Osmanlı 'yı Osmanlı Yapan Tarihi Vasiyetler
Osmanlı Devletini kuran Osman Gazi 'nin babası Ertuğrul Gazi 'den , Şeyh Edebali ' ye ilişkin birkaç cümle aktarayım :
'' Oğulcuğum !
Şeyh Edebali bizim boyun ( aşiretin ) ışığı ve yüreğidir.Terazisi ince tartar , dirhem şaşmaz. Bu yüzden beni kır , Şeyh ' i kırma ; bana karşı gel , ona karşı gelme. Bana karşı gelirsen üzülürüm , ama ona karşı gelirsen gözlerim sana bir daha bakmaz olur, baksa da görmez olur.
Sözüm Edebali 'yi korumak için değil , seni korumak içindir.
Oğulcuğum bu dediklerimi vasiyetim say , ona göre uy. ''
Şimdi de Ertuğrul Gazi tarafından bu öylesine bir hürmetle anılan mürşidin ( Şeyh Edebali 'nin ) damadı ve beyi Osman Gazi ' ye vasiyetine gelelim.
Bu vasiyet ( ya da öğüt ) aynı zamanda yüreklere '' Devlet-i ebed müddet '' aşkını ilham edip o aşkta muazzam bir imparatorluk inşa eden dinamizmin de kaynağıdır.
'' Ey Oğul , Beysin.
Bundan sonra öfke bize ;uysallık sana.
Güceniklik bize ; gönül almak sana.
Suçlamak bize ; katlanmak sana.
Acizlik bize , yanılgı bize ; hoş görmek sana.
Geçimsizlik bize , çatışmalar , uyuşmalar bize ; adalet sana.
Kötü söz, şom ağız , haksız yorum bize ; bağışlama sana.
Ey Oğul !
Sabretmesini bil , vaktinden önce çiçek açma.
Şunu da unutma : İnsanı yaşat ki , devlet yaşasın !
Ey Oğul , yükün ağır , işin çetin , gücün kula bağlı.
Allah Celle Celalüh yardımcın olsun ! ''
'' İnsanı yaşat '' diyor Şeyh Hazretleri . '' İnsanı yaşat ki , devlet yaşasın ! ''
İnsanı yaşatmak için ne yapacaksınız?
Öncelikle ona '' AŞ '' vereceksiniz. Aş verebilmek için de '' İŞ '' vermek zorundasınız.
Bir işte çalışıp üretecek , kazandırırken kendisi de kazanacak.Böylece ekonomi de gelişecek , devlet de güçlenecek.
İş verebilmek için de tabii ki tesis , fabrika vs… kuracaksınız , yerine göre sanayileşeceksiniz.üretim – tüketim dengesi tesis edecek , ardından gelir dağılımında adalet sağlayacaksınız.
Ve hem doğru doğru yaşaması hem de işini doğru düzgün yapabilmesi açısından insanı eğiteceksiniz.Bunun için okullar açacaksınız, üniversiteler kuracaksınız , öğretim üyeleri yetiştireceksiniz.
Verimli çalışabilmesi ve üretebilmesi için her insana kaliteli sağlık hizmeti vereceksiniz.Yani kendi çağını aşan hastaneler kuracaksınız ; doktor , hemşire , laborant , bakıcı , eczacı , araştırmacı yetiştireceksiniz.
Biliyorum , bunlar hem evrensel hem de çağdaş normlar.
Demek oluyor ki , günümüzden yedi yüz küsur sene önce yaşamış olan Şeyh Edebali , çağını çok aşan evrensel normlarla hayata bakabilmiş , devletin bu çerçevede kurulması halinde ancak kalıcı olabileceğini düşünebilmiştir.
Bu topraklarda böyle bir beyin yetişti.
Fakat ideolojik saplantıları olan aydınla , okuma ve araştırma özrü olan siyasetçi bu beyni görmezden geliyor.Görüp yararlanmak isteyenleri de '' aforoz '' etmeye kalkışıyor.
Buradan Osman Gazi ‘nin oğlu Orhan Gazi ‘ye vasiyetine geçelim :
'' Bak Oğul , Allah Celle Celalühün emirlerine aykırı işler işlemeyesin.
Bilmediklerini ulemadan sorup öğrenesin.
Sana itaat üzere olanları hoş tutasın.
Askerlerine in’amı , ihsanı eksik etmeyesin , ki insan ihsanın kulcağızıdır.
Zalim olmayasın , alemi adaletle şenlendiresin.
Allah Celle Celalüh için cihadı terk etmeyesin.
Ulemaya riayet et ki , din işleri nizam bulsun.İlim ehlini el üstünde tut.
Askerlerine ve dünya malına gurur getirip doğru yoldan uzaklaşmayasın.
Bizim mesleğimiz Allah Celle Celalüh yoludur , maksadımız ila-yı kelimetullah ‘tır ( Allah ‘ın dinini yaymak ) .
Davamız kuru kavga ve cihangirlik davası değildir.
Memleket işlerini noksansız gör , herkese ihsanda bulun. ''
Sürekli insanı korumaya , kollamaya , gözetmeye , hoş tutmaya , sevmeye ; insana ihsanda bulunmaya , saygı duymaya , merhametli davranmaya çağıran bu vasiyetler , aynı zamanda kendi çağlarını aşan insan hakları vesikalarıdır.
Avrupa aynı noktaya dün denilebilecek kadar yakın bir tarihte gelebilmiş , ’’insan Hakları Evrensel Bildirisi '' ni sadece elli sene kadar önce yayınlamıştır.Bu itibarla , Avrupa , insanı kavrama konusunda bizden altı yüz elli sene kadar rötarlıdır.
Buna rağmen insan haklarında kurumsallaşmış , nihayet bizden aldığını bize pazarlar haline gelmiştir.Gönülsüzlüğümü görünce de bazı müeyyideler dayatmaya geçmiştir.
Cevdet Paşa : '' Tarihini bilmeyen siyasetçi ile pusula okumasını bilmeyen kaptanın farkı yoktur.İkisi de gemiyi karaya oturtur. '' demekte ne kadar da haklı.
Şu var ki , siyasetçinin karaya oturttuğu '' taka '' değil , koskoca '' Devlet '' gemisi olduğundan , diğerine kıyasla çok daha büyük zayiat ve zararlara yol açmaktadır.