
Bir kavle göre de, bazı enbiya ve resuller cennete sakalları ile girerler. Ancak erkek ve dişilerin belli olması için erkeklerde,
kaşının tüyü kadar bıyık olur.
Cennet ehli, her saat değişik renkte yetmiş kat hülle (elbise) giyer. Yüzlerinin güzellikleri, kuvvetleri, ziynetleri, nimetleri ve devletleri günbe gün artar. Her kişiye yüz kişinin kuvveti verilir. Hatırına yemek, içmek gelse o anda huriler, gılmanlar yüzlerce tabak çeşit çeşit yiyecek, içecekler getirirler. Bunları yüz kişinin iştahı ile yerler. Cima etseler, yüz kişinin kuvveti kadar kuvvetle cima ederler.
Cennette ebedî kalırlar, hiç çıkmazlar. Yaşlanmak, hastalık, zahmet çekmek, uyumak, pişirmek, koşuşturmak, hayız, nifas, kan, idrar, kazurat gibi şeyler cennette olmaz. Dünyada beş vakit namaz olduğu gibi cennette de beş vakit yemek vardır. Meyvelerden başka her yemek vaktinde yetmiş huri, birer altın sini içerisinde yetmiş çeşit yiyecek getirir. Bu yemekler, bildiğimiz ateşte pişmiş yemeklerden değildir. El değmeden Allahü teâlâ'nın iradesi, kudreti ve dilemesi ile olurlar. Cennette zahmet, can sıkıntısı, yorgunluk olmaz. Mü'minler, kâh tahtlarında otururlar, kâh ırmak kenarlarında. Yanlarına çeşitli kuşlar gelir ve bu kuşlar, etlerinin lezzetini mü'minlere methederler. Sonra onların istedikleri şekilde pişmiş olarak önlerine gelirler. Yemek bittikten sonra kuşlar tekrar canlanıp uçar giderler.
Peygamber Efendimiz diyor ki:
- Cennet ehlinin yeyip içtikleri nimetler, dünyadaki gibi necis olmaz. Belki yel olup çıkar gider. Kokusu misk gibi olur.
Mukatıl'ın (RA) rivayet ettiğine göre,on çeşit hayvan cennete girer: Salih'in (AS) devesi; İbrahim'in (AS) buzağısı; İsmail'in (AS) koçu; Musa'nın (AS) ineği; Yunus'un (AS) balığı; İsa'nın (AS) eşeği; Süleyman'ın (AS) karıncası; Belkıs'ın hudhud kuşu; Ashab-ı Kehfin Kıtmir'i (köpeği)ve Muhammed'in (AS) dişi devesi. Cenabı Hak, bunlara kanat verip güzel bir koç şeklinde cennete kor.