Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Canlı Kur’an Hz. Muhammed (sav) (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Kur’an-ı Kerim Ramazan ayı içinde kadir gecesinde nazil olmuştur. Bu nedenle Ramazan ayı Kur’an ayı olarak bilinir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelam sıfatının tecellisidir. Müslümanların yol gösteren rehberidir. Allahu teala Kur’an-ı Kerimde İslam dinini tarif etmektedir. İslam dinini hayata geçiren yaşayan ve yaşatan da Resulullah (sav)’dir.
Kur’an-ı Kerimde bazı emirler vardır. Kul bazı mükellefiyetlere maruz bırakılır. Mesala namaz kılın, oruç tutun , zekat verin hacca gidin gibi. Allahu Teala bunları kullarına emreder. Nasıl yapılacağını ise çoğu zaman Kur’an-ı Kerim’de tarif etmek yerine Resulullahın diliyle davranışlarıyla tarif eder. Resulullahın söz ve davranışları sünnet olarak adledilir. Mesela namaz kıllın denilir. Nasıl namaz kılınacağı , günde kaç vakit ve kaç rekat kılınacağını Allahu Teala, Resulullah eli ve diliyle kularına anlatır. Resulullah (sav)sıradan insanlar gibi değildir. Onu konuşturan allahu tealadır. Bunu bze allahu teala bildiriyor:
"O arzusuna göre konuşmaz onun bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir." (Necm: 53)

Peygamber Efendimiz Kur’an-ı Kerimin bizzat kendisine vahyedildiği kişidir. Bu nedenle Kur’anı en iyi şekilde anlayan en güzel şekilde hayatına geçiren insandır. H.z Ayşeye peygamber efendimizden soranlara: "Siz hiç Kur’an-ı Kerim okumadınız mı ? Onun ahlakı Kur’an’dı" diyor. (Sahih–i Müslim, Müsafirun, 139)
Kur’anı sünnetsiz sünneti yani Peygamber Efendimizi Kur’an’sız düşünmek anlamak mümkün değildir. İkisi ayrılmaz bir bütündür. Peygamber efendimiz veda hutbeside :
"Ey insanlar size sımsıkı sarıldıkça asla sapıtmayacağınız iki emanet bırakıyorum. Allahın Kitabı ve Resulunun Sünneti" buyurdu. (İmam–ı malik, Muvatta, Kader, 3
(2,899), İbn hişam Sire, c. 3, s, 251; Taberi, Tarih, c.3, s,169
"İslam dinini öğrenmek için peygambere gerek yok o sadece bir postacıdır. Kur’an bize yeter" (!) fitnesini ilk olarak ilahiyat fakültesi sıralarında duymuştum. Daha sonra televizyonlardan. Halbuki Allahu Teala Kur’an-ı Kerimde böyle demiyor. Biraz önce zikrettiğim "O arzusuna göre konuşmaz, onun bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir" (Necm: 53) ayeti bunun cevabıdır. Yani o postacı değil, Allah’ın konuşturduğu bir elçidir. Daha sonradan öğrendimki bu fitne yeni değilmiş. Osmanlı imparatorluğunun üç kıtaya hakim olmasına , birlik ve beraberliğine tahammül edemeyen, İngiilizler bunun Hz. Muhammed (sav) Efendimizin şahsına olan bağlılıktan kaynaklandığını gördüler. Peygamber efendimizin sevgisini müminlerden alarak Osmanlı topraklarına hakim olacaklarına inandılar. Bu nedenle sömürgecilik bakanlığına bağlı ajanları Osmanlı topraklarına saldılar. Bunların vazifeleri Kur’anın yeteceğini, inananlara telkin ederek Sünneti saf dışı bırakmaktı. Peygamber sevgisini inananların gönlünden silerek birliği ve beraberliği bozmaktı.
Son yıllarda bu oyun ilerledi. Artık milletimize, "Madem peygambersiz de oluyor, la ilahe illallah demek cennete girmeye yetiyor" yalanıyla, okyanus ötesi istiyor diye ılımlı İslam (Ne demekse!; bizim bildiğimiz İslam, Resulullahın getirdiği Kur’an ve Sünnette anlatılan islam’dır. Kur’an’da ya da sünnette ılımlı ya da ılımsızına rastlamadık) aşılanmaya çalışılıyor.
Oysa ki; Allahu Teala, Resulune o kadar değer vermiştir ki, Kur’an-ı Kerimde de bir çok yerde kendi adıyla beraber Resulunun adını zikretmiştir. Mesela "Allaha ve Resulune itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız" (Al–i İmran , 132)
Ayrıca bu ayet bize rahmete kavuşmak için Allaha itaat etmenin yeterli olmadığını, Resulune itaatin de şart olduğunu bildiriyor. Kısacası Resulullah’sız olmuyor. Ne bu dünyada ne ahrette. Hem dünya hayatımızda hem de ahirette Ona ihtiyacımız var. Öyleyse Ona bolca salat ve selam getirelim. Selatü selamın bereketinden ve faziletinden dolayı sevabımız daha da artsın.
Allahü Teala cümlemizi hem bu dünyada hem ahirette Resulünden ayırmasın...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
O
O, Allah'in emriyle Kainat Efendisi;
Varligin Taci, varlik nurunun ta kendisi...


Necip Fazil, Cile
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
İslâm'ın (dolayısıyla Kur'ân'ın) anlaşılması sürecinde Hz. Peygamber'in KONUM'u neden hayâtî bir önem arzediyor peki?
Her şeyden önce Hz. Peygamber'in bütün diğer müslümanlardan ayrılan en belirgin özelliği, O'nun bir mümin olarak Kur'ân'a muhatap olmasının yanısıra bir elçi olarak bizi Kur'ân'a muhatap kılmasıdır.
Kur'ân metninin, bir anlam ifade etmesi, dolayısıyla bizler tarafından anlaşılması ve hayata aktarılması, Hz. Peygamber'in aracılığı olmaksızın son derece zordur. Hz. Peygamber, bize sadece kendisine vahyedilen metni sözlü olarak aktarmakla yetinmemiş, aynı zamanda, vahiy metnini nasıl bilfiil ve bilkuvve anlayıp hayata aktarabileceğimiz meselesinde ve sürecinde bize rehberlik etmiştir. Şunu demek istiyorum: Kur'ân, -deyim yerindeyse- İslâm'ın "teorik" sunumudur; Hz. Peygamber'in kişisel tarihi ise, İslâm'ın "pratik" sunumudur. Başka bir deyişle, Hz. Peygamber, sadece bir aktarıcı değildir, aynı zamanda, kendisine vahyedilenleri hayata aktaran, "yaşayan Kur'ân"dır.
Meselenin püf noktası şurası: Kur'ân, bir ânda, bir gecede vahyedilebilirdi. Ama bir ânda, bir gecede değil, 23 yılda vahyedildi. Yani Kur'ân Hz. Peygamber'in 23 yıllık vahiy-sonrası hayatına yayılarak aktarılmak sûretiyle bize bir zaman duygusuna sahip olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Ama zamanı mutlaklaştırmıyor ve bizden de zamanı mutlaklaştırmamızı istemiyor. Eğer öyle olmuş olsaydı, hayat çekilmez olurdu. Böyle yapmakla, zamanın (tarihin ve mekanın) izafiliğine, zamanı aslâ mutlaklaştırmamamız gerektiğine fakat aynı zamanda da zamanı, tarihi ve mekânı (dolayısıyla beşerî tecrübeyi) ıskalamamamız gerektiğine de dikkat çekmiş oluyor.
Buradan asıl can alıcı noktaya, bu yazının meselesine geçiş yapabiliriz: Hz. Peygamber'in kişisel tarihi, sadece İslâm'ın anlaşılması sürecinde değil, aynı zamanda, hangi çağda yaşarsak yaşayalım çağın ve dolayısıyla dünyanın sorunlarının anlaşılması, anlamlandırılması ve hâl yoluna konulması sürecinde de bugüne kadar farkedemediğimiz ölçüde hayâtî ipuçları sunuyor bize.
Meseleyi daha bir açıklığa kavuşturabilmek için şu sorunun cevabı üzerinde kafa yormamız gerekiyor: Peki, Hz. Peygamber ne yaptı? Bu sorunun makro düzlemdeki cevabı şu: Hz. Peygamber, bütün zamanları seferber ederek bütün zamanları kendi çocuğu kıldı ve bütün zamanların çocuğu olabilecek bir konuma, zemine vardıktan sonra vahiyle buluşturdu, hakîkatle yüzleştirdi ilk müminleri. Veya şöyle de söylemek mümkün: Vahiyle muhatap olan ilk müminlerin ayaklarını bastıkları teorik ve pratik zemin bütün zamanları seferber etmelerini mümkün kılabilecek bir zemindi: "Bilgi kurdu" olmalarından değil, böylesi zihinsel bir ufka sahip olmalarından sözediyorum.
Hz. Peygamber, bunu nasıl yaptı? Son peygamber olarak gönderilmiş olmakla yaptı. Yani, bir yandan makro düzlemde, Hz. Adem'den bu yana vahyedilen dinlerin ve gönderilen bütün peygamberlerin mirasçısı oldu. Öte yandan, mikro düzlemde ise, yaşadığı toplumunun içinde yaşayarak, yani ruhban hayatı yaşaMayarak, o toplumdan tecrit olmadan yaşayarak, o toplumda ve o toplumun temas hâlinde olduğu diğer toplumlarda karşı karşıya kalınan sorunları bizzat tespit ve teşhis ederek yaşayarak hayata nasıl müdahale edilebileceğini, vahyin mesajının hangi topluma, hangi şartlarda ve nasıl ulaştırabileceğini yakînen görerek, bilerek yeni dini tebliğ etti.
Hem bütün peygamberlerin mirasçısı olan konumuyla, hem de toplumunun ve çağının sorunlarına sahip çıkan ve bu sorunların nasıl hâl yoluna konulacağına dâir ortaya koyduğu esaslı "performans"la, Hz. Peygamber, belki de insanlığın kendisine her zamankinden çok ve acilen ihtiyaç hissettiği bir figür olarak görülmeli diye düşünüyorum.
En azından iki açıdan böyle bu: Birincisi, Hz. Peygamber, her şeyden önce şahsiyet sahibi güçlü bir insan inşasını öncelemiştir. Aslolan insan inşa edebilmektir. İkincisi, ise bu şahsiyetin varlığını sürdürebilmesi ve hissettirebilmesi için Hz. Peygamber sürekli olarak varlık ve kapsama alanı genişleyen korunaklı bir alanın açılması cehdi içinde olmuştur. Bütün bunları yaparken insanlığın bütün tarihi boyunca yaşadığı serüveni, tabloyu öz bir şekilde toplumunun önüne sermiş, böylelikle kuracağı yeni dünyanın tüm diğer dünyalardan neden ve hangi bakımlardan farklı özellikler taşıdığını çok iyi izah etmiş ve 23 yıllık elçilik hayatıyla da resmettiği ve vadettiği dünyayı, inşa ettiği insan ve toplumun emin ve emniyetli bir şekilde varkılabilmesi için korunaklı alanları sürekli olarak genişletmiştir.
Şu an insanlık, sirki andıran bir dünyada korunaklı alanlardan yoksun bir hâlde yuvarlanıp gidiyor. Allah'ın rahmet sıfatıyla mücehhez güçlü şahsiyetlere ve bu şahsiyetlerin varolmalarını mümkün kılacak korunaklı alanlara her zamankinden çok ihtiyacımız var: O yüzden Hz. Peygamber'i kendimize, kendimizi de Hz. Peygamber'e her dâim çağdaş kılmak; yani bütün zamanları seferber ederek bütün zamanları çocuğumuz kılabilecek ve bütün zamanların çocuğu olmamıza imkân tanıyabilecek teorik ve pratik bir zemine (=korunaklı alana) çıkarak dünyaya ve her şeye o zeminden (yenilgi psikolojilerini aşmış olarak ve özgüvenle) bakmak zorundayız.


Yaşar Kaplan / Vakit Gazetesi


Selamün Aleyküm kardeşim. Emeğinize sağlık. Rabbimiz c.c razı olsun, paylaşımınız güzeldi. Kur'an ve Sünnet çizgisinden ayrılmayanlardan olmak duasıyla..Selam ve dua ile inşallah..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Aleyküm selam Aliye ,teşekkür ederim, sizin de emeğinize sağlık, sizdende Allah razı olsun
amin..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt