Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Büyük Zuhurun Öncü Habercisi Büyük Savaş-SURİYE (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
surye.jpg




SURİYE HÂDİSESİ ETRAFINDA
FURKAN SOHBETİ





Suriye’de durum nedir? Suriye nisbeti üzerinden İran’a baktığımızda neler görüyoruz? Bölge tehlikeli sulara yelken açmış görünüyor mu?


Suriye meselesinin ilk altı ay’ına denk gelen dönemde bir şey söylemiştik; “Bıçak sırtı bir hâdise sözkonusu, bu durum Türkiye açısından zor günlere de, kârlı durumlara da işaret ediyor” meâlinde söylediklerimiz bugün daha anlaşılır hâle geldi. Hakikaten Suriye meselesi çok ciddi olaylara gebe.


Esad gitmez mânâsına da geliyor mu bu?

Hayır! Şu veya bu şekilde, şu veya bu tarihte Esad gidecek… Madem ortada korku dağlarını aşmış bir halk var, öyleyse Esad, rejimiyle birlikte diğer diktatörlerin akıbetini yaşayacak. Bunun alternatifi yok.


Esad’nın dişli çıkması bölgenin karışmasını da birlikte getirebilir mi?

Önce şunun unutulmaması elzem; Ortadoğu öylesine tuhaf bir karışıklık içindeki, en olmazların bile olacağına ihtimâl vermek abes olmaz. Her an her şey çok farklı mecralara kayabilir. Bunla birlikte, Esad'ın dişli çıktığı doğru değil. Şartların Esad'ın lehine çalıyor olması, Çin, Rusya ve İran’ın menfaat politikiları, ABD’nin pragmatik (faydacı) tavrının tesiri ve İsrail’in içten bir ürpermeyle beklediği sonuç.


Yani? İsrail hangi saikle içten ürperiyor?

Ortadoğu şekillenirken oyunu bozulan tek ülke İsrail’dir. Kısa vadede bulacağı alternatifleri olsa da, uzun vadede yapacağı bir şey olmadığını hissetmeye başladı. Dünkü mevcut yapı İsrail için statükonun korunması mânâsına geliyordu. Mübarek rejimi Mısır’da devrilince İsrail ciddi şekilde sarsıldı. Bu sarsıntının ne mânâya geldiğini ileride göreceğiz. Esad rejimi üzerinden de aynı statükonun devamını sağlıyordu İsrail. ABD’nin, Esad’a karşı topyekûn saldırıya geçmesi konusunda hiçbir teşebbüsü olmadı. Hani Suriye rejimi düşmansa, düşmesi iyi olmaz mıydı? Hiç tevessül etmedi böyle bir hamleye.


Azılı düşman meselesi hikâyeden öyleyse?

Elbette. Arab rejimlerinin hemen hepsi ve de İran, Filistin meselesi üzerinden, yani istismar ederek kendi rejimlerini teminat altına alıyorlardı. Bu durum, İsrail’in bu diktatör rejimlere karşı elini sağlamlaştırıyor, bu mesele üzerinden hem Filistinlileri eziyor, hemde dünyaya, bu diktatör rejimlerle uğraşan demokratik ülke görüntüsü veriyordu. Şimdi bu rejimler tek tek yıkılmaya başlayınca, İsrail’in de oyunları bozulmaya başladı, uzun vadede yapacağı çok bir şey olmadığını idrak eder oldu.

Suriye meselesinde bu sebeble Rejim yanlısı davranıyor diyebilir miyiz?

Hayır diyemeyiz. Maslahat, İsrail adına rejimin yıkılmamasıdır ama, açıktan dillendirmesi de İsrail’in aleyhinedir. İçten içe ürpermelerinin sebebi de, Suriye’de Sünnî bir rejimin Filistin davasına sağlayacağı samimi katkıdır. Diktatörlerin ayak oyunlarıyla sürdüğü safa bitmek üzeredir çünkü.


Esad da Filistin davasına katkıda bulunuyordu.

Ona bakarsan İran da katkıda bulunuyor görüntüsünde. Fakat gerçek sebeb başka.


Nedir?

Şiî yayılmacılığı. Arab rejimlerinin durumlarından istifade ediyordu İran. Bugüne kadar Türkiye’nin durumu da kendisi için müsaitti. Nasıl olsa kendi halkını ezen bir rejim vardı Türkiye’de ve bu rejim Sünnî âleme kol-kanat germek gibi bir politikada gütmüyordu. Bu durumda İran için büyük fırsattı.


Şimdi?

İşler değişiyor. On senedir Türkiye’de devlet halkıyla barışma çabasında. Bu Ak Partiyle yaşanan bir süreç hâliyle ve akla hayale gelmedik gelişmeler oluyor Türkiye’de… Suriye meselesi üzerinden bir hesablaşma sözkonusu şimdi İran’la Türkiye arasında.


Neler oluyor?

Çok şeyler… Dedik ya, akla hayale gelmeyen şeyler yaşanıyor. Başbakan Erdoğan’ın Fars politikasının ikiyüzlülüğünü İranlılar'ın yüzüne vurması fevkalade önemli bir gelişme. Suriye meselesi birçok ipliği pazara çıkarmaya başladı. İran’ın resmi ağızdan İstanbul toplantısını kastederek "Türkiye’nin üzerini sildik" demesine Başbakan’ın verdiği cevab gerçekten İran’a atılmış müthiş bir şamardır. Açıkça, "Dürüst olun" dedi İran rejimine. Yani, sahtekârlğı bırakın diyor.


Bu bir bakıma İran’la iplerin koptuğu mânâsına mı geliyor?

Bir bakıma öyle. Bunu şuradan da anlayabiliriz, Başbakan İran rejimine meâlen diyor ki, "Ahlâksız diplomasiyle gittikçe geriliyorsunuz…" Bu tesbiti yapan Başbakan herhâlde bunun hesabını da yapmıştır. Yani, anlayacağınız İran Ortadoğudaki popüleritesini kaybediyor, Şiî yayılmacılığı geriliyor.


Başbakan bunun hesabını yapmıştır derken neyi kastettiniz?

Bölge ülkelerinin tümünün yaptığı gbi, İran’ın da ayak oyunlarıyla ahlâksız bir diplomasi sürdürmesi geleceği için hiçte iyi değil. Başbakan bunu görüyor, hesablarını ona göre yapıyor. Yani, bölgede barışın temini için kartların açık olması gerekiyor ki, bir güven üzerinden ilişkiler sıhhatli biçimde yürütülebilsin. Ama, İran kadim geleneği olarak devamlı Fars kurnazlığına soyunarak kazançlı çıkarım hesablarını devam ettiriyor.


Kazanmıyor mu?

Bu sefer öyle görünmüyor. Suriye olayı başladığından beri İran’ın işkembesi ortalığa dökülür oldu. Bu pis kokularla bölgede gittikçe gerileyeceği belliydi ve geriliyor. Güven kaybetmeye başladığınız an gerileme başlamış demektir. Hele de, böylesine kritik bir aşamada. Kan gövdeyi götürürken siz Şiî yayılmacılığının hesabından vazgeçmiyorsanız, ortalığı kan gölüne çeviren canilerle işbirliği yapıyorsanız, durumunuz kötü demektir.


Türkiye’nin ABD ile ilişkisine de aynı gözle bakanlara ne diyeceğiz peki?

Aynı şey değil. Ne ABD eski ABD, ne AB eski AB, ne de Türkiye eski Türkiye… Dünya önce Komünizmi sırtından attı, zira insanlığa ağır geldi. Şimdi Kapitalizmi atıyor sırtından. Bunun sarsıntısı da doğal olarak sömürgecilerin desteklediği diktatörleri vurdu… Yani, her şey o kadar eskisi gibi değil, dün sana buyruk verirken kibirli halini saklamayan ABD-AB, bugün senin politikalarının neredeyse muhtacı haline geldi... Tam böyle değilse bile, menfaatini muhafaza bakımından seninle masaya eşit şartlarda oturmayı kabulleniyor. Az şey mi?


Bu gidişat beraberinde risk de getirmiyor mu?

Elbette getiriyor… Suriye meselesi bu sebeble çok önemli. Batı hissettirmiyor olsa da, mizacı gereği biliyor ki, Suriye meselesinin Türkiye’nin başına büyük bir gaile açmasını arzu ediyor. İçten içe böyle bir şeyin duacısı.


Böyle bir şeyin ihtimâl yüzdesi nedir?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son konuşmasında bunun ipucunu görebiliyoruz… Bölgede bir savaş ihtimâlinden bahsediyor Cumhurbaşkanı... Böyle şeyler durup dururken söylenmez, demek ki perdenin arkasında göremediğimiz fevkalade olaylar yaşanıyor… Bu sebebden diyoruz zaten; bölgede her an her şey alt-üst olabilir.


Bundan kim kârlı çıkar?

Tabiî ki Batı ve de İsrail. ABD ile birlikte, başlarına gelen ekonomik musibete rağmen tekrar hesab yapma fırsatı doğar sömürgecilere... Ne kadar başarılı olurlar ayrı mesele ama, bir nefes almış olacakları kesin.


Türkiye bunu fark ettiği için mi açık ve dürüst politika güdüyor?

Evet. Bölgede kimin iyi kimin kötü niyetli olduğu görülmeli ki, fitnecilere fırsat verilmesin. Türkiye 2011’de yüzde sekizbuçuk büyürken, Batı'da ekonomik felâket kabus gibi üzerlerine çöküyor… Bu, gelecek hesabları bakımından kendilerini ürkütüyor. Korkuları katlanarak büyüyor.


İran’ın bölgedeki prestij kaybı nereye kadar gider?

İran, samimiyetsiz takiyye politikasıyla büyük zararlar görecek. Konumu itibariyle İran Batı tarafından her zaman korunmuş, kollanmış bir ülkedir. Batı için Sünnî âleme karşı doğal bir ortaktır. İslâm âleminin 1400 senelik doğal çatlağı olması bakımından her zaman fırsata dönüştürülecek bir aktördür Ortadoğu’da. Bu sebeble İran hep bu dengeler üzerinden oyunlar kurmuş, ayrık otu olmanın avantajını kullanmıştır. ABD ile mütemadiyen hırlaşmalarına rağmen ciddi mânâda hırpalanmamıştırlar… Sudan sebeblerle Irak’ı parça parça eden Batı, İran’a bunun binde biri kadar zarar vermemiştir, vermez… Suudi Arabistan’daki Şeriat’a menfaati icabı nasıl hayır demiyorsa, İran’daki molla rejimine de menfaati gereği hayır demiyor. Saddam için zorlama bahaneler üreten Batı (üstelik Irak’ta İslâmî bir rejim de yoktu) İran’ın bahane aramaya gerek duyulmayan “suçuna” niye odaklanmaz.. Hep aynı tetkiklerle oluşturulan suni gerilimler, bunun üzerinden oluşturulan politikalar..


Durum şimdi biraz farklılaşmış gibi görünüyor herhâlde?

Evet. Bu sefer dengeler hakikaten çok değişmiş görünüyor. Emperyalistlerin olmadık sulara dümen kırması mümkün görünüyor, zira içine düştükleri durum derin bir çukuru andırıyor. Çok ciddi hesabların yanında hiç olmadık işlere de tevessül edebilirler. Bu sebeble kar zarar hesabında İran’ı biraz itelemenin hesabı yapılıyor olabilir…

Kaldı ki, Türkiye’nin bölgede tekrar ciddi bir aktör olarak belirmesi de bazı şeyleri zorluyor, tetikliyor. Cumhurbaşkanı’nın bölgede bir savaş tehlikesinden bahsediyor olması da gösteriyor ki, sıcak gündem Suriye meselesi üzerinden İran’a özel bir hesab yapılıyor.


İsrail’in zaman zaman çıkış yapması, zaman zaman sessizliğe gömülmesi ne mânâya geliyor?

İsrail, istikbâli açısından bölgenin tümüyle tarumar olmasını arzu ediyor, bütün politikası bunun üzerine. Diğer yandan da, böyle bir durumun kendi sonunu da getirebileceği ihtimâlini gözardı etmiyor. Bu sebeble, bir ileri bir geri şeklinde, kendisi zarar görmeden birinci durumun hâsıl olması için didinip duruyor. Hâlâ ABD’yi ve tüm Batı'yı arkasından görüyor olmasının verdiği kısmi rahatlık olmasa, İsrail panik diplomasisi sebebiyle çok büyük hatalar yapar. Suriye meselesinde istediği sonuca yol bulabilmenin hesablarını yaparken, meseleye doğrudan elini uzatamıyor mesela. ABD üzerinden politik manevralar peşinde. ABD’nin, Suriye’ye karşı topyekûn saldırıyı düşünmediğini açıklaması birçok şeyi anlatıyor aslında.


Ne gibi?

Suriye’de petrolün olmaması bir yana, asıl mesele baştan da söylediğimiz gibi, İsrail Suriye üzerinden statükonun devamını sağlamanın yollarını açıyor... Bu sebeble Esad rejiminin devrilmesine razı değiller. Tabiî, şartlar başka yönlere doğru zorladığından, ister istemez İran topun ağzına geliyor. Klâsikleşmiş ifade yerini buluyor; hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Tabiî herkesin bir hesabı var, bir de hesabları Yaradan’ın bir hesabı var… Bize öyle geliyor ki, Suriye meselesi çok büyük hâdiselerin habercisi. Ne Libya’ya benziyor, ne Mısır’a ne Tunus’a… Onların ifadesiyle Armageddon, bizim literatürümüzde ise Melhame-i Kübra diye bilinen, büyük zuhurun öncü habercisi Büyük Savaş’a yelken açılmış gibi bir durum seziyoruz… Allah Müslümanları hıfzetsin,amin!
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
33
büyük zuhur nedir burada onu anlamayamadım farkedemedim :)
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
13
Bir savas gelip Turkiyeyi bulucak biz yetisirmiyiz yetismezmiyiz Allah c.c. bilir. Allah c.c. bir hesabi var zira hesap yapanlar hesap yaptiklarini zannediyorlar. Ilmi Kudreti unutuyorlar. Onlarin hesap yapmasini izin verende Allah c.c. Zira bir cark ve her daim donuyor sona dogru. Onlar bu hesaplari yapmaz iseler kainatdaki neden sonuc iliskisinde Kiyameti nasil gorucez.
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
33
Bir savas gelip Turkiyeyi bulucak biz yetisirmiyiz yetismezmiyiz Allah c.c. bilir. Allah c.c. bir hesabi var zira hesap yapanlar hesap yaptiklarini zannediyorlar. Ilmi Kudreti unutuyorlar. Onlarin hesap yapmasini izin verende Allah c.c. Zira bir cark ve her daim donuyor sona dogru. Onlar bu hesaplari yapmaz iseler kainatdaki neden sonuc iliskisinde Kiyameti nasil gorucez.
kıyameti biz görmeyeceğiz kardeş inşaallah..ama ahir zamanın en çetin vakitlerindeyiz.
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
13
Evet Buyuk alametler daha zuhur etmedi Allah c.c. en iyisini bilir. Zaten bizdeki sorunda o ya. En cetin zamandayiz bakalim insanlar kendi kiyametlerine hazirlarmi. SOn nefesi imanli verebilecekler mi? Simdi Islam cografyasinda yasayanlar imanin kiymetini pek bilemiyor yada onun kaybedilip kazanilir birsey oldugunun farkina varamiyorlar. Eger ki muslumansan hep oyle olucakmisin gibi emin bir duygu olusuyor insanda. Fakat eger ki avrupa da yada kafir diyarinda yasiyorsan isde ozaman eteklerin tutusuyor. Imaninin kiymetini ve onun kaybedilip kazanilan birsey oldugunu cok iyi anliyorsun. Agzindan kelime-i Tevhid dusmuyor. velhasil biz kendimizi kendi kiyametimize hazirlayalim. Digeri zaten gelicektir.
 
أ

أحمد

Rabbim sancak altında orada olmasını nasip eylediği kulları arasında olabilmeyi bizlerede nasip eylesin. İNŞALLAH. ALLAH-U EKBER.
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Büyük Zuhur : Mehdinin zuhuru!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt