Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bülbülün Güle Aşki (1 Kullanıcı)

inam_9

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Nis 2008
Mesajlar
271
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Hergün geçtiği o yolda, sayısız güllerin bulunduğu bir de bahçe vardı bülbülün. Kiminle geçse o bahçenin yanından; yanındakiler güllerin büyüsüne kapılıp, güllerin ne kadar güzel olduğundan bahsederdi. O ise aldırış etmeden “Alt tarafı gül işte” der geçerdi bahçenin yanından. Güllere bakmazdı bile. Sevmek istemezdi gülleri. Solardı çünkü güller, terkederdi bir süre sonra. Ha! Bir de dikenleri vardı güllerin. Batırırlardı dikenlerini sevenlerine hiç acımadan. Bir gün geçiyorken bülbül yine o bahçenin yanından yalnız başına, gayri ihtiyari dönüp baktı herkesin hayran kaldığı güllere. Evet sayısız gül vardı o bahçede ve güzel bir ahenk oluşturmuşlardı. “Sana ne” dedi kendi kendine. Sahip olamayacağı güzelliklerden uzak durmaya çalışırdı çünkü. Yüzünü çevirirken bülbül, gözüne bir gül takılıverdi. Onca gülün arasında duruyordu. Gözleri kilitlendi ona görür görmez, “Alt tarafı gül işte” diyemedi dili bu kez. Olduğu yerde durdu, bakakaldı. Korktuğu başına gelmişti. Elde edemeyeceklerinden uzak durması gerektiği aklına geliyor ama bunu kabullenemiyordu.

Neydi farklı olan? Ne vardı ki onda, bülbülü kendisine hayran bırakan? Benzese de hepsi birbirine, gözleri ve yüreği ile ayırabiliyordu onu diğerlerinden. Ama gözlerini ayıramıyordu bülbül, o gülden. O an “Kendine gel” dedi ve istemeye istemeye ayırdı gözlerini.

Gözlerine hükmetmişti ama kalbine hükmedemiyordu. Anlam veremiyordu bir türlü. Onca gülün arasından seçtiyse onu bir sebebi olmalıydı. Aşk bu muydu?

Gün boyu onu düşündü. Gece uyutmadı hasreti. Bir daha görememe korkusu büyüdü içinde. Daha fazla duramazdı görmeliydi onu bir kez daha. Yine o bahçenin kenarında uzaktan uzağa seyretti gülünü ertesi gün doyasıya.

Evet, onun gülüydü o artık. Bir başkasının olmasına tahammülü yoktu. Her gün o bahçeye gidiyordu, geceleri ise gülünü hayal ediyordu. Güzel hayalleri güzel planları vardı gülü için. Bir gün sevdiğini söyleyecekti gülüne, gülü de onu sevecekti. Mutlu olacaklardı elbet beraber oldukları sürece.

Zarar verebilecek herşeyden koruyordu gülünü. Küçücük vücudunun yettiğince yardım ediyordu gülüne. Susuz kalmaması için bulutlara, gülünü ayakta tutması için toprağa şarkılar söylüyordu hergün. Bulutla toprak yardım ettiler güle ellerinden geldiğince. Onlar da hayrandı çünkü bülbülün sesine. Bülbülün elinden gelen buydu; yardım edebilecek herkese şarkılar söylüyordu gülü için.

Derken zaman geçti; onsuz olamıyordu artık bülbül, bir an olsun ayrı kalamıyordu. Hasret acısı, sabır taşından ağır gelmeye başlamıştı bülbülün küçük yüreğine. Uzaktan sevmek yetmiyordu artık. Sarılmalıydı ona, en güzel şarkıları söylemeliydi gülüne.

Ama sevecek miydi gül onu. Sevgisine karşılık verecek miydi acaba. Çok sevse de, ortada bir gerçek vardı. Habersizdi gül bülbülden. Bülbül onu seviyor, her kötülükten koruyor, hatta yardım etmeleri için hergün, o güzel sesiyle dostlarına şarkılar söylüyordu. Ancak güllerin en güzeli bundan haberdar değildi henüz.

Tüm cesaretini toplayıp bir gün, gülünün yanına gitti sonunda bülbül. “Ona bu denli yakın olmak... Ne güzel bir duygu...” diye düşündü. Hayallerinden biri gerçek olmuştu. Tüm hayallerini gerçekleştirmek için ise artık konuşmalıydı onunla. Ve sözlerine başladı o güzel sesiyle. Aşkını itiraf etti en güzel kelimelerle. Sesi o kadar güzeldi ki, güllerin en güzeli kayıtsız kalamadı bülbülün aşkına. İlk kıvılcımın çakmasına sebep olmuştu bülbülün sesi. İlk kıvılcımdan sonra, bülbülün o büyük aşkı, sonsuza dek sürecek sevgisi, gülün de onu ölesiye sevmesini sağladı. Her gün buluşuyorlardı. Bülbül gece gündüz, zamanının tümünü gülüyle geçirmeye başlamıştı. İşte hayalleri gerçek olmuştu sonunda bülbülün.

Bu durum bülbülün sesine hayran dostlarını üzmeye başlamıştı. Artık onlara şarkı söylemiyordu bülbül. Ve bu durum kızdırdı bulut ile toprağı. Bize değer vermeyene biz hiç vermeyiz dediler. Kestiler güle yardımı. Suyunu kesti bulut, desteğini çekti toprak gülden.

Bülbül ise habersizdi tüm olanlardan. Farkında değildi dostlarının kendisine yüz çevirdiklerinden. Onun gözü gülünden başkasını görmüyordu. O kadar kördü ki artık, gülünün ihtiyacları olduğunu bile göremez olmuştu. Unutmuştu güllerin ömrünün kısa olduğunu. Unutmuştu, gülünün bu kadar uzun yaşamasının bulut ve toprağın sayesinde olduğunu.

Günler geçtikçe gül solmaya başladı. Bülbül anlam veremiyordu olanlara bir türlü. Gülü gözlerinin önünde soluyordu ve elinden birşey gelmiyordu. Unutmuştu güllerin solduğunu. Bu acıya hazırlamamıştı kendisini. Gülleri sevmemesinin nedenini unutmuştu. Aşkın gücü bunu unutmasını sağlamıştı.

Kısa süre sonra soldu gül. Bülbül gözü yaşlı, doyasıya sarıldı gülüne son bir kez sıkı sıkı. Ancak unutmuştu... Dikenleri vardı güllerin. Daha önceden gülleri sevmemesine neden olan dikenleri unutmuştu. Batıyordu bülbülün minik vücuduna gülünün dikenleri. Ama o aldırış etmiyordu bile. Küçücük vücudundan sızan kanların ne önemi vardı ki artık sevdiği yanında yokken. Ölüm korkutmuyordu onu. Hatta ölmek istiyordu. Etrafındakilerin yardım etmesine izin vermedi. Gülünün toprağa serilmiş cansız vücudunun yanına uzandı bülbül ve yavaş yavaş kapandı gözleri.

Hayatta karşısına çıkan güzellikleri ve aşkı yaşarken, bazı şeylerin ihmale gelmeyeceğini, sadece sevginin yetmediğini, özverinin de gerekli olduğunu anlamıştı artık bülbül son nefesini verirken. Ve her ne kadar bedelini hayatıyla ödeyecek olsada en ufak bir pişmanlık dahi duymuyordu bülbül. Bu aşk ona; sevgiliyi iyisiyle, kötüsüyle sevmesi gerektiğini öğretmişti. Dikene rağmen sevip kucaklamıştı gülünü.

İşte o günden sonra bülbül ile gülün aşkı dilden dile dolaşır oldu. Bu aşk ile gülün güzelliği bülbülün sesi efsaneleşti ve geriye iki cansız küçük beden ile insanların alması için birkaç ders bıraktı.

(sevgi ve ışık, bu güzel yazı için çok teşekkür ederim..)
MEHMET İNAM
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
46
çook teşekkür ediyorum hikaye için parçada size hediyem olsun.

Erkan Oğur - Bülbülüm Altın Kafeste - Plak.Gen.Tr - Bedava Müzik Dinle - Free Music Listen - Müzik Dinle

Bülbülüm altın kafeste bülbülüm altın kafeste
Öter aheste aheste öter aheste aheste
Ötme bülbül yarim haste ötme bülbül yarim haste
Ah neyleyim şu gönlüme hasret kaldım sevdiğime
Ben sana dayanamam yarim ben sana aldanamam
Ben sana dayanamam yarim ben sana katlanamam
Bülbülleri har ağlatır
Aşıkları yar ağlatır
Ben feleğe neylemişim
Beni her bahar ağlatır
Ben sana dayanamam yarim ben sana aldanamam
Ben sana dayanamam yarim ben sana katlanamam
 

afakisevda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ağu 2007
Mesajlar
578
Tepki puanı
0
Puanları
0
Seelamün Aleyküm kardeşim ne güzel bir hikâye emeğine güzel yüreğine sağlık RABBİM razı olsun....sevgiyi dilde değil yürekte yaşamak duasıyla

ALLAHA EMANET OLUN
 

seda_seda_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Mar 2008
Mesajlar
305
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
emğine sağlık kardesım cok güzel bir hikayeydı
 

inam_9

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Nis 2008
Mesajlar
271
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Hay gibi üç harftir aşk. Haydır aşıkların sözleri. Elestten beri aşk vardır alemde kalu bela derken başlamıştır aşık ve maşuk sevdası. Kimi aldandı, kiminin aklından hiç çıkmadı, kimi de unuttu kalu belayı.

Sen bize unutturmadığın için binlerce şükür olsun. Hamdimiz, aşkımız, gönlümüz Seninledir, Seninle mutmain olur kalplerimiz.

Neyden çıkan sestir aşk. Ali'nin derdidir. Miracı anlatır her ses. Her Huda, her Hayda duyarız o sesi. Duyduğundan beri yakmıştır kamışın vücudunu aşk, inceltmiştir, sarartmıştır rengini.

Nefsin yedi mertebesini aşmayı anlattırmıştır. Çileyle dolmuştur tüm bedeni, hu der o günden bugüne, hularla coşar, hularla aşık eder aşıkları aşkla doludur bedeni, ah eder Sen gittin gideli.

Duyanları doldurur aşkıyla, birdir şekli, eliftir şekli, Allahı anlatır her sözü, zikirle doludur içi, tek başına olduğundan doldurur zikirle içini, yeter ki biri üflesin, halini sorsun, döker dertlerini. Derdini anlayan ise dertli aşıklar olur. Aşık kamışın, aşk kokan nameleri dökülür nefesinden.

Ayrılıklarından bahseder, öz vatanından ayrı düşmüş tek kalmıştır. Cevherini de tek kalınca ortaya çıkarır, çünkü vuslat aşkı onu divane etmiştir , susamaz artık hayları hulara hıçkırıklara döner yanık yanık, dertli dertli öter. Boşaltmıştır içini tüm kötülüklerden, tüm sevgisizliklerden, günahlardan. Aşkıyla hem-hal olmuştur görmez kimseyi gözleri.

İnler,inledikçe inletir cümle aşıkları. Kulakları doldurur boş bedeniyle, öyle bir doldurur ki Halikımızın tecellileri görülmeye başlar.

Seni anlatır her yerde onu ancak anlayan anlar, benliğini aşanlar anlar,besmeleyle başlar, salavatlarla devam eder, zikirler coşar, seni özler, seni anar her daim, Sensin onun ve aşıkların derdi, resûlün övgüsüyle, miracıyla devam eder coşmaya, mürşitleri, müritleri, evliyaları, şehitleri anlatır dua eder hamdla susar ince bedeni.

Tarihten, menkıbelerden, mucizelerden dem vurur, mucizedir zaten onun yaşamı ve sesi. Eyubun sabrı, ızdırabı, Yakubun acısı, Efendimizin sözleri, ağlayışları gizlidir içinde, kendini öyle sıkmıştır ki incelmiştir baştan aşağı. Derdine çare yoktur. Onun derdi vuslattır. .
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt