Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,599
- Tepki puanı
- 965
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
İbrahim Karagül
ikaragul@yenisafak.com.tr
O resmi gördünüz mü? Ya da o görüntüyü? Bu görüntüler nasıl verilir, nasıl karartılır, ekrana nasıl yansıtılır? İnsan ırkının en aşağılık hallerinden birine tanık olduk bir kez daha. Afganistan'daki ABD askerlerinin öldürdükleri Taliban mensuplarının cesetlerine uyguladıkları muameleye... Onların Taliban üyesi oldukları bile meçhul. Öyle bile olsa, dünyanın en azılı suçluları bile olsa, o rezil görüntüdeki askerler kadar hiç kimse iğrençleşemez.
Bu bir kültür.. Bu, iddia edildiği gibi münferit bir olay değil. Birkaç kişinin macera arayışı, sınırı aşan davranışı değil. On yıldır benzeri onlarca olaya tanık olduk. Haberdar olamadığımız yüzlercesi belki binlercesi var.
Afganistan'ı işgal eden bir ülkenin, terörle savaş adı altında yerkürenin her köşesinde benzer çirkinliklere imza atan bir ülkenin eseri bu. Afrika'nın en ücra köşelerinde, Güneydoğu Asya'nın yağmur ormanlarında, İsrail'in Negev çölünde, Orta Asya ülkelerinde, bugün düşman gördüğü Suriye'de, Ürdün'de, Avrupa Birliği ülkelerinde, Batı başkentlerinin en işlek caddelerindeki binaların bodrum katlarında sayısız insanı sorgulayıp, işkence ederek öldüren bir ülkenin eseri.
Düşman gösterilen, özellikle de Müslüman kimlikli insanlara reva görülen uygulamanın arkasında yatan ruh halini çok iyi tanıyoruz. Siyasi açıklamalar ne olursa olsun, ne tür soruşturma açılırsa açılsın, nasıl özür dilenirse dilensin, bu askerler Müslüman topraklarına gönderilmeden önce bu ruh haline hazır hale getiriliyor. Ebu Gureyb'de, Bağram üssünde, ve diğer gizli esir kamplarında işte bu tür aşağılamalar yapmaları için kodlanıyor. İnsanları, ülkelerini, kimliklerini, değerlerini, dinlerini, kitaplarını aşağılayacak şekilde motive ediliyor.
Irak işgali bir Haçlı Ruhu ile yapıldı. İşgal sonrası o ülkenin bütün değerleri aşağılandı, inançlarına hakaret edildi, kültürel varlıkları yağmalandı. Hemen her ülkede, müdahale edilen her toprak parçasında benzer şeyleri gördük. Onlar; düşman belledikleri, tehdit belledikleri Müslüman toplumlara yönelik aşağılama yöntemleri geliştirdiler. İşkence için Nazi döneminde kalma metodları kullandılar, o dönemden kalma uzmanlardan yararlandılar.
Daha önce de, Alman askerleri, kafataslarıyla hatıra fotoğrafları çektirmişti. Mezar-ı Şerif'in etrafındaki çöllere gömülen binlerce beden, işkence ile öldürülen, kurşuna dizilen, asitle yakılan insanlara aitti. Irak'ta kadınlara yönelik uygulamalar aynı ruh haliyle yapılıyordu. Sadece kadınların tutulduğu işkence merkezleri, çocukların tutulduğu kamplar böyle yerlerdi. Bunların bir çoğu hala faaliyette. Devletlerin sessiz onayıyla dev bir trafik işletiliyor!
On yıldır yüzbinlerce insan sorgulandı. Yüzlerce belki binlerce insan kayboldu. Bizler sadece Guantanamo'yu bildik. Bir de tesadüfen ortaya çıkan Ebu Gureyb'i. Guantanamo on yıldır kapatılamadı. Barack Obama'nın en önemli sözlerinden biriydi kapatılması ama kapatılamadı.
Afganistan'dan alınıp, elleri ve ayakları bağlı, kafalarına çuval geçirilmiş halde kargo uçaklarına sıra sıra bağlanan o esir resimlerini hatırlıyor muyuz? Yüzlerce benzer sefer yapıldı. Dünyanın belli başlı merkezlerine insan taşındı. Bu insanların çoğunun izi kayboldu.
Biz, Türkiye'nin insanları, bırakın bu trafiği sorgulamayı, İncirlik Üssü'nün esir ticareti için nasıl kullanıldığını bile sorgulayamadık. O işkence merkezlerinden, sorgu merkezlerinden Türkiye'de de var mıydı, üzerine gitmedik. Çoğu Avrupa Birliği üyesi otuz altı ülkenin esir ticareti için yaptığı anlaşmada Türkiye var mıydı, bilemedik.
Ülkelerin çıkarları, jeopolitik hesaplar, günübirlik siyasi şovlar, kitlelerin dostluk ve düşmanlıklara göre formatlanması, demokrasi çığlıkları, içi boş siyasi söylemler, bize dayatılan tehdit algılamaları… Bunların çoğu yalan.
Yalanlar üzerinden iktidarlar şekilleniyor, ülkeler kurulup yıkılıyor, haritalar değiştiriliyor. Bizler, bu yalanlarla avunuyoruz sadece.
İnsan ırkının onuruna, değerlerine, özgürlüğüne saygı duymayı bilemediğimiz, onlara sahip çıkamadığımız müddetçe bu iğrenç insanların şekillendirdiği bir dünyaya mahkum olacağız.
Yerde yatan o Afgan'ın, ülkesini savunmak için verdiği mücadele ile, binlerce kilometre öteden gelip cesetlere işeyen rezil askerlerin onuru arasında bir tercih yapalım.
Biz hangisiyiz gerçekten?
Kaynak: A ... - İbrahim Karagül
ikaragul@yenisafak.com.tr
O resmi gördünüz mü? Ya da o görüntüyü? Bu görüntüler nasıl verilir, nasıl karartılır, ekrana nasıl yansıtılır? İnsan ırkının en aşağılık hallerinden birine tanık olduk bir kez daha. Afganistan'daki ABD askerlerinin öldürdükleri Taliban mensuplarının cesetlerine uyguladıkları muameleye... Onların Taliban üyesi oldukları bile meçhul. Öyle bile olsa, dünyanın en azılı suçluları bile olsa, o rezil görüntüdeki askerler kadar hiç kimse iğrençleşemez.
Bu bir kültür.. Bu, iddia edildiği gibi münferit bir olay değil. Birkaç kişinin macera arayışı, sınırı aşan davranışı değil. On yıldır benzeri onlarca olaya tanık olduk. Haberdar olamadığımız yüzlercesi belki binlercesi var.
Afganistan'ı işgal eden bir ülkenin, terörle savaş adı altında yerkürenin her köşesinde benzer çirkinliklere imza atan bir ülkenin eseri bu. Afrika'nın en ücra köşelerinde, Güneydoğu Asya'nın yağmur ormanlarında, İsrail'in Negev çölünde, Orta Asya ülkelerinde, bugün düşman gördüğü Suriye'de, Ürdün'de, Avrupa Birliği ülkelerinde, Batı başkentlerinin en işlek caddelerindeki binaların bodrum katlarında sayısız insanı sorgulayıp, işkence ederek öldüren bir ülkenin eseri.
Düşman gösterilen, özellikle de Müslüman kimlikli insanlara reva görülen uygulamanın arkasında yatan ruh halini çok iyi tanıyoruz. Siyasi açıklamalar ne olursa olsun, ne tür soruşturma açılırsa açılsın, nasıl özür dilenirse dilensin, bu askerler Müslüman topraklarına gönderilmeden önce bu ruh haline hazır hale getiriliyor. Ebu Gureyb'de, Bağram üssünde, ve diğer gizli esir kamplarında işte bu tür aşağılamalar yapmaları için kodlanıyor. İnsanları, ülkelerini, kimliklerini, değerlerini, dinlerini, kitaplarını aşağılayacak şekilde motive ediliyor.
Irak işgali bir Haçlı Ruhu ile yapıldı. İşgal sonrası o ülkenin bütün değerleri aşağılandı, inançlarına hakaret edildi, kültürel varlıkları yağmalandı. Hemen her ülkede, müdahale edilen her toprak parçasında benzer şeyleri gördük. Onlar; düşman belledikleri, tehdit belledikleri Müslüman toplumlara yönelik aşağılama yöntemleri geliştirdiler. İşkence için Nazi döneminde kalma metodları kullandılar, o dönemden kalma uzmanlardan yararlandılar.
Daha önce de, Alman askerleri, kafataslarıyla hatıra fotoğrafları çektirmişti. Mezar-ı Şerif'in etrafındaki çöllere gömülen binlerce beden, işkence ile öldürülen, kurşuna dizilen, asitle yakılan insanlara aitti. Irak'ta kadınlara yönelik uygulamalar aynı ruh haliyle yapılıyordu. Sadece kadınların tutulduğu işkence merkezleri, çocukların tutulduğu kamplar böyle yerlerdi. Bunların bir çoğu hala faaliyette. Devletlerin sessiz onayıyla dev bir trafik işletiliyor!
On yıldır yüzbinlerce insan sorgulandı. Yüzlerce belki binlerce insan kayboldu. Bizler sadece Guantanamo'yu bildik. Bir de tesadüfen ortaya çıkan Ebu Gureyb'i. Guantanamo on yıldır kapatılamadı. Barack Obama'nın en önemli sözlerinden biriydi kapatılması ama kapatılamadı.
Afganistan'dan alınıp, elleri ve ayakları bağlı, kafalarına çuval geçirilmiş halde kargo uçaklarına sıra sıra bağlanan o esir resimlerini hatırlıyor muyuz? Yüzlerce benzer sefer yapıldı. Dünyanın belli başlı merkezlerine insan taşındı. Bu insanların çoğunun izi kayboldu.
Biz, Türkiye'nin insanları, bırakın bu trafiği sorgulamayı, İncirlik Üssü'nün esir ticareti için nasıl kullanıldığını bile sorgulayamadık. O işkence merkezlerinden, sorgu merkezlerinden Türkiye'de de var mıydı, üzerine gitmedik. Çoğu Avrupa Birliği üyesi otuz altı ülkenin esir ticareti için yaptığı anlaşmada Türkiye var mıydı, bilemedik.
Ülkelerin çıkarları, jeopolitik hesaplar, günübirlik siyasi şovlar, kitlelerin dostluk ve düşmanlıklara göre formatlanması, demokrasi çığlıkları, içi boş siyasi söylemler, bize dayatılan tehdit algılamaları… Bunların çoğu yalan.
Yalanlar üzerinden iktidarlar şekilleniyor, ülkeler kurulup yıkılıyor, haritalar değiştiriliyor. Bizler, bu yalanlarla avunuyoruz sadece.
İnsan ırkının onuruna, değerlerine, özgürlüğüne saygı duymayı bilemediğimiz, onlara sahip çıkamadığımız müddetçe bu iğrenç insanların şekillendirdiği bir dünyaya mahkum olacağız.
Yerde yatan o Afgan'ın, ülkesini savunmak için verdiği mücadele ile, binlerce kilometre öteden gelip cesetlere işeyen rezil askerlerin onuru arasında bir tercih yapalım.
Biz hangisiyiz gerçekten?
Kaynak: A ... - İbrahim Karagül