Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cami, kilise ve reform... (1 Kullanıcı)

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Cami, kilise ve reform



Sual: Sandalyede namaza cevaz vermek dinde reform değil midir?

CEVAP

20 Haziran 1928 tarihli Vakit gazetesinde, şu haber çıkmıştı:

(Dinimizde yeni hayata, ilerlemeye uygun olarak yapılacak yenilikleri, İstanbul ilahiyat fakültesi profesörleri rapor halinde hazırlamışlardır.)

İttihatçılardan Köprülü Fuat, İzmirli İsmail Hakkı, Şerafettin Yaltkaya, Mehmet Ali Ayni gibi dinde reformcuların imzalarını taşıyan bu rapor şöyleydi:

(Din de, diğer sosyal teşekküller gibi hayatın akışına uymalı. Din, eski şekillere bağlı kalamaz. Türk demokrasisinde, din de muhtaç olduğu inkişafı göstermeli. Camilerimiz kullanılır hale getirilmeli, sıralar, [koltuklar, sandalyeler] konmalı, içeriye ayakkabıyla girilmeli. İbadet dili Türkçe olmalı, hutbeler Türkçe okunmalı. Camilere müzik aletleri konmalıdır.)

Bu rapor zamanla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Hastaların, namazlarını nasıl kılacakları, din kitaplarımızda açıkça bildirilmiştir:

Ayakta duramayan hasta, farzları da, secde ettiği yerde oturarak kılar. Rükû için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Duvara, direğe, insana dayanarak, biraz ayakta durabilenin, ayakta tekbir alması ve o kadar da olsa, ayakta okuması farzdır. Hiç secde edemeyen kimse, ayakta durabilse bile, yere oturarak imayla kılar. Yere oturamayan, koltuğa, sandalyeye, çekyata oturursa, ayaklarını sallamaz. Ayaklarını büküp oturamazsa, ayaklarını sehpa veya benzeri bir şeye koyarak imayla kılar. (Feth-ul-kadir, Merak-ıl-felah, Halebi, Mecma-ul-enhür)

Yazar M. Emin Parlaktürk de, 17 Kasım 2009 tarihli yazısında, orta yaşlı olup da hasta olmadığı halde, camilerde sandalye üstünde namaz kılanları gördüğünü söyledikten sonra diyor ki:

(...Camilerde sandalye, tabure, koltuk ve benzeri oturakların hiç mevcut olmadığı zamanları da düşünerek, bugünleri görünce yarınlardan endişe edip, “Acaba, camilerimiz giderek kiliseye mi dönüşüyor?!” diyor, korku ve endişe arası bir düşünceye kapılıyorum!

Bu düşünceler beni Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ateşli tartışmalara götürüyor. Camileri modernleştirme adına mecliste yapılan konuşmalarda bazı mebusların, “Camilere kiliselerdeki gibi masa sandalye koyalım, müslümanlar ibadetlerini oturarak yapsınlar” şeklinde teklifler sundukları dönem aklımıza geliyor. O dönemde şiddetle reddedilen bu teklifi, acaba biz cami cemaati olarak kendi ellerimizle hayata geçirmenin adımlarını mı atıyoruz?

Camilerde sandalye sayısı o kadar çok arttı ki, korkum bu gidişle cemaat safları sandalyelerle dolacak! Sahipleri de belli olduğu için yerinden kaldırılmayacak olan o sandalyeler, camilerin sedirleri gibi oturma mekânları haline gelecek!)


www.dinimizislam.com
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Sual:
Birçok camilere sandalyeler konmuş.
Sandalyede namaz kılanlar,
(Dinde kolaylık olduğu,
güçlük olmadığı için sandalyede namaz kılıyoruz) diyorlar.
Doğru mu?
CEVAP
Doğru değildir.
Dinde güçlük yok demek,
(Size güç gelen ibadetleri yapmayın veya bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin)
demek değildir. Dinimizin izin verdiği ruhsatlardan istifade edilir.
Camiye kadar gelen kimse yere de oturabilir.
Secde edemiyorsa, ayaklarını kıbleye doğru uzatarak ima ile namazını kılar.
Yahut sandalyeye oturup ayaklarını başka bir sandalyenin üstüne koyabilir.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Taburelerin, sandalyelerin, sıraların işgalindeki camilerimiz!

(Mehmet Oruç, Türkiye Gazetesi)






Camilerimizden kilise görünümlü manzaralar...



Ramazan ayı dolayısıyla camilerimiz dolup taşıyor. Bu aşırı sıcaklara rağmen dinin temeli olan namaz için camilere koşuluyor. Maalesef birileri de sinsice bu namaz ibadetini boşa çıkartmak için uğraşıyor. Nasıl mı? Dinde yeri olmayan; taburede, sandalyede, sırada namaz kıldırarak... Çok şükür birçok meslektaşımız bu oyunun farkında. Tepkilerini de çok güzel bir şekilde yerine getiriyorlar:

“Camilerimizde öyle görüntüler yayılıyor ki, dışarıdan bakanlar, cemaatin bir bölümünün harp gazisi, ya da ortopedik sorunlar başta olmak üzere çeşitli dertlerden muzdarip hastalıklı kişiden oluştuğunu sanabilir.

Tatil vesilesi ile muhtelif yerlerde seyahat halinde iken, birçok camide daha önce bu kadarına rastlamadığım bir görüntü ile karşılaştım. Bartın’ın 3 bin nüfuslu bir beldesinde, en fazla 200 kişinin namaz kılabildiği bir camide tabureye oturarak namaz kılan en az 30 kişilik bir grubu fotoğraflama imkânı buldum. Bu kadar az sayıda cemaatin arasında bu kadar çok tabureli insanın bulunması ne derece normal bilemiyorum. Harpten çıkmış bir ülkenin gazileri ile dolu bir cami gibi his oluşuyor insanın içinde.

Yine Zonguldak Ulucami’de, sağlı sollu 20’şerli oturma grubu halinde 40 kişilik oturma düzeni gördüm. Biz namaza yetişemeyip kendimiz kıldığımız için, sordum, bu oturaklar namaz sırasında yetmiyor bile dediler. Aynı gün ikindi namazının son rekatına yetişebildiğimiz Zonguldak İHL önündeki camide 7 kişi hocanın arkasında saf tutmuş namaz kılarken, 5 kişinin en arkada kendileri için ayrılmış uzun bankta oturarak namaz kıldıklarına şahit oldum. (Prof. Dr. Osman Özsoy)



OYUNA MI GELİYORUZ

“Son birkaç senedir; yürüye yürüye câmiye gelebilen, câmi ve apartmanlarda merdivenleri çıkabilen, pikniğe gidip bağdaş kurup oturabilen, evinde bir bacağını altına alıp koltukta ve sandalyede oturabilen nice kimseler câmide namazlarını sandalyede kılıyorlar.

Onları gören bazıları da “Demek ki böyle de olabiliyormuş. Benim ağrım-sızım var” diyerek bir sandalye ediniveriyor. Bazı câmilerde namaz kılmak için sâbit oturma yerleri bile yapılıyor. Hatta bazı yerlerde sıralar konulmaya başlanmış.

Câmilerde sandalye ve sandalyeyle namaz kılanlar niye habire çoğalıyor? Sebebi sandalye hastalığı(!)nın çoğalması mıdır, yoksa câmi cemaati olarak bir oyuna mı geliyoruz?

İnsanın hareketine engel olan romatizma, bel ağrısı, baş dönmesi gibi hastalıklar yeni değil eskiden beri var. Sandalye de eskiden beri var. Ama sandalyede namaz eskiden beri yok; yeni bir şey...

Bir arkadaşım geçen ay Lübnan’a gidip geldi. Diyor ki: “Bir câmiye girdim, cemaatin üçte biri namazını sandalyede kılıyor.”

Türkiye buna doğru mu gidiyor veya götürülüyor? Oyuna mı geliyoruz? Ve bu neyin nesi?..

Hangi hasta olursa olsun, hepsinin cevabı fıkıhta yerini aldığı halde, 1400 seneden sonra, (eski köye yeni âdet, kadîm fıkha nevzuhur bir madde eklercesine) namazı sandalyeye bağlamanın ve câmileri sandalyeyle doldurarak mâbedlerimizin kiliseye benzemesine bîgâne kalmanın mazereti olabilir mi? (Ali Eren)



KİLİSE ÖZENTİSİ

“1400 yıllık İslam tarihinde görülmemiş bir hadise ile karşı karşıyayız. Konu şudur: Camilerin arka tarafına haddinden fazla sandalyeler konulmuştur ve yaşlı kimselerin bir kısmının sandalyede oturarak namaz kılması istenmektedir. Bu sandalye işi kendi kendine oluşmamıştır. Bazı imamlara baskı yapılmış, sandalye sayısını çoğaltmaları istenmiştir. Ne lüzumu var efendim diyenler, üstü kapalı bir şekilde tehdit edilmiştir.

Birileri, bir zihniyet camilerimizi kiliselere benzetmek istiyor! Ehl-i Kitab da cennetliktir diyenler camilerimize karışmasınlar. Fıkıh kitaplarımızda, camilere sandalye konulmaz diye bir hüküm yoktur diyen çok bilmişlere kanmayınız.

Dinî kültürü, ilmihal ve fıkıh bilgisi yetersiz olan kimselerin sandalyede namaz kılmalarını teşvik etmek bir zulümdür, bir aldatmacadır. Sinsi metotlarla camileri kiliselere benzetmek isteyenlere teessüf ediyorum. (Mehmet Şevket Eygi)

Acaba Diyanet bu garabete ne diyor? Dahlim yok diyerek bu işten sıyrılamaz; camilerimizi bu çirkin görünümden kurtarmak için dahli kaçınılmazdır! (Türkiye Gazetesi, 17.8.2010)

Hastalar nasıl namaz kılacak?








Dün bahsettik... Dinde güçlük yok, kolaylık var bahanesiyle, camiler taburelerle, sandalyelerle, sıralarla doldurulmaya başlandı.

Evet, dinde güçlük yok, kolaylık var fakat bu, herkes kendine güç gelen ibadetleri yapmasın veya ibadetlerin şartlarını istediği gibi değiştirsin, demek değildir. Dinimizin izin verdiği, sınırlarını çizdiği ruhsatlardan istifade edebilir, demektir.

Hasta olan kimse için bu ruhsat fıkıh kitaplarında şöyle bildirilmiştir:

Ayakta duramayan veya zarar gören, başı dönen kimse, farzları da, secde ettiği yerde oturarak kılar. Rüku için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Duvara, değneğe, insana dayanarak, biraz ayakta durabilenin, ayakta tekbir alması ve o kadarcık ayakta okuması farzdır. Alnında ve burnunda birlikte özür olup başını yere koyamayan, ayakta durabilse bile, yere oturarak ima ile kılar. Yani rüku için biraz eğilir. Secde için, rükudan daha çok eğilir.



RESULULLAHIN TARİFİ

Resulullah Efendimiz bir hastayı ziyaret etti. Bunun, eli ile yastık kaldırıp, üzerine secde ettiğini görünce, yastığı aldı. Hasta, odun kaldırarak bunun üstüne secde etti. Odunu da aldı ve “Gücün yeterse, yere secde et! Yere eğilemezsen, yüzüne bir şey kaldırıp, bunun üzerine secde etme! İma ederek kıl ve secdede, rükudan daha çok eğil!” buyurdu.

Bir uzvundaki hastalıktan dolayı uygun oturamayan kimse, istediği gibi oturur. Dizlerini bükemiyorsa, oturabilmek için, ayaklarını kıbleye karşı uzatabilir. Bir yerini yastığa veya başka şeye dayar. Yüksek bir şeyin üstüne oturup ima ile kılması caiz değildir. Dizlerini bükebiliyorsa ayaklarını kıbleye karşı uzatması mekruh olur. Ayaklarını uzatmadan oturması gerekir.

Sandalyede oturarak namaz kılınamaz. Böyle kılanın namazı kabul olmaz. Çünkü, sandalyede oturmak için zaruret yoktur. Sandalyede oturabilen kimse, yerde de oturabilir ve yerde oturabilenin yere oturup kılması lazımdır. Namazdan sonra, yerden ayağa kalkamayan, sandalyeden ise kolay kalkan hastayı yerden bir kimse kaldırır. Yahut, kıbleye karşı olan bir karyolada, ayaklarını sarkıtmadan oturarak kılar. Namazdan sonra, ayaklarını yatağın bir yanına sarkıtıp, sandalyeden kalkar gibi kalkar.

Bir şeye dayanarak veya bir kimsenin tutması ile de, yerde oturamayan hasta, sırtüstü yatarak kılar. Ayaklarını kıbleye uzatır. Başı altına yastık koyar. Yüzü kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rüku ve secdeleri, başı ile ima eder. Böyle de ima edemeyen aklı başında bir hasta, bir günden çok namazını kılamazsa, hiçbirini kaza etmez.

Hastanın yatakta veya sandalyede, ayaklarını sarkıtarak oturup, ima ile kılması caiz değildir. Hasta, yerde veya uzunluğu kıble istikametinde olan bir çekyat üstünde, kıbleye karşı oturarak kılar. Yere oturunca kalkamazsa, sandalye, koltuk veya yatak üzerine oturur, ayaklarını bir sehpanın üstüne koyarak ima ile kılar. Felçli olup sandalyesinden inip binemeyen de, mümkünse ayaklarını sehpaya koyar veya koydurur. Buna da imkân yoksa, tekerlekli sandalye mahkumu olan zaruretten dolayı kendi sandalyesinde, engellilere mahsus tekerlekli sandalyede kılması caiz olur.



NAMAZIN BOŞA GİTMEMESİ İÇİN

Hadis-i şerifte, “Namaz dinin direğidir” buyurulmuştur. Namaz şartlarına uygun olarak kılınmazsa din yıkılmış olur. Kur’an-ı kerimde de, birçok yerde, namazın dosdoğru kılınması emredilmektedir.

Mesela, Ra’d sûresinin 22. âyetinde meâlen: “Onlar, şu kimselerdir ki, Rablerinin rızasını kazanmak için sabrederler. Namazlarını dosdoğru kılarlar. Kendilerine verdiğimiz rızktan gizli ve âşikâr infâk eder, verirler. Kendilerine kötülük yapanlara, iyilik ederler. O müminler için (amellerine karşılık) âhiret saadeti ve rahat vardır” buyurulmuştur.

Lokman suresi 17. ayetinde de “Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir” buyurulmuştur.

Peygamberimiz, bir kimsenin namaz kılarken şartlarını yerine getirmediğini; rükü’unu ve secdelerini tamam yapmadığını görüp, “Sen namazlarını böyle kıldığın için, Muhammed’in dîninden başka bir dinde olarak ölmekten korkmuyor musun?” buyurdu.

Namazımızın geçerli olması için boşa gitmemesi için reformcuların sözleri ile değil, fıkıh âlimlerinin, ilmihal kitaplarının bildirdikleri ile amel etmek zorundayız! (Türkiye Gazetesi, 18.8.2010)


 

ؤشىثق

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
148
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
(Din de, diğer sosyal teşekküller gibi hayatın akışına uymalı. Din, eski şekillere bağlı kalamaz. Türk demokrasisinde, din de muhtaç olduğu inkişafı göstermeli. Camilerimiz kullanılır hale getirilmeli, sıralar, [koltuklar, sandalyeler] konmalı, içeriye ayakkabıyla girilmeli. İbadet dili Türkçe olmalı, hutbeler Türkçe okunmalı. Camilere müzik aletleri konmalıdır.)

Bir tanede org koyalım kiliseden farkı kalmasın.Dinimize sahip çıkalım.Allah C.C yar ve yardımcımız oLsun.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
ؤشىثق;1315887' Alıntı:
(Din de, diğer sosyal teşekküller gibi hayatın akışına uymalı. Din, eski şekillere bağlı kalamaz. Türk demokrasisinde, din de muhtaç olduğu inkişafı göstermeli. Camilerimiz kullanılır hale getirilmeli, sıralar, [koltuklar, sandalyeler] konmalı, içeriye ayakkabıyla girilmeli. İbadet dili Türkçe olmalı, hutbeler Türkçe okunmalı. Camilere müzik aletleri konmalıdır.)

Bir tanede org koyalım kiliseden farkı kalmasın.Dinimize sahip çıkalım.Allah C.C yar ve yardımcımız oLsun.

Amin cümlemizin..

Dinimize sahip çıkmazsak bedeli büyük olur. Cenabı Hak muhafaza eylesin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt