Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Canımı Sıkan bir durum için siz hangi Duayı önerir siniz ? (1 Kullanıcı)

Aras-Bey

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Nis 2012
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Es -Selamin Aleyküm, değerli dostlar okuduğum ünvde (sınıfta bana gıcıklık eden, daim suretle gıybetimi yapan kötülüğümü isteyen arkadan iş çeviren arkadaşlarım olduğu gibi, birde aleni bir şekilde benden düşmanlığını esirgemeyin. Aleyhime çalışan arkadaşlarım var... Ben Allah var yukarıda hiç sevmem, düşmanlarımın olmasını onlar hatalı olduğu halde devamlı dinimizin emrince gidip barışmak ve onların düşmanı olmadığımı ilettiğim halde Allah'ın selamını veriyorum onu bile almıyorlar... İlerlememi bir şeyler olmamı istemiyorlar, velhasıl acaba beni düşmanlardan emin kılacak ve içimdeki tedirginliği korkuyu kıracak bildiğiniz bir dua varsa bana da önerirmisiniz ? Şimdiden teşekkürlerimi sunar...Allah razı olsun hepinizden bana da bir yardım eyleyin...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Es -Selamin Aleyküm, değerli dostlar okuduğum ünvde (sınıfta bana gıcıklık eden, daim suretle gıybetimi yapan kötülüğümü isteyen arkadan iş çeviren arkadaşlarım olduğu gibi, birde aleni bir şekilde benden düşmanlığını esirgemeyin. Aleyhime çalışan arkadaşlarım var... Ben Allah var yukarıda hiç sevmem, düşmanlarımın olmasını onlar hatalı olduğu halde devamlı dinimizin emrince gidip barışmak ve onların düşmanı olmadığımı ilettiğim halde Allah'ın selamını veriyorum onu bile almıyorlar... İlerlememi bir şeyler olmamı istemiyorlar, velhasıl acaba beni düşmanlardan emin kılacak ve içimdeki tedirginliği korkuyu kıracak bildiğiniz bir dua varsa bana da önerirmisiniz ? Şimdiden teşekkürlerimi sunar...Allah razı olsun hepinizden bana da bir yardım eyleyin...

size dua değilde bir makale yazısı göndersem olurmu çok beğendim bir yazıdır isterseniz bir okuyun tabi isterseniz göndereyim.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Es -Selamin Aleyküm, değerli dostlar okuduğum ünvde (sınıfta bana gıcıklık eden, daim suretle gıybetimi yapan kötülüğümü isteyen arkadan iş çeviren arkadaşlarım olduğu gibi, birde aleni bir şekilde benden düşmanlığını esirgemeyin. Aleyhime çalışan arkadaşlarım var... Ben Allah var yukarıda hiç sevmem, düşmanlarımın olmasını onlar hatalı olduğu halde devamlı dinimizin emrince gidip barışmak ve onların düşmanı olmadığımı ilettiğim halde Allah'ın selamını veriyorum onu bile almıyorlar... İlerlememi bir şeyler olmamı istemiyorlar, velhasıl acaba beni düşmanlardan emin kılacak ve içimdeki tedirginliği korkuyu kıracak bildiğiniz bir dua varsa bana da önerirmisiniz ? Şimdiden teşekkürlerimi sunar...Allah razı olsun hepinizden bana da bir yardım eyleyin...

AleykümSelam
Üyeliğiniz hayırlı olsun.
Kevser suresini okuyabilirsiniz.

Ve bir uyarı ''Allah yukarıda'' kelimesi mecazen kullanılmış olsada itikadımıza uygun değildir.
Allah celle celaluhu mekandan münezzehtir.
Selam ve dua ile
 

Aras-Bey

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Nis 2012
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
AleykümSelam
Üyeliğiniz hayırlı olsun.
Kevser suresini okuyabilirsiniz.

Ve bir uyarı ''Allah yukarıda'' kelimesi mecazen kullanılmış olsada itikadımıza uygun değildir.
Allah celle celaluhu mekandan münezzehtir.
Selam ve dua ile

Haklısınız tabi ki Cenab-ı Hak mekandan münezzehtir. Amacımı zikrimi, niyetimi biliyor manasında kullanmıştım....
 

Aras-Bey

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Nis 2012
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
size dua değilde bir makale yazısı göndersem olurmu çok beğendim bir yazıdır isterseniz bir okuyun tabi isterseniz göndereyim.
Neden olmasın durumumda içime bir ferahlık verecekse. Okurum tabi, zahmet olmazsa size de!
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Neden olmasın durumumda içime bir ferahlık verecekse. Okurum tabi, zahmet olmazsa size de!

est ben çok severim inşallah sizende hoşuza gider


Açıkça “Kalp kırmak Kabe’yi yıkmak gibidir” manasına gelen bir hadis rivayetine rastlayamadık. Ancak, bu ifadenin doğru olduğunu gösteren rivayetler vardır:

Bir hadis rivayetine göre, Peygamberimiz (a.s.m) Kâbe’ye bakarken şeyle demiştir:
“Kuşkusuz Allah seni çok şerefli, çok mükerrem/ hürmetli, çok azametli kılmıştır; fakat mümin senden daha hürmetli/daha saygı değerdir.”(İbn Mace, Fiten,2; Mecmau’z-zevaid, 1/81).

Tirmizî’nin “Hasen” dediği diğer bir hadiste:
“Allah katında dünyanın yok olması, mümin bir kimsenin öldürülmesinden daha iyidir.” (Tirmizî, Diyat, 7; Nesaî, Tahrim,2).

Bu ve benzeri hadisleri göz önünde bulunduran Mevlana, şu meşhur sözünü söylemiştir:
“Kâbe, Azer’in oğlu Halil İbrahim’in yaptığı bir binadır. Kalp ise, yüce Allah’ın nazargâhıdır. Bu sebeple, bir gönül yıkmak, bin kâbe yıkmaktan daha kötüdür”


Bediüzzaman Said Nursi de bu konuda şunlar söyler:

“Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü'min kardeşine kin ve adâvet ne kadar zulümdür. Çünkü, nasıl ki sen âdi, küçük taşları Kâbe'den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud'dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin. Aynen öyle de, Kâbe hürmetinde olan iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi çok evsâf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifakı istediği halde, mü'mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusurâtı iman ve İslâmiyete tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın.” (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup).

“Haddinin bilmeyene haddini bildirmek, kırk yetimi giydirme gibidir.” ifadesi sizin de işaret ettiğiniz gibi, bir anonim sözdür. Zaman zaman belki de kullanma yeri vardır. Ancak bunu devletin ve yetkili kurumların yapması gerekir. Bu nedenle bu sözü küllî bir kaide olarak benimsemek doğru değildir. Ayrıca, bir çok ayet ve hadislerde, “affetmenin daha iyi bir yol olduğu" belirtilmiştir.

Bu sebeple, İslam’ı ideal şekilde yaşamak ve onun güzelliğini -sözlü ve davranış biçimiyle- göstermek isteyen kimselerin aşağıdaki ayet-i kerime ile hadis-i şerifi tam rehber edinmeleri gerekir:

“İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güvenenleri sever.”(Al-i İmran, 3/159).

“Güçlü/kahraman kimse, güreş minderinde hasmını yere seren değil, öfke anında nefsini yenen kimsedir.”(Buharî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107-108).
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Allah sizdende razı olsun sayenizde yazıyı tekrar okudum.



İnsan başkasına haksızlık yapmaktan sakınacağı gibi, başkalarını haksızlık yapmaktan da alıkoymağa çalışmalıdır. Bu bir görevdir. Şu var ki, kendimize yahut bir başkasına yapılan haksızlığı giderme konusunda bazı İslamî ölçüler vardır. Bunlara uyulması gerekir.

Mesela, bir kötülük, bir haksızlık görüldüğünde onun el ile, olmazsa dil ile önlenmesi, o da olmazsa kalben o işe karşı olmakla mukabele edilmesi Peygamberimizin (asm) bir emridir. Bu hadis-i şerifi yetkili alimlerimiz şöyle açıklamışlardır:
Münkeri yani kötülüğü el ile men etmek devletin ve diğer yetkililerin vazifesidir. Dil ile men etmek ise alimlerin, bu konuda bilgi sahibi olan kişilerin vazifesidir. Elinde bir yetki olmayan, o kötülüğü dil ile önleyecek ilim gücünden de mahrum bulunan kimseler ise, kalpleriyle buğz edecekler, yani o kötülüğe iç alemlerinde karşı çıkacaklardır.

Buna göre, bir haksızlığa maruz kalındığında onun izalesi için yetkili makamlara müracaat etmek, o kötülüğü önleme gücüne sahip kişiler varsa onların devreye girmesini sağlamak gerekir. Bütün bunların bir sonuç vermediği hallerde ise kişinin o hakkını alması mahşer meydanındaki büyük hesap gününe kalmış demektir.

Hakkını helal etme meselesine gelince, bu bir fazilettir; kişi kendi hukukuna karşı yapılan tecavüzleri dilerse affedebilir. Mümin kardeşinden gördüğü bir kötülüğe karşı, misliyle yahut daha fazlasıyla mukabele etmeyip af yolunu tutanlar, bunun büyük ücretini ahirette mutlaka görürler. Ancak haklarını isteme hakları da saklıdır. Tercih, kişinin kendisine kalmıştır.

"Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur." (Şura, 42/25)
ayetinde de bildirildiği gibi, Allah (cc) affedicidir. Müminler de Allah'ın (cc) beğendiği ahlaka uyan kişiler olarak, birinden kötülük gördüklerinde affetmeyi, kötülüğü iyilikle uzaklaştırmayı seçerler. Şüphesiz, bir kötülük karşısında sabrederek alttan almak, kötülük yapan kimseyi affederek intikam hırsına kapılmamak ve öfkeyi yenmek, takva sahibi insanlara has bir özelliktir. Ve bu tavrın karşılığı Allah'ın (cc) hoşnutluğu ve sevgisidir. Allah (cc) bir Kur'an ayetinde şu şekilde bildirir:
"Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah (cc), iyilik yapanları sever." (Al-i İmran, 3/134)
Kötülüklere karşı iyilikle karşılık vererek affeden kişi, hem kendisi ve hem de çevresi için barış ve huzur dolu bir hayata vesile olur. Bu elbette ki, sürekli kin, nefret, düşmanlık ve intikam duygularının hakim olduğu zor bir hayatla karşılaştırılmayacak kadar kolay, huzurlu ve rahat bir yaşamdır. İnsan, ilk an kapıldığı öfke ve kin duygularından kurtulmak için belki kısa bir süre sabır ve çaba göstermek durumunda kalacaktır; ancak gösterdiği bu ahlak sonucunda, dostluk, sevgi, saygı ve barış dolu bir yaşam sürecektir. Yüce Allah (cc) Kur'an ayetlerinde müminlere şöyle bildirir:
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz." (Fussilet, 41/34-35)
Allah (cc), güzel ahlakın karşılığında insanlara güzel ve kolay bir hayat sunar. Affedici olmayan bir insanın çevresinde, ona kin ve nefret güden insanlar bulunurken; affeden insanın dünyada bulduğu karşılık, huzurlu ve barış dolu bir hayat ve sıcak dostlardır. Ahirette ise gösterdiği bu güzel ahlakın karşılığını - Allah'ın (cc) izni ile - en güzel şekilde alacaktır. Bir ayette şu şekilde bildirilir:
"Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler." (Tevbe, 9/21)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
İslam dini her türlü kötülük ve incitmeye karşıdır. Çünkü, İslam insanı insan etmeye gayret ediyor. Hakiki insaniyet mertebesine ulaştırır. Bu nedenle İslam, insanı her türlü kemalat ve güzelliğe ulaştıracak emirleri verdiği gibi, her türlü rezillikten ve çirkinlikten uzaklaştıracak fiilleri de yasaklamıştır.

Bu külli kaidelerden hareketle diyebiliriz ki, karşıdaki insanları rencide ve rahatsız eden her türlü fiil günahtır ve haramdır. Çünkü Müslümanları rencide etmek haramdır ve insanı günahkar eder. Hatta kafir bile masum ve hatasız olsa, onu rahatsız etmek İslam dininde yasaktır. Çünkü, Peygamberimiz
(a.s.m),
“Kim bir zımmiye eziyet etse, şüphesiz ben onun hasmıyım / düşmanıyım." (el-Hindî, Kenzu’l-Ummal, IV / 618; el-Camiu’s-Sağîr, I / 1210) diye buyurmuştur.
Hangi durumda olursa olsun incitmek caiz değildir.

Bizlere yapılan hakaretleri de bize kötülüğü emreden nefsimize verip sabretmeliyiz. Çünkü nefsin kusurlarını söylemek onu ıslah eder ve günahlara keffaret olur. İhlası elde etmeye vesile olacağı gibi insanların teveccühünü kazanmaya yönelik duyguların da izalesine sebep olur.

Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır.

"Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/153, 155).
Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (a.s.m);
"Sabreden başarıya ulaşır."
"Sabır başarının anahtarıdır."
"Sabır bir ışıktır."
"Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir."
"Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır."

buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s);

"Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür." (Buhârî, Cenâiz, 32)
sözüyle, bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez. Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir. İnsanan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s);
"Ya Rabbi! Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım." (Buhari, Cihad, 25) diye dua etmiştir.
Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir. Nitekim Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir. (Yusuf, 12/18). Rasulullah (a.s.m),
"Sabr-ı cemil şikayet edilmeyen sabırdır."

buyurmuştur. Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabırsızlık gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür.

Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur. Hz. Musâ (as)'a inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar:

"Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür." (Araf, 7/126)
diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz (asm) ve ilk Müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur.

İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:

"Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir." (Şurâ, 42/43);
"İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz." (Muhammed, 47/31).
Çoğu zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ; cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir. Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür. Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.

İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır.

Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz." (Yusuf, 12/90).
Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi, "belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır. (İbrahim, 14/5).

Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır. İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur. (Asr, 103/1-3).

Peygamber Efendimiz (asm);

"Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hak sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç bir kimseye verilmemiştir." (Tirmizi, Birr, 76).
"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307) buyurmuştur.
Ayrıca Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:
"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele." (Bakara, 2/ 155).
Bu ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığım öğreniyoruz.

Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için atalarımız: "Sabırla koruk, helva olur." demişlerdir.

Hz. Peygamber (asm) şöyle buyuruyor:

"Mü'minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü'mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır." (Riyâzüs-Sâlihin, 1, 54).
Bizim için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır. Allah'ın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış. Hükümdarlar tarafından zindana atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi. Kur'an-ı Kerim'de peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır. Rasulullah (asm)'ın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur. Bu sebeple her Müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allahtan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Allah razı olsun Behiye kardeşim ço kgüzel yazılarmış, emeğinize gönlünüze sağlık...
 

Aras-Bey

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Nis 2012
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Teşekkür ederim, kendi arşivime aldım zahmet verdim...Zaman ayrımaya değer gördüğünüz için de ayrıca teşekkür ederim...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Allah razı olsun Behiye kardeşim ço kgüzel yazılarmış, emeğinize gönlünüze sağlık...

Allah sizdende razı olsun teşekkür ederim


Teşekkür ederim, kendi arşivime aldım zahmet verdim...Zaman ayrımaya değer gördüğünüz için de ayrıca teşekkür ederim...
est olurmu
her daim
hem benim size teşekkür etmem gerekir sayenizde yine okumuş oldum
eğer azıcık yardımcı olabildiysem bundan mutluluk duyarım
 

mağlub

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2012
Mesajlar
40
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Aynı sıkıntıları yaşadım yaşıyorum zor çok zor.Allah yardımcınız olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt