Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ (1 Kullanıcı)

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
Kadın ve erkek, toplumu oluşturan iki temel unsurdur. Fizyolojik yapı olarak kadın erkeğe oranla oldukça zayıf ve güçsüzdür. Normal şartlar altında, ancak iki kadının kuvveti bir erkeğe denk olabilir.

Duygusal yönden ise kadın daha yüklü erkek ise aksine çok katıdır.

Bu Özellikler sebebiyle tarih boyunca -evrensel toplum özelliği olmayan Amazonlar dışında- kadın; umumiyetle ev bakımı, yemek, kocaya hizmet ve çocuk eğitimi görevlerini üstlenmiştir.

Erkeğin görevleri ise kadına göre daha çok kuvvet ve katılık istemektedir. Belli başlıları arasında, evin yiyecek ve giyecek masraflarını karşılamak, dış tesirlere karşı aileyi ve aile yuvasını korumak, en önemlisi neslin devamı için kadına kocalık yapmaktır.

İslâmiyet insan tabiatının gerektirdiği bu iş bölümünü kabul etmiş, düzenli yürümesi için bir takım müeyyideler koymuştur.

Avrupadaki teknik inkilabı müteakiben bu fıtrî özelliği kabul etmeyerek kadın erkek eşitliğini ileri sürüp her ikisinin de tüm işlerini aynı eşitlikle başarabileceğini öne sürenbir görüş siyasi iktidarlar tarafından kabul görmüş, hemen ardından da halifesini kaybeden islâm alemine sızmaya başlamıştır.

Bu görüş evvela bir cemile olarak kadına seçim haklarını tanıyor, erkeklerle ilişki kurup dilediği oranda beraber olabileceğini müjdeleyerek nefsini tahrik ediyor ardından da oluşturduğu hür kadın anlayışının gölgesinde sinsice faaliyetlere girişerek kadını her sahaya itip emperyalist gayelerine alet ediyordu.

Halbuki kadının iş hayatına atılması gerek kadın, gerek erkek gerekse toplumun ekonomik ve ruhi istikran açısından -tehlikesi tüm boyutlarıyla ortada- korkunç bir intihardan farksızdır.

İlk ele alacağımız konu, kadının fizyolojik zaaflarıdır. Bu zaaf dolayısıyla kadının çalışması hem vücudunda büyük tahribatlara yol açar hem de iş hayatını felce uğratabilir.

İş sahalarının büyük bir bölümünü oluşturan ve kaba kuvvet gerektiren alanlarda kadının başarısı sıfırdır, istisnalar dışında hiç bir kadın kaba kuvvetle iş yapmaya muktedir olamaz. En kısa zamanda bedenî ve ruhî hastalıklara düşerek dünyaya, en azından sağlığına veda etmek zorunda kalır. Modernistler bu gereği, "— O halde kadınlar da kendilerin uygun iş alanlarında çalışsınlar." sözüyle örtbas etmek isterler. Fakat bu sözü mukabil bir yandan geçinme imkanlarını daraltıp öte yandan da kadının her sahada çalışabileceği inancını topluma empoze ederek en yorucu iş sahalarına çekenler de yine onlardır.

Hakim idareci görüşün uyguladığı bu art niyetli politika sonucu sahipsiz kadınlar ve geçinemeyen ailelerin kadınları iş aramaya koyulurlar. Kendine uygun iş sahasında çalışma önerilmişse de, ikinci sınıf kadınlar kendilerine uygun işlerin çoktan genç ve güzel kadınlar tarafından işgal edilmiş olduğunu görürler. Böylece bedeni kuvvet gerektiren işler karşısında zorunlu seçmen durumuna düşerler. Açlık ve sefaleti tercih edemiyeceklerine göre tek seçenekleri yaşayabilmek için, sağlıklarını ve canlarını, dolaylı olarak da namuslarını piyasaya sürmektir.

Diğer alanlarda da kadın, fizyolojik zaafları ve kadınlık hasletleri sebebiyle gerekli başarıyı gösteremez. Memurluk yaşamında da çoğu kez, içinde bulunduğu dairede nahoş olayların meydana gelmesine isteyerek veya istemeyerek meydan verir. Bu kişilerin niyetlerini ve kadının karekterini çok aşan bir problemdir. Her ne olursa olsun tabiat olarak erkeğin kadına karşı engellenemez bir meyli vardır.

Batılılar toplumun olgunlaşmasıyla bu gibi problemlerin tamamıyla ortadan kalkacağını söyleyerek bizi avutmaya çalışırlar. Fakat onların bizi böylece avutmalarına rağmen kendi olgunlaşmış toplumlarında (!) hâlâ en yüksek derecedeki bakanlarının bile sekreterleriyle olan ilişkileri sonucu doğan skandallar sona ermemiştir. Yine pek yakın bir zamanda Avrupalı büyük memurların sekreterlerini cariyeleri gibi kullandıklarından yakınan da kendi üst derecedeki yekililerinden birisidir. Bu sekreter kızcağızlar, görevlerine olan sadakatlerini patronlarının çocuklannı karınlarında taşımakla ispatlamaktadırlar. Evlerinde kocalarına maaşla birlikte bir bakan, bir patron çocuğu takdim etmektedirler.

Bu aile yapısına, toplum yapısına olduğu gibi kadın kişiliğine de vurulan korkunç bir darbedir. Kadına iş sahalarının açılması ona iyilik olmamış bilakis onu sorumsuz kullanılan orta malı durumuna getirmiştir.

Sözlerim belki çalışan bacılarımızı üzebilir ama bütün bunlar bize modern yaşantının yollarını gösteren medeni Avrupalıların hayatlarında hergün cereyan eden olağan şeylerdir. Aynı durum eskiden kalma ata ahlakının tüm engellemelerine rağmen toplumumuzda da süratle çoğalmaktadır.

Görüldüğü gibi kadının çalışmasında, normal sınırlar içinde bir çalışma olayı değil, kadının kadınlığının sömürülüşü sözkonusudur. Bu kadınlık açısından hakikaten üzülmeye değer bir acıdır.

Öte yandan kadının çalışması iş hayatındaki dengeyi alt üst eder.

Toplumdaki iş kapasitesi daima belli bir oranda sabittir. Bu da umumiyetle erkek sayısına eşittir. Bu sahaya kadınlar da el atınca işe giren kadın sayısınca erkek açıkta kalır.

İşe giren kadınlar umumiyetle aileye ek gelir sağlama sevdasındadırlar. Erkeklerin yüzde yüze varan bir çoğunluğu ise geçimi için çalışmak zorundadır.

Görüldüğü gibi kadına çalışma kapısı açıldığında, bir zümreye daha geniş imkânlar sağlama uğrunda diğer bir zümre açlığa itilmektedir.

Tehlikenin en büyüğü bundan sonra başlar. Aç veya işsiz kalan bir kişinin yapacağı tek şey anarşidir.

Nitekim yaşadığımız dönemde bu uygulamanın ibret verici bir sonucu olarak, anarşi tüm baskılara rağmen her on yılda bir patlak vermekten geri kalmamaktadır.

Terörizm ve anarşinin kökleri, anarşistleri yakalayıp hapse atmakla veya öldürmekle kurutulamaz. Bu, sıtmayı gidermek için sivrisinekleri öldürmeye başlatmak gibi mantıksızca bir iştir.

Sıtmayı önlemek için nasıl ki bataklığı kurutmak gerekiyorsa, anarşiyi önlemek ve toplumsal huzuru sağlayabilmek için en etkin maddi reçete, erkeklere iş bulmak, insanların ceplerini ve boş vakitlerini doldurmaktır. Manevi olarak ise ruhi ve fikri boşluklarını doldurup onları tatmin etmektir.

"Toplumun çekirdeği ailedir." sloganı, modernistlerin bilimsel çalışmalarından çıkarttıklarını övüne övüne anlattıkları cafcaflı bir laftır. Evet, onların daha yeni anlayabildikleri ve İslâm'ın ondört asırdır söylediği gibi toplumun temeli ailedir. Aile fertleri huzurlu ve yapısı tutarlı olursa toplumda huzurlu ve tutarlı olur.

Ailenin esası karı, koca ve çocuklardır.

Aile kurmanın ve bir kadınla hayatı birleştirmenin şehevî arzuları tatminden öte cihanşumul bir ehemmiyeti vardır. Bu da yarınları yaşayacak olan yeni neslin dünyaya getirilmesi, eğitilmesi ve yetiştirilmesidir.

Çocuğun dünyaya gelmesinde kadın ve erkek eşit rol oynarlar. Çocuk dünyaya geldikten sonra ise erkeğe onun ihtiyaçlarını karşılamak, kadına da eğitmek ve büyütmek vazifeleri düşer. Çalışan kadın ise bir çok yönlerden bu görevi yerine getiremez.

Evvela onu en temel besin maddesi olan ana sütünden mahrum bırakır. Ana sütü, yeri hiçbir besin maddesi tarafından doldurulamayacak mühim bir gıdadır. Yeni doğan bir çocuğu ana sütünden mahrum bırakmak kadar büyük bir hata düşünülemez. Böyle bir çocuğun bedenî ve ruhî yapısında yeri doldurulamaz boşluklar belirir.

İkinci olarak onun eğitim ve terbiyesiyle de meşgul olamaz. Tabi olarak hizmetçilere veya kreşlere teslim etmek zorunda kalacaktır. Çocuk, amacı sadece para kazanmak ve geçimini sağlamak için bu işi seçen ve çocuğa bir eşyadan öte hiç bir değer vermeyen bakıcıların elinde bedenen ve ruhan hırpalanacaktır.

Anne sevgisinden ve himayesinden yoksun çocuklar umumiyetle pısırıklaşır, köleleşir ve insani birçok duygularını; haysiyet, ciddiyet, namus gibi hasletlerini kaybederler.

Bu bakımın aile bütçesinde oluşturduğu hasar ise hiç de küçümsenmiyecek kadar büyüktür. Çoğu kez, akşama kadar çalışmak zorunda kalan kadın ay sonunda kazandığı paranın büyük bir kısmını bakıcıya yatırmak zorunda kalır.

Üçüncü ve en mühim mahzur, çocuğun ana şefkatinden mahrum kalmasıdır. Çocuğunu akşam uyuduktan sonra, sabah da uyanmadan önce görür. Bazen uyanıkken görse bile bu görüşmeleri ihtiyaçların en yoğun olduğu saatlara rastlayacağı için birbirleriyle ilgilenmeleri mümkün olmaz. Kadın, çocuğunun gün boyu neler yaptığından habersizdir. Çocuk ise anneye, kendisinin dünyaya gelmesine vesile olan bir canlıdan öte herhangi bir yakınlık duymaz.

Bunun sonucu toplumda sevgi ve acıma duygularından yoksun taş yürekli, zalim ruhlu, korkunç insan tipleri çoğalır. Bir de toplumun kaderi bu taş yürekli insanların eline geçerse artık o toplumdan bir hayır beklemek imkansızdır.

Bu hayırdan faziletleri kasdetmiyoruz. Yalnızca klasik hakların verilmesini, insanların apaçık zulme uğratılmamasını anlatmak istiyoruz.

Kadın çalıştığında ailede erkek kadın arasında da bir anarşi meydana gelir.

Kadın da kocası gibi akşama kadar çalışmıştır. Akşamleyin yemek yapılmasında, çamaşır ve diğer işlerde, kocasından eşit olarak yardımcı olmasını istemeye hakkı vardır. Bu ihtiyaç bazan ağır basar ve her ikisi de yemek yemeden yatmayı, kirli elbiselerle işe gitmeyi veya her elbise kirlenişinde kuru temizleyiciye koşmayı yahut da elbiselerini yenilemeyi isterler. Bu ise hem ruhi hem de ekonomik yönden bir yıkımdır.

Toplumda iş bölümünün oluşması, insanların kiminin imalatçı, kiminin satıcı kiminin hizmet verici olmasının sebebi de bu ruhi ve ekonomik anarşiyi önlemek içindir. Kadının da iş hayatına atılmasıyla ailedeki iş bölümü tamamen ortadan kalkar ve insanlık ilkel çağlarda olduğu gibi yalnız başına kalmak ve kendi kendine yetebilmek zorunda bırakılır. Bu ilkel bir kafa yapısının ürünüdür. Kadının çalışmasını cafcaflı laflarla bir zorunluluk gibi göstermeye çalışan modernistler aslında kafaları asırların gerisinde kalmış taş devri insanlarından pek farklı bir düşünceye sahip değillerdir.

Halbuki kadın evinde dursa, dinç kalarak ev işlerini görse kocasının hizmetini, çocuklarının bakımını ve eğitimini yapsa ruhi bütünlüğünü korumuş, hem sıhhatim muhafaza etmiş, hem kocasını memnun ve mutlu etmiş, hem de çocuklarını ideal bir şekilde büyütüp eğitmiş olacaktır.

Bütün bu mutlu sahneler basit bir heves ve tutarsız bir sebeple yıkılmaktadır. Kadının hür olması, toplum içine çıkabilmesi ve para kazanabilmesi.

Halbuki o, hür olacağına iş sahalarına hapsedilmekte toplum içine dilediğim gibi çıkacağım derken en mühim değerlerini kendini kadın yapan özelliklerini harcamakta, para kazanmaya çalışırken kazandığı paradan daha fazlasını sokağa çıkmasıyla zaruri olan uydurma masraflara ve evindeki çocukları için tuttuğu hizmetçilere ödemektedir.

Tekrar tekrar söylüyoruz, kadının iş hayatına sürülmesinin sebebi ne onu hür yapmak ne de kocasının ekonomik sultasından kurtarmaktır. Bir işin yegane sebebi vardır. O da emperyalistlerin kadını daha rahat sömürebilme ve vücudundan sınırsızca yararlanabilme arzulan!

Bunun böyle olduğunu büyük küçük bütün işverenler de bilir. Fakat, hiç birisi kendilerin cömertçe vücudunu sunan genç memurelerinden, sekreterlerinden daha açıkçası cariyelerinden vazgeçmek istemezler.

Bunların içinde gayrı müslimler olduğu gibi müslüman olduğunu söylemekten bir an bile geri durmayan sapıklar da vardır.

Halbuki kadının, daha doğrusu geçim sıkıntısı çeken ailelerin daha değişik yollarla yan gelir sağlamaları daima mümkündür.

Ülkemiz büyük oranda tarım ve hayvancılık Ülkesidir. Kapısının önünde küçük bir bahçesinde küçük de olsa bir inek besleyen, küçük de olsa bir bahçe eken kadın ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilir.

Yine evin içinde çeşitli el sanatlarıyla meşgul olan, halı dokuyan, kilim ören, elişi yapan, elbise diken kadınlar vardır. Bunlar örnek alınabilir.

Yine çeşitli iş sahalarında işçinin işyerine gelmeden yapabileceği bir çok işler vardır. Ki bu basit işler çoğu kez işin büyük bir bölümünü teşkil ederler. Bu işlerin evlerde yapılması hem kadını evinden ayırmadan geçindirmesi, hem bu işlerin atelyelerden çekilmesiyle iş sahalarının genişlemesi hem de kirasız bir yere sevkedilmesi sebebiyle çok yönlü bir fayda sağlar.

Elinden iş gelen ve hakikaten sadece geçinmek için çalışmayı isteyen, şehevi artniyetleri olmayan bir kadın evinde hiç bir zaman boş kalmaz. Mutlaka gelir getirecek bir takım işler bulur. Evin maddi şıkırtılarını giderdiği gibi fazladan maddi refah sağlar.

Sanayi kentlerinde (İstanbul, Ankara, izmir) ve bazı el sanatlarının ileri gittiği Ege illerinde ve hayvancılığın yaygın olduğu güney ve doğu Anadolu bölgelerinde bir çok evin atelye gibi çalıştığı görülür.

Evlerde, kadının çocukların ve misafirlerin harıl harıl birşeyleri monte ettikleri, kesip biçtikleri görülür. Veya evlerde sütlerin kaynatıldığı, yayıkların yayıldığı, yağ ve peynir yapıldığı görülür.

İşte bu kadınlar da çalışırlar ve para kazanırlar. Fakat evlerinden çıkmazlar, ahlaklarını ve namuslarını feda etmezler. Çocuklarını sefil bırakmazlar, kocalarını ihmal etmezler.

Esasında bizim toplumumuzda kadınların illa da erkeklerin arasına karışarak çalışmasını zorunlu kılan bir şey yoktur. Kadınımızın evinde yapacağı işler sayılamayacak kadar çoktur.

Kadınımızı iş sahalarına çeken emperyalistler yine de ona kolay kolay elindeki bu parayı yeme veya hayırlı bir işe harcama imkanı vermezler. Topluma yaydıkları eve sokağa çıkan bir kadın için adeta vazgeçilmez olarak empoze ettikleri süs, makyaj ve sükseli giyim kuşam alışkanlıklarıyla onu büyük bir harcama içine sokarlar.

Sonuçta öyle bir an gelir ki kadının aldığı para daha eve gelmeden tükenir. Bu durumda kadın biraz daha para kazanabilmek için bazı şeylerini feda etmek zorunda kalır. Hem iş arkadaşlarını tatmin eden hem de ailesini razı edebilenler toplum içinde yaşar giderler. Ama bunu beceremeyen ve arkadaşları arasındaki avcıların eline düşenleri bir çoğu hayat kadını olarak umumhanelere sürüklenirler. Umumhane patronlarının en mühim kaynaklarından birisi de çalışan fakat süs eşyalarına para yetiştiremiyen genç kız ve kadınlardır.

Bunlar tümüyle iğrenç manzaralardır.

Toplumumuzu batıya adapte etmeye başladığımız yirminci yüzyıl başından itibaren üzerimize yığılan bela bulutlarıdır.

Bu bölümü bitirirken son olarak müslüman kardeşlerimize şunları söylemek isteriz:

İslâm'ın bir takım prensipleri vadır ki bunları öğrendiğimizde bu problem kendiliğinden halledilir. Yine müslümanlar kendilerini bu prensiplerin sınırlarına uydurmak zorundadırlar.

Birinci olarak İslâm, zina yollarından biri olan kadın erkek beraberliğini katiyyetle yasaklar. Şayet kadının çalışması zorunluysa erkeklerin bulunmadığı bir yerde çalışabilir. Bir müslüman kadınının erkekler arasında hele hele İslâmi giyimden tavizler vererek çalışması bütünüyle islâm'a aykırıdır.

İkinci olarak, islâm, ailede erkeği kadının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü tutmuştur. Kadının para kazanma hususunda herhangi bir sorumluluğu yoktur. Evlenme akdi yapılırken erkeğin onu kabullenmesi bir nevi onun bütün maddi giderlerini karşılamaya razı olduğu anlamına gelir. Kadının kocasının getirdiği parayla yaşamını sürdürmesi onun için bir zillet veya alçalış değil Öz malı derecesindeki hakkını almasıdır. Şayet erkek hanımının maddi ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa kadına ayrılma hakkı doğar. Yok eğer iki taraf da ailenin devamını istiyorlarsa onların geçimini üstlenmek, en azından erkeğe bir iş sahası bulmak devletin görevidir. Zaten devlet İslâm'ın kendisine has vergi toplama ve dağıtma usulünü uyguladığı zaman İslâm toplumunda hiç bir ailenin aç kalması mümkün değildir.

İslâm anlayışına göre kadının vazifesi ailenin mali giderlerini karşılamak değil, ev kadını, kocasının hanımı ve çocuklarının anası olmasıdır. Diğer vazifeler ikinci derecededir. Kadın ailesini muhafaza etmekle toplumun temel taşını sağlam tutmuş olacak, kocasını mutlu etmekle toplum huzuruna direkt olarak tesir edecek, çocuğunu düzenli bir şekilde yetiştirip eğittiğinde istikbal için hayırlı temeller atmış olacaktır.

Bu büyük vazifelerin ve sonuçta kazanılan faydaların yanında toplum içinde iş hayatına atılması sonucu elde edeceği faydalar oldukça cüce kalırlar.

Bir müslüman hatta aklı selim normal bir insan bile tercih esnasında terüddüt etmeden doğru olanı tanıyabilecektir.

NOT: (DOKUNMA BACIMA KİTABINDAN ALINTI YERLERDİR)
 

fidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ağu 2006
Mesajlar
947
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM
A.E.O.
 

_dolce_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
76
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

emeğiniz için tşkler.. ancak ben bazı taraflarına katılmıyorum bunları da kendimce açıklamak istedim; kadının yeri evi, görevi ise sadece eşini mutlu etmek çocuklarını iyi yetiştirebilmekse kız çocuklarını okula göndermeyelim??? neden gitsinler ki..evde annelerinden çocuk bakma ve kocasını memnun etme dersleri alsınlar. erkek çocukları okula gitsin iyi meslek sahibi olsun veya okumaya niyeti yoksa da uygun bi işe yerleştirilsin çalışsın . dışarıda ne olup bitiyo öğrensin .kızın buna ihtiyacı yok o evde dursun, o çocuğun altını temizlemeyi öğrensin yeter ona??? Bu mu yani arkadaşlar lütfen :) bence kadının kafası sağlamsa istediği yerde namusuyla çalışır çevresi ne kadar kötü olursa olsun önemli olan kişinin kendisidir.çalışan kadının eviyle ilgilenmesine gelince; kadın ev işlerinde de yalnız kalmamalı bence erkek de bazı yerde eşine yardımcı olmalı erkeğin eşine yardımcı olduğu yerde de kadın çocuğuyla ilgilenebilecektir.ben bunun örneklerini kendi yaşamımda da görüyorum mesela benim bazı arkadaşlarımın anneleri çalışıyo ve sizin de dediğiniz gibi bazı dönemlerde bakıcı da falan büyümüşler.ancak bu arkadaşlarıma baktığımda daha girişken bi yapı görüyorum.benim annem bi ev hanımı Allah ondan da razı olsun bize ömrünü verdi ancak biz sürekli evde olduğumuzdan bende, kardeşlerimde ve böyle ev hanımı annelerin sahip olduğu çocuklarda daha çekingenlik görüyorum.biraz daha yabancı insanlarla muhattab olmuş çocuklar küçük yaşlardan beri farklı ortamlara girdiğinden girişken, bunun sonucunda da daha başarılı oluyorlar.elbette anneye ihtiyaç var ama çalışan bi anne de yapabilir bunu.evlerinde çalışan kadınlara da saygı duyuyorum ne güzel eve katkılarının olması saygı duymamam ayıp olur çünkü benim annem de aynı şekilde evinden maddi açıdan katkı sağlayan bi kadın.kişi hayatını bi düzene koyduktan sonra özellikle de bi kadın, evine de işine de çocuğuna da kocasına da vakit ayırabilecektir.çevremize daha dikkatli bakarsak bunun örneklerini görebileceğiz. herkesin düşüncesine saygı duyuyor emeği geçen arkadaşıma tşk ediyorum.. Allah razı olsun...B)
 

tekin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2006
Mesajlar
205
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

allah razı olsun kardeşler hepimizden
 

himmet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Ağu 2006
Mesajlar
81
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

B)B)B)gerçekten büyük emek harcanmış Allah razı olsun kardeşlerim.B)B)B)
 

onur34

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ağu 2006
Mesajlar
40
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

allah razı olsun kardeşim B)B)B)B)B)B)B)B)B)
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

selam sevgili dolce arkadaş katılmıyorum demek olmaz yalnız katılmadığım bir yer var düşüncelerinde tabiki başörtülüler gücünün yettiğince okumalı vede çalışmalı çünkü bu ülkede onlara da ihtiyaç var toplum dışında tutmak yanlıştır tabiki dediğin gibi kendine ilmine güveniyorsa gayet tabiki çalışabilir ançak bu ülke yönetiminde olmamalı hadisi şerif vardır "ne zaman kadın ülke yönetmeye çalışırsa kıyamet işte ozaman kopacaktır" ne yazikki bu türklerde çok yaygın bir şeydir türk kadınları rahatlıkla ülke yönetiyorlar peygamberim zamanında türkleri islamiyete kabul etmeleri için türklere elçi gönderir ancak hakanın yani hükümdarın eşi hatun elçiyi kabul eder vede islamiyet ozaman türkler arasında ilan eder işte böyle arkadaş bu toplumda çalışan tesettürlü bayanlara tepki yok okuyan öğrencilere var ayrıca daha önceki yazımdada belirtiğim gibi Allah kadınıda erkeğide eşit yaratmış bu konuda hadiste vardır.. kadınlarınız size Allah'ın emanetidir onlara iyi davranınız..h.ş düşüncelerini paylaşan arkadaşlara teşekkür ederim Allaha emanet olun selametle
 

FATMA_ERGUN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Haz 2006
Mesajlar
3,537
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

evet kadınlar iş geregi baş örtüsü takamıyorlarsa işi bıraksınlar.baş ka iş bulsınlar iş yok tur demeyin.ama işinizde mücadele edin hiç bir şey baş örtümüzün önüne geçemez.bayanların yapaca ve yapamayacagı iş var.önce BAŞÖRTÜSÜ KABİRDE İŞİ BİZİ KURTARMAZ.LÜTFEN BAŞ ÖRTÜLERİMİZİ DÜZGÜN ALLAHIN EMRETTİGİ ŞEKİLDE BAGLAYALIM
 

tekin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2006
Mesajlar
205
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

medeniyet dışı gösteriliyor baş örtütelevizyonun büyükkatsısıvar bi haber yapıyolar ... toplantısına başbakanın eşi başörtülü olarak dikkat çekti kişi de bunu yanlış kötü anlarsa offff allah yardımcımız olsun birde her başarılı erkegin ardında bi kadın vardır
 

FATMA_ERGUN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Haz 2006
Mesajlar
3,537
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

SİZDENDE ALLAH RAZI OLSUN
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

katılıyorum sana tekin kardeşim birde buaralar gazetede okudum şu çoçuğu kaçırılan bir kadınvarmış şeref canmıydı neydi adı çoçuğun sanırım annesi kapalıymış işin astarını pek bilmem yazılanı söylüyorum çoçuk şimdiki eşinden değilmiş sanırım yazarda hiçmi başörtüsünden utanmadı gerçi bütün başörtülüler böyle hepsi cahiller bilmiyorum noluyor ne olup bitiyor sadece Allah ıslah etsin diyorum sana katılıyorum katılmamak mümkündeğil tekin kardeşim
 

_dolce_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
76
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

muhammed kutsal arkadaşım yine dediğiniz aynı noktaya geliyo...kadın çalışsın ona bişey demiyorum ama bu ülkedekiler yüzünden çalışmasın diyosunuz. yine dediğim gibi kişi kendinden eminse heryerde çalışır

Allah'a emanet olun..B)
 

tekin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2006
Mesajlar
205
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

biz türkler biraz kıskançızdır eşimizin çalışmasını istemeyiz evde otursun isteriz. muhammed kardeşim dinimizce birleşmenin oldugunu görmeden konuşmak günahtır bırakalım onun cezasını allah verir gazeteyi okumadım ama yazan çok büyük bir ayıpp etmiş acaba annesi ananesi kapalımı allah yinede affetsin onuB)
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

HAYIR DOLCE KARDEŞ ÖYLE BİR İDDAM YOK LÜTFEN YAZIMI İYİ OKUYUN BEN ÇALIŞSINLAR ÇALIŞMALARINDAN YANAYIM DİYORUM SADECE GEÇMİŞTEN ÖRNEKLER VERDİM
 

_dolce_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
76
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

''... bu ülke yönetiminde olmamalı'' diyince geçmişle alakası olduğunu kesin anlayamadım ben kusura bakmayın..

Allah'a emanet olun..B)
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

bu ülke için değil dünyada ki bütün ülkeler için peygamberimin hadisi var dedim "kadını ülke yönetimine karıştığı zaman kıyamet kopacaktır. buyurmuştur bende diyorum ki ülke yönetimi dışında çalışsınlar çalışmalarından yanyım tepkim bu benim
 

FATMA_ERGUN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Haz 2006
Mesajlar
3,537
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÇALIŞAN KADIN BAŞÖRTÜLÜ

BU KONUYU YAZDIRIP YAZDIRIP EVDE SAKİN KAFAYLA OKUYUN
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt