Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Bir Yılbaşı Hesaplaşması...
Hayatın her ayrı dönemi, bir öncekini gözden geçirip sonrakine daha sağlam bir adımla girebilmemiz için verilmiş adeta. Her günün sabahında yeni bir başlangıca niyetleniriz, o günü en verimli şekilde geçirme planları yaparız. Her haftanın Pazartesi günü, 7 günü birden planladığımız gündür. Hangi gün hangi işlerin yapılacağı belirlenir, hatta diyetler hep Pazartesi günü başlar. Her yeni ay, o ayki maaşımızdan nasıl tasarruf edebileceğimizin hesabını yaparız.
Bir önceki günün, bir önceki haftanın, bir önceki ayın hatalarını tekrarlamamaktır gayemiz.
Peki, yeni bir yıla çok yaklaşmışken geride bıraktığımız 12 ay ile ilgili bir hesaplaşma yaptınız mı hiç?
Mesela, şimdiye kadar kimin için çalıştığınızı bir düşünün. Aklınızdan hemen “Tabi ki çocuklarım için” diye geçirdiniz bile.
Burada biraz duralım.
Acaba çocuklarınız olmasaydı böylesine çalışmayacak mıydınız?
Etrafınızda çocuğu olmayanlardan işitiyorsunuzdur “Ardında sahip çıkacak biri olmayınca, istediğin kadar malın olsun, ne fayda…” serzenişlerini. Acaba biz çocuklarımızı, zengin olma hayallerimizi anlamlandıran birer konu mankeni gibi kullanıyoruz da farkında mı değiliz? Onlar için mi çalışıyoruz, yoksa hayallerimizi gerçekleştirmek için onları mı kullanıyoruz?
Kendi çocukluğunuzu bir düşünün. Sıcacık bir evde, her ihtiyacınız karşılanıyor olsun ama anne ve babanıza yatma saatinize doğru kavuşuyor olun. Belki buz gibi bir evde ama içinizi ısıtan annenizin kucağında babanızı karşılıyor olmayı bu rahatlığa tercih etmez miydiniz?
Ne anne, ne de baba olarak yavrularımızı “bizden uzak kalmaya” mecbur etme hakkımız var mı acaba?
Belki çocuklarımızı daha konforlu bir arabada seyahat ettirmek, onların daha kaliteli oyuncaklarla oynamasını sağlamak, daha iyi bir arkadaş çevresi için özel okullarda okutmak istiyoruz. Ama eğer bu güzel niyetlerin faturasını, yavrumuz bize belki ömür boyu duyacağı hasretle ödeyecekse, tekrar gözden geçirmeye değer herhalde.
Hem hayatın sadeliğini çocuklar bağırır bazen bize de, anlamayız. Mesela, siz çocuğunuza bir minik koltuk alırsınız, çok hoşunuza gitmiştir. Fakat koltuk eve girdikten birkaç gün sonra çocuğunuzun koltuğuna değil de, çamaşır sepetini ters çevirip üzerine oturmaktan daha çok hoşlandığını fark edersiniz. Ya da en kalitelisinden bir oyuncak alıp paketlettirirsiniz, eve getirdiğinizde minik yavrunuzun oyuncaktan çok ambalajı ile eğleniyor olduğunu görürsünüz. Bazen de sizin o borçlara girip de aldığınız lüks arabanıza binmektense, trenle, otobüsle seyahat edip, o yolculuğu bir maceraya dönüştürmekten hoşlanırlar.
İşte o kadar sade ve basittir çocuklarımızın beklentileri aslında. Yeter ki anne ve babasının şefkat dolu yüreğini yanında hissetsin, hayatın her karesi birbirinden eğlencelidir. Fakat biz anne ve babalar olarak kendi istediklerimizi onlar da istiyormuş zannına kapılıp, onlar için didinir dururuz. Onlar da bizimle geçirecekleri fazladan bir dakika için didinip durur sabahın erken saatlerinde kreşe bırakılırken, ya da gecenin bir yarısı annesi ve babası ile oturmak isterken.
Bu yılın başı, bana bu hesaplaşmaları yaptırdı. En azından dürüst olmak gerektiğini düşünüyorum. İleride yavrularımıza verilecek bir hesabımız daha olacak. Şimdiden kendimizle hesaplaşmak, ona göre bilerek adım atmak gerek.
Rumeysa Telli