Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
Dünya siyaset sahnesine “uyuşmamış ve uyuşturulmamış” bir beyinle bakıldığında, ortada iğrenç bir oyun olduğu görülür. Bu oyunun baş aktörleri, gerçekten “çok iyi yetişmiş/yetiştirilmiş” kimselerdir.
Her yıl sahalarında en iyi oyunculuğu sergileyen artistlere Oscar ödülü verilir. Siyaset sahnesinin bu önde gelen isimlerinin performansları tâkip edildiğinde, her birinin on Oscar almış aktörü cebinden çıkaracağı görülür. Adamlar o kadar mükemmel rol yapmaktadırlar ki, inandıramayacakları kimse çok nâdirdir.
Adamın gerçek yüzü iğrençtir, Drakula, Frankeştayn, Fredy gibidir. Ama makyajla o kadar masum bir çehreye büründürülmüştür ki, gören, “bu adam hayatını insanların iyiliğine adamış biri” zanneder.
Adam gerçekte seri cinayet işleyen ve adam öldürmekten zevk alan bir katildir. Ama, çok rahat bir şekilde şerif, ya da cinayeti çözmek için çalışan bir dedektif, ya da suçluları yargılayacak bir hâkim rolünü oynayabilmektedir.
Adam gasıptır, hırsızdır, tecavüzcüdür, ama olay mahallinden birkaç sokak ötede karşınıza “kurtarıcı” olarak çıkabilir.
Adam suçun baş mimarıdır. Katilin eline silahı veren odur, cinayeti planlayan odur, hatta çoğu defa maşa beceriksiz çıkarsa, hedefi öldüren odur, ama gel gör ki, dünya kamuoyu karşısına, “arabulucu, sulh elçisi, yardımsever, caniyi bulmak için çırpınan biri” olarak çıkmaktadır.
Adam hâindir, üç kuruşluk menfaati için, kendi ülkesine ve halkına rahatlıkla ihanet etmektedir, devamlı ülkesinin kuyusunu kazanların lehine çalışmaktadır, ama rolünü öylesine mükemmel oynamaktadır ki, bir numaralı vatanperver gözükmektedir.
Dünya siyaset sahnesinde olup bitenler işte bu şekilde “maskeli baloya” ya da maske takmış yüzlerin cirit attığı kirli ve karanlık bir oyuna benzemektedir. Şahsen ben bu oyunu seyretmekten iğreniyorum. Öte yandan kitlelerin bu iğrenç oyunu alık bakışlarla takip etmesi, ahmakâne yorumlarda bulunması, en az o maskeli yüzlerin insanı ahmak yerine koyuşları kadar üzüntü veriyor.
Dünyada çok mühim gelişmeler oluyor. Dilli düdüklerin yorumlarına bakıyorum, ne kadar sığ, ne kadar sathî, ne kadar içi boş. Kimi sırf konuşmuş olmak için konuşuyor. Kimisi gerçekleri biliyor, ama bile bile gizliyor. Kimi efendisinden aldığı parayı hak etmek istercesine hedef saptırıyor.
Konuşma ishali olanların laf salataları arasında, at izi ile it izi birbirine karışıyor. Zaten maksat da o... Yani asıl fâilin izini kaybetmek... Bütün bu hay huy arasında gerçekleri konuşanların sözleri demirci öksürüğü gibi gürültüye karışıp gidiyor.
İnsanların çok büyük ekseriyeti ehl-i tahkik değil. Yani gerçekleri araştırmıyor, okumuyor, incelemiyor, kuru kuruya hüsnü zan beslediği maskeli yüzlerin sözlerine kanıyor, hâdiseleri değerlendirirken sadece sahnenin önünde gözükenlere bakıyor ve onunla yetiniyor. Halbuki kamuoyu önünde sergilenenler bir “oyundan ve kandırmacadan” ibaret. Oyun düzmece, baş aktörlerin yüzleri maskeli...
Herkese “zorakî” seyrettirilen dehşetli bir oyun oynanıyor. Bu seyrin sonunda sadece vaktiniz değil, hayatınız da heder olabilir. Onun için gücünüz maskeleri yırtmaya yetmiyorsa, bari benimsemeyerek, korkunç çehreleri gizli o yüzlerden tiksinerek seyredin. Bir de kendinizi oyuna ve masum çehreli canavarların büyülü sözlerine kaptırdınız mı zokayı yuttunuz demektir.
Her yıl sahalarında en iyi oyunculuğu sergileyen artistlere Oscar ödülü verilir. Siyaset sahnesinin bu önde gelen isimlerinin performansları tâkip edildiğinde, her birinin on Oscar almış aktörü cebinden çıkaracağı görülür. Adamlar o kadar mükemmel rol yapmaktadırlar ki, inandıramayacakları kimse çok nâdirdir.
Adamın gerçek yüzü iğrençtir, Drakula, Frankeştayn, Fredy gibidir. Ama makyajla o kadar masum bir çehreye büründürülmüştür ki, gören, “bu adam hayatını insanların iyiliğine adamış biri” zanneder.
Adam gerçekte seri cinayet işleyen ve adam öldürmekten zevk alan bir katildir. Ama, çok rahat bir şekilde şerif, ya da cinayeti çözmek için çalışan bir dedektif, ya da suçluları yargılayacak bir hâkim rolünü oynayabilmektedir.
Adam gasıptır, hırsızdır, tecavüzcüdür, ama olay mahallinden birkaç sokak ötede karşınıza “kurtarıcı” olarak çıkabilir.
Adam suçun baş mimarıdır. Katilin eline silahı veren odur, cinayeti planlayan odur, hatta çoğu defa maşa beceriksiz çıkarsa, hedefi öldüren odur, ama gel gör ki, dünya kamuoyu karşısına, “arabulucu, sulh elçisi, yardımsever, caniyi bulmak için çırpınan biri” olarak çıkmaktadır.
Adam hâindir, üç kuruşluk menfaati için, kendi ülkesine ve halkına rahatlıkla ihanet etmektedir, devamlı ülkesinin kuyusunu kazanların lehine çalışmaktadır, ama rolünü öylesine mükemmel oynamaktadır ki, bir numaralı vatanperver gözükmektedir.
Dünya siyaset sahnesinde olup bitenler işte bu şekilde “maskeli baloya” ya da maske takmış yüzlerin cirit attığı kirli ve karanlık bir oyuna benzemektedir. Şahsen ben bu oyunu seyretmekten iğreniyorum. Öte yandan kitlelerin bu iğrenç oyunu alık bakışlarla takip etmesi, ahmakâne yorumlarda bulunması, en az o maskeli yüzlerin insanı ahmak yerine koyuşları kadar üzüntü veriyor.
Dünyada çok mühim gelişmeler oluyor. Dilli düdüklerin yorumlarına bakıyorum, ne kadar sığ, ne kadar sathî, ne kadar içi boş. Kimi sırf konuşmuş olmak için konuşuyor. Kimisi gerçekleri biliyor, ama bile bile gizliyor. Kimi efendisinden aldığı parayı hak etmek istercesine hedef saptırıyor.
Konuşma ishali olanların laf salataları arasında, at izi ile it izi birbirine karışıyor. Zaten maksat da o... Yani asıl fâilin izini kaybetmek... Bütün bu hay huy arasında gerçekleri konuşanların sözleri demirci öksürüğü gibi gürültüye karışıp gidiyor.
İnsanların çok büyük ekseriyeti ehl-i tahkik değil. Yani gerçekleri araştırmıyor, okumuyor, incelemiyor, kuru kuruya hüsnü zan beslediği maskeli yüzlerin sözlerine kanıyor, hâdiseleri değerlendirirken sadece sahnenin önünde gözükenlere bakıyor ve onunla yetiniyor. Halbuki kamuoyu önünde sergilenenler bir “oyundan ve kandırmacadan” ibaret. Oyun düzmece, baş aktörlerin yüzleri maskeli...
Herkese “zorakî” seyrettirilen dehşetli bir oyun oynanıyor. Bu seyrin sonunda sadece vaktiniz değil, hayatınız da heder olabilir. Onun için gücünüz maskeleri yırtmaya yetmiyorsa, bari benimsemeyerek, korkunç çehreleri gizli o yüzlerden tiksinerek seyredin. Bir de kendinizi oyuna ve masum çehreli canavarların büyülü sözlerine kaptırdınız mı zokayı yuttunuz demektir.