HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
ÇABA VE KIVRAK ZEKÂ
Yavaş düşünmeye karşı tek çözümün, her şeyden önce çaba göstermek olduğunu söylemiştik, Fakat burada sadece "çaba" yetmez. Zira kıvrak zekâ, düşünme ve zekâdan meydana gelmesine karşın zeki olmayanlar veya zekâ düzeyleri düşük olanlar da kıvrak düşünebilirler. Ayrıca hızlı bir biçimde düşünme, mutlaka kıvrak zekâyı meydana getirecek diye bir kural da yoktur. Bu nedenle çabaya dayalı olarak hızlı düşünmeyi sağlamakla, kıvrak zekânın ortaya çıkarılacağını sanmak, fazlasıyla iyimser olmak ve fazlasıyla abartmaktır. Bir kadının, Ömer bin Hattab'a yaptığı şikâyet, buna verilebilecek en iyi kanıttır. Bir kadın Ömer (RA)’a, kocasını şikâyet etmişti. Ancak kadın, şikâyetini açık bir üslûpla değil de ancak kıvrak düşünebilen kişinin anlayabileceği şekilde ifade etmişti. Kadın, Ömer (RA)’a şöyle demişti: "Kocam gece kaim, gündüz saimdir" (kocam gecesini ibadetle, gündüzünü ise oruç tutmakla geçiriyor) Kadının bu sözleri üzerine Ömer (RA), "Ne kadar hayırlı bir koca!" diye karşılık vermişti. Kadın gittikten sonra, zekâ düzeyi Ömer'inkinden daha düşük olan ve daha yavaş düşünen bir şahıs Ömer (RA)'a, "Kadın, kocasını şikâyet ettiği halde hakkında âdil bir karar vermedin." demişti. Ömer (RA), bu adama, "Nasıl yani?" diye sormuştu. Adam, "Kadının kocası, gecesini ibadetle gündüzünü oruçla geçiriyorsa, ona nasıl vakit ayırabilir ki?" demişti. Ömer (RA), bu adamın sözlerini tasdik edip şikâyeti gidermeye, çözmeye çalışmıştı. Böyle bir pozisyonda Ömer (RA), kıvrak zekâyla düşünememişti. Dolayısıyla hızlı düşünmeden istifâde etmemişti.
Demek ki "çaba"nın temeli, hızlı düşünmeye dayansa bile eğer bu "çaba"dan kıvrak zekâ hedefleniyorsa, başka bir faktöre daha ihtiyaç vardır ki, o da ortaya atılan delillerin, kıvrak zekâya uygun kanıtlarının olmasıdır. Aslında ortaya atılıp tekrarlanan kategorilere ayrılan her şeyin, kıvrak zekâyı gerçekleştirdiği doğrudur. Fakat "seri düşünme"yi değil de, mutlak anlamda kıvrak zekâyı gerçekleştirmek için ortaya atılan delillerin, bu işlevi yerine getirip getirmediğini göz önünde bulundurmak gerekir. "Kıvrak zekâ, seri bir şekilde düşünmenin verdiği bir sonuçtur" şeklinde ortaya atılan bir tez doğrudur. Ancak mutlaka böyle bir sonuç doğacak diye bir şey de söz konusu değildir. Demek ki seri düşünmeye getirilecek bir çözüm, kıvrak zekâyı da var edebilir. Ancak iki kavram arasında, zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. Zira hızlı düşünme, kıvrak zekânın doğmasına ön ayak olabilir, fakat böyle bir sonuç gerçekleşmeyebilir de. Kıvrak zekâ, hızlı düşünmenin özelliklerini ve rengini kavrama hızına bağlıdır. Sözgelimi şair, bir emîre şu meşhur methiyesini söylemiş:
"Ömer" gibi gelişi var onun, "Hatem" kadar cömert
"Ahnef" kadar hoşgörülü, sabırlı, "İyas" kadar zeki
Böyle bir seremoniye tanık olan bir kişi emîrin, bu niteliklerden daha yücesine lâyık olduğunu söyleyince şair, hemen bu kişinin sözlerinin ne anlama geldiğini anlamış ve emîrin, şiirde geçen kişilerden daha cesur, daha cömert ve daha zeki olduğunu söylemesi gerektiğini algılamıştır. Kıvrak zekâsı sayesinde, söylediği beyitleri açıklayıcı nitelikteki şu beyitleri sıralamıştır:
İnkâr etme onu (emîri) başkasına benzetmemi.
Ve serserice bir teşbih olarak algılama
Cömertlik ve yiğitlik hakkında yapılan.
Allah benzetmemiş mi koca nurunu,
Kandil ile lambaya.
Görüldüğü gibi şair, kıvrak zekâsı sayesinde ilk beyitte söylediklerini, sonraki iki beyitte açıklama yoluna gitmiştir. Şair, son iki beyitte ilk söylediği mısraların, emîrin kişiliğinin noksan olduğunu ortaya koymadığını; dolayısıyla yanlış anlaşıldığını îma etmiştir. Zira ifade, gerçek değil temsilîdir, benzetmedir, semboliktir. Her şeyden büyük olan Allah, "temsil"i, küçük nesnenin büyük nesneye benzetilmesi şeklinde takdir etmiştir. Eğer şair, kıvrak zekâ veya idrak etme hızına sahip olmasaydı; emîri methetmek istediği halde onu yerme riskiyle karşı karşıya kalırdı ki, bunun bedelini de hayatıyla ödeyebilirdi. Şairin, olayı hızlı bir şekilde kavraması, kıvrak düşünmesini sağlamıştır.
Kıvrak zekâ, hızlı kavramaktan doğar. Ancak her hızlı kavrama, kıvrak zekâya dönüşümü sağlamayabilir de. Yukarıdaki örnek -hızlı kavramaya sahip bir kişi olduğu halde Ömer bin Hattab'ın, kadının şikâyetinin özünü anlayamaması- hızlı idrakin, her zaman kıvrak zekâya dönüşümü sağlayamadığının kanıtıdır. Fakat yukarıdaki beyitlerde şairin hızlı kavraması, kıvrak zekâya dönüşümü gerçekleştirebilmiştir. İşte vuku bulmuş olan bu olaylar da açıkça gösteriyor ki kıvrak zekâ, ancak hızlı kavramaktan doğar. Kıvrak zekâ oluşturulmak isteniyorsa, her şeyden önce hızlı kavramanın meydana getirilmesi gerekir. Burada "çaba"nın önemi ortaya çıkıyor. Özetle; hızlı kavrama eyleminin kıvrak zekâyı oluşturup oluşturmadığı, verimli olup olmadığı, ortaya atılan bütün unsurların algılanabilir olmasına ve muğlaklıktan kurtarılmasına bağlıdır. Ömer (RA)’ın yanında bulunan şahıslardan biri, eğer kıvrak düşünmeyip kadının sözlerinin bünyesinde taşıdığı anlamı kavramasaydı Ömer (RA), kadının şikâyetini anlayamazdı. Aynı şekilde şair, söylediği ilk beyite karşı tepki gösteren adamın ne demek istediğini anlamasaydı, hemen sonra söylediği iki beyitle, karşı karşıya kaldığı kritik durumu düzeltemezdi. Burada hem kıvrak zekâya hem de kıvrak zekâyı oluşturan iş, oluş, eylem ve sözlere "dikkat etme" zorunluğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu çabadan, doğrudan doğruya "hızlı düşünme" değil de "Kıvrak Zekâ" elde edilmek isteniyorsa, çabanın yanında daha başka fonksiyonların da göz önünde bulundurulması gerekir. Buna örnek olarak; kişinin önüne bireyin, toplumun veya ülkenin geleceğiyle ilgili bir tezin ortaya atılması verilebilir. Sözgelimi Mısır gibi bir ülkenin geleceğini ele alalım. Bu ülkenin geleceğini tahlil etmek için, insanların geçim düzeylerini veya toplum olarak ezilmişliklerini göz önünde bulundurmak yetmez. İnsanların kıvrak zekâya sahip olmalarını sağlamak için ileri sürülen bu hususlar yeterlidir denilse de insanlar, hemen Sosyalizmi seçecektirler. Çünkü Sosyalizm, üretimle geçim düzeyini eşit hale getirmeyi ve "sosyal adaletsizliği giderme” sloganını öne çıkarmaktadır.
Böylesi kıvrak zekâ metodu, verilmek istenen mesajın tam tersi gibi bir görüntü verebilir. Fakat yukarıdaki cümlelere bu ülke insanının, Müslüman olduğunu; İslâm dininin ne çok zengin ne de çok fakir bir yaşam biçimini tasvip etmediğini; sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılması için dini değerlerin veya insanların sahip oldukları yanlış seçimin söz konusu olabileceğini ve bu durumda kıvrak zekânın, gerçek sonucu vermeyeceğini de eklemek gerekir. Bu nedenle Mısır'da yaşayan insanların, Müslüman oldukları da göz önünde bulundurulmalıdır. Aynı şekilde Fransa gibi bir ülkenin geleceği için İslâm, bir çözüm projesi olarak sunulduğunda sunulan teze, o ülkenin gerçeklerini de eklemek gerekir. Kıvrak zekânın etkin ve verimli olması için, bu gibi ayrıntılar çok önemlidir. Bu bağlamda "çaba"nın, seri bir biçimde düşünmeyi sağladığı söylenebilir fakat, kıvrak zekâyı veya verimliliği olan bir kıvrak zekâyı kesinkes sağladığı söylenemez. Kıvrak zekâyı veya verimliliği olan bir kıvrak zekâyı meydana getirmek için, ortaya atılan teze "dikkat" etmek gerekir. Bu da tezin, eksik yönlerini tayin ederek veya Ömer (RA)’a kocasını şikâyet eden kadın örneğinde olduğu gibi olayın, olgunun arka planını algılayarak gerçekleştirilebilir.
Yavaş düşünmeye karşı tek çözümün, her şeyden önce çaba göstermek olduğunu söylemiştik, Fakat burada sadece "çaba" yetmez. Zira kıvrak zekâ, düşünme ve zekâdan meydana gelmesine karşın zeki olmayanlar veya zekâ düzeyleri düşük olanlar da kıvrak düşünebilirler. Ayrıca hızlı bir biçimde düşünme, mutlaka kıvrak zekâyı meydana getirecek diye bir kural da yoktur. Bu nedenle çabaya dayalı olarak hızlı düşünmeyi sağlamakla, kıvrak zekânın ortaya çıkarılacağını sanmak, fazlasıyla iyimser olmak ve fazlasıyla abartmaktır. Bir kadının, Ömer bin Hattab'a yaptığı şikâyet, buna verilebilecek en iyi kanıttır. Bir kadın Ömer (RA)’a, kocasını şikâyet etmişti. Ancak kadın, şikâyetini açık bir üslûpla değil de ancak kıvrak düşünebilen kişinin anlayabileceği şekilde ifade etmişti. Kadın, Ömer (RA)’a şöyle demişti: "Kocam gece kaim, gündüz saimdir" (kocam gecesini ibadetle, gündüzünü ise oruç tutmakla geçiriyor) Kadının bu sözleri üzerine Ömer (RA), "Ne kadar hayırlı bir koca!" diye karşılık vermişti. Kadın gittikten sonra, zekâ düzeyi Ömer'inkinden daha düşük olan ve daha yavaş düşünen bir şahıs Ömer (RA)'a, "Kadın, kocasını şikâyet ettiği halde hakkında âdil bir karar vermedin." demişti. Ömer (RA), bu adama, "Nasıl yani?" diye sormuştu. Adam, "Kadının kocası, gecesini ibadetle gündüzünü oruçla geçiriyorsa, ona nasıl vakit ayırabilir ki?" demişti. Ömer (RA), bu adamın sözlerini tasdik edip şikâyeti gidermeye, çözmeye çalışmıştı. Böyle bir pozisyonda Ömer (RA), kıvrak zekâyla düşünememişti. Dolayısıyla hızlı düşünmeden istifâde etmemişti.
Demek ki "çaba"nın temeli, hızlı düşünmeye dayansa bile eğer bu "çaba"dan kıvrak zekâ hedefleniyorsa, başka bir faktöre daha ihtiyaç vardır ki, o da ortaya atılan delillerin, kıvrak zekâya uygun kanıtlarının olmasıdır. Aslında ortaya atılıp tekrarlanan kategorilere ayrılan her şeyin, kıvrak zekâyı gerçekleştirdiği doğrudur. Fakat "seri düşünme"yi değil de, mutlak anlamda kıvrak zekâyı gerçekleştirmek için ortaya atılan delillerin, bu işlevi yerine getirip getirmediğini göz önünde bulundurmak gerekir. "Kıvrak zekâ, seri bir şekilde düşünmenin verdiği bir sonuçtur" şeklinde ortaya atılan bir tez doğrudur. Ancak mutlaka böyle bir sonuç doğacak diye bir şey de söz konusu değildir. Demek ki seri düşünmeye getirilecek bir çözüm, kıvrak zekâyı da var edebilir. Ancak iki kavram arasında, zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. Zira hızlı düşünme, kıvrak zekânın doğmasına ön ayak olabilir, fakat böyle bir sonuç gerçekleşmeyebilir de. Kıvrak zekâ, hızlı düşünmenin özelliklerini ve rengini kavrama hızına bağlıdır. Sözgelimi şair, bir emîre şu meşhur methiyesini söylemiş:
"Ömer" gibi gelişi var onun, "Hatem" kadar cömert
"Ahnef" kadar hoşgörülü, sabırlı, "İyas" kadar zeki
Böyle bir seremoniye tanık olan bir kişi emîrin, bu niteliklerden daha yücesine lâyık olduğunu söyleyince şair, hemen bu kişinin sözlerinin ne anlama geldiğini anlamış ve emîrin, şiirde geçen kişilerden daha cesur, daha cömert ve daha zeki olduğunu söylemesi gerektiğini algılamıştır. Kıvrak zekâsı sayesinde, söylediği beyitleri açıklayıcı nitelikteki şu beyitleri sıralamıştır:
İnkâr etme onu (emîri) başkasına benzetmemi.
Ve serserice bir teşbih olarak algılama
Cömertlik ve yiğitlik hakkında yapılan.
Allah benzetmemiş mi koca nurunu,
Kandil ile lambaya.
Görüldüğü gibi şair, kıvrak zekâsı sayesinde ilk beyitte söylediklerini, sonraki iki beyitte açıklama yoluna gitmiştir. Şair, son iki beyitte ilk söylediği mısraların, emîrin kişiliğinin noksan olduğunu ortaya koymadığını; dolayısıyla yanlış anlaşıldığını îma etmiştir. Zira ifade, gerçek değil temsilîdir, benzetmedir, semboliktir. Her şeyden büyük olan Allah, "temsil"i, küçük nesnenin büyük nesneye benzetilmesi şeklinde takdir etmiştir. Eğer şair, kıvrak zekâ veya idrak etme hızına sahip olmasaydı; emîri methetmek istediği halde onu yerme riskiyle karşı karşıya kalırdı ki, bunun bedelini de hayatıyla ödeyebilirdi. Şairin, olayı hızlı bir şekilde kavraması, kıvrak düşünmesini sağlamıştır.
Kıvrak zekâ, hızlı kavramaktan doğar. Ancak her hızlı kavrama, kıvrak zekâya dönüşümü sağlamayabilir de. Yukarıdaki örnek -hızlı kavramaya sahip bir kişi olduğu halde Ömer bin Hattab'ın, kadının şikâyetinin özünü anlayamaması- hızlı idrakin, her zaman kıvrak zekâya dönüşümü sağlayamadığının kanıtıdır. Fakat yukarıdaki beyitlerde şairin hızlı kavraması, kıvrak zekâya dönüşümü gerçekleştirebilmiştir. İşte vuku bulmuş olan bu olaylar da açıkça gösteriyor ki kıvrak zekâ, ancak hızlı kavramaktan doğar. Kıvrak zekâ oluşturulmak isteniyorsa, her şeyden önce hızlı kavramanın meydana getirilmesi gerekir. Burada "çaba"nın önemi ortaya çıkıyor. Özetle; hızlı kavrama eyleminin kıvrak zekâyı oluşturup oluşturmadığı, verimli olup olmadığı, ortaya atılan bütün unsurların algılanabilir olmasına ve muğlaklıktan kurtarılmasına bağlıdır. Ömer (RA)’ın yanında bulunan şahıslardan biri, eğer kıvrak düşünmeyip kadının sözlerinin bünyesinde taşıdığı anlamı kavramasaydı Ömer (RA), kadının şikâyetini anlayamazdı. Aynı şekilde şair, söylediği ilk beyite karşı tepki gösteren adamın ne demek istediğini anlamasaydı, hemen sonra söylediği iki beyitle, karşı karşıya kaldığı kritik durumu düzeltemezdi. Burada hem kıvrak zekâya hem de kıvrak zekâyı oluşturan iş, oluş, eylem ve sözlere "dikkat etme" zorunluğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu çabadan, doğrudan doğruya "hızlı düşünme" değil de "Kıvrak Zekâ" elde edilmek isteniyorsa, çabanın yanında daha başka fonksiyonların da göz önünde bulundurulması gerekir. Buna örnek olarak; kişinin önüne bireyin, toplumun veya ülkenin geleceğiyle ilgili bir tezin ortaya atılması verilebilir. Sözgelimi Mısır gibi bir ülkenin geleceğini ele alalım. Bu ülkenin geleceğini tahlil etmek için, insanların geçim düzeylerini veya toplum olarak ezilmişliklerini göz önünde bulundurmak yetmez. İnsanların kıvrak zekâya sahip olmalarını sağlamak için ileri sürülen bu hususlar yeterlidir denilse de insanlar, hemen Sosyalizmi seçecektirler. Çünkü Sosyalizm, üretimle geçim düzeyini eşit hale getirmeyi ve "sosyal adaletsizliği giderme” sloganını öne çıkarmaktadır.
Böylesi kıvrak zekâ metodu, verilmek istenen mesajın tam tersi gibi bir görüntü verebilir. Fakat yukarıdaki cümlelere bu ülke insanının, Müslüman olduğunu; İslâm dininin ne çok zengin ne de çok fakir bir yaşam biçimini tasvip etmediğini; sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılması için dini değerlerin veya insanların sahip oldukları yanlış seçimin söz konusu olabileceğini ve bu durumda kıvrak zekânın, gerçek sonucu vermeyeceğini de eklemek gerekir. Bu nedenle Mısır'da yaşayan insanların, Müslüman oldukları da göz önünde bulundurulmalıdır. Aynı şekilde Fransa gibi bir ülkenin geleceği için İslâm, bir çözüm projesi olarak sunulduğunda sunulan teze, o ülkenin gerçeklerini de eklemek gerekir. Kıvrak zekânın etkin ve verimli olması için, bu gibi ayrıntılar çok önemlidir. Bu bağlamda "çaba"nın, seri bir biçimde düşünmeyi sağladığı söylenebilir fakat, kıvrak zekâyı veya verimliliği olan bir kıvrak zekâyı kesinkes sağladığı söylenemez. Kıvrak zekâyı veya verimliliği olan bir kıvrak zekâyı meydana getirmek için, ortaya atılan teze "dikkat" etmek gerekir. Bu da tezin, eksik yönlerini tayin ederek veya Ömer (RA)’a kocasını şikâyet eden kadın örneğinde olduğu gibi olayın, olgunun arka planını algılayarak gerçekleştirilebilir.