Bir tatil anı düşünün: Sonunda, iki saat süren yolculuğun ardından uzun süredir planladığınız tatile çıkmayı başardınız ve seçtiğiniz tatil köyüne vardınız. Tatil köyü çok kalabalıktı, sizin gibi tatile çıkan yüzlerce kişi vardı etrafta. Resepsiyonda tanıdık yüzlerle karşılaştınız ve hepsiyle selamlaştınız. Daha fazla vakit kaybetmeden deniz kıyısına inmek için acele etmeye başladınız. Hemen üstünüzü değiştirerek kumsala indiniz. Karşınızda harika bir deniz ve kumsal duruyordu. Hava ise gerçekten insanı bunaltacak kadar sıcaktı. Ve sonunda denize girip yüzmeye başladınız. Fakat yüzerken bir ses duydunuz: "Uyan! Saat 8 oldu!"
Bir anda duyduğunuz bu sese hiçbir anlam veremezsiniz. Duyduğunuz sesle bulunduğunuz ortam arasında bağlantı kurmaya çalışırsınız, fakat ilk anda başaramazsınız. Sonunda yavaş yavaş gözlerinizi açıp uyanırsınız. Gözleriniz bulunduğunuz odaya alışıp da şuurunuz yerine geldiğinde rüya gördüğünüzü fark edersiniz. Gerçekten de çok şaşırırsınız. "Herşey o kadar gerçekti ki, saatlerce yolculuk yaptım, masmavi denizi gördüm, çevremde bir sürü tanıdık insanla karşılaştım, hatta şu an kış olmasına rağmen o müthiş sıcağı bile hissettim" diye tüm samimiyetinizle şaşkınlığınızı ifade edersiniz.
Rüyanızda çok uzun bir vaktin geçmiş olduğunu sanmanıza rağmen tüm rüya yalnızca birkaç saniye sürmüştür. Ne kadar aksini ispat etmek isteseniz de bunun yalnızca birkaç saniyelik bir rüya olduğunu kabul etmek durumunda kalırsınız.
İşte çok kısa süren dünya hayatını tüketip de ahirete giden inkarcıların şaşkınlığı da aynı bu şekilde olacaktır. Çok uzun süreceğini zannettikleri dünya hayatı onları aldatmıştır. Öyle ki kimi bin yıl, kimi bin yıldan da fazla hayatlarını sürdürebilecekleri gibi bir hisse kapılmışlardır. Oysa ölümlerinin ardından diriltildiklerinde, dünyada aslında çok az bir süre kaldıklarını anlayacaklardır. Bu durum Kuran'da şöyle anlatılır:
Dedi ki: " Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? "
Dedi ki: " Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor."
Dedi ki: " Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz" (Müminun Suresi, 112-114)
10 yıl yaşamış bir insan da 100 yıl yaşamış bir insan da yukarıdaki ayetlerde ifade edildiği gibi dünyada en fazla bir gün kadar ömür sürdüğünü eninde sonunda fark edecektir. Tıpkı rüyadan uyanan ve çok uzun bir tatil geçirdiğini zannederken yalnızca birkaç saniyenin geçtiğini farkeden insan gibi... Hatta yaşadığı ömür ona öyle kısa gelecektir ki, aşağıdaki ayette bildirildiği gibi büyük hırslarla geçirdiği ve yıllarca süren hayatının yalnızca bir saat içine sığdığına yemin dahi edecektir:
Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı. (Rum Suresi, 55)
Herkesin kesin olarak bildiği gibi dünyadaki yaşam süresi sınırlıdır. Bir kaç saat, bir gün, bir yıl, 30 yıl ya da 70 yıl... Ve herkes şunu da kesin olarak bilir ki sınırlı olan herşey eninde sonunda bitecektir. Bir insan 80 yıl da yaşasa, 100 yıl da yaşasa her geçen gün kaçınılmaz olan sona doğru ilerler. Bunun örneklerini istisnasız herkes kendi hayatında görmüştür. Düşünün ki, uzun vadeli olarak yaptığınız her planla eninde sonunda karşılaşmışsınızdır. Şu anda geriye dönüp baktığınızda söyleyeceğiniz ilk söz "ne kadar çabuk geçti!" olacaktır.
Örneğin liseye başlayan bir genci düşünün. Birinci sınıftayken liseyi bitirmesinin çok uzun süreceğini, bu sürenin bir türlü sona ermeyeceğini düşünür. Ancak bir gün kendini liseyi ve hatta üniversiteyi bitirmiş bulur ve birinci sınıftayken neler düşündüğünü dahi hatırlamaz. Aklında başka planlar vardır. Belki de birkaç ay sonra yapacağı evliliği planlıyordur ve o günün bir türlü gelmeyeceği kanaatindedir. Ama o gün de gelir ve ondan sonra planını yaptığı başka günler de. Hatta zaman o kadar hızlı geçer ki kişi bir anda kendini evlenmiş, çocukları ve torunları olmuş yaşlı bir insan olarak bulur. Artık dünya hayatı için belirlenen süre dolmak üzeredir. O büyük güne belki birkaç yıl, belki bir kaç hafta, hatta belki de birkaç dakika kalmıştır...
Oysa dünyanın geçici bir yurt olduğu ve asıl yurdun ahiret olacağı Allah tarafından tarihin başından bu yana insanlara açıklanmıştır. Ahirette sonsuza kadar devam edecek olan cennet ve cehennem hayatının tüm detayları Allah'ın vahyiyle tarif edilmiştir. Buna rağmen insan çok kısa süren bu hayata yönelir ve nefsine fayda sağlamaya çalışır. Halbuki olayları biraz akılcı değerlendirebilen ve gerçekleri düşünen bir insan, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu görüp anlar. Ve ahirette sonsuza kadar sürecek olan hayatını eşşiz nimetlerle dolu cennette geçirmek için çalışır. Bunun tek yolu da ihlasla Allah'a yönelmektir. Kesinlikle gerçekleşecek olan bitişi hiç düşünmeyip, dünya hayatının sonunu görmek istemeyenler ise sonsuz azabı hak etmişlerdir kuşkusuz...
Kuran'da Allah'a kulluktan kaçınan insanların karşılaşacağı bu son şöyle bildirilmiştir:
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi. (Yunus Suresi, 45)
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi. Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)
Bir anda duyduğunuz bu sese hiçbir anlam veremezsiniz. Duyduğunuz sesle bulunduğunuz ortam arasında bağlantı kurmaya çalışırsınız, fakat ilk anda başaramazsınız. Sonunda yavaş yavaş gözlerinizi açıp uyanırsınız. Gözleriniz bulunduğunuz odaya alışıp da şuurunuz yerine geldiğinde rüya gördüğünüzü fark edersiniz. Gerçekten de çok şaşırırsınız. "Herşey o kadar gerçekti ki, saatlerce yolculuk yaptım, masmavi denizi gördüm, çevremde bir sürü tanıdık insanla karşılaştım, hatta şu an kış olmasına rağmen o müthiş sıcağı bile hissettim" diye tüm samimiyetinizle şaşkınlığınızı ifade edersiniz.
Rüyanızda çok uzun bir vaktin geçmiş olduğunu sanmanıza rağmen tüm rüya yalnızca birkaç saniye sürmüştür. Ne kadar aksini ispat etmek isteseniz de bunun yalnızca birkaç saniyelik bir rüya olduğunu kabul etmek durumunda kalırsınız.
İşte çok kısa süren dünya hayatını tüketip de ahirete giden inkarcıların şaşkınlığı da aynı bu şekilde olacaktır. Çok uzun süreceğini zannettikleri dünya hayatı onları aldatmıştır. Öyle ki kimi bin yıl, kimi bin yıldan da fazla hayatlarını sürdürebilecekleri gibi bir hisse kapılmışlardır. Oysa ölümlerinin ardından diriltildiklerinde, dünyada aslında çok az bir süre kaldıklarını anlayacaklardır. Bu durum Kuran'da şöyle anlatılır:
Dedi ki: " Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? "
Dedi ki: " Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor."
Dedi ki: " Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz" (Müminun Suresi, 112-114)
10 yıl yaşamış bir insan da 100 yıl yaşamış bir insan da yukarıdaki ayetlerde ifade edildiği gibi dünyada en fazla bir gün kadar ömür sürdüğünü eninde sonunda fark edecektir. Tıpkı rüyadan uyanan ve çok uzun bir tatil geçirdiğini zannederken yalnızca birkaç saniyenin geçtiğini farkeden insan gibi... Hatta yaşadığı ömür ona öyle kısa gelecektir ki, aşağıdaki ayette bildirildiği gibi büyük hırslarla geçirdiği ve yıllarca süren hayatının yalnızca bir saat içine sığdığına yemin dahi edecektir:
Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı. (Rum Suresi, 55)
Herkesin kesin olarak bildiği gibi dünyadaki yaşam süresi sınırlıdır. Bir kaç saat, bir gün, bir yıl, 30 yıl ya da 70 yıl... Ve herkes şunu da kesin olarak bilir ki sınırlı olan herşey eninde sonunda bitecektir. Bir insan 80 yıl da yaşasa, 100 yıl da yaşasa her geçen gün kaçınılmaz olan sona doğru ilerler. Bunun örneklerini istisnasız herkes kendi hayatında görmüştür. Düşünün ki, uzun vadeli olarak yaptığınız her planla eninde sonunda karşılaşmışsınızdır. Şu anda geriye dönüp baktığınızda söyleyeceğiniz ilk söz "ne kadar çabuk geçti!" olacaktır.
Örneğin liseye başlayan bir genci düşünün. Birinci sınıftayken liseyi bitirmesinin çok uzun süreceğini, bu sürenin bir türlü sona ermeyeceğini düşünür. Ancak bir gün kendini liseyi ve hatta üniversiteyi bitirmiş bulur ve birinci sınıftayken neler düşündüğünü dahi hatırlamaz. Aklında başka planlar vardır. Belki de birkaç ay sonra yapacağı evliliği planlıyordur ve o günün bir türlü gelmeyeceği kanaatindedir. Ama o gün de gelir ve ondan sonra planını yaptığı başka günler de. Hatta zaman o kadar hızlı geçer ki kişi bir anda kendini evlenmiş, çocukları ve torunları olmuş yaşlı bir insan olarak bulur. Artık dünya hayatı için belirlenen süre dolmak üzeredir. O büyük güne belki birkaç yıl, belki bir kaç hafta, hatta belki de birkaç dakika kalmıştır...
Oysa dünyanın geçici bir yurt olduğu ve asıl yurdun ahiret olacağı Allah tarafından tarihin başından bu yana insanlara açıklanmıştır. Ahirette sonsuza kadar devam edecek olan cennet ve cehennem hayatının tüm detayları Allah'ın vahyiyle tarif edilmiştir. Buna rağmen insan çok kısa süren bu hayata yönelir ve nefsine fayda sağlamaya çalışır. Halbuki olayları biraz akılcı değerlendirebilen ve gerçekleri düşünen bir insan, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu görüp anlar. Ve ahirette sonsuza kadar sürecek olan hayatını eşşiz nimetlerle dolu cennette geçirmek için çalışır. Bunun tek yolu da ihlasla Allah'a yönelmektir. Kesinlikle gerçekleşecek olan bitişi hiç düşünmeyip, dünya hayatının sonunu görmek istemeyenler ise sonsuz azabı hak etmişlerdir kuşkusuz...
Kuran'da Allah'a kulluktan kaçınan insanların karşılaşacağı bu son şöyle bildirilmiştir:
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi. (Yunus Suresi, 45)
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi. Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)