Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

burası laik bir ülke,ŞARAPÇILARA HAKKINI HELAL ETMEK ZORUNDASIN (1 Kullanıcı)

kaniirfan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2009
Mesajlar
647
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Burası, Başbakanın verdiği bir resepsiyonda “rakı istiyorum!” diye bağırılabilen, ama “inancıma özgürlük istiyorum” diyene, Arabistan, İran, gerekirse mahpus damlarının gösterildiği bir ülke.
Bundandır ki, rakı istiyorum diye bağırana hakkını helal etmek zorundasındır. Yoksa, evini bile elinden alırlar…
Evin bile, laikçilere duyduğun saygı ve helal ettiğin hakkın nispetince senindir. Yoksa değildir!
Karşıt fikirlere karşı özgürlük istemeyenin kendi özgürlüğü de tehlikededir. Bunu bir türlü anlamak istemedi Türkiye insanı.
Nedendir bilinmez, her kesim kendi fikrini faşizan bir anlayışla dayatmaya çalıştı yıllarca.
Bu yüzdendir ki, laiklik dinini benimsemiş olanlar her durumda, her kavgada galip geldiler.
Kavgadan beslenenlerin ekmeğine yağ sürdük hep beraber.
Oysa uzlaşmamız zor değildi.
Ne oldu?
Despotlar, hırsızlar, jakobenler, statükocular hepimizi birbibirimize kırdırdılar.
Laiklik dininin müntesipleri, Kemalist tarikatının müritleri, bu sayede semirdiler, hem siyaseten, hem bürokraside, hem de ekonomik alanda.

Bize ise birbirimizin harcanmış zamanına, zincirlenmiş özgürlüğüne, zehirlenmiş geleceğine, vurulmuş, kıyılmış canına içten içe sevinerek ve birbirimizin bu mağduriyetleri üzerine inşasını hayal ettiğimiz geleceğimiz kaldı.
Yani; birbirimizin kaybetmişliği, mahkûmiyeti, mağduriyeti üzerinden kendi bulunduğumuz noktaya güvenceler devşirmeye kalktık.
Bu yüzdendir ki, hepimizin ensesinde boza pişirdi laikçilik dini mensupları.
Herkes bilir ve her kesim kabul eder ki, bu ülke de, her mağduriyet yaşayanın bir de karşıt kutbu vardır.
Karşı taraf her zaman diğer tarafın mazlumluğundan beslenir.
Bu da statükonun işine gelir. Zaten varlıklarını ve kalıcı olmalarını sağlayan en büyük olgu budur.
İki taraf kavga ederken, onlar kendilerinin “orta yol” olduklarını savunurlar.
Bu kavga değil midir, On iki Eylül anayasasını yüzde doksan beş oyla kabul etmek zorunda kalmamızın sebebi?
Bu kavga değil midir? İrtica heyulasını gündemin birinci konusu yapan?
Ve bu kavga değil midir, Madımak, Başbağlar, Çorum, Maraş olaylarını birbirimizden bilerek, derinlere bakmaya kör kalmamızın sebebi?
Ve bu kavga değil midir? Halkın yüzde doksan dokuzunun Müslüman bilindiği ama, İslami değerlerin en büyük tehlike ilan edilmesinin ve bunu yüzde otuza varan bir kesimimizin kabulleniyor olmasının sebebi?

İşte şimdi, şu anda, bir gazetecinin, bir mütefekkirin, bir İslami kimlik taşıyan Abdurrahman Dilipak’ın, ve bu kimliğini aşağılayan, kendi imandaşlarının iman ettikleri değerleri horlayan, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ve bu kitlenin en büyük günah olarak bellediği, içkiyi yine bu ülkenin seçmiş olduğu bir başbakandan hayasızca “rakı istiyorum!” diye bağırarak dile getiren bir general vefat edince güya, “hakkımı helal etmiyorum” demesi sebebiyle evini kaybetmekle karşı karşıya kalmasının sebebi?
Tamam, rakı içmenin haram olduğuna iman etme özgürlüğü olduğu kadar, içme özgürlüğü de vardır.
Dilipak’ın hakkını helal etmeme gerekçesi sadece generalin rakı istemesi değildir.
O günlere (28 Şubat dönemine)dönüp bakıldığında, General Erkaya’nın dindar kesime karşı olan tutum ve davranışlarının hakkımızı helal ettirmeye imkân vermediği görülüyor.
Ama hepimiz biliyoruz ki, Türkiye ye batıdan ithal edilmiş laiklik hiçbir zaman geldiği gibi kalmamıştır.(rakıda şişede durduğu gibi durmazmış! Ne tesadüf!!!) Gerçi batı da bambaşka gerekçelerle laiklik getirildiği gibi, tanımı ve işlevi de bizimkinden çok farklıdır. Bu da ayrı bir konu…
Çeşitli değişikliklere uğramış ve tamamen dinin baskı altında tutulması için dizayn edilerek ucube bir hale getirilmiş “laiklik dini” mensuplarının, Allah’ın dinine iman edenlere, “Allah indinde tek din islamdır” diyenlere her türlü baskıyı reva görenlere ve yaptığı zulümlerin bin yıl süreceğini söyleyene (Erkaya, 28 Şubatın bin yıl süreceğini söylemişti) hakkımızı helal etmek zorundaymışız…
Yoksa, yuvamızı, evimizi bile alabilirlermiş!
Bu ne hazin bir durum ve insanlık adına ne onur kırıcı, ne kahredici bir anlayış…

R.DOĞAN
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt