ADALETIMAHZA
Kayıtlı Kullanıcı
Yayın Tarihi: 20-02-2007
Birinci Ağabey
“Namazlarınızı vaktinde kılın. İkindi ezanı okununca, ‘akşama iki saat var’ demeyeceksiniz. İlk vaktinde kılacaksınız.”
Bu nasihatlerin sahibi Mehmed Emin Birinci ağabey. Kendini ziyarete gelenlere belki tek tavsiyesi ve nasihati.
Üstad Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden olan Birinci ağabey bu sözleri rahat ve tasasız bir ortamda değil, maalesef ağır hasta olarak tedavi gördüğü hastahane odasında söylüyor.
Evet, Birinci ağabey çok hasta. Ama o, vücuduna musallat olan ve günbegün eriten hastalıkları kaale almıyor. Hattâ gelenleri teselli ediyor.
“Sağlığınız nasıl?” sorusuna, “Elhamdülillah iyiyim. Bizim hastalık ne ki? Yan odada bir hasta var. Gece sabahlara kadar inliyor, acı çekiyor” diyerek cevaplıyor. Ardından da, “Çok şükür abdestimi alıyorum, namazımı kılıyorum” diyerek bu en önemli görevi, yine en güzel şekilde yerine getirebilmenin sevincini dile getiriyor.
Bu durumu asıl ibretli ve ilginç hale getiren cihet, Birinci ağabeyi an be an takip eden doktorunun açıklamalarında gizli. Birinci ağabeyin bırakın namaz kılabilmesi, yaşıyor olmasına bile inanmakta güçlük çektiklerini söylüyor. “Tamamen iman gücüyle yaşıyor” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Birinci ağabeyin rahatsızlığı çok ağır. Aynı şartlarda bir başka hasta olsaydı, çoktan vefat etmiş olurdu. Yaşasaydı bile, yatağında kımıldayamaz, ancak yakınlarının desteğiyle hareket edebilirdi.”
Doktor beyden, yine zihnimize adetâ kazınan bazı anekdotlar dinliyoruz. Bir defasında rahatsızlığından dolayı Birinci ağabey kendinden geçiyor. Yoğun bakıma alıyorlar. Ümitler kesiliyor. Ama bir süre sonra kendine geliyor Birinci ağabey. İlk sorduğu şey namaz vakti oluyor.
Bir defasında yine benzer durum yaşanıyor. Yükselen ve şiddetlenen ağır ve sızılar biraz azalınca namaz kılmak istiyor. Ama önce abdest alması gerekiyor. Doktor beyin onca ısrarına ve tavsiyelerine rağmen bizzat kendisi abdestini alıyor. Bu esnada tükenen takatini biraz toparladıktan sonra namaza kalkıyor. Doktor hiç olmazsa oturduğu yerde kılmasını söylüyor. Bu sefer doktorun tavsiyesine kısmen riayet ediyor. “Sünnetleri oturarak kılarım, ama farzı ayakta kılmak lazım” diyor.
Birinci ağabeyin tariflere sığmayan namaz aşkı, yoğun tedavi uygulamalarına başlamadan önce de kendisini gösteriyor. Eğer kendindeyse, tedavi öncesi doktor beyle bir tür zaman pazarlığı yapıyor. Tabii yine namaz vakitleri bu pazarlığın en önemli unsuru oluyor. Örneğin, öğle vaktinin girmesi öncesi veya sonrasına göre sıkı sıkıya tenbihlerde bulunuyor. Bir başka vakitte yine hemen namaz vaktine göre ayarlanmasını istiyor.
Hastahane çalışanlarının “Mehmet Amcası” olan Birinci ağabey, ziyaretine gelenlere olduğu gibi, her fırsatta hastane çalışanlarına da hep namazdan bahsediyor. Namazlarını aksatmamalarını, vakit girer girmez namazlarını kılmalarını tavsiye ediyor. Buna dair Risale-i Nur’dan nasihatlerde bulunuyor. Her fırsatta iman dersleri veriyor.
Birinci ağabeyi görünce, bütün eserlerinde Namazı ve önemini anlatan, “İslâmiyet'te, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır” diyen, hapishanelerde, mahkeme salonlarında ve en ağır hastalık dönemlerinde dahi namazını daha ilk vaktinde kılan Üstad Bediüzzaman aklımıza geliyor.
Birinci ağabeyi görünce “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz!” hadis-i şerifi aklımıza geliyor.
Son nefesine kadar örnek bir Müslüman. Yine ağır hastalığına rağmen, her gün traşını olacak kadar titiz ve örnek bir dava adamı.
Soyadı gibi, Birinci ağabey.
Dualarımız seninle.
ALINTI
Veli SIRIM, 18-02-2007
moralhaber.com
BEN OKURKEN KENDİME KIZDIM.İHLASIMI ARTIR YA RABBİM ÇOK GAFLET İÇİNDEYİZ.
Birinci Ağabey
“Namazlarınızı vaktinde kılın. İkindi ezanı okununca, ‘akşama iki saat var’ demeyeceksiniz. İlk vaktinde kılacaksınız.”
Bu nasihatlerin sahibi Mehmed Emin Birinci ağabey. Kendini ziyarete gelenlere belki tek tavsiyesi ve nasihati.
Üstad Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden olan Birinci ağabey bu sözleri rahat ve tasasız bir ortamda değil, maalesef ağır hasta olarak tedavi gördüğü hastahane odasında söylüyor.
Evet, Birinci ağabey çok hasta. Ama o, vücuduna musallat olan ve günbegün eriten hastalıkları kaale almıyor. Hattâ gelenleri teselli ediyor.
“Sağlığınız nasıl?” sorusuna, “Elhamdülillah iyiyim. Bizim hastalık ne ki? Yan odada bir hasta var. Gece sabahlara kadar inliyor, acı çekiyor” diyerek cevaplıyor. Ardından da, “Çok şükür abdestimi alıyorum, namazımı kılıyorum” diyerek bu en önemli görevi, yine en güzel şekilde yerine getirebilmenin sevincini dile getiriyor.
Bu durumu asıl ibretli ve ilginç hale getiren cihet, Birinci ağabeyi an be an takip eden doktorunun açıklamalarında gizli. Birinci ağabeyin bırakın namaz kılabilmesi, yaşıyor olmasına bile inanmakta güçlük çektiklerini söylüyor. “Tamamen iman gücüyle yaşıyor” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Birinci ağabeyin rahatsızlığı çok ağır. Aynı şartlarda bir başka hasta olsaydı, çoktan vefat etmiş olurdu. Yaşasaydı bile, yatağında kımıldayamaz, ancak yakınlarının desteğiyle hareket edebilirdi.”
Doktor beyden, yine zihnimize adetâ kazınan bazı anekdotlar dinliyoruz. Bir defasında rahatsızlığından dolayı Birinci ağabey kendinden geçiyor. Yoğun bakıma alıyorlar. Ümitler kesiliyor. Ama bir süre sonra kendine geliyor Birinci ağabey. İlk sorduğu şey namaz vakti oluyor.
Bir defasında yine benzer durum yaşanıyor. Yükselen ve şiddetlenen ağır ve sızılar biraz azalınca namaz kılmak istiyor. Ama önce abdest alması gerekiyor. Doktor beyin onca ısrarına ve tavsiyelerine rağmen bizzat kendisi abdestini alıyor. Bu esnada tükenen takatini biraz toparladıktan sonra namaza kalkıyor. Doktor hiç olmazsa oturduğu yerde kılmasını söylüyor. Bu sefer doktorun tavsiyesine kısmen riayet ediyor. “Sünnetleri oturarak kılarım, ama farzı ayakta kılmak lazım” diyor.
Birinci ağabeyin tariflere sığmayan namaz aşkı, yoğun tedavi uygulamalarına başlamadan önce de kendisini gösteriyor. Eğer kendindeyse, tedavi öncesi doktor beyle bir tür zaman pazarlığı yapıyor. Tabii yine namaz vakitleri bu pazarlığın en önemli unsuru oluyor. Örneğin, öğle vaktinin girmesi öncesi veya sonrasına göre sıkı sıkıya tenbihlerde bulunuyor. Bir başka vakitte yine hemen namaz vaktine göre ayarlanmasını istiyor.
Hastahane çalışanlarının “Mehmet Amcası” olan Birinci ağabey, ziyaretine gelenlere olduğu gibi, her fırsatta hastane çalışanlarına da hep namazdan bahsediyor. Namazlarını aksatmamalarını, vakit girer girmez namazlarını kılmalarını tavsiye ediyor. Buna dair Risale-i Nur’dan nasihatlerde bulunuyor. Her fırsatta iman dersleri veriyor.
Birinci ağabeyi görünce, bütün eserlerinde Namazı ve önemini anlatan, “İslâmiyet'te, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır” diyen, hapishanelerde, mahkeme salonlarında ve en ağır hastalık dönemlerinde dahi namazını daha ilk vaktinde kılan Üstad Bediüzzaman aklımıza geliyor.
Birinci ağabeyi görünce “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz!” hadis-i şerifi aklımıza geliyor.
Son nefesine kadar örnek bir Müslüman. Yine ağır hastalığına rağmen, her gün traşını olacak kadar titiz ve örnek bir dava adamı.
Soyadı gibi, Birinci ağabey.
Dualarımız seninle.
ALINTI
Veli SIRIM, 18-02-2007
moralhaber.com
BEN OKURKEN KENDİME KIZDIM.İHLASIMI ARTIR YA RABBİM ÇOK GAFLET İÇİNDEYİZ.