Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

can feda sana (1 Kullanıcı)

otuken59

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2007
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Arap çölleri alev ateş kavruluyordu.Kızgın kumları yakan güneş,
katılaşan kalpleri yakamıyordu işte.

Kum taneleri kadar insaf ve izana sahip olmayan bir millet vardı bu talihsiz yarımadada

Feryatlar yükseliyordu arzdan arşa doğru.

İnsanlık,geçirdiği amansız imtihanda sınıfta kalmıştı ki bir nur belirdi ufuklardan.

Kâinat gebeydi,doğum sancıları çekiyordu.

Bu kutlu doğum,insanlığın kaybettiği vasıflara ilticasının da habercisiydi

Titriyordu yedi gök.Sıtmaya tutulmuştu arz.

Bu nuru taşımak kolay olmayacaktı onlar için.

Alışılmışın dışında bir vuslattı bu

Âlemlerin âlimine kavuşması

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır.
Bu gelen tevhid ü irfan kanudur.

sesleri muştuluyordu gelen nur çerağını

Kimsesizlerin kimsesi,gariplerin hâmisiyle müşerref oluyordu âlemler

On sekiz bin âlemin Mustafası yola çıkmıştı âlem-i ervahtan.
Aylar paylaşamıyordu bu şerefli doğumu
Rebiülevvel bir adım öndeydi bu hususta
Kıskanıyordu diğer aylar.Keşke,keşke diyorlardı
Takvimler bu ışık sağanağını taşımakta zorlanıyorlardı.
Çok ağır bir yüktü bu,taşıyanı bahtiyar eden
Hasta ruhların tabibi, yürek yanıklarının ilâhî merhemi geliyordu tedavi için.

Gökte ay ve güneş bu mübarek gelişe şahit olmak için erkenden kurulmuşlardı
dünya üzerine
Aminenin evinden etrafa yayılan ışık,ayın ve güneşin ziyasını gölgede bırakıyordu.
Yırtıcılıkta sırtlanları geride bırakan beşerin kurtuluşunu müjdeliyordu
bu güzel ve mübarek doğum

Esselâmu Aleyke, ya Muhammed
Esselâmu Aleyke, ya Ahmed

diye çınlıyordu asuman..

Adı güzel,kendi güzel Muhammed dünyaya doğru mukaddes bir yolculuğa çıkmıştı.

Milâttı bu vahşilikte sınır tanımayan insanlık için.

Melekler adını sayıklıyordu ulu serverin.Kubbelerden taşıyordu aminler

Kandiller yanıyordu semanın derinliklerinde.

O gelmişti bir seher vakti.Yerle sema nura gark olmuştu.
Mevcudat onunla müşerrefti artık, ilelebet payidar.
.Bir yetim gelmişti dünyaya...
Sevgili babasını dünya gözüyle görmek nasip olmamıştı kendisine..
Ruhlar âleminde tanışmışlardı bi iznillah
Bereket dolmuştu muhterem validesinin istiratgâhına
Dünyada bir kısım gariplikler yaşanır olmuştu
Çünkü bu alelâde bir doğum değildi.
Putlar tersyüz olmuştu bu gelişin heybetinden
Küfrün kaleleri yıkılmaya mahkûmdu.İ
nsanlık yepyeni ve apak bir sayfa açıyordu.
Yürekler arınıyordu.

İnsanlığın medar-ı iftiharı olacak o gül bebek doğar doğmaz başını yere koyup
Rabbine secde etmişti.

O,çocuk hâliyle secdede "Ümmetim, ümmetim" demişti.
Doğuştan sünnetliydi ve göbeği de kesilmişti
Her hâlinde bir harikulâdelik vardı.

Yaratılanların en hayırlısı ve kâinatın efendisi,doğumuyla cihanı aydınlatmıştı.

Adı güzel,kendi güzel Muhammedi zor bir istikbal bekliyordu
Çileli yollardan geçmeliydi.Buna hazırdı zaten…
Rabbi onun ruhunu bunlara hazırlamıştı evvelden.
Sevgili validesinin sütü yetmez olmuştu ona.
Sütanne Halimenin yanında geçen yıllar başlamıştı onun için
Bolluk ve bereket,kıt kanaat geçinen Halimenin evine taşınmıştı.
Güller Muhammedin kokusuna gıpta ediyordu.
O güller ki kokularının esrarını onun mübarek tenine borçluydular.

Annelerin annesi Amineyle, gül yavrusu Medine yoluna revan olurlar
Emelleri baba yurduna vaslolup o mübarek iklimi teneffüs etmektir.
Öyle de yaparlar.Babayla oğlun farlı bir âlemde vuslatıdır bu.
Bu manzara yürekleri parçalar.
Fakat asıl acıyı yolda annesi Amineyi gencecik yaşında kara toprağa vermekle yaşar.
Artık yetimliğinin yanında bir de öksüzlüğü kaldırmak zorundadır.
Bundan sonra nurlu dedenin şefkat kanatları altındadır.
Bize bir nefes kadar yakın ve bir gölge kadar uzak olan ölüm dedeyi de
çekip alır rûy-i zeminden
Bu sefer de Ebu Talib yetişir yeğeninin imdadına.
Sıcak yuvasının bir parçası olur.

Lat,Uzza,Menat ve bir yığın sözde mabudun önünde diz çöken gafilleri
ateşten çekip kurtarmak için irşat faaliyetlerine başlar büyük bir iştiyak ve kararlılıkla Sırtına vurulan nübüvvet mührünün çilesine adamıştır kendini.
Acıyı bal etmek ve çileye talip olmak yüce gönüllerin işi.
Zaman onu Muhammedül Emin vasfıyla taçlandırmıştı.

Bundan sonra derin ilmi, kültürü, zenginliği,güzelliği
ve soyu ile devrindeki kadınların en üstünü olan Haticeyle yolu kesişen
Resulullah için yeni bir sayfa açılır.
Bu izdivacın meyveleri olarak Zeynep, Rukiyye, Ümmi Gülsüm, Fatıma ve Abdullah gelir dünyaya.
Sonra canından aziz bildiği mübarek torunları Hasan ve Hüseyin.
Hiçbir şey ona Rabbiyle arasına girecek kadar tesir etmez.
Maişetini helâl yoldan temin etmek için rızkın onda dokuzu olan ticaretin içinde bulur kendini

Bir gün Oku! Bütün mevcudatı yaratan Rabbinin ismiyle ki;
O,insanı kan pıhtısından yarattı, Oku senin Rabbin kalemle yazmayı öğreten,
insana bilmediğini bildiren kerimlerin kerimi ve ihsan sahibidir.(Alak suresi / 1-5)
hitabıyla karşılaşınca insanlık yepyeni bir dönemece giriyordu.
Risalet yıllarının habercisi olan bu kutlu hadisenin tesiri nur yüzlü Resulü yataklara düşürmüştü.
Fakat insanlığın küfür bataklığına saplandığı bir demde o yatıp uyuyamazdı

Zira bu hâlde iken ilâhî ikaz hemen geliverdi:
Ey örtülere bürünüp yatan!Kalk inzâr eyle ve Rabbini tekbir et
(Müddessir S.,1-3.Ayetler)
Uzun sürecek çileli yılların başlangıcıydı bu ilâhî ferman...
Sonra ayetler yağmur gibi,şimşek gibi,kasırga gibi ardı ardına gelmeye başladı:
Sana emrolunan şeyi açıkla, baş ağrıtırcasına anlat, müşriklere aldırma
(Hicr/94)

Kolay değildi bu ağır yükü sırtlamak.

Onca yıllar tebliğle geçti
Müşrikler her geçen gün şiddet ve nefret sağanağını kasırgaya dönüştürdüler.
Bunun yanında nur halkası da her şeye rağmen genişliyordu.
İslâm güneşi,küfrün kara bulutlarını bertaraf ederek hakikate inanan
ve bu uğurda canlarını Hakka kurban eden cengâver müminlerin üzerine doğuyordu.

Atalarının batıl itikatları üzere yaşamakta ısrar edenler,o güzeller güzeline yapmadık eza ve cefa bırakmadılar.
Onu Hak yoldan döndürmek için bin dereden su getirdiler..
O nihaî sözünü haykırarak söyledi:
Bir elime güneşi,öteki elime ayı verseniz yine de bu davadan vazgeçmem

İslâma teslim olan müminlerin kanı sular seller gibi aktı.
Bir zamanlar köle olan Bilâllerin yanık sesi Mekke semalarını çınlattı.
Gökler açıldı Resûl için
Rabbiyle vuslatı bir lütuftu onun için
Müşrikler onca mucizeye rağmen küfürde ısrar ederler.
Dinmek bilmeyen zulüm ve inkâr, Mekkeyi yaşanmaz hâle getirir..

Medineye göç etmek için yola revan olurlar.
Ensar ve Muhacirler Medinede kardeşliğin en güzel numunesini sergileyerek
İslâmın çoraklaşan bahçelerini yeşertirler.
Bütün zorluklara karşılık yine de söndüremezler inananların yüreklerinde yanan iman ateşini

Her geçen gün mahzunlaşır Resulullah.
Sanki misafirdir bu yalan dünyada
Dost halesine duyduğu aşk ve şevk gittikçe artar

Ve bir gün davasına gönül veren ve her biri bir yıldız hükmünde olan ashabını
toplayarak onlara veda hükmündeki son sözlerini irâd eder:

Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz!
Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha birleşemeyeceğim;
Öyle de olur;o mübarek bedeni dünyayı acı ve hicrana boğarak güzeller güzeline kavuşur.

O gün bugündür dünya virandır biz müminler için
Resulün olmadığı bir dünya ıstıraptan gayri nedir ki?...
Onun yüzü suyu hürmetine halk olunan kâinat,en acı demlerini yaşıyor.
İnsanlığın başında kümelenen kara bulutlar,ancak onun yolundan gitmekle bertaraf edilebilir.
Bilâller in okuduğu ezanlara hasret çoraklaşan yüreklerimiz
Yoluna yeksân olduğum gönüllerin sultanı,
bil ki bize gayri hiçbir ilâç derman olmaz senin nurundan başka...
Pusulamız puslu,imanımız yara aldı pusuda.
Münzevî çığlıklar uyandırır gaflet uykusunda sabahlayan rind-i şeydayı
Gayri gönül terazisi çekmez bu sıkleti.
Refik-i Âlâya yükselen ruhuna binlerce salât ve selâm olsun ey Resûllerin piri!...
Bizi şefaatine eriştir.İrademizi iradene râm eyle ki kurtuluş bundadır.
Çöller suya nasıl hasretse biz ümmetin de işte öyle sana müştâkız.
Sözler kâfi değil sana olan aşkımızı izhar etmeye
Duygularımın tercümanı olan şâir A.Ulvi Kurucunun sözleriyle sana olan aşkımı beyan ederim:

Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim,
Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.

Aşkınla buhurdan gibi tütmekte bu kalbim,
Sensiz bana cennet bile hicrândır Efendim.






--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Pahalı elbiseler giyinmniş
parmaklarında altın yüzüklerle
çıkageldiler medineye...
Necran hristiyanlarıydılar...
selam verip gül sultana konuşmak isteselerde
akşama kadar bir tek ses bile vermedi
iki cihanın sultanı...s.a.v
ne vakit ki soyundular elbiselerini
çıkardılar altın yüzüklerini
kovdular yanlarından iblisi...
konuşmaya başladı aşkımın sahibi...s.a.v...
musadan sordular....
babası kimdir?
imran dedi....
seninki dediler
abdullah dedi..
isanın ki dediler...
güllerin efendisi sustu..
maksadı anladı ve sustu..
ama susmayan biri vardı...
Allah Azze ve celle....!
ve o an vahiy yetişti....
"Gerçekten İsanın örneği
Allah yanında Ademin örneği gibidir ki,
onu (Adem) topraktan yarattı." ali imran 59

biz dediler bu dediğini hiçbir kitapta görmedik...
kızmazsan dediklerin yalan kabul ettik...
duruma çok üzülmüştü Muhammed Mustafam..s.a.v..
ama Rabbi kesmemişti vahyi
devam etti peşisıra..
"Her kim sana gelen ilimden sonra
onun (İsa) hakkında seninle tartışırsa de ki:
Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı,
kadınlarınızı ve kadınlarımızı,
kendimizi ve kendilerinizi çağıralım;
sonra bedduâ edip Allahın lanetini
yalancıların üzerine atalım." ali imran 61

sözleştiler bir gün sonraya....
beddua için buluşmaya...
şart bu ya...
getirecek her taraf kendinden..
hem kadınından hem bebesinden...

bir gün sonra sagında Hasan
solunda Huseyn torunu
arkasında Fatıması geliyordu meydana....
devasız sevdaların sebebi.s.a.v...
işte dedi evlatlarım ve benden olan kadınlardan...
gelin yalvaralım kim yalancı ise
ALLAHIN LANETİ ÜZERİNE OLSUN...
işte ben buradayım....
ey hasanım huseynim fatımam...
ben dua edecegim
lütfen yavrularım siz de amin deyin...

meydan boştu...
boşuna bekliyordu gül sultan..s.a.v.
gelmemişti necranlı hristiyanlar
karar almışlardı korkak kafalar...
eger yarın yanında ehli beyt olursa...
sakın beddualaşmayın...
helak oluruz..
sakın bunu yapmayın...
bir ses duyuluyordu bu ara bir papazdan..
"Ey Hıristiyan topluluğu,
ben öyle yüzler görüyorum ki,
eğer Allahtan bir dağın yerinden
oynamasını isteseler
Allah dualarını kabul eder
ve dağ yerinden oynar.
Asla sakın şimdi beddualaşmayınız,
hepiniz helak olursunuz
ve kıyamet gününe kadar yeryüzünde
Müslümanlardan başka bir kimse kalmaz."

Efendim sultanım s.a.v..
o gün seni sinirlendiren hristiyanlar
yıl 2006 hala bizimle beddualaşamıyorlar.
onlar gerçegi bildiği halde saklıyor..
biz ise bir elimize oglumuzu
bir elimize torunumuzu
arkamıza da namusumuzu alarak...
çıkamıyoruz meydanlara...
onlar kafirliklerinde aynılar
ama biz asr-ı saadet imanından
fersah fersah uzaktayız
sana hakaret eden bir densizi
ülkemizde agırlamak hazırlıklarındayız...
Rabbim bize muhammedi bir yürek nasip eylesin...
kafir önünde izzetimizi iade eylesin....
HEPİMİZİN özrümüzü EFENDİMİZ kabul eylesin...!





--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)











Sagdan geliyorlardı soldan....
önden ve arkadan...
sanki arı kovanından boşalıyorlardı...
hiçkimse kalmamıştı Sultanın yanında...
bir er vardı arslanlar kıskanır yüregini
bir er...
kurban bir gönül...
verdiği sözde duran bir arslan....
TALHA........r.a

yer Uhud meydanı ....
ter içinde TALHA....
canını hiçe sayıyor...
yarına (s.a.v.)kıyamıyor...
döne döne çarpişmakta TALHA.....
azrail sırayı şaşırmakta...
her inen kılıç...
bir ölüm fermanı yazdırmakta....

bir ok atıLmış...
hedefte GÜLLERİN EFENDİSİ...!
bir el açılıyor.....
perde Nurun ala nura...s.a.v.
el parçalanıyor,sinirler dagılmakta...
hiç haberi yok...
kendinde değilki TALHA...
tek derdi aman birşey olmasın...
kılına Efendimin kimse dokunmasın...!

GÜL SULTAN S.A.V. ANLATIYOR...
"o gün sagımda cebrail solumda TALHA...
başka hiçkimse yoktu arasamda..."

Heryeri kılıç darbesi TALHANIN....
kan musluğu yaralar...
altmışaltı büyük,sayısız küçük yara...
bayılınca bir ara aşkla savaşırken...
kuşuverdi EBUBEKİR kardeşinin yardımına...
su serpti yüzüne başını kaldırırken...
ayılınca TALHA...
soruverdi...
RASÜLULLAH NASIL?
iyidir deyince EBUBEKİR...
O iyiyse bizde iyiyiz deyiverdi...

görünce ayıldığını TALHA'nın...
Rasülullah geldi yanına...
öpülesi eller mesh etti,sıvazladı...
ellerine açıp RABBİNE AGLADI..
"ALLAHIM TALHA'MA ŞİFA VER"

takipteydi nasipsiz bir kafir bu ara...
yılan gibi Rasüle sokulmakta...
Bir kılıç darbesi vurdu Peygambere...s.a.v.
düşüverdi Gül sultan çukura.
düşerken migferinin demirleri yüzüne battı...
yüzü yaralandı...
çok kötüydü durum...
DURULMAMALIYDI BU MEKandA..
Yetmişten ziyade kılıç darbesi almıştı Peygamber...
ayakta duramıyor yürüyemiyordu...
bir şey yapmalıydı TALHA.....r.a
sırtlayı verdi kendi yaralarını unutup SULTANI...
ta kayaların başına taşıdı...
öldü öldü derlerken RASULE...
BASINIZ EFENDİM SIRTIMA...
ÇIKINIZ ŞU KAYAYA...
GÖRSÜNLERDE ANLASINLAR...
BİZ ÖLMEDİK DEYİVERDİ...
VE ÇIKTI GÜLLERİN EFENDİSİ...s.a.v.
ÜMMETİN SEVGİLİSİ...

O zaman Resûlullah efendimiz buyurdu....
"TALHA bana yardım ettiği zaman
Cennet ona vacib oldu"

SELAM OLSUN...
UHUD EHLİ....
SELAM OLSUN TALHA R.A..
SAYISIZ SALAT SAYISIZ SELAM OLSUN
EY GÜZEL PAYGAMBERİM...S.A.V.










--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-132608" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>














Ya Rasulallah! Bugün seninle dertleşmek istiyorum, şu aciz ümmetini, şu
günahkâr ümmetini dinlermisin? Bugün sana gözyaşlarıyla derdimi, içimi
dökmek istiyorum. Kırık dökük de olsa, eksik ve yanlış da olsa, şu günahkâr
ümmetinin yüreğinden gelen sözleri dinlermisin?

Sen ki, şehidlerin sultanı, amcan Hz. Hamza'yı şehid eden vahşiyi bile
dinledin ve O insan bir vahşi iken seninle dertleştikten sonra, kalbinde
güller açarak bir yiğit, bir yıldız ve bir cennet varisi oldu. Hz. Vahşi
oldu, senin ümmetin oldu ya Rasulallah

işte bende, şu vahşileşen insanların arasından bir an sıyrılarak, Hz vahşi
gibi, Hz. Enes Bin malik gibi, Hz. Mus'ab Bin ümeyr gibi ve Hz. Ebu Hureyre
gibi dertleşmek istiyorum sevgili efendim. Ama O'nlar gibi olmamanın ve
olamamanın ezikliğini hissederek yine de sana seslenmek ve seninle
dertleşmek istiyorum, çağlar ötesi bir zamandan efendim…

Ey gül yüzünde gülücükler eksik olmayan sevgili efendim! Sana ilk önce şu
itirafımı yapmak istiyorum. Aklıma geldikçe yüreğimi ezen, beni gözyaşlarına
boğan, şu itirafımı yapmak istiyorum…

Ya Rasül, hani ümmetine seslenirken üzerine çıkıp mübarek ağzından
inciler döktüğün hurma kütüğü vardı ya, hani ümmetine yine bir gün
seslendiğinde bu hurma kütüğünün üstüne çıkmayıp Ashabı'nın yaptığı minberin
üstüne çıkınca, etrafa hıçkıra hıçkıra bir ağlama sesi yayılmıştı ya,
ağlamanın hiçbir insandan gelmediği anlaşılınca hurma kütüğünün yanına gidip
onun ağladığını, senden ayrı kalınca hıçkırıklara boğulduğunu görünce onu
mübarek ellerinle teselli etmiştin ya hani efendim.
işte ben, işte ben senden ayrı kaldığım o kadar zamana rağmen bir hurma
kütüğü kadar ağlamıyorum, ağlayamıyorum gözümün nuru, gönlümün sultanı
efendim.

şu ümmetin bir kütük kadar olamıyor ve ayrılığına yanıp kavrulmuyor
sultanım. Ne olur, ne olur efendim gel beni de teselli et, bir hurma kütüğü
gibi ağlamasam da, bir mağaranın önünde bekleyen KITMiR gibi sadık olamasam
da ve senden ayrılacağını anlayan bir deve kadar içim yanmıyorsa da, ne olur
Ya Rasül ben seni görmeden sevdim, çağlar ötesi zamandan "KARDEşLERiM"
hitabına "buyur canımın canı, buyur anamı-babamı ve her şeyimi yoluna feda
ettiğim canım efendim" diyerek sana iman ettim gönlümün sultanı.

Sana layık ümmet olmasam da, sana KITMiR gibi sadık kalmasam da, sana bir
örümcek kadar hasretinle yanmasam da ve seni gördüğünde heyecandan ufacık
kalbi yerinden çıkacakmış gibi atan bir güvercinin yüreği kadar yüreğim
tertemiz olmasa da, gel ne olur, rüya da olsa bile gel, gel de şu günah
çukuruna batmış ümmetini teselli et...




Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-132957" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>










Es SeLamu ALeykum

ey Rabbimin habibi,
ey meleklerin refiki,
ey alemlere rahmet, bereket, mürüvvet kişi

ey ademin selefi, ibrahimin duası, musanın yoldaşı,
ey abdülmüttalibin neşesi, abdullahın yetimi, aminenin tesellisi; çiçeği
ey haticenin sevdiği fatımanın hasreti, aişenin efendisi,
ey cennet gençlerinin iki gülü, hasan ile hüseynin eşsiz dedesi

ey ahir zaman nebisi,
ey cennetin mübeşşiri,
ey cehennemin neziri
ey Rahmanın varlığının şahidi.
ey vahyin mübelliği, mümessili

ey gönlümün neşvesi, idrakimin güneşi
yıllar süren hasretimin,hüznümün sebebi, vesilesi
ey insanlığımın rehberi, cümle mahkukatın fahri, önderi
ey hasta kalplerin devası, tabibi

ey güzelliğin timsali,
adı göklerde Ahmed-i Mahmud.,
zatı arzda, Muhammed Mustafa
sonsuz sayıda selat,selam sana, zatına...

sensiz geçirdiğimiz zamanlar acılar getirdi,
ancak felaketler doğurdu,
fitne tabiatımız, atalet mesleğimiz,meskenet; meskenlerimiz oldu...
kan ve gözyaşlarımız sel oldu,
acımasız seyelanlarda idraklerimiz boğuldu.
ayrılığın ayırımlara, yokluğun yoksunluklara icbar etti bedenlerimizi.
ve bedenlerimiz zilletten vücudlar buldu

SeLam ve Dua İLe







--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-135426" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>





















<iframe id="if_edit-but-135464" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>










Yollara sular dökün,
Bahçelere müjdeler edin,
Bahar kokuları geliyor,
O geliyor, o
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Yol verin, açılın, savulun.
Beri durun, beri.
Yüzü apaydınlık, akpak,
Bastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Gökler yeryüzünü kapladı, örttü bir anda.
Bir anda dört yanı misk gibi bir koku sardı.
Bir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Bir anda can geldi bağlara, bağlar ışıdı.
Bir anda açıldı baktı bağlara gözler.
Bir anda bizde ne gam kaldı, ne dert kaldı, ne keder.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Yayından fırladı ok.
Hedefe ha vardı, ha varacak.
Bahçeler selama durdu.
Selviler ayağa kalktı.
Çayır çimen yollara düştü.
İşte konca, ata binmiş geliyor.
Biz ne duruyoruz,
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Sen bizim yöremize gelirsen göreceksin, ey şems,
Huyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak.
Senin güzel gözlerinçin işte canım pusuda.
Rahatım kaçtı benim,
Geceleri uykum kalmadı gitti ama,
Bak işte o güzel günler yola çıkmış geliyor





Mevlana Celaleddin Rumi




--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-135625" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>











Ben kim miyim?
ben Seni Seviyorum
Gıpta ediyorum ashabına
Hz. Fatıma'yı anam, Hz. Hasan Hüseyin'i kardeşim olarak görüyorum!

Ne zaman hüzünlensem, Sen geliyorsun aklıma
Görmeden hayranım cemaline
Kalbin kadar güzel yüzünün hayalini kuruyorum...

ne zaman çok gülsem
Sen'in hafif kızgın bana baktığını görüyorum!
bana diyorsun ya" Yerinde olsam, az güler çok ağlardım " diye

Sonra nerede bir yetim görsem Sen'i buluyorum yanımda
Hani bana diyorsun ya "Beni istiyorsan onun başını okşa"

hep bir özlem var içimde
Hep vuslat var hayalimde
gözyaşları içinde, yeşil kubbenin resmine bakıyorum
hayal ediyorum hep Efendim
Safa-Merve arasında, önümde Sen varmışsın gibi koştuğumu..

uzun boylu, siyah saçlı, beyazlar içinde birine Sen diye sesleniyorum
Sonra adam arkasını dönünce
Senin olmadığını görüyorum da eğiyorum başımı,
Sevincim yerini hüzne bırakıyor

Sana gidecek her yolcuyla selam yolluyorum
Sonra da selamımı almışsın gibi seviniyorum
kalbimin bir yanı "ümit" derken,
Bir yanı korkuyla atıyor

Seni Seviyorum Ya Efendim
günahlarımı unutup, Seninde beni sevdiğini düşünüyorum
Duyuyorum "üMMETi" diye seslenişini

Ne zaman bir yüzük alsam elime
Senin yüzüğün geliyor aklıma
üzerinde Muhammedun Resulallah yazılı olduğunu düşünüp,
Ebu Bekir ve ashabına selam yolluyorum

Sonra hep hayal ediyorum Efendim, arkanda namaz kıldığımı

anam, babam, canım Sana feda olsun diyorum

ben varım ya...
Seni Seviyorum...
çok Seviyorum..
Salat, Selam üzerine olsun Ya Resulallah...

Ben kim miyim?
1400 yıl öncesinde Selam ettin ya..
Kardeş belledin ya..
Seni Seviyorum...
__________________
iki cihan güneşi Rasülullah ile kevser havuzundan su içmeyi nasip eyle Allah'ım




--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-135897" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>













Efendimiz (SAV)'e



Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v),
Sana “gel” demeye yüzümüz yok Efendim. Sen kabul buyur bizi, sen davet et de biz varalım o ravzay-ı pâkine yalınayak. Gerekirse yollarında emekleye emekleye hatta sürünerek, yüzüstü gelelim huzuruna. Sen kabul et ki biz senin uğruna her türlü ezâya, cefâya razıyız.


Sümeyye’ler (r.a) misali bizi de ayaklarımızdan bağlayıp develeri ters istikamete sürsünler. Bedenlerimiz iki parça olsun. Vücudumuz tek parça olarak kapına gelmekten utanıyoruz. Bir değil bin parça olsun bedenlerimiz de yeter ki kabul et bizi. Kabul et ki Bilâl (r.a) gibi bizi de kızgın kumlara yatırsınlar ve diyebilelim Allah’ın huzuruna çıkarken, o gün, senin ve dinin için bütün meşakkatlere katlandık diye. Kabul et ki Habbab bin Eret (r.a) gibi bizi de bir hasıra sarmalasınlar ve sonra da yaksınlar. Senin yolunda feda edilmemiş bir can olarak huzuruna gelmekten utanıyoruz Efendim. Yeter ki sen “ümmetim” diye kabul et bu asrın günahkarlarını Efendim.
Bizi de “liva-ül hamd” sancağının altında topla, o dehşetli günde. O gün öyle dehşetli gün ki bütün beşeriyet hatta peygamberler dahi “nefsî, nefsî..” dediği gündür. Sadece senin “ümmetî, ümmetî..” diyeceğin o günde, bizi yani bu acizleri, bu günahkar ümmetini bir halimizle perişan bırakma Efendim.
Öyle bir hale düştük ki Efendim, gündüzlerimiz bile siyaha boyandı. Sen kokmayan gülleri büyüttük bahçelerimizde. Senin için olmayan neyimiz varsa hep renksiz, neyimiz varsa hep yağmalandı çaresiz. En kutsal hediyesiydin Yaradan’ın bize. Heyhat ki koruyamadık tam manasıyla seni. Asır, sinede ateş misali oldu.. İman elde kor gibi Efendim. Sevgili diye yılanlar atıldı koynumuza.
Ey Güllerin Sultanı! Sana gel demeye yüzümüz yok. Sen davet buyur bize. Biz gelelim alemlere rahmet olan Sen’in nurlu eşiğine. Davet et ki bütün meşakkatler kabulümüzdür. Tek temennimiz bu asrın biz çaresizlerini de “Ey rabbim! Bunlar da benim ümmetimdendir” demendir. Toprak olup aslımıza döneceğimiz günler elbette uzak değildir. Bir tebessüm buyur ki gittiğimiz yerler nurunla aydınlansın Efendim.
Amellerimiz bizi cennetin yanına bile götürmez ki sana muhabbetimiz olmadan. Bizi “ümmetim” diye kabul et ki asırlardır hep dünyaya bel bağlamış şu günahkarların artık Sen’in muhabbetinle yürekleri taşsın cihandan, cuş-u huruşa gelsin yüreklerimiz sana olan aşkla.
On dört asır evvelinden “Ümmetim yağmur misalidir. Evveli mi ahiri mi hayırlıdır bilinmez” buyurmuştun. Ama Efendim, biz haramlarla günahlarla hemhal olduk daim. İçimiz dışımıza bir çevrilse ne kadar acınacak halde olduğumuz görülecek. Allah ise bu halimiz mahşere sakladı. Bu yüzden başımız önümüzde eğik, bu yüzden sana “Gel Ey Efendim” diyemiyoruz. Çünkü sana gel demekten utanıyoruz Ey Gönüllerin Şehremini. Öyle ise biz gelelim kapına. Kapına gelip Kıtmir’in olalım Sen’in daima.
Kabul et nolur. Yoksa başımıza dağlardan daha büyük taşların yağacağı gün yakındır. O gün kaçacak yer olmayacak Efendim. Azığımız olan salih amelleri boynumuzda gerdanlık yapamadık bu dünya zindanında. Kalplerimiz taş kesildi Ey Gönüllerin Sultanı! Ummanlar çekilip kurudu birer birer. Hayat çöl ortasında kaldı çaresiz.
Sana “gel” diyemiyoruz Efendim, “doğ gecelerimize” diyemiyoruz sana Sultanım. Ama nolur sen kabul et de senden gayrı neyimiz varsa hepsini geride bırakıp sana gelmek istiyoruz. “Af diliyoruz” kapında. Ey Güllerin Sultanı! Bize yüzünü çevirme nolursun.
Efendim! Sana salât olsun.. selamlar olsun..
Bizleri sana ümmet yapana hamdler olsun..







--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-138356" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>











Ey hayâsız, hiç utanmıyor musun?
Allah'ın Resûlü'ne hakâret ediyorsun.
Hazreti Ebû Bekir


















<iframe id="if_edit-but-138407" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>












Yazıklar olsun seni tanımadan karanlıklarda bogulanlara

Yazıklar olsun senden herhangibiriymiş gibi bahsedenlere.

Yazıklar olsun o Sözlerini dillerine yakışmadıgı halde kullananlara

Yazıklar olsun o yüreklerde senden başkasını taşıyanlara.

Yazıklar olsun seninle alay eden dillere.

Seni tanıyamadılar AFFET!




Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-138565" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>











VEFA SULTANI...... S.A.V.....

bilmiyorlar YARAB...demişti..
bilseler yapmazlardı..

taş yagmurundan ve ihanetten çıkan...
kanlar içindeki bir candan çıkıyordu
asırlarca ulaşılamayacak bu yüce sözler...

taifte olanları duyan mekke müşrikleri..
bir linçte mekkede..
yaparız niyetindeydiler..
yapayalnız kalmıştı...
yetimdi..
öksüzdü..
ve himayesizdi...
çalınan kapılar yüzüne kapanıyordu..
kim mekkede koruyacaktı ki onu...

fakat biri vardı.....
o biri...
kureşli bir inkarcı idi....
taiften mekkeye dönerken güllerin efendisi...
izin verilmeyince mekkeye girişine..
kimse almayınca himayesine...
silahlandırarak evlatlarını
bir o kabul etmişti korumayı...
o Mu'tim di.....

yıllar sonra bedir de öldürüldü mu'tim...
ve düşman saflarında idi...
görünce savaş meydanında ölü bedenini...
acı bir tebessüm buyurdu...
kalbimin padişahı...s.a.v.
güneş dişlerini öpüyordu...
tebessümün arkasından inciler döküldü..
nur agızdan....
"Şayet mu'tim ölmeyip esirim olsaydı...
ve esirleri bırakmamı isteseydi
hepsini serbest bırakırdım...
ve hiçbirinden fidye istemezdim"

HEYHAT EFENDİM.....S.A.V.
bu ne vefadır...
bu ne unutulmaz bir hatır...
seni öldürmeye gelenin ..
yıllar önceki iyiliğini unutmamışsın...
yoksa SULTANIM....
seninle beraber mi gitti
aramızdan vefa....
acaba..
vefa bir sözlükte
bir de istanbulda semt isminde mi kaldı...
bildiğim tekşey bugün...
ne vefa...
ne hatır kaldı...
ahir zamanın son demlerinde
birbirinde kusur arayan bir ümmet kaldı..






--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)











<iframe id="if_edit-but-139891" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>
















Yazıklar olsun seni tanımadan karanlıklarda bogulanlara

Yazıklar olsun senden herhangibiriymiş gibi bahsedenlere.

Yazıklar olsun o Sözlerini dillerine yakışmadıgı halde kullananlara

Yazıklar olsun o yüreklerde senden başkasını taşıyanlara.

Yazıklar olsun seninle alay eden dillere.

Seni tanıyamadılar AFFET!









--------------------




Ey hayâsız, hiç utanmıyor musun?
Allah'ın Resûlü'ne hakâret ediyorsun.
Hz EBUBEKİR


















<iframe id="if_edit-but-142397" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>










Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı
Yok mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı."
(Necip Fazıl)

Issızda yakarışların yankılanır da, fezada bir çift muzdarip el daha bilmem kanatlanır mı? Rahmet çağlarken el'an gözlerinden art arda, bari bir haldaş çıkar da yüreği ıslar mı? Bağışla, Efendim, sana yakışmak isterdik...
"Yolcu benmişim gibi,
Bir gemi demir aldı.
Ey her yerin garibi,
Vatan ırakta kaldı."
(Necip Fazıl)

Yalnızlık gurbette hepten zor, zordan da öte bir zor! Çilede yalnızlık, elde değil, sinedeki kor... Anlamadan sevenler, bilmeden hakaret edenler... Çileden nasibi yok, aşka istidatsız benler... Bağışla, Efendim, sana yakışmak isterdik...
"Bir kalbim var ki benim, sevdiğinden burkulur:
Kahredenden ziyade, sevilenden korkulur."
(Necip Fazıl)



İnciten yüreğini, bilirim, taşlar değil, dostun gülüdür. Ya taşı dost atarsa, bu, ölümden önce ölümdür. Mahzun Nebi'nin dertli varisi... Ağlayan mı, gülen mi? Ağlayan bizimle mi ağlar, bizim yüzümüzden mi? Sevenler bizimle mi sever, yoksa bize rağmen mi? Efendim, sana yakışmak isterdik...
...



Bağışla, Gül Efendim!
Perişan hâlimizle bir serzeniştir bu. Derdi dert edinmeye davet, kendimizi kendimize şikâyettir bu. Gamsızın harcı değil ki; ötelerden gelen bir mesuliyettir bu... "Rabbim, yolunda büyütsün, yolunda yürütsün, yolunda çürütsün." Nefis putu, rahat tutkusu göz açıp kapayıncaya kadar dahi fırsat bulamasın da ölsün. ...



Bağışla, Gül Efendim!
Ümidimiz senden yine: "Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene."
Yazın yeşil tonları çekilince mekândan,
Her yanda bir vaveyla.. sitem var yaşanandan....






--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)











<iframe id="if_edit-but-142912" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>










--------------------



Ey hayâsız, hiç utanmıyor musun?
Allah'ın Resûlü'ne hakâret ediyorsun.
Hazreti Ebû Bekir




















<iframe id="if_edit-but-143710" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>
















--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-143841" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>














Ya Resulallah
Yine tayfta yürüseydim
Yoluma dikenler atsalardı
Yine beni çocuklara taşlatsalardı da
Ümmetim böyle biçare perişan olmasaydı
Dediğin oluyormu

Çünki içimizde seni öyle çok sevenler varki
Onlar hep senin yerine
Tayfta biz taşlansaydık
Dikenler bizim ayağımıza batsaydı
Uhutta bizim dişimiz kırılsaydı
Kerbelada Hz Hasanda Hz Hüseyinde biz olsaydık diyorlar
Onlar senin özleminle tutuşup
Sana kavuşmanın hayaliyle yanıyorlar
Ve bizlerde onların ışığında seni arıyoruz

Ya Resulallah
Ne tayfta taşlanabildik
Ne Hz Bilal gibi kızgın kumlara gömüldük
Ne Hz Hasan Ne Hz Hüseyin olabildik
Ne Fatih olabildik surlar açan
Ne Yavuz olabildik Hilafeti ayakta tutan
Ne Abdülhamit Han olabildik Filistine sahip çıkan

Ya Resulallah
Sen hepimizin sesiydin hepimizin duasıydın
Sen bizdin hepimizdin
Ama biz hepimiz bir sen olamadık
Ne olur Medet et
Ne olur Himmetinle biz bütün ümmet

Ya Resulallah
Senin iki ismin arasında edilen dualar geri dönmezmiş
Duanız duamız olsada
Duamız duanız olsa
Ya Resulallah

Alemlerin Efendisine (s.a.v) Selam olsun



Ey Rabbimiz
Rasulünü Anışımızdan Haberdar Et
O' na Binler Salât Binler Selâm
Habibine Makam-ı Mahmud'u Ver
O' na Vesileyi Lütfet
O' nu Refik-i Âlaya Yükselt
Bizide Affet O' nun Hatrına Affet
Zatının Hatrına Affet
Ne Olur Affet

En Sevgiliye


Bir de Biz O' na Yakışır Ümmet-i Muhammet Olabilsek



--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)










<iframe id="if_edit-but-146006" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; WIDTH: 40px; POSITION: absolute; TOP: 0px; HEIGHT: 16px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>











<form action="http://www.islamiforum.com/index.php?s=4649ef14e95dd8af1ffc573429be1146&" method="post" name="search">


form>



<iframe id="if_edit-but-139978" style="DISPLAY: none; LEFT: 0px; POSITION: absolute; TOP: 0px" src="" frameborder="1" scrolling="no">iframe>


















Güzelliğin gülü, Âlemlerin Efendisine(s.a.v),
Cefâya kalkışanın tüm zarârı kendisine
Ebû Cehil deve işkembesiyle etti ezâ,
Hemen Bedir günü cân aldı bir vuruşta Hüdâ!
Güneş hudûduna saldırsa bir eşek arısı,
İlerledikçe kül eyler cehennemî bir ısı
Hilâle havlasa azgın köpek, verir mi ziyan?
Helâk olur, sürünür, kasteden zehirli yılan!
Atarsa kim ki çamur, yerde-gökte en güzele,
Dönüştürür yüce Mevlâ(c.c), rezîli müptezele
Ezel-ebed yaşayanlarda can Muhammed(s.a.v) var,
Durur ayakta bu dünyâ, içinde Ahmed(s.a.v) var!..

Senin küpündeki çirkef nedir rezil fırka?
Felekte sen düşeceksin çevirdiğin çarka!..
Nedir Muhammed-i Muhtâra(s.a.v) bitmeyen gayzın,
Sıvar mı gündüzü balçık, nedir o kirli çıkın?
Uyan kepâze akılsız, uyan vakit varken,
Başında kor tütecek kükreyen kıyâmetten!
Ne biz, ne yer, ne semâ affeder rezâletini,
Uzaksa tevbeye kalbin, çeker felâketini!...
Habîbi Ahmedi(s.a.v) Mevlâ yanında öyle korur,
Rakîbe sille-i Rahmânı pür gazapla vurur!
Basılmasın diye tâc etti Hak(c.c), O Yâsîni,
O'nun düşürmedi hattâ zemîne gölgesini
O'nun, sinek bile değdirmiyordu gül yüzüne,
Kömürlü fırçayı, hiç değdirir mi nûr özüne?
Nifakçı! Boş yere seçtin şu iftirâ yolunu!
Hiç umma cenneti, tuttukça şeytanın kolunu!
Rasûl'(s.a.v)e saldıran eller Ebû Leheb gibidir,
Sonunda sonları ancak cehennemin dibidir

Taşırdı gayrı, İlâhî, gönül elemlerini,
Rasûle(s.a.v) kim çamur attıysa kır kalemlerini!
Eğer hidâyeti mümkün değilse silleni vur,
Yalancı dilleri bir bir cehenneminde kavur!
Senin Habîbine(s.a.v) yâ Rab(c.c), sataşmasın kuzgun,
Rezîlin elleri kopsun, yeşermesin, kurusun!..
Vefâsı yok, yaratılmış da gonca hürmetine,
Bütün azâbını dök, nankörün cehâletine!...
Rasûle(s.a.v) azdı hakârette çizgi hürriyeti,
Çetin belâlara hapset, bu denli melaneti!
Kimin çıkarları uğrunda bunca serserilik?
Ki yoktu devr-i cehâlette böyle bir gerilik!
Nedir Muhammede(s.a.v) çirkin bakışlı sinsi roket?
Bu saygısızlığa hâyır, bu şerre bin lânet!..
Nedir bu saldırı, bitmez hücûmu bin senedir!
Nedir şu salyalı vicdan ki dîn için kenedir!
Nedir şu fâre beyinler, ya taş kemirmekte,
Ya Müslümanlara vampir olup semirmekte!..

Terör terör niye İslâmı suçluyor despot?
Bu haçlı rûhunu farz oldu etmemiz boykot!
Sürülmesin leke, bizden çıkan parayla, aman,
Rasûle(s.a.v) olmalıyız, ok geçirmeyen kalkan!...
Sahâbeler ki, civârında durdular dimdik,
Ne halde gayretimiz, vasfımız ki kardeşlik!
O Yâre aşk ile hürmet, hayat temellerimiz,
Sakın, sakın boşa savrulmasın amellerimiz!
Sevip de cân u gönülden O Yâre yâr olalım,
O Yâre kış günü bizler, bahar bahâr olalım!
Bu cân, O Hazrete aşkın "nefahtü" cânı bize,
Bu ân, O Rahmete candan da sevgi ânı bize!
Bu çağ, O Ahmed ü Mahmûda(s.a.v) bağlılık çağıdır,
Bu bâğ, O Servere Allâh(c.c) için gönül bağıdır!
Zaman, Muhammedi(s.a.v) idrak zamânıdır gönüle,
Devir, muhabbeti artırma devridir O Güle!

Bugün Muhammede(s.a.v) sevdâda imtihan günüdür!

Şaşırtma kalbi İlâhî, huzurda yüz güldür!
Cihanda Sen yine son ver şu eşkiyâ oyuna,
Halel getirmesin iblis, Muhammedin(s.a.v) yoluna!
O'nun için yine Seyrî kederli bir mecnûn,

Zamâne kendine gelsin muhabbetiyle O'nun!. .





--------------------

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)
 

goksem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2007
Mesajlar
238
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
RE: can feda sana

Allah razı olsun çok güzel bir paylaşım.B)B)B)
 

RAHMAN-06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Nis 2007
Mesajlar
122
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: can feda sana

KARDEŞİM ELLERİNE SAĞLIK YÜREĞİNE SAĞLIK COK GÜZEL YAZMIŞSIN
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt