Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bu gece ne yapmalı? (1 Kullanıcı)

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
18
Web Sitesi
img141.imageshack.us
alibulac.jpg

Yarın miladi takvimin ilk günü, yeni bir yıla giriyoruz. Her sene olduğu gibi bu akşam yeni yılı kutlama bahanesiyle çılgınlıklar yaşanacak, eski pagan (putatapıcı) geleneklerle Hıristiyanlık karışımı âdetler zirve yapacak. Bunlar sahih bir din tarafından düzenlenmemiş pagan geleneklerdir.
Bize İslam öncesi cahiliyenin çılgınlıklarını hatırlatıyor. Batı dünyasının bunları yaşatması ve yaşaması doğal; tuhaf ve gülünç olan, Müslümanların da bunda hiçbir sakınca görmeyip yaşatmaya çalışmaları; Noel baba, hindi yemeği, çam ağacı hurafesi, şampanya patlatma, milli piyango, tam saat 24.00'ün bitimindeki bağrışmaları hayatlarına sokmuş olmaları.

Kimileri "Miladi takvim bir Roma takvimidir. Roma, Hıristiyan olmadan evvel de bu takvimi kullanmaya başlamıştır (MÖ 46). Esas adı Jülyen takvimidir. Bunun da kaynağı 25 Aralık'a denk gelen Noel'dir. Halbuki bu iki gün (25 ve 31 Aralık) arasında tarihsel bağ yoktur. Onun için yılbaşını rahatlıkla kutlayabilirsiniz" deyip kendilerini rahatlatmak isteyecektir. Roma veya Batı Hıristiyanlığı, her ikisi aynı mecrada akmışlardır, ortak kültürel değerlerdir. Müslümanların bunların geleneklerini veya âdetlerini taklit etmeleri "Kim bir kavme benzerse" hükmüne muhatap olmalarına sebep olur.

Diyanet cephesinde işin içinden çıkılmaz bir karışıklık var. Şöyle ki: Geçen sene Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, "Yılbaşı kutlamaları evrensel kültürün bir parçasıdır, Hıristiyanlıkla ilgisi yoktur, dolayısıyla caizdir." demişti. Bu sene yılbaşı öncesi, camilerde okunmak üzere bir hutbe yayınlandı. Hutbede, "Yılbaşı kutlaması İslam kültüründe yoktur. Ayrıca yılbaşı münasebetiyle içki, kumar ve benzeri haram fiillerin işlenmesi ise zaten günahtır. Dolayısıyla yılbaşı kutlamalarından uzak durun" biçiminde ifadelere yer verdiler... Doğru olan görüş budur.

"Ne olsa gider" postmodern ilkesinden hareket eden mezhebi geniş "bir kısım beyaz ilahiyatçılar" ise "Müslüman Türk milletinin benimsediği, kendisinin ortaya koyduğu veya bir başka milletten aldığı her türlü kültür ve örf âdet değerleri, açık ve temel İslami değerlerle çatışmadığı sürece meşrudur, muteberdir. Dolayısıyla yılbaşı kutlamaları da, milli bayramlarımızın kutlamaları da meşrudur, muteberdir ve güzeldir. Halkımızın uyguladığı çeşitli örf ve âdetler, kültür ve yaşantı biçimleri aynı hükme tabidir. Halkın örfü meşrudur, mübarektir..." deyip işin içinden çıkmak istediler, ama caiz dedikleri kutlamaların bizatihi kendisi ve kutlama biçimleri "açık ve temel İslami değerlerle çatışma" içindedirler. İstanbul Müftülüğü sitesinden 28.12.2007 tarihinde yayınlanan yazıda "Başka milletlerin örf ve âdetlerini benimsemenin milli birlik ve beraberliği bozacağından ve ahlak çöküntüsüne sebep olacağı"ndan bahsediliyor. Müftülük, meseleyi "milli çerçevede almış, sakıncayı milli birlik ve beraberlik temeline oturtmuş"tur. Burada da görmezlikten gelinen büyük paradoks, "milli/ulusal olan"ın bizatihi kendisinin bize Batı'dan gelmiş olmasıdır. Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Abdurrahman Akbaş da, her ne kadar "milli ve manevi değerler"e aykırılıktan bahsediyorsa da, hiç değilse, işin "eğlence, israf, akıl ve sağlığı tehdit edici boyutları"na dikkat çekmiştir. Belki de Diyanet canibinden gelen tek olumlu ihtirazi kayıt Akbaş'ın "Yılbaşı kutlamalarını vesile edinerek Allah ve Resulü'nün razı olmayacağı tavırlar yerine, geçmiş senelerde yaptıklarımızı gözden geçirerek ve gelecek yeni yılda hayatımıza daha iyi nasıl yön verebileceğimizi düşünelim" demesidir. Yılbaşı kutlamaları "görünmez kilise" doktrini çerçevesinde Batılı değerlerin ve yaşama tarzının evrenselleştirilmesidir. Resmi tatiller, medya, tüketim alışkanlıkları, eğlence ve magazin sektörü eşliğinde kitlelere empoze edilen ve insanları bir geceliğine -sanki bu gece her şey mubahmış gibi- günaha çağıran pagan geleneklerdir. Kendini bilen Müslüman aileler bu geceyi her gece gibi geçirmeli, ilave bir tutum alarak televizyonlarını kapalı tutmalıdır.

ALİ BULAÇ
Zaman
31 Aralık 2007, Pazartesi
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
18
Web Sitesi
img141.imageshack.us
Yılbaşında atılan kurşunu iki yıldır kafasında taşıyor

Yılbaşında atılan kurşunu iki yıldır kafasında taşıyor

maganda.jpg



Yıldız Ertaş, İstanbul'da 2 yıl önce yılbaşı kutlamaları sırasında kafasına saplanan kurşunu taşıyor. Mermi, tehlikeli bir yere saplandığı için cerrahi müdahale yapılamıyor. Maganda ise hâlâ bulunamadı.
Taksim'deki yılbaşı kutlamalarında kafasına kurşun isabet eden Yıldız Ertaş, 2 yıldır hayatta kalma mücadelesi veriyor. Sağ elini ve bacağını kullanamayan genç kız, sürekli dayanılmaz baş ağrıları çekiyor. Kurşunu sıkan kişi ise hâlâ bulunamadı.

Emniyet, alkol denetimine ağırlık verecek

Yıldız Ertaş, yılbaşını kardeşleriyle birlikte geçirmek için Diyarbakır'dan İstanbul'a gelmişti. Televizyondan tanıdığı İstanbul Boğazı'nı yakından görmek için ağabeyi, yengesi ve yeğenleriyle birlikte yola koyuldu. Taksim Meydanı'ndaki yılbaşı kutlamalarını da izleyecekti. Havaî fişek gösteri başlarken Taksim'e vardılar. Gökyüzündeki renk cümbüşüne şahit olmak amacıyla arabadan indi. Yeni yıl için geri sayım başlamıştı. Tam bu sırada, saat 00.00'a 2 saniye kala başında bir uyuşma hissetti. Yanında duran yengesine 'ne oldu?' diye soramadan yere yığıldı. Gözlerini, günler sonra yoğun bakımda açabildi. Havaya ateş eden birinin silahından çıkan kurşun, sol şakağından girerek kafatasına saplanmıştı. Yıldız Ertaş, şimdi sağ elini ve bacağını kullanamıyor. Sürekli çektiği dayanılmaz baş ağrıları, o gecenin acı hatırası... 2 yıl önce kafasına saplanan kurşunu hâlâ başında taşıyor. Tehlikeli bir yere saplanan mermiyi çıkarmak ölüm riski taşıyor. Genç kızın hayatını karartan maganda ise hâlâ bulunamadı. Tetiğe basan kişi, 2 yıldır meçhul.

Yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamayan Yıldız Ertaş, "Hatırlamak bile büyük acı veriyor. O geceden sonra bütün hayatım değişti. Genç kızlık hayallerim altüst oldu. Evlenme fikri bile artık bana çok uzak." diyor. Mutlu bir yuva kurmayı planladığı nişanlısı, olaydan sonra kendisini terk etmiş.

Yıldız Ertaş'ın yaşadıkları, maganda kurşununun ve alkol kullanımının insan hayatını nasıl kararttığına bir örnek teşkil ediyor. Götürüldüğü ilk hastanede film çekilmediği için kafasındaki kurşun fark edilmeyen Yıldız, başına pansuman yapıldıktan sonra Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Burada röntgeni çekilen talihsiz kızın sol şakağından giren merminin beyni zedeleyip sağ tarafta, kafatasına saplandığı belirlendi. Yoğun bakım ünitesine kaldırılan Yıldız Ertaş, buradan 21 gün sonra çıkabildi. Uzun ve zorlu tedavilerin sonucunda yaşama dönen genç kız için vurulduğu yılbaşı gecesinden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Beyninde sinirlerin hasar görmesi nedeniyle bazı uzuvlarını kullanamayan talihsiz kız, sağ bacağına takılan özel ayakkabıyla yürüyebiliyor.

Yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamayan Yıldız Ertaş, "Sağ elim ve bacağım o geceden sonra asla eskisi gibi olmadı. Başımdaki kurşun ise tehlikeli bir yere saplandığı ve çıkartılırken ölüm riski olduğu için hâlâ başımın içinde. Bu sebeple sürekli baş ağrısı çekiyorum." diye konuşuyor. O gece yaşadığı şoku ve korkuyu bir türlü üzerinden atamadığını söyleyen genç kız, uzun süre psikolojik tedavi görmüş. Kaza öncesinde evlilik planları yaptığını anlatan Ertaş, sözlerini şöyle sürdürüyor: "O geceden sonra hayatımdaki her şey o kadar çok değişti ki. Bütün genç kızlık hayallerim altüst oldu. Evlenme fikri bile artık bana çok uzak görünüyor. Yaşadıklarımı hatırlamak bile bana büyük acı veriyor."

Genç kızın ağabeyi Halis Ertaş ise evin en küçük çocuğu olan kardeşinin başına gelenlerin aile olarak kendilerini çok üzdüğünü ifade ediyor. Kız kardeşini yaralayan kişinin 2 yıldır bulunamamasını bir türlü içine sindiremediklerini anlatan Ertaş, "Bu olay sorumsuzca yapılan bir hareketin bir insanın hayatını nasıl karartacağının en iyi göstergesi. 2 yıldır neler çektiğimizi Allah biliyor. Hastane masraflarının da tümünü biz karşıladığımız için maddî olarak da sıkıntıya girdik. Doktorlar, Yıldız'ın hayata dönemeyeceğini söylemişti. Allah'a şükür yaşıyor. Tek tesellimiz kardeşimin hayata dönmesi." diyor.

Emniyet, alkol denetimine ağırlık verecek

Emniyet, yılbaşı gecesi özellikle alkollü araç kullanımının önlenmesine yönelik denetimlere ağırlık verecek. İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, yılbaşı gecesi alınacak trafik tedbirleri ile ilgili yayınladığı genelge çerçevesinde, emniyet ekiplerince yapılacak trafik kontrollerinde özellikle alkollü araç kullanımının önlenmesine yönelik denetimlere ağırlık verileceği öğrenildi. Belirlenen limitlerin üzerinde alkol aldığı tespit edilenler hakkında yasal işlemler yapılacak, araçları alkolsüz başka bir sürücünün bulunmaması durumunda, trafik kuruluşlarına ait park yerlerinde veya yediemin otoparklarda muhafaza altına alınacak. Araç sürücüsü ile araçtaki diğer kişiler, ticari araçlarla, gidecekleri yerlere gönderilecek. Ankara, Anka


31 Aralık 2007, Pazartesi
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
18
Web Sitesi
img141.imageshack.us
Alım gücü artınca muhafazakar da yılbaşı kutlar oldu

Alım gücü artınca muhafazakar da yılbaşı kutlar oldu

ym4.jpg

Bir türbanlının tatilini yazınca olay olmuştu, şimdi de muhafazakarların 'yılbaşı eğlencelerini' anlattı.

Bugün beklentilerin doruk noktası. Yılın son gününde olmak istediğimiz “ben”leri listeliyoruz ve yarın başlayacak temiz sayfaya havale ediyoruz. Her yıl bu zamanlar adeta yeniden doğuyoruz. Uzun ve eğlenceli bir gecenin ardından geçtiğimiz yıllarda yapamadıklarımızı gerçekleştirmek için yeni bir yıla uyanıyoruz. Peki ama biz kimiz? Bu umutları taşıyan, 1 Ocak’a anlam yükleyenler, bu toplumun kaçta kaçını temsil ediyor? Yoksa kendini “muhafazakar” olarak tanımlayan kesim ortak zannettiğimiz heyecanları hiç paylaşmıyor mu?

Bu sorulara cevap aramak için Zaman gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca ile bir araya geldik. Karaca ile muhafazakar kesimin yılbaşı algısı ve mevcut kutlamalara tepkisi üzerine konuştuk.

Kendinizi muhafazakar olarak tanımlar mısınız?

- Dindar olarak tanımlamayı tercih ederim.

Dindarlık muhafazakarlığı beraberinde getirmez mi?

- Muhafazakarlığın siyasi karşılığı köklü değişimleri, devrimci çıkışları istemez. Siyasi anlamda ben kendimi bu tarz bir muhafazakarlık içinde görmüyorum. Ama muhafazakarlık belli değerleri korumak anlamında ise ben de tabii ki muhafazakarım.

YAPMADIKLARIMIZI YAZDIK

Bugün yılbaşı. Muhafazakar kesim nasıl yaklaşıyor yılbaşı kavramına?

- Bu soruyu yanıtlamak için filmi biraz geriye sarmakta fayda var. 80’lere gidersek, o yıllarda yılbaşına tepki büyüktü. Hiçbir şey yapılmazdı o akşam. Ama ertesi gün çocuklardan okulda “Yılbaşını nasıl geçirdiniz?” sorusunu kapsayan bir kompozisyon yazmaları istenirdi. Biz de hiç yapmadığımız etkinlikler hakkında bilgi verirdik.

Neden tepki vardı yılbaşına?

- Yılbaşı Batılılaşma projesine ait görülüyordu. Yani bir eğlence kültürünün dayatılmasına karşı tepkiydi bu. Sosyolojik ve politik bir refleksti belki.

31 ARALIK’TA KUR'AN OKUYANLAR VAR

Hıristiyanların günü olarak mı algılanıyordu?

- Evet, Noel’le karıştırılıyordu. Bu, Hz. İsa’nın doğumu niye bizi ilgilendirsin ki refleksi değildi. Aksine, bazıları “Bugün Hıristiyanların dini ile ilgili bir günse biz de dua ederek geçirebiliriz” diyorlardı. Ve öyle de geçiriyorlardı. Belli bir kesim hâlâ 31 Aralık’ta Kuran okur.

Hep geçmişten bahsediyorsunuz. Şimdi ne değişti?

- Hâlâ geceye kayıtsız kalanlar ve kalma hakkı olanlar mevcut. Ama artık daha ılımlı bir yaklaşım var.

Bu değişime sebep olan ne?

- Ekonomi. 80’lerde kendini muhafazakar olarak tanımlayan kitlelerin çoğunluğu orta-alt gelir grubuna aitti. Şimdi sermayenin el değiştirmesinden bahsediliyor. Artık aynı kesimin alım gücü daha yüksek. Yılbaşı kampanyaları onlara da hitap ediyor. Belki bir hediye ya da kuruyemiş, TV ile o geceye dahil olabiliyorlar. Bu yüzden “Yeni yıla yeni umutlarla girelim” refleksi nispeten bu çevrelerde yaygınlık kazanıyor.

80’lerde ekonomik ezikliğin öfkesi mi vardı yılbaşının reddinin altında?

- Yalnızca o değil ama evet bu, reddin bir parçasıydı.

BATILILAŞMANIN PARÇASI

Elitin tekelinde gibi mi algılanıyordu kutlamalar?

- Belli bir azınlığın, yüzünü batıya dönmüş, daha burjuva yaşantısı süren, şimdilerde “Beyaz Türk” olarak adlandırılan belli bir kesimin eğlence anlayışı olarak algılanıyordu. Hâlâ da kısmen öyle. Üstelik bu yalnızca sosyolojik bir şey değil. Politik bir şekilde de dayatılıyor. Yılbaşı çağdaşlaşmanın, batılılaşmanın bir parçası. Öyle bir rota çizilmiş. Yılbaşı kutlamayanların da var olduğunu gözardı etmek iyi niyetli olabilir mi? Okulda bir şey anlatamayan çocuklar eziliyor filan...

90’lardan önce dışarda yemek de yemezdik

Yılbaşı kutlamasına ‘stresle baş etmenin bir yolu’ olarak bakmak mümkün değil mi?

- Evet, tabii. Modern hayat bu tip küçük kaçışlar olmadan çekilmiyor. Ama yeni yılla ilgili enteresan bir durum daha var: Her ne kadar sekülerleşmiş olsa da, metafizik yönünü yitirmemiş olsa gerek ki her yeni yıldan bir şeyler bekleniyor.

Bu beklentinin dinle ilgisi ne?

- Bir kader, bir yazgıya atıf var. İçinde belki tanrı yok ama yaratıcının çok zikredilmediği bir kadercilik var. Kendi dışında bir şeyler bekliyor insanlar yeni yıldan. Yeni bir iş, yeni bir aşk... Kimden bekliyor bunları? Bence bu seküler bir dini anlayış.

Bu da muhafazakar kesimin kabul etmediği bir anlayış sanırım. Peki o kesim stresle nasıl baş ediyor?

- Dua ederek, tasavvufla. Aile bir araya geliyor, sohbet ediliyor.

Eğlence daha küçük bir role mi sahip?

- Evet. Biz de gülüyoruz ama “şöyle eğlenilir” diye bu işin pratiği üzerine kafa yormuyoruz. Belli bir paketle eğleneceğim diye bir şey yok. Eskiden muhafazakar kesim doğum günlerini de kutlamazdı, artık pek çok aile kutluyor.

Muhafazakar kesimin eğlence anlayışı daha çok eve ait sanırım.

- Evet. Dışarıda yemek yeme kültürü 90’larda başladı. Yavaş yavaş kadın-erkek birlikte dışarı çıkıyorlar. Eskiden yoktu böyle bir şey.

Gül almakta sakınca yok

Ya Sevgililer Günü? Yine Batı referanslı bir gün. Bu güne yaklaşım nasıl?

- Sevgililer Günü kısmen kutlanıyor. Bir insanın sevdiğine gül almasında hiçbir sıkıntı yok ama ben bu tip günleri modern kültür üzerinden düşünüyorum. Kapitalizm aşkı tüketim için gerekli görüyor. Ben buna katılmıyorum. İnsanların nesnelere anlam yüklemesine karşı değilim; ama her türlü insani deneyimden soyutlanan bir meta hadisesi var.

Alt kattaki diskoda kadınlar göbek atar

Kamuoyunda tesettür otel olarak bilinen oteller var. Muhafazakar kesimin eğlence anlayışını karşılıyor mu buralar?

- O otellerin en eskisi Didim’deki Kapris’tir. Alt katta bir disko vardır. O diskoya yalnızca kadınlar gidebilir. Zaten Türk erkeği erkek-erkeğe dansı sevmez. Kadın-kadına göbek atıp eğlenirler diskoda. Genelde Türkçe pop ya da oryantal çalar. Erkekler bu durumdan şikayetçi değildir.

Nihal Bengisu Karaca 1972 Ankara doğumlu. Kayseri İmam Hatip Lisesi ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Aksiyon ve Kanal 7’de çalıştıktan sonra 2002’den beri Zaman gazetesinde yazıyor ve Pazar ekinin editörlüğünü yapıyor. 2005’ten beri de Aktüel yazarı. “Yanardağda pişirilir, totemle servis yapılır” adlı bir kitabı ve “Kadın oradaydı” adlı kitapta bir çalışması var.

Nagehan Alçı/Akşam
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt