Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Büyük Cihat Küçük Cihat (1 Kullanıcı)

Leyla_Ebedi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2008
Mesajlar
331
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Cihad, insanın gücünü kullanarak, kendini zorlayarak, hayatın akışına ters mânilere göğüs gererek kendi özüne ermeye çalışmasıdır ki, buna büyük cihâd ma’nâsına ‘Cihad-ı ekber ’ diyoruz. Bir de, aynı şeyin başkalarını özleriyle bütünleştirmek için yapılanı vardır ki, bu da küçük cihad yani ‘Cihad-ı asgar’dır.

Düşmana haddini bildirmiş ve kılıçları düşman kanıyla kıpkızıl kesilmiş olarak bir cihaddan dönerken cemâatına hitaben Allah Rasûlü, “Şimdi, küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz” buyurmuşlardır. Büyük cihadın ne olduğunu soran sahâbeye de, “Nefisle mücâdele” cevabını vermişlerdir.

Bu ifâde, aslında bir hakikatın iki ayrı yüzüdür. Her iki yönünde de, insanlığın temizlenmesi, saflığa ermesi ve Allah katında matlûp keyfiyeti kazanması bahis mevzûudur ki, bu ma’nâda cihâdın büyüğü de, küçüğü de aynı hakikatın birbirini tamamlayan iki ayrı yüzüdür. Esasen, peygamberlerin gönderiliş gayesi de, insanların bu hale gelmesini sağlamaktır. Bu husus, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılır: “Nitekim, kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitâb’ı ve hikmeti öğreten ve bilmediklerinizi öğreten bir Rasûl gönderdik.” (Bakara, 151)

Peygamberler, insanların gözlerindeki perdeyi aralamak ve Cenâb-ı Hakk’ın âyetlerini okumalarını temin etmek için gönderilmişlerdir. Böylece insanların zihin ve kalblerindeki mânialar yıkılacak, eşya ve hâdiselere bakış keyfiyetleri bütünüyle değişecek ve körlük ve sağırlık hesabına geçen günleri, peygamberlerin getirdikleri nur sayesinde aydınlanıp, ayrı bir ma’nâ ve değer kazanacaktır. Evet, âyât-ı tekvîniyeyi okuma ve anlama, ancak peyamberlerle mümkün olmuştur.

İnsanlar, madenler gibi işlenmeye muhtaçtırlar. Belli bir potada erimelidirler ki, üzerlerindeki curûfu ve işe yaramayan kısmı atarak, matlûb keyfiyeti elde edebilsinler. İstenilen keyfiyet ise, hiç şüphesiz, Cenâb-ı Hakk’ın râzı olduğu hüviyete kavuşmuş olmaktadır. Bu hâle ermek ise, ancak nebîlerin irşâdıyla mümkün olabilecektir. Onların eritici ve erdirici potasına girmeden saf ve som altın veya gümüş olmak, aslâ mümkün değildir.

Ayette dikkat çekilen bir başka husus da, Nebî’nin Kitâb’ı ve hikmeti öğretmesidir. Eğer Kitap’tan maksat Kur’ân ise -ki öyledir- hikmet, Kur’ân’dan başkasıdır. Zira aynı şeyin kendi üzerine atfedilmesi câiz değildir. Bundan da anlıyoruz ki hikmet, Efendimiz’in Sünnet-i Seniyyeleridir.

Nebî, bunların ötesinde bir de bizlere, o güne kadar bilmediklerimizi ta’lîm edecektir. Bu hitap, sadece Kur’ân’ın inzâl buyurulduğu günün insanına inhisar ettirilemez. Demek ki, kıyâmete kadar gelen insanların Nebîden öğrenecekleri çok şey olacaktır...

Şahsî hayat adına, kalp tasfiyesine giden yolları biz, Allah Rasûlü’nden öğreniyoruz. O’nun tilmizleri arasında Hz. Ali gibi “gayb perdesi açılsa yakînim artmayacak ” diyen; Şah-ı Geylânî gibi, yerde iken gökteki esrarı sezen ve Fudayl b. İyaz, İbrahim Edhem, Bişr-i Hafî gibi başları Nübûvvet’in kademine değen binler ve yüzbinler hep o büyük terbiyenin meyveleridir. Eğer Efendimiz’den sonra peygamberlik mukadder olsaydı, bunların her biri İsrail Peygamberleri döneminde olduğu gibi nübüvvet semâsında pervâz edeceklerdi...

Peygamberimiz’in bize öğrettiği çok şey olmuştur ve daha da olacaktır. İnsanlık, hayatın her sahasında bugüne kadar akıl erdiremediği birçok mes'eleyi O’ndan öğrenmiş ve gelecekte de cehâletin zifirî karanlığından O’nun getirdiği nur sayesinde kurtulup, ışık cümbüşleri arasında birer aydınlık tufanı idrak edecek; ilim, fen ve tekniğin doruğuna bu ışıktan merdivenlerle tırmanacaktır.

Evet, peygamberlik mesleği, insanları billûrlaştırma, olgunlaştırma, özlerine ulaştırma ve Rabb’in hoşnut olacağı bir duruma kavuşturma vazifesini yüklenen ve kendinden sonra gelen da’vâ adamlarına da aynı yükü mîras olarak bırakan bir meslektir. Bu neticeyi elde edebilmek de, ancak cihadla mümkündür.
*****

Allah Rasûlü,(s.a.v) “Şimdi, küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz” buyurmuşlardır. Büyük cihadın ne olduğunu soran sahâbeye de, “Nefisle mücâdele” cevabını vermişlerdir
 

drkombi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2008
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
:B:B:B emeğine sağlık kardeşim cok iyi bir konu yayınlamışsın
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

ALLAH(cc) RAZI OLSUN..



Allah Rasûlü,(s.a.v)
Şimdi, küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz” buyurmuşlardır. Büyük cihadın ne olduğunu soran sahâbeye de, “Nefisle mücâdele” cevabını vermişlerdir.


EsSelamuAleyküm Kardeşim;
Rabbimizden,bizlere büyük cihad'dan merhametiyle galib gelebilmeyi, nefisle olan çetin mücadelemizde de yardım etmesini niyaz ederim..

Selam ve dua ile Allah(CC)'a emanet olunuz..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt