Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Cehalet, mazeret değildir
TEVHİD'in Aslı Olan Meselelerde Cehalet Mazeret Değildir
Bismillahirrahmanirrahim.
"Kıyamet gününde: "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz diye Rabbin adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı. Onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (Onlar da "Evet buna şahit olduk, dediler." (Araf: 172)
İbni Kesir dedi ki:
"Allah-u Teâlâ, ademoğullarının bellerinden zürriyetlerini çıkararak onları; "Allah-u Teâlâ'nın onların Rabbi ve Meliki olduğuna, O'ndan başka ibadete layık ilah olmadığına şahit tuttuğunu haber vermektedir. İşte Allah-u Teâlâ, onları bu fıtrat üzerine yaratmıştır.
Buhari ve Müslim'in Sahih'lerinde Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilen bir hadiste ALLAH Rasulu (a.s) şöyle buyuruyor:''Her doğan fıtrat üzere doğar.''
Başka bir rivayette ise: ''Bu din üzere doğar.Ana babası onu yahudileştirir, hıristiyanlaştırır ve mecusileştirir.''
Müslim'in Sahih'inde İyaz İbn Himar'dan rivayet edilen bir hadiste ALLAH Rasulu (a.s) şöyle buyuruyor: ALLAH Teala buyurur ki: ''Ben kullarımı muvahhidler olarak yarattım. Şeytanlar gelip onları dinlerinden saptırarak uzaklaştırdı, onlara helal kılınanları, kendilerine haram kıldı ve hakkında hiçbir delil indirmediğim halde bana şirk koşmalarını emretti.'' (İbn Kesir Tefsiri)
Bismillahirrahmanirrahim.
“Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da) evet (rabbimiz olduğuna) şahit olduk dediler. “
“Yahut (ne yapalım) daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onun için biz de onların izinden gittik. Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?”
“İşte böylece (kâfirlikten) dönmeleri için ayetleri açıklıyoruz.” (Araf: 172-174)
Şevkani’nin izahı şöyledir:
Bunu yaptık ki mazeret olarak gafleti öne sürmeyesiniz, yahut şirki kendiniz yerine atalarınıza nisbet edip bunlardan biri yahut ikisiyle kendinizi mazur görmeye çalışmayasınız. Eskiden bu iki bahaneyi de mazeret olarak ileriye sürüyorlardı. “Biz onlardan sonra gelme bir nesildik” bu nedenle hakka ulaşamıyor, doğruyu bilemiyorduk.
“Bizi batıl işler yapanların yaptıkları sebebiyle helak mi edeceksin?”
Atalarımızdan dolayı; yani, bunda bizim cehaletimiz, araştırma yapmaktan acziyetimiz ve o geçmişlerimizin bıraktıklarıyla yetinmemiz sebebiyle bir günahımız da yoktur. Allah Sübhanehu bu hikmet ile ki insanları bu sebepten dolayı Adem’in sulbünden çıkartmış ve kendi kendilerine şahit tutmuştur. şunu beyan ediyor:
Bunu onlara şundan dolayı yaptık:
Kıyamet günü bu sözleri söylemesinler, bu batıl delillere sarılmayıp, böylesi geçersiz bir özre bağlanıp mazeret beyan etmesinler.
Kurtubi, Tartuşi’den şu nakilde bulunuyor:
Şüphesiz insanlar bu anlaşmadan sorumludur. Her ne kadar bu hayatta onu hatırlayamıyorlarsa da...
İbni Abbas (r.a) ve Übey b. Ka’b şöyle demişlerdir:
O’nun (c.c) ‘şehidna (şahid olduk)’ sözü beni ademe ait bir sözdür. Şu manaya gelir: Biz şüphesiz senin bizim rabbimiz ve ilahımız olduğuna şahid olduk.
“Bizi mubtillerin yaptıklarından dolayı helak eder misin?” Bu ise şu anlamdadır: Sen böyle yapmazsın. Esasen tevhit konusunda mukallidin hiçbir mazereti yoktur.
Taberi bu ayeti şu şekilde yorumluyor:
“Ya da daha önce atalarımız şirk koştu demeyesiniz diye.”
Şanı yüce Rabbimiz diyor ki:
“Şahid tuttuk” üzerinize ey Allah’ın rableri olduğunu ikrar edenler. Maksat siz kıyamet günü şüphesiz biz bundan gafildik demeyesiniz diye. Şüphesiz biz bunu bilmiyorduk. Biz bundan yana bir gaflet içinde idik. Ya da şüphesiz atalarımız şirk koştu biz ise onlardan sonra gelme bir nesiliz, demeyesiniz diye...
Hakkı bilmeyişimizden kaynaklanan cehaletimizle onların yollarına uyduk. (Taberi Tefsiri)
İbni Teymiye şöyle demiştir:
Allah’a hamd olsun. Rasulullah’ın (s.a.v) şu sözüne gelince;
“Her çocuk fıtrat üzere doğar. Onun ebeveyni onu Yahudi, Nasrani veya Mecusi yapar”
Doğru olan bu fıtratın Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrat olmasıdır. Bu da İslâm fıtratıdır. Yani insanların şöyle dediği günde üzerinde yarattığı fıtrat:
“Ben sizin rabbiniz değil miyim. Onlar da evet dediler.” (Araf: 172)
Bu, batıl itikatlardan kurtulup sahih akideyi kabul etmek demektir. Çünkü şüphesiz İslâm’ın özü başkasına değil, sadece Allah’a teslim olmaktır. Aslında bu da La ilahe illallah’ın manasıdır. Rasulullah (s.a.v) bunu şöyle örneklendirmiştir. Diyor ki:
“Tıpkı hayvanın sağlam bir yavru doğurması gibi. Onda bir noksanlık fark ediyor musunuz.”
Yani kalbin noksanlıklardan selim olması, bedenin selameti gibidir. Noksanlık ise çirkin bir durumdur. Sahihi Müslim’de ise İyaz bin Himar’dan gelen hadiste Rasulullah (s.a.v), Rabbinden rivayet ettiği hadiste şöyle diyor:
“Ben kullarımı hanifler olarak yarattım. Fakat şeytanlar onlara dolandı ve onlara helal kıldığım şeyleri haram kıldı. Onlara, benim hakkında hiçbir delil indirmediğim şeyleri bana ortak koşmayı emretti.” (İbn Teymiyye Külliyat c:4)
İmam Ebu Batin, İbn Teymiye’den naklettikten sonra şöyle diyor:
“İbn Teymiye (r.a), zikrettiği çeşitli konularda defalarca, şirk çeşitlerinden birini işleyen kişinin müşrik olduğunu kesin olarak belirtmiş ve alimlerin bu konuda icma ettiğini söylemiştir. İbn Teymiye müşrik hükmü verirken cahil olanla olmayan arasında bir fark gözetmemiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz.” (Nisa: 48 ve Nisa:116)
Allah (c.c) Kur’an’ı kerimde, Mesih (a.s)’ın dilinden şöyle buyuruyor:
“Allah’a şirk koşan kimseye cenneti haram kılar. Onun varacağı yer ateştir.” (Maide: 72)
Kim bu ayetteki geneli haslaştırır ve sadece bildiği halde inad eden müşriklere has kılar, cahil, tevilci ve taklidcileri bunun dışında tutarsa, Allah ve rasulünün gösterdiği yoldan başka bir yol tutmuş, mü’minlerin yolundan çıkmış olur.
İslam fıkıh alimleri, Allah’a şirk koşup mürted olanlarla ilgili hüküm bildirirken, bu hükmü hiçbir zaman, bildiği halde inat edenlerle sınırlandırmamışlardır. Bu açık olan bir meseledir. Hamd Allah’a mahsustur.” (El İntisar li Hizbillahi’l Muvahhidin)
Şirk Cehaletin, Tevhid İlmin Arkadaşıdır
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Ey hidayeti isteyen kişi!
Bil ki; şirk cehaletin, tevhid ilmin ayrılmaz arkadaşıdır!
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor :
"İşte! Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40)
İbn Kesir yukarıdaki ayetin tefsirinde şöyle diyor:
"Bu sebepledir ki onların çoğunluğu müşriklerdir." (İbn Kesir Tefsiri)
Kur'anı kerimin bir çok ayetinde insanların çoğunun cahil olduğu ve bu yüzden şirke düştükleri bildirilmiştir. Allah-u Teâlâ'nun şu ayetinde buyurduğu gibi:
"Hamd, Allah'a aittir de! Fakat insanların çoğu bilmezler." (Lokman: 25)
"Biz onları, yalnızca hak ile yarattık. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Duhan: 39)
"Onun (asıl) koruyucuları sadece korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler." (Enfal: 34)
Allah-u Teâlâ birçok ayette, insanların çoğunu cahillikle ve ilimsizlikle vasfetmiştir. Aynı, Kur'anı kerimin bir çok ayetinde insanların çoğunun müşrikler ve doğru yoldan sapanlar olduğunu zikrettiği gibi...
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Onların çoğu ancak şirk koşarak Allah'a iman ederler." (Yusuf: 106)
Yine Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar." (Enam: 116)
Zikredilen Kur'an nasları açıkça şuna delalet etmektedir: İnsanların çoğu şirk ve cehalet vasfını birlikte taşımaktadırlar. Buna rağmen Allah-u Teâlâ'nın:
"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz" sözünü, sadece bilen ve bildiği halde inat eden kimselerle sınırlandırabilir miyiz? Bu takdirde bu ayeti çok az kimseye tatbik etmiş oluruz. Halbuki bilindiği gibi Kur'an nasları nadir azınlık için değil, yaygın çoğunluk için inmiştir.
İmam Ebu Batin, İbn Teymiye'den naklettikten sonra şöyle diyor:
"Şirk işleyen kişi muhakkak müşrik olur. Tevbeye çağırılır, eğer tevbe etmezse öldürülür.''
İbn Teymiye rahimetullahi aleyh, zikrettiği çeşitli konularda defalarca, şirk çeşitlerinden birini işleyen kişinin müşrik olduğunu kesin olarak belirtmiş ve alimlerin bu konuda icma ettiğini söylemiştir.
İbn Teymiye müşrik hükmü verirken cahil olanla olmayan arasında bir fark gözetmemiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz." (Nisa: 48 ve Nisa: 116)
Allah-u Teâlâ Kur'an'ı kerimde, Mesih aleyhisselam'ın dilinden şöyle buyuruyor:
"Allah-u Teâlâ'ya şirk koşan kimseye Allah cenneti haram kılar. Onun varacağı yer ateştir." (Maide: 72)
Kim bu ayetteki geneli haslaştırır ve sadece bildiği halde inad eden müşriklere has kılar, cahil, tevilci ve taklidcileri bunun dışında tutarsa, Allah ve rasulünün gösterdiği yoldan başka bir yol tutmuş, mü'minlerin yolundan çıkmış olur.
İslam fıkıh alimleri, Allah-u Teâlâ'ya şirk koşup mürted olanlarla ilgili hüküm bildirirken, bu hükmü hiçbir zaman, bildiği halde inat edenlerle sınırlandırmamışlardır. Bu açık olan bir meseledir. Hamd Allah-u Teâlâ'ya mahsustur." (El İntisar li Hizbillahi'l Muvahhidin)
Alemlerin RABB'i Olan ALLAH'a Hamd Olsun.
Selam Hidayete Uyanlara Olsun.
TEVHİD'in Aslı Olan Meselelerde Cehalet Mazeret Değildir
Bismillahirrahmanirrahim.
"Kıyamet gününde: "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz diye Rabbin adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı. Onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (Onlar da "Evet buna şahit olduk, dediler." (Araf: 172)
İbni Kesir dedi ki:
"Allah-u Teâlâ, ademoğullarının bellerinden zürriyetlerini çıkararak onları; "Allah-u Teâlâ'nın onların Rabbi ve Meliki olduğuna, O'ndan başka ibadete layık ilah olmadığına şahit tuttuğunu haber vermektedir. İşte Allah-u Teâlâ, onları bu fıtrat üzerine yaratmıştır.
Buhari ve Müslim'in Sahih'lerinde Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilen bir hadiste ALLAH Rasulu (a.s) şöyle buyuruyor:''Her doğan fıtrat üzere doğar.''
Başka bir rivayette ise: ''Bu din üzere doğar.Ana babası onu yahudileştirir, hıristiyanlaştırır ve mecusileştirir.''
Müslim'in Sahih'inde İyaz İbn Himar'dan rivayet edilen bir hadiste ALLAH Rasulu (a.s) şöyle buyuruyor: ALLAH Teala buyurur ki: ''Ben kullarımı muvahhidler olarak yarattım. Şeytanlar gelip onları dinlerinden saptırarak uzaklaştırdı, onlara helal kılınanları, kendilerine haram kıldı ve hakkında hiçbir delil indirmediğim halde bana şirk koşmalarını emretti.'' (İbn Kesir Tefsiri)
Bismillahirrahmanirrahim.
“Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da) evet (rabbimiz olduğuna) şahit olduk dediler. “
“Yahut (ne yapalım) daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onun için biz de onların izinden gittik. Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?”
“İşte böylece (kâfirlikten) dönmeleri için ayetleri açıklıyoruz.” (Araf: 172-174)
Şevkani’nin izahı şöyledir:
Bunu yaptık ki mazeret olarak gafleti öne sürmeyesiniz, yahut şirki kendiniz yerine atalarınıza nisbet edip bunlardan biri yahut ikisiyle kendinizi mazur görmeye çalışmayasınız. Eskiden bu iki bahaneyi de mazeret olarak ileriye sürüyorlardı. “Biz onlardan sonra gelme bir nesildik” bu nedenle hakka ulaşamıyor, doğruyu bilemiyorduk.
“Bizi batıl işler yapanların yaptıkları sebebiyle helak mi edeceksin?”
Atalarımızdan dolayı; yani, bunda bizim cehaletimiz, araştırma yapmaktan acziyetimiz ve o geçmişlerimizin bıraktıklarıyla yetinmemiz sebebiyle bir günahımız da yoktur. Allah Sübhanehu bu hikmet ile ki insanları bu sebepten dolayı Adem’in sulbünden çıkartmış ve kendi kendilerine şahit tutmuştur. şunu beyan ediyor:
Bunu onlara şundan dolayı yaptık:
Kıyamet günü bu sözleri söylemesinler, bu batıl delillere sarılmayıp, böylesi geçersiz bir özre bağlanıp mazeret beyan etmesinler.
Kurtubi, Tartuşi’den şu nakilde bulunuyor:
Şüphesiz insanlar bu anlaşmadan sorumludur. Her ne kadar bu hayatta onu hatırlayamıyorlarsa da...
İbni Abbas (r.a) ve Übey b. Ka’b şöyle demişlerdir:
O’nun (c.c) ‘şehidna (şahid olduk)’ sözü beni ademe ait bir sözdür. Şu manaya gelir: Biz şüphesiz senin bizim rabbimiz ve ilahımız olduğuna şahid olduk.
“Bizi mubtillerin yaptıklarından dolayı helak eder misin?” Bu ise şu anlamdadır: Sen böyle yapmazsın. Esasen tevhit konusunda mukallidin hiçbir mazereti yoktur.
Taberi bu ayeti şu şekilde yorumluyor:
“Ya da daha önce atalarımız şirk koştu demeyesiniz diye.”
Şanı yüce Rabbimiz diyor ki:
“Şahid tuttuk” üzerinize ey Allah’ın rableri olduğunu ikrar edenler. Maksat siz kıyamet günü şüphesiz biz bundan gafildik demeyesiniz diye. Şüphesiz biz bunu bilmiyorduk. Biz bundan yana bir gaflet içinde idik. Ya da şüphesiz atalarımız şirk koştu biz ise onlardan sonra gelme bir nesiliz, demeyesiniz diye...
Hakkı bilmeyişimizden kaynaklanan cehaletimizle onların yollarına uyduk. (Taberi Tefsiri)
İbni Teymiye şöyle demiştir:
Allah’a hamd olsun. Rasulullah’ın (s.a.v) şu sözüne gelince;
“Her çocuk fıtrat üzere doğar. Onun ebeveyni onu Yahudi, Nasrani veya Mecusi yapar”
Doğru olan bu fıtratın Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrat olmasıdır. Bu da İslâm fıtratıdır. Yani insanların şöyle dediği günde üzerinde yarattığı fıtrat:
“Ben sizin rabbiniz değil miyim. Onlar da evet dediler.” (Araf: 172)
Bu, batıl itikatlardan kurtulup sahih akideyi kabul etmek demektir. Çünkü şüphesiz İslâm’ın özü başkasına değil, sadece Allah’a teslim olmaktır. Aslında bu da La ilahe illallah’ın manasıdır. Rasulullah (s.a.v) bunu şöyle örneklendirmiştir. Diyor ki:
“Tıpkı hayvanın sağlam bir yavru doğurması gibi. Onda bir noksanlık fark ediyor musunuz.”
Yani kalbin noksanlıklardan selim olması, bedenin selameti gibidir. Noksanlık ise çirkin bir durumdur. Sahihi Müslim’de ise İyaz bin Himar’dan gelen hadiste Rasulullah (s.a.v), Rabbinden rivayet ettiği hadiste şöyle diyor:
“Ben kullarımı hanifler olarak yarattım. Fakat şeytanlar onlara dolandı ve onlara helal kıldığım şeyleri haram kıldı. Onlara, benim hakkında hiçbir delil indirmediğim şeyleri bana ortak koşmayı emretti.” (İbn Teymiyye Külliyat c:4)
İmam Ebu Batin, İbn Teymiye’den naklettikten sonra şöyle diyor:
“İbn Teymiye (r.a), zikrettiği çeşitli konularda defalarca, şirk çeşitlerinden birini işleyen kişinin müşrik olduğunu kesin olarak belirtmiş ve alimlerin bu konuda icma ettiğini söylemiştir. İbn Teymiye müşrik hükmü verirken cahil olanla olmayan arasında bir fark gözetmemiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz.” (Nisa: 48 ve Nisa:116)
Allah (c.c) Kur’an’ı kerimde, Mesih (a.s)’ın dilinden şöyle buyuruyor:
“Allah’a şirk koşan kimseye cenneti haram kılar. Onun varacağı yer ateştir.” (Maide: 72)
Kim bu ayetteki geneli haslaştırır ve sadece bildiği halde inad eden müşriklere has kılar, cahil, tevilci ve taklidcileri bunun dışında tutarsa, Allah ve rasulünün gösterdiği yoldan başka bir yol tutmuş, mü’minlerin yolundan çıkmış olur.
İslam fıkıh alimleri, Allah’a şirk koşup mürted olanlarla ilgili hüküm bildirirken, bu hükmü hiçbir zaman, bildiği halde inat edenlerle sınırlandırmamışlardır. Bu açık olan bir meseledir. Hamd Allah’a mahsustur.” (El İntisar li Hizbillahi’l Muvahhidin)
Şirk Cehaletin, Tevhid İlmin Arkadaşıdır
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Ey hidayeti isteyen kişi!
Bil ki; şirk cehaletin, tevhid ilmin ayrılmaz arkadaşıdır!
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor :
"İşte! Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40)
İbn Kesir yukarıdaki ayetin tefsirinde şöyle diyor:
"Bu sebepledir ki onların çoğunluğu müşriklerdir." (İbn Kesir Tefsiri)
Kur'anı kerimin bir çok ayetinde insanların çoğunun cahil olduğu ve bu yüzden şirke düştükleri bildirilmiştir. Allah-u Teâlâ'nun şu ayetinde buyurduğu gibi:
"Hamd, Allah'a aittir de! Fakat insanların çoğu bilmezler." (Lokman: 25)
"Biz onları, yalnızca hak ile yarattık. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Duhan: 39)
"Onun (asıl) koruyucuları sadece korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler." (Enfal: 34)
Allah-u Teâlâ birçok ayette, insanların çoğunu cahillikle ve ilimsizlikle vasfetmiştir. Aynı, Kur'anı kerimin bir çok ayetinde insanların çoğunun müşrikler ve doğru yoldan sapanlar olduğunu zikrettiği gibi...
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Onların çoğu ancak şirk koşarak Allah'a iman ederler." (Yusuf: 106)
Yine Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar." (Enam: 116)
Zikredilen Kur'an nasları açıkça şuna delalet etmektedir: İnsanların çoğu şirk ve cehalet vasfını birlikte taşımaktadırlar. Buna rağmen Allah-u Teâlâ'nın:
"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz" sözünü, sadece bilen ve bildiği halde inat eden kimselerle sınırlandırabilir miyiz? Bu takdirde bu ayeti çok az kimseye tatbik etmiş oluruz. Halbuki bilindiği gibi Kur'an nasları nadir azınlık için değil, yaygın çoğunluk için inmiştir.
İmam Ebu Batin, İbn Teymiye'den naklettikten sonra şöyle diyor:
"Şirk işleyen kişi muhakkak müşrik olur. Tevbeye çağırılır, eğer tevbe etmezse öldürülür.''
İbn Teymiye rahimetullahi aleyh, zikrettiği çeşitli konularda defalarca, şirk çeşitlerinden birini işleyen kişinin müşrik olduğunu kesin olarak belirtmiş ve alimlerin bu konuda icma ettiğini söylemiştir.
İbn Teymiye müşrik hükmü verirken cahil olanla olmayan arasında bir fark gözetmemiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz." (Nisa: 48 ve Nisa: 116)
Allah-u Teâlâ Kur'an'ı kerimde, Mesih aleyhisselam'ın dilinden şöyle buyuruyor:
"Allah-u Teâlâ'ya şirk koşan kimseye Allah cenneti haram kılar. Onun varacağı yer ateştir." (Maide: 72)
Kim bu ayetteki geneli haslaştırır ve sadece bildiği halde inad eden müşriklere has kılar, cahil, tevilci ve taklidcileri bunun dışında tutarsa, Allah ve rasulünün gösterdiği yoldan başka bir yol tutmuş, mü'minlerin yolundan çıkmış olur.
İslam fıkıh alimleri, Allah-u Teâlâ'ya şirk koşup mürted olanlarla ilgili hüküm bildirirken, bu hükmü hiçbir zaman, bildiği halde inat edenlerle sınırlandırmamışlardır. Bu açık olan bir meseledir. Hamd Allah-u Teâlâ'ya mahsustur." (El İntisar li Hizbillahi'l Muvahhidin)
Alemlerin RABB'i Olan ALLAH'a Hamd Olsun.
Selam Hidayete Uyanlara Olsun.