BİYOGRAFİ / PORTRE
HZ. MUAVİYE BİN EBİ SÜFYAN (R.A.)
Hz .Muaviye (r.a) hicretten 19 yıl evvel (M.604) yılında Mekke’de doğdu. Babası Ebu Süfyan Bin Halit Bin Ümeyye, annesi Hind’dir. Mekke’nin fetih gününde babası ile beraber Müslüman oldu. Medine’ye yerleşerek peygamberimizin (s.a.v.) “Ya Rabbi, O’nu doğru yolda bulundur ve başkalarını da doğru yola götürücü kıl” ve “Ya Rabbi! Muaviye’ye yazı ve kitap öğret, O’nu azabından koru. Ya Rabbi! O’nu memleketlere hakim kıl” dualarıyla şereflendi. Vahiy katipliğine Cebrail (a.s.) bildirmesi ile alındı. Cebrail (a.s.)’ın getirdiği Kur-an’ı Kerimi ve peygamber efendimizin mektuplarını yazardı.
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer zamanlarında Suriye tarafındaki muharebelere katıldı. Hz. Ömer onu Şam valisi yaptı. Hz. Osman (r.a.) bütün Suriye’yi onun emrine verdi. Hz. Ömer’in şehit edilmesinden sonra Hz. Ali’yi bütün Müslümanlar Halife-i Müslimin seçtiler. Hz. Ömer önce ortalığı yatıştırmaya çalıştı. Sahabe-i Kiramdan bazıları katillerin hemen yakalanıp kısas yapılmasını istediler. Bir kısmı ise susmayı tercih ettiler. Bütün Sahabilerin aralarında içtihat yapması elzem oldu. Çünkü Sahabilerin her biri içtihat sahibi idi. Bu arada Abdullah İbni Sebe adından bir münafık ortalığı karıştırarak işi muharebeye sürükledi. Basra ve Cemel Vak’aları meydana geldi. Hz. Muaviye o zaman Şam’da vali idi. Üçüncü kısım içtihadında olup idaresindeki muharebelerden uzak tuttu. Fakat Hz. Ali, Şamlılar’ı da çağırınca Hz. Muaviye bir çok hadis-i şerifi düşünerek karşı taraf gibi içtihat etti. Yahudi fitnesi karışarak Sıffın Muharebesi meydana geldi. Bu muharebelerde bütün Eshab-ı Kiram gibi Hz. Muaviye’de içtihadı ile hareket ederek İslamiyet’in emrini yerine getirmeye uğraşmışlardır. Bu muharebelerde bile Eshab-ı Kiramın bir biriyle mektuplaştıkları ve nasihat da bulundukları gerçektir. Mesela; Sıffın muharebesi sırasında Bizans imparatoru II.Kostantin, hudutlarındaki İslam şehirlerine rahatsızlık veriyordu. Hz. Muaviye ona mektup yazıp, “bu sarkıntılıklardan vazgeçmezsen, şimdi efendimle sulh yapar, O’nun askerinin kumandanı olur, oraya gelip şehirlerini yakarım. Seni domuzlara çoban yaparım” demişti. Yine aynı zamanda halife Hz. Ali (r.a.) büyük bir kalabalık karşısında “kardeşlerimiz bizden ayrıldı, onlar kafir ve fasık değildiler, çünkü içtihatları öyle oldu” buyurdu.
İslam’ın iç ve dış olanca nizamı sahabilerden gelir ve “Ben her günaha şefaat ederim, yalnız sahabilerime dil uzatanlara etmem!” hadisi Sahabilerin makamını göstermeye yeter. Gelinde Hz. Muaviye’ye çatın…(*)
Hz. Muaviye hicri 41 yılında küfede halife seçildi. İslam meleklerinde meşru halife oldu. İslamiyet’in yayılmasında çok etkili oldu.
Hz. Muaviye hicri 42’de Sicistan’ı, 43’de Sudan’ı, 44’de Afkanistan’ı, Kabil şehrini ve Hindistan’ın kuzeyini, 45’de Tunus’ta Efrıkiyye şehrini aldı. Hicri 48’de gemilerle Kıbrıs’a giderek Kıbrıs’ı Bizanslılardan aldı. İran’da Kuhistan eyaletini fethetti. İstanbul’a oğlu Yezid’i gönderip orayı kuşattı. Konstantin ağır vergiye tabi tutuldu. Hz. Ömer zamanında alınan Kudüs tekrar alındı. Hz. Muaviye büyük bir saltanata nail oldu ve çok sevildi. Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Muaviye’ye “Benden sonra ümmetimin yerine hakim olursan, o zaman iyiliklere iyilik et. Kötülük yapanları da af eyle.”
Hz. Muaviye, uzun boylu, beyaz tenli, heybetli idi. Güzel konuşur, güzel idareli davranırdı. Çalışkan, gayetli, azimli idi. Arabistan’da şöhret yapmış dört sahabi’den birisidir. Sanki her bakımdan devlet adamı olmak için yaratılmıştı. Hatta Hz. Ömer, Hz. Muaviye’ye her bakışta “bu ne güzel bir Arap sultanıdır” derdi. Cins atlara biner, kıymetli elbiseler giyer, saltanat sürmekten zevk alırdı. Fakat Resulullah’ın sohbetlerinin bereketi ile Şeriattan hiç ayrılmazdı. Hz. Ali onun hakkında “Muaviye’nin hakimliğini kötülemeyiniz! O giderse başların koptuğunu görürsünüz” buyurmuştur. Hz. Muaviye peygamberimiz (s.a.v.)’den çok hadisi şerif nakil etmiştir. Bu hadisi şeriflerden bazıları şöyledir: “Allahu Teala kime iyilik murat ederse, onu din alimi yapar ve dinine zarar verecek şeyleri ona bildirir. Ona doğruyu gösterir.” “Amel bir kap gibidir, sonu iyi olursa evvelide iyi olur.” Hz. Muaviye, vefatından önce oğlu Yezid’in durumunun anlaşılmazlıklara sebep olacağını biliyordu. Öleceğine yakın oğlunu yanına çağırarak, hilafet hususunda dört şahıstan yani; Hz. Hüseyin Bin Ali, Abdullah İbni Zübeyr, Abdullah İbni Ömer ve Abdullah İbni Cafer’den korktuğunu söyledi. Hz. Hüseyin’in (r.a.) hilafette hakkı olduğunu, iyi muamele yapmasını fakat Abdullah İbni Zübeyr’e hiç aman vermesini vasiyet etti.
Hz. Muaviye Hicri 60. yılın Recep ayında (M.680 Nisanında) 78 veya 82 yaşında Şam’da vefat etti. Peygamberin ihsan buyurduğu bir gömleğe sarılarak, ağzına ve gözlerine Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) tırnakları konarak Şam’daki Babüs-Sagir adındaki yere defnedildi.
Ömer YAHYALI
Kaynak : İslam Alimleri Ansiklopedisi
(Türkiye Gazetesi)
İslam Tarihi (Hayati Ülkü)
(*) İman ve İslam Atlası-N.F.Kısakürek B.D.
yayınları 5.basım Aralık 1986 syf.51