Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Çanakkale Geçilmez... (1 Kullanıcı)

hanne_meryem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
16
Tepki puanı
0
Puanları
0
AZMAN DEDE…

Azman dede Balıkesir’de son gördüğümüz Çanakkale gazisi. İvrindi’nin Mallıca köyünden 104 yaşında Azman dede idi. Gençliğinde iki metreyi aşan boyu, dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona Azman dede demeye başlamış, soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu. Yıllar önce bir yerel araştırma sırasında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları ağır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına bağıra, bağıra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sorduklarımı cevapladı. Söz Çanakkale’ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı. :-“ Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum. Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; “Yavrum siz kimsiniz?”, içlerinden biri; “Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!..” diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık. Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu. Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine
sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği
ile ilk defa
karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte
haklıydı. Muharebede bir ürküntü panik meydana
getirebilirdi. Tam onlara
doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş
söylemeye başladı!..Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı
Al sancağı
teslim etti Allah'a ısmarladı Boş oturma çalış dedi hizmet
eyle vatana Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana
Baktım hemen > biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı.
Biraz sonra biri
daha... Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha
söylüyorlar. Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı
geldiğinde
hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış,
gözleri yuvalarından
fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı. O an geldi.
Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırdı. Bütün bölük,
bütün tabur, bütün
alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o
anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler.
İşte o an.
Tam o an bir makineli yavruları biçiverdi. Hepsi sipere
geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler. Onların o gül
gibi yüzleri
gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona
ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.."Azman dede ağlıyordu.
Ben
ağlıyordum.
Kahvede kim varsa ağlıyordu.Kahveci gözyaşları içinde
bize çay getirdi. Eğildi;"Azman dede hep ağlar. Niye
ağladığını bugün
ilk defa anlattı ." Dedi.

C. Bayar Üniversitesi Öğrenci > Konseyi'nin hazırladığı
Çanakkale adlı
kitapçıktan.
 

Abdulbaki

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
273
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Çanakkale Geçilmez...

bir daha çanakkale gibi savaş olmasın dileklerimle tşk
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt