Arkadaşlar Şebnem dergisinin bu ayki sayısında okuduğum TV ile ilgili bir yazıdan bir parça eklicem sanırım herşeyi anlatacak bu yazı.. yazanın kalemine yüreğine sağlık .
****
TV nin faydaları .
" TV olmasaydı Nasıl görecektik, filanca yerde tatil yapan sanatçı (!)nın gizli fotolarını? Nasıl alışacaktık kolsuz bluzlara, elbisesiz vücutlara? Nasıl özenecektik, “reklam ediliyor” diye bir şey sandığımız hayatlara, ürünlere, markalara? Nasıl kanacaktık fâsık haberlerine, yalanlara, dolanlara?!
Kimileri de çıkar, der ki, şimdi; televizyon karşısında yapabileceğiniz tek faaliyet, kumanda elde kanal değiştirmekten ibarettir. İnsanın kulaklarını ve gözlerini esir alır. Beynini gereksiz nice fikir ve haberle doldurur. Kalbini meşgul eder. Onun vesilesiyle, normalde evinize bile almayacağınız insan tiplerini, gece-gündüz salonunuzda ağırlarsınız ve zamanla o yadırgadığınız tiplere alışırsınız.
Dizilerde, ne dînî, ne de kültürel değerlerimizle uyuşmayan, âile tipleri. Sapık anlayışlar, haram ilişkiler, mâsum gösterilmeye çalışılan fitne fücurlar…
Hâsılı, nice ipe-sapa gelmez hayat tarzları, çok normalmiş gibi, öyle bir servis edilir ki, düşüncelerinizdeki değişimin farkına bile varmazsınız. Olsun, milletin demesiyle mi canım! Hem bu sözleri de zaten beyiniz ciddiye alsa, siz almazsınız.
Çok da ilginç bir zaaf vardır: Televizyonda biri bir şey söylerse, kesinlikle doğrudur sanılır. Biri televizyona çıkarsa, şüphesiz meşhur olur ve komşu ya da akrabaysa, gururla anlatılır. Çok gülünçtür; ama vâkıadır bunlar.
“-Yahu kadın, senin hiç mi aklın yok, nasıl inandın bu safsatalara!..” dese de gülmeye kalksa bir adam, hanımı belki de küser. Ama zaten, “akıllı ve düşünen” insan azdır. Öyle olmasaydı, zarardan hakkıyla kaçınan, takvalı bir toplum olurduk ki, durumumuz ortada
Bir programa dalıp, bilmem ki kaç namaz geçirdiniz? Geç vakitlere kadar tartışma programlarına dalıp, kaç sabah namazı kaçırdınız? Ama yok, yok, olsun. Seyretmeseniz de açık olsun. Açın!.. Reytingleri siz yükseltin! Siz olmasanız, ne olur bu kanalların hâli... Batar giderler maâzallah, ekmeksiz aşsız kalırlar, yazık değil mi?!
Gerçi bendeniz, televizyon karşısında kontrol sağlayamayan, nefsine uyuveren biri olduğumu keşfettiğim için, kendi evime hiç sokmadım. On beş senedir televizyonla işim yok, eksikliğini de duymadım
“-Bizim evimizde televizyon var; ama biz sadece faydalı programları seyrediyoruz” diyen mübârek kardeşlerimi, cân u gönülden tebrik ederim. Ne diyeyim, helâl olsun! Zira onlar, demek ki benim gibi nefislerinin esiri değil, hâkimidirler… O hâlde elbet, hürmet yüklü bir selâmı da hak ederler…
Selâm, Allâh’ın selâmı, gönderdim gitsin, sözüm bir mânî olsun, dâim söylensin:
Fayda dedimse anla, o da benim kinâyem,
Beş kuruşluk kâr için, beş bin zarar çekemem!
***
buraya kadar Şebnem Dergisinin bu ayki sayısından alıntıdır.
Allaha çok şükür ki bende TV sevmeyen ve izlemeyenlerdenim.
Rabbim herkesi bu kısacık ömür sermayemizi boşuna harcatan zarardan korusun . TV karşısında boşa geçirilen vakitlere acıyorum .