Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
B)idrak'ın yüceliğine eremiyorsanız
inkar'ın basitliğinden sıyrılınızB)
“Allahü Teala (cc)’nın örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (sav)’e verdiği ilk emir şudur: “Yaratan Rabbinin adıyla oku!...” (Alak Suresi, (96) Ayet:1)
(…….) Metafizik alemle bağlantı sırasında gelen ilk emir "Oku" dur. Bu yeni bir başlangıçtır. Okuma yazma bilmeyen bir Rasul’ün, Ekrem olan Rabb'inin adıyla okumaya başlamasıdır.
Artık onun önünde seneler boyunca okuyacağı, tebliğ edeceği bir süreç vardır. Bu ayetlerde, Allah’ın yüce kudreti, yaratması gözler önüne serilmekte, Ekrem olan Rabbin, kuluyla ilk bağlantısı kurulmaktadır.
"Allah’ın adı ile..." Müslüman her şeye Allah’ın adı ile başlar.
Söylediği bir sözü Allah’ın adi ile söyler. Allah'tan izin alarak. S-m-e kökü, isim koymak, ad vermek anlamında kullanıldığı gibi, -bi harf-i cerri ile de- yüceltmek, yükseltmek anlamına gelmektedir. Nitekim gökyüzü anlamında "sema" kelimesi vardır. Bismillah "Allah’ı yücelterek" şeklinde de; "Allah’ın yüce adı ile" şeklinde de anlaşılabilir.
Kovulmuş şeytandan sığınma, yüce olan Allah’ın adı ile başlama şeklindeki cümleye "euzü-besmele" denilmektedir. "Allah’ın adı ile" demek, bir anlamda O'na sığınarak, O'ndan yardım dileyerek demektir. Zira hayat, şeytanın vesvesesine karşı uyanık durmakla İslam’i bir anlam kazanıyor.
Her eylem, her duygu, her düşünce Allah'ın dediğine göre olmalıdır. Allah'ın adı ile başlamak, bunlara O'nun izin verdiği çerçevede yön çizmek demektir.
Allah'ın adı ile demek, O'nun izniyle demektir. Besmele, bir hayat görüşü, bir hayat yorumudur. Gözlerimizin gördüğü dünyayı Allah'tan gelen ilahi vahye göre yorumlamaktır. "Ben neyim, bu hal neyin nesi?" sorusunu, tarihin derinliklerinden gelen Adem-şeytan-vahy-risalet-hidayet- dalalet kavramları ışığında cevaplamaktır.
Allah, şeytan ve Adem...
İlk kıssa... Allah’ın Adem'i yaratışı, ondan da eşini. Ağaca yaklaşmama emri. Şeytanın onları kandırması, Allah'a karşı fücuru vesvese ile telkin etmesi. Sonra Adem'in tevbesi ve yeryüzüne iniş... Burada başlayan insanlık tarihi, Ademoğlunun yeryüzü serüveni... İstiaze (Euzü) ve Besmele: "Kovulmuş Şeytandan Allah'a sığınırım." Şeytan nereden kovulmuştu? Cennetten.
Nereye gelmişti? Yeryüzüne. Kiminle gelmişti? Atamız Adem ve anamız Havva ile. Ne yapacaktı burada? Allah’ın doğru yolu üzerine oturacak ve insanları iğva ederek saptırmaya çalışacaktı. Ne zamana kadar sürecekti bu mücadele? Kendisine verilen mühlet dolana, yani yeryüzü imtihanımız bitip, Kıyamet kopana kadar... Görüldüğü gibi İslam’a göre dinlerin kaynağı ikidir. Allah'tan gelen ve Şeytandan gelen. Allah'tan gelen "vahiy"dir.
Bununla "hak din" oluşur. Nitekim oluşmuştur; tamamlanmış ve kemale ermiştir. Şeytandan gelen ise "vesvese"dir, bununla da "izm"ler oluşur. İnsan ya Allah'tan yana olur, ya da Şeytandan yana. İşte “euzü-besmele”, bu tercihin açıklanmasıdır. Allah’ı kabul ederek O'na göre bir sistemin tercihi ile şeytanı kabul edip onun kışkırtıcı, isyancı, büyüklenmeci sistemi arasındaki tercih. Her ikisi de din olacaktır.
Bu iki din arasındaki mücadele mühlet dolana kadar devam edip gidecektir. Ademoğlunun imanı, isyanı, korkusu, ümidi, tercihi, kazancı ve kaybı hep bu mücadele içinde ortaya çıkıp şekillenecektir.
Nebi (sav), tüm dualarında besmeledeki ruh ve anlamı yaşamıştır. Onun yaptığı dualar genellikle iki cümle ile başlamaktadır. "Eüzu bike (Sana sığınırım)" ve "Es'eluke (Senden isterim)." Nebi (sav), şeytandan Allahu Teala'ya sığınmakta ve O'ndan bir takım hayırlar istemektedir. Bununla hayatın Allah, şeytan ve kişi arasında devam eden bir mücadele olduğu açıklanmış oluyor.
Peygamberimiz, Allah'tan bağışlanma, nur, dünya ve ahirette afiyet dini, dünyası, malı ve ailesi af ve afiyet, ayıplarını gizlemesini, korkulardan emin kılmasını, şeytana karsı korumasını, fazlını, keremini, nusretini, mustaz'aflara yardim etmesini vb. istiyor.
Ayrıca şeytandan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, borca batmaktan vb. Allah'a sığınıyor ve bu şekilde dualar yapmamızı öğütlüyor. Kur'an, özellikle ilk inen âyetlerde Allah'ın isminin "zikredilmesini" ve "tesbih" edilmesini ister (Bkz. 56/Vâkıa, 74-96; 69/Haakka, 52; 73/Müzzemmil, 18; 96/Alak, 1). Eûzü besmeleyi iyi anlamak için Allah'a sığınma, şeytan, şeytanın kovuluşu, şeytanın dünyaya ne yapmak için Âdem'le birlikte gönderildiği konularını iyice kavrayıp fıkhetmek gerekmektedir.
Bir işe Allah'ın adı ile başlamakla şunları yapmış oluyoruz:
1- Yapılan işi Allah'tan yardım dileyerek yaptığımızı belirtiyoruz.
2- Allah'ı yücelterek başladığımızda o iş Allah için oluyor. O'nun dini için yapılan bir gayret özelliğini alıyor.
3- Şeytanın iğvâsına karşı direnme bilinci yenileniyor.
4- Her işe besmele ile başlamak, hayatı anlamlandırıyor. Allah'ın sözünü toplum hayatının dışına iten kökten laik anlayış reddedilmiş oluyor.
5- Her işe Allah'ın adı ile başlamak ve Allah'ın hükümlerine bağlı yaşamak, dini dünya işlerine karıştırmayan ve sürekli dini hayatın taşrasında tutmaya çalışanlara karşı hayatımızda bir şuur inkılabını gerçekleştiriyor.
Besmelede özellikle "Rahman" ve "Rahîm" ismi zikredilmiştir. Çünkü müşrikler bu isimlere itiraz ediyorlar ve "Rahman da ne imiş?" (25/Furkan, 60) diyorlardı. Hatta Hudeybiye'de Rahman ve Rahîm isimlerine itiraz eder, "biz böyle bir isim tanımıyoruz" demişlerdi.
Müşriklerin bu itirazına karşılık, besmelenin özellikle bu isimlerle beraber kullanıldığını görüyoruz. Bununla müşriklerin tanıdığı Allah ile Hz. Peygamberimiz'in anlattığı Allah arasındaki fark vurgulanmış olmaktadır. Zira müşrikler kendilerine göre bir çeşit Allah'a inanıyorlardı.
Nebî (sav) tarafından Allah'ın "Rahman" olarak ilân edilişini bu anlayışlarını kabul etmeyen bir peygamberin çağrısı olarak gördükleri için sürekli karşı çıkıyorlardı. Sanki buna karşılık Kur'an'da tüm sûreler Rahman ve Rahîm isminin kullanıldığı besmele ile başlamaktadır. Rahman tek başına Allah lafzının yerine de kullanılırken; Rahîm genellikle Rauf, Tevvâb, Azîz ve daha çok da Gafur ismi ile beraber geçmektedir. (Bkz. 6/En'âm, 118-119; 69/Haakka, 52; 73/Müzzemmil, 18; 33/Ahzâb, 56-57; 37/Sâffât, 182)