s.a. bu konuyu çok güzel anlatan bir şiir okudum onu sizlerle paylaşmak istedim umarım beğenirsiniz selametle kalın...
CEHENNEM KORKUSU
Cezâyir'de yetişen, âlim ve evliyâdan.
"Senûsî hazretleri", var idi ki bir zaman,
Allahü teâlâyı, hiç bir an unutmazdı.
Ve "Allah korkusu"ndan, geceleri yatmazdı.
Hüzünlü görünürdü ekserî bu büyük zât.
Fakat aslâ değildi, çatık kaş, asık surat.
Âhiret düşüncesi ve Allah korkusundan,
Göğsünün hırıltısı, duyulurdu çok zaman.
"Güler yüz" gösterse de herkese bu büyük zât,
Allah korkusu ile, ağlardı çoğu sâat.
Talebesinden biri, onun bu durumuna,
Vâkıf olup, bu hâli sormuştu bir gün ona.
Dedi ki: (Ey efendim, acep zât-ı âlîniz,
Niçin hep kederli ve hüzünlüdür hâliniz?
Cehennem azâbından, söylersiniz bize hep.
Dâim sarı ve solgun yüzünüz, neden acep?)
�Senûsî hazretleri� hemen ona cevâben,
Buyurdu ki: (Evlâdım, söyliyeyim sana ben.
"Cehennem"i, rüyâda gösterdi Rabbim bana.
Vâkıf oldum şiddetli, o korkunç azâbına.
İşte o günden beri, çok değişti yüz rengim.
O korku sebebiyle, sarardı, soldu benzim.
Cehennemi görenin, söyle, hâli ne olur?
Onu gördükten sonra, o nasıl rahat uyur?
Onu gören bir kimse, artık gülebilir mi?
Ve doyuncaya kadar, yemek yiyebilir mi?
Cehennemin şiddeti, hiç gitmiyor gözümden.
Hak teâlâ korusun, bizi o korkunç günden.)
O talebe, bunları işitince hayretle,
Hocasına, daha çok bağlandı muhabbetle.
�Senûsî� hazretleri, yatmazdı geceleri.
İbâdetle geçerdi zamanları ekserî.
Eğer uyku bastırıp, uyusaydı bir miktar,
Hemen kendi kendini, ederdi şöyle ihtâr:
(Ey günâhkâr Senûsî, nicedir senin hâlin?
Kalk, istiğfâr eyle ki, affetsin seni Rabbin.
"Cehennem azâbından korkuyorum" diyorsun.
Bu nasıl korkudur ki, rahatça uyuyorsun.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kardeşlerim, bu zaman,
Küfre düşmek, mâzallah, gâyet kolay ve âsân.
"Îmân"ı muhâfaza etmek için, en evvel,
Dînini, tam olarak öğrenmeli mükemmel.
Velâkin islâmiyyet, âlimden öğrenilir.
İlmiyle âmil olan kimseye �Âlim� denir.
�İmâm-ı Gazâlî� ve �İmâm-ı Rabbânî�nin,
Ve yine onlar gibi, hakîkî bir âlimin,
Allah rızâsı için, hâlisâne olarak,
Yazdıkları kitaplar, okunur zevk alarak.
Çünkü yazdıklarından sâdece Allah için,
Tesir eder kalbine, okuyan her kişinin.
CEHENNEM KORKUSU
Cezâyir'de yetişen, âlim ve evliyâdan.
"Senûsî hazretleri", var idi ki bir zaman,
Allahü teâlâyı, hiç bir an unutmazdı.
Ve "Allah korkusu"ndan, geceleri yatmazdı.
Hüzünlü görünürdü ekserî bu büyük zât.
Fakat aslâ değildi, çatık kaş, asık surat.
Âhiret düşüncesi ve Allah korkusundan,
Göğsünün hırıltısı, duyulurdu çok zaman.
"Güler yüz" gösterse de herkese bu büyük zât,
Allah korkusu ile, ağlardı çoğu sâat.
Talebesinden biri, onun bu durumuna,
Vâkıf olup, bu hâli sormuştu bir gün ona.
Dedi ki: (Ey efendim, acep zât-ı âlîniz,
Niçin hep kederli ve hüzünlüdür hâliniz?
Cehennem azâbından, söylersiniz bize hep.
Dâim sarı ve solgun yüzünüz, neden acep?)
�Senûsî hazretleri� hemen ona cevâben,
Buyurdu ki: (Evlâdım, söyliyeyim sana ben.
"Cehennem"i, rüyâda gösterdi Rabbim bana.
Vâkıf oldum şiddetli, o korkunç azâbına.
İşte o günden beri, çok değişti yüz rengim.
O korku sebebiyle, sarardı, soldu benzim.
Cehennemi görenin, söyle, hâli ne olur?
Onu gördükten sonra, o nasıl rahat uyur?
Onu gören bir kimse, artık gülebilir mi?
Ve doyuncaya kadar, yemek yiyebilir mi?
Cehennemin şiddeti, hiç gitmiyor gözümden.
Hak teâlâ korusun, bizi o korkunç günden.)
O talebe, bunları işitince hayretle,
Hocasına, daha çok bağlandı muhabbetle.
�Senûsî� hazretleri, yatmazdı geceleri.
İbâdetle geçerdi zamanları ekserî.
Eğer uyku bastırıp, uyusaydı bir miktar,
Hemen kendi kendini, ederdi şöyle ihtâr:
(Ey günâhkâr Senûsî, nicedir senin hâlin?
Kalk, istiğfâr eyle ki, affetsin seni Rabbin.
"Cehennem azâbından korkuyorum" diyorsun.
Bu nasıl korkudur ki, rahatça uyuyorsun.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kardeşlerim, bu zaman,
Küfre düşmek, mâzallah, gâyet kolay ve âsân.
"Îmân"ı muhâfaza etmek için, en evvel,
Dînini, tam olarak öğrenmeli mükemmel.
Velâkin islâmiyyet, âlimden öğrenilir.
İlmiyle âmil olan kimseye �Âlim� denir.
�İmâm-ı Gazâlî� ve �İmâm-ı Rabbânî�nin,
Ve yine onlar gibi, hakîkî bir âlimin,
Allah rızâsı için, hâlisâne olarak,
Yazdıkları kitaplar, okunur zevk alarak.
Çünkü yazdıklarından sâdece Allah için,
Tesir eder kalbine, okuyan her kişinin.